IŞİD, adını duyurduğu günden bu yana kadınlara uyguladığı şiddetle de kan dondurdu. Musul’da kaçırdığı binlerce kadını açık artırmada sattı, tecavüz etti, işkenceden geçirdi ve öldürdü. Bu haberler kadınlar için farklı sonuçlar doğurdu. Kimileri IŞİD’in saldığı bu korkuyla evinden kaçarken, kimileri Kobanê’de IŞİD’e karşı savaşmak için evlerini terk etti. Ama dünyanın pek çok yerinde kadınlar bu düşmanlığı lanetledi. Kobanê’den Suruç’a gelen İslim Abuzer kaldığı çadırda yaptığımız sohbette neden Türkiye’ye geldiğini şöyle anlatmıştı:
“DAİŞ’in Şengal’de kadınlara neler yaptığını duymuştuk. Şengalli kadınları kaçırmışlar, namuslarını kirletmişler, onlara işkence yapmışlar. O kadınların başına gelenler bizim de başımıza gelir diye çok korktuk. O yüzden Türkiye’ye geldik.”
Yaşananlara rağmen Kobanê’de kalıp IŞİD ve onun zihniyetiyle savaşan kadınlarsa uzun süre dünya gündeminde yer aldılar. Uluslararası kamuoyunda kadın mücadelesinin simgesi haline geldiler. Pek çok dergi ve gazete onlardan bahsetti: Kadın Savunma Birlikleri (YPJ)
Kobanê’deki tüm gazetecilerin en çok görüşüp haberini yazmak istedikleri konulardan biri YPJ’li kadın savaşlar. Bu yoğun talep üzerine Kobanê yetkilileri, gazetecileri ve YPJ’li kadınları buluşturmaya karar veriyor. Fakat Kobanê’de, köylerde hâlâ savaş devam ettiği için YPG/YPJ güçleri köylerdeki cephelerde bulunuyor. Güvenliğimiz açısından Kobanê’nin güneydoğusunda yer alan (Rakka’ya yakın köylerden birinde) bir cepheye gidiyoruz.
İlk önce cephenin gerisinde bir eve gidiyoruz. Bahçede YPG/YPJ savaşçıları bir ateşin etrafında oturuyor. Bizi görünce hepsi ayağa kalkıp bizi karşılıyorlar. Tercümanımız yetişebildiği ölçüde hepimize (Arap, Kürt, Fransız, Rus, İngiliz, Polonyalı toplamda 10 gazeteciydik) yardım etmeye çalışıyor. Bu sırada ateşin başında oturan YPJ’li bir kadın kocaman gülümsemesiyle elini uzatıp, yanaklarımdan öpmek için hamle yapıyor. Onun bu hamlesiyle bir anda koyu bir sohbetin içinde buluyorum kendimi. Şilan YPJ savaşçısı, henüz 21 yaşında, sohbetin başında elimi tutuyor ve gidene kadar bırakmıyor. “Biz bütün kadınlar için savaşıyoruz, yaz, bütün kadınlar duysun” diye başlıyor söze. YPJ’ye neden katıldığını soruyorum. “Köle olmak istemiyorum ve hiçbir kadının da köleleştirilmesini istemiyorum. O yüzden YPJ’ye katıldım” diyor.
Şilan yakın zamanda bir mayın patlamasında yaralanmış. Bacağı ve kulaklarında hâlâ sorun var. Ama üzüntüsünün asıl nedeni patlamada arkadaşı Sterk’i kaybetmiş olması:
“Heval Sterk çok cesur savaşçıydı. O bütün kadınlar için savaşırken şehit oldu. Bir an bile DAİŞ’e karşı savaşırken hiç korkmadı. Ben onun korumasıydım. Bu yüzden birlikte çok zaman geçirirdik. Birkaç gün önce cephemizi değiştirmeye karar verdik. Yeni bir cephe almaya gidiyorduk. Arabayla mayının üstünden geçtik ve mayın patladı. O orda hayatını kaybetti, ben de yaralandım. Keşke içimi açabilseydim ve sana ne kadar üzüldüğümü gösterebilseydim.”
Bu hikâyenin ardından bir süre sessizce birbirimize bakıyoruz. Söyleyecek bir söz bulamıyorum. Konuşmaya başlıyor ve söz istiyor; “Heval Sterk’i yaz olur mu?” Söz veriyorum ve ardından birlikte ön cepheye gitmek için yola düşüyoruz. Ön cephe bir tepenin en üstüne kurulmuş. Cephede 5 kadın, 7 erkek savaşçı var. YPG/YPJ güçleri beraber savaşıyor. Bütün koşullar en eşit şekilde düzenlenmiş. Kadınlar ve erkekler aynı yerde siper almış hazır bekliyorlar. Cephede tek bir çadır var, içinde hiçbir şey yok. Sadece yere serilmiş bir halı bulunuyor. Nerdeyse kıyafetler, silahlar, sahip olunan her şey aynı. Kadın savaşçılar erkeklerden farklı olarak rengârenk yazmalarıyla dikkat çekiyor.
