Cumhuriyet gazetesi yazarı Ahmet Tan, Yüksek Seçim Kurulu’nun TBMM’nin ‘tereddüt’ yazısı üzerine cumhurbaşkanı seçimine ilişkin tespitte yer alan "13'üncü" ibaresinin kaldırılmasına yönelik kararının ‘tarihin yeni baştan yazımı’ olduğu değerlendirmesinde bulundu.
YSK’nın aldığı kararla Cumhuriyet tarihindeki tüm cumhurbaşkanlarını ‘sıfırladığını’ savunan Tan, “Tarihi yeniden ve Tayyip Bey’den başlatıyor” dedi. Cumhuriyet yazarı, “TBMM’nin yardım ve yataklığında YSK’nin çektiği, “numarasız cumhurbaşkanı numarası”nın özü budur. 13. sıfatını silmek de, mühürsüz oyları geçerli saymaktan beter bir numaradır” diye ekledi.
Ahmet Tan’ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (8 Temmuz) nüshasında yer alan köşe yazısı şöyle:
"Numara yok mu? Var elbette lanet olası 13.. Ama yine de havuz medyası, Erdoğan’ın yarınki yemini ile yeni bir milenyum başlayacağını ilan ediyor. Diriliş Postası gerçekten dirilmiş. İlahi âlemden 8 sütun manşeti çekmiş: “Bismillah- Bin yıl sürecek idealler ve Nizamı Âlem hedefi” “Dünya Lideri” ve “Ümmetin Önderi”ne de böyle bir misyon yakışır. Ama, nedense bu hedefe “13. Cumhurbaşkanı” sıfatı ile ulaşamayacağına hükmetmiş. Çünkü “13 uğursuz!” CHP kendi içi ile uğraşırken iktidar bunun önlemini hemen alıyor. Henüz resmen göreve başlamamış, TBMM’den önceki gün YSK’ye bir yazı gönderiliyor: Oh be! Uğursuzluğu atlattık. Yarınki yemin törenine kadar, önünden bir de karakedi geçmez ise milletçe yırttık demektir. YSK fazla toz kaldırmadan bir “lagaluga” kararla 95 yıllık Cumhuriyet’in tüm cumhurbaşkanlarını böylece sıfırlıyor. Tarihi yeniden ve Tayyip Bey’den başlatıyor. (Oysa sıfırlama hedefi 2023 idi. Yani, cumhuriyetin 100. yılı idi. O da erkene alındı!) Muhalefetten çıt yok. (“Seçim gecesi” bir- iki saat içinde açıkladığı sandık rakamlarıyla AA’nın yurt çapında yürüttüğü algı operasyonunun “sırrı nedir” diye günlerdir, feryat eden Soner Yalçın’a kulak veren çıkmadığı gibi!)
Nalet olası on üç! Sahi, Tayyip Bey, “13. Cumhurbaşkanı” sıfatını neden kaldırttı? Yoksa, tövbe tövbe, Hıristiyanlar gibi o da mı uğura - uğursuzluğa inanıyor. Oysa, bizler yüzde 99’uz ve elhamdülillah Müslümanız, halin icabına göre de laikiz. İslamda uğurlu - uğursuz diye bir anlayış yoktur. “Bismillah’ı çektiğin” anda her şey hayıra ve uğura tebdil olur. Demek ki onlara göre, yine de sağlama almak gerekiyormuş. Hem böylece bir taşla iki kuş: TC’nin 1. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ise... RTE Cumhuriyeti’nin 1. Cumhurbaşkanı da Recep Tayyip...
***
TBMM’nin yardım ve yataklığında YSK’nin çektiği, “numarasız cumhurbaşkanınumarası”nın özü budur. 13. sıfatını silmek de, mühürsüz oyları geçerli saymaktan beter bir numaradır!
***
13 ’ün uğursuzluğuna, çok affedersiniz, Hıristiyanlar inanır. Müslümanın 13’ten korkması için bir sebep yoktur. Peki Hıristiyanlar 13’ten neden korkar? Hz. İsa, son yemeğini yediği sofrada 12 havarisiyle birlikte bir de Yahuda adlı kişi vardı. Bu herifin muhbirlik yapıp İsa peygamberi çarmıha gerdirdiğine inanılır. Yahudiler de 13’ü uğursuz sayar. İbrani alfabesinde 13’üncü harf “mavet”(ölüm) sözcüğünün ilk harfidir. (Osmanlıca “mevta”?!) Ve uğursuzluk getireceği korkusuyla bazı uçak şirketleri ile, otel oda ve kat numaraları arasında 13’e yer verilmez. Birçok kişi veya kurum 13 rakamından uzak durur. Hatta bizim yerli ve milli THY’mizin bile çoğu uçağında 13. sıra bulunmaz. Apartmanlarda, otellerde 13. kat veya 13 numaralı oda da yoktur. Ümmetin Önderi’ne hatırlatmak elbet haddimiz değil. Ama rakamlarda keramet veya melanet arayan danışmanlarına hatırlatmakta yarar var: “13” Müslümanlar için uğurlu bile sayılabilir… Hz. Muhammed 571 senesinde doğmuştur: 5+7+1= 13 İstanbulun fethi: 1+4+5+3= 13 Haçlı seferlerinin 13’ncüsünde, Selahattin Eyyubi Hıristiyan ordularını toptan helak etmiştir. Bunca kanıta rağmen, Ümmetin Önderi, 13’ün lanetine inanıyor ise bu da kendi bileceği iştir.
***
Arada “Kutsal Davamız” deyip duruyor. Bu dava, “Nizam-ı Âlem hedefinevarmaktır!” Ümmetin Önderi sıfatı da bu nedenledir. “Danışma Meclisi”ne TBMM’de “mündemiç”e dönüşen “Halifelik” için kulak alıştırmasıdır.
***
Ancak, son yayımladığı 698 sayılı KHK ile dünya liderliği gibi ümmet önderliği görevini de savsaklayacağı anlaşılıyor. 4 Temmuz 2018 tarihli bu KHK’de muhtarları kıskandıracak önemdeki birçok görevi kendi üzerine alıyor. Belki de haklı! “Muhtar bile olamaz!” manşetinin etkisinden kurtulmak kolay değil. Muhtarların yapacağı türden işleri bu KHK’de 73 maddede şöyle sıralıyor: Kamu kuruluşlarının açığa çıkarttığ metal hurdaları toplamaktan, harnup üretimini teşvik etmeye, denizlerde elde edilen kaçak mallara el konulmasından, işçilere yapılacak ek ödemelere kadar yüzlerce yetki ve sorumluluğu “cumhurbaşkanı” sıfatı ile üzerine alıyor. Öyleki Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkartılmış uzmanlık gerektiren birçok yasanın uygulama ve sonuçlarından kendisini teknik, siyasi ve idari yetkili kılıyor. Örnek yüzlerce: 08/04/1924 tarihli “Ecnebi Memleketlere Talebe Gönderillmesi 9/04/1937 tarihli Radyoloji ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Kanunu, Sıtma Hastalığının İmhası Kanunu, Yaban Zeytinliklerde Ağaçların Aşılanması, Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Devlet Mezarlığı Arazisinin Yönetimi (