Burası IŞİD’le çatışmaların en az olduğu cephelerden biri. Güvenliğimizi en iyi şekilde sağlamak için böylesine sakin bir cepheye getiriliyoruz. Ancak bu cephelerde çatışma olmadığı anlamına gelmiyor. Tek sıra halinde bizi karşılayan tüm savaşçılarla tokalaştıktan sonra sormaya başlıyorum. Yine kadın savaşçılarla sohbet daha kolay başlıyor. Bu sefer Zerrin ile sohbete başlıyoruz. Türkiye’den katıldığı için dil problemi de yaşamıyoruz. Başta ne röportaj vermek istiyor, ne de fotoğraf çektirmek. Söz veriyorum ve dostça bir sohbet başlıyor. Daha sonra kendisinden aldığım sayesinde yazıyorum.
“Siperde duran savaşçılar, onlar her ihtimale karşı bekliyorlar. Çatışmalar fazla mı” diye sorunca yanıtlıyor:
“Yok, artık geri çekiliyorlar, o yüzden çok saldırı da bulunmuyorlar ama özellikle köylere bıraktıkları mayınlar oldukça tehlikeli. Biz hızla ilerliyoruz. Köyleri büyük bir hızla geri alıyoruz. Biz zorlansak da çatışmaları hiç bırakmıyoruz. Ama onlar zorlandıklarında bırakıp geri çekiliyorlar. ”
Zerrin’in konuşurken gözleri parlıyor, çok genç bir kadın. “Niye YPJ’ye katıldın” sorusunu ona da soruyorum. Zerrin, Şilan’nın yanıtını duymadan aynı sebebi kendi hayatından örneklerle veriyor:
“Köle olmak istemiyordum. Ailem, toplum kadın olduğum için özgürlüğümü kısıtlıyordu. Ben de çözümün YPJ’de olduğunu anlayınca geldim. Buraya gelmeden önce evde köle gibiydim. Kadın olduğum için evdeki her türlü temizlik, yemek, kardeşlerime bakmak benim işimdi. Ağabeylerim su içmek için bile yerlerinden kalkmazdı, benden isterdi. Hiçbir yere gidemezdim, hep evdeydim. En sonunda da beni istemediğim biriyle evlendirmeye kalktıklarında artık kendi kararlarımı uygulamaya geçmem gerektiğini anladım. Hayatımda ilk defa burada özgürüm. Kendimi özgürleştirdiğim gibi başka kadınların köle olmaması için de savaşıyorum. Burada tüm erkek ve kadın arkadaşlarımla eşitim. Hiç kimseden ne fazlayım, ne de eksik.”
“YPJ’ye katılmasaydın ne yapacaktın? Evlenecek miydin” dememin üzerinden saniyeler geçmeden “hayır” cevabı veriyor:
“Buraya gelmeseydim, kadın hareketlerine gidecektim. Ben kimseyle evlenmek istemiyordum ve bunda çok kararlıydım. Evlenmemek için, hem de istemediğim biriyle evlenmemek için mücadele edecektim. Çevremde erkek şiddeti yüzünden çok zor durumda olan kadınlar gördüm. Kocaları onları dövüyor, insan yerine koymuyor. Hayatları bir sürü işkenceyle geçiyor. Kadınlar her gün erkekler tarafından öldürülüyor. Ben sadece kendim için değil, bütün kadınlar için bir şeyler yapmak istedim. Burada da DAİŞ tehlikesi vardı. DAİŞ bugün kadın özgürlüğü karşında en büyük tehlike. Kadınlara yaptıklarını kabul etmiyorum.”
Duyduklarımı yazmak için ısrar ediyorum, kabul ediyor. Bu sırada sohbet çemberi genişliyor, Kobanêli kadın savaşçılar da geliyor. Bahar, Kobanêli genç bir kadın. IŞİD Kobanê’nin etrafını sarmaya başladığında, yani iki yıl önce YPJ’ye katılmış. Bir kere yaralanmış, yarası hâlâ tam olarak iyileşmemiş. O da YPJ’ye katıldığından beri hayata olan bakışının nasıl değiştiğini anlatıyor:
“Eskiden ailemle yaşarken kadınların daha güçsüz olduğunu düşünürdüm ve bunu son derece de normal bulurdum. Özellikle silahlar beni çok korkuturdu. Sadece erkekler silah kullanabilir diye düşünürdüm. Ama şimdi kadınların da, erkeklerin yaptığı her şeyi yapabileceğini biliyorum. Eskiden erkek işi, kadın işi diye ayırıp normalleştirdiğim hiçbir şey artık normal gelmiyor.”
Başka bir Kobanêli kadın savaşçı Bangin de ekliyor:
“Evimize, topraklarımıza, insanlarımıza saldırdılar, bize işkence yapmak istediler. Ben de ülkemi savunmaya karar verdim. Kendimizi savunmak için erkek olmamız gerekmiyor. Kadınlar da kendilerini, ülkelerini savunabilirler.”
Karşımda duran kadınların hepsi genç yaşlarına rağmen birbirinden cesur ve kararlı görünüyorlar. Ama yine de özellikle IŞİD gibi kadınlara işkenceyle ünlenen bir düşmanla savaşmak onları korkutmuyor mu, diye merak ediyorum ve sormadan geçemiyorum; “Karşınızdaki düşmanın IŞİD olması sizi korkutuyor mu?”
Zerrin ilk geldiğinde korktuğunu söyleyerek devam ediyor:
“İlk geldiğimde biraz korkuyordum. Ama şimdi korkumdan eser kalmadı, hiç korkmuyorum. Çünkü asıl korku, köle olmak. Şimdi özgürüm, kendimi savunabilirim. Kendi tercihlerimi yapabilirim. Bu bir savaş, ölmek de var, öldürmek de, ama köle olarak yaşama ihtimali ölme ihtimalinden daha korkutucu.”
Bangin, tam da bunun için savaştıklarının altını çiziyor:
“DAİŞ kadını köle yapmak isteyen erkek zihniyetinin en açık örneği. Biz de kadınlar olarak bunun için savaşıyoruz. Onlar ne kadar korkutmaya çalışsalar da korkmuyoruz. Bizim mücadelemiz sadece Kürt kadınları için değil, tüm kadınlar için. Bu erkek egemen sistemin içinde sömürülen, acı çeken, öldürülen, köleleştirilen tüm kadınlar için. Biz DAİŞ’le savaşarak tüm kadınlara mücadelenin ve başarının mümkün olabileceğini göstermek istiyoruz. Dünyadaki tüm kadınlar her türlü erkek şiddetiyle mücadele edebilirler ve erkeklerin sömürü düzenini yıkabilirler. Biz bütün kadınlara, kadınların ne kadar güçlü olduğunu göstermek istiyoruz.”
Konu dünyadaki diğer kadınları etkilemekten açılınca buradan devam etmek istiyorum; “Mücadelenizle dünyadaki, Türkiye’deki kadınları etkileyebildiğinizi düşünüyor musunuz?”
Cevap Bahar’dan geliyor:
“Evet. Hatta ilk savaşmaya başladığımızda bu kadar çok etkileyebileceğimizi biz de düşünmemiştik. Avrupa’da bizim savaşırken giydiğimiz kıyafetlerimiz, pantolonlarımız, yazmalarımız kadınlar için bir mücadele sembolü olarak görülüyor ve gündelik hayatlarında kullanıyorlar. YPJ komutanı Nesrin Abdullah bizim resmi kıyafetlerimizde Fransa’da resmi toplantılara katıldı. Tüm dünya onun fotoğraflarını yayınladı. Mücadelemiz, kadın özgürlüğü için savaşmamız dünyanın her yerinden kadınlara ulaştı.”
Savaş yavaş yavaş sona eriyor. Henüz çatışmalar tam anlamıyla son bulmadı. Ancak avantaj YPG/YPJ güçlerinde. “IŞİD’i Kobanê’den tamamıyla uzaklaştırdıktan sonra neler olacak? YPJ’li kadınlar evlerine mi dönecek” diye soruyorum. Hepsi mücadelenin bitmediğinde hem fikir ve hepsi aynı cümleyi kuruyor:
“Dünyadaki bütün kadınlar özgürleşene kadar mücadelemiz bitmeyecek”
Bahar hemen söze giriyor:
“Kadınlar için ne yapsak az, bizim yaptıklarımız hiçbir şey değil. Daha yolun çok başındayız. Dünyada özgürleşmeyen tek kadın bile kalmayana kadar mücadele edeceğiz. Mücadele sadece silahla olmaz. Biz bugün IŞİD’e karşı tek seçeneğimiz silahla karşılık vermek olduğu için silahları elimize aldık. Ancak kadınların özgürlükleri için mücadelesinin başka yolları da var. Kadınlar birlikte hareket ederek güçlü olabilir. Birlikte erkek egemen sisteme karşı mücadele verebilirler. Kadınlar kendi tercihleriyle kendi istedikleri hayatı yaşamak için mücadele etmeliler. Köle olmak yerine özgür olmayı tercih etmeliler. Bunun tek yolu da eline silah almak değil. Kadınlar çok güçlüler ve eğer içinde bulundukları sömürü düzeninden kurtulmak isterlerse bunu kesinlikle başarabilirler. Biz YPJ’li kadınlar olarak bütün dünyaya kadınların istedikleri zaman ne kadar güçlü, ne kadar cesur, ne kadar kahraman olabileceklerini gösterdik. Her kadının içinde bu güç var.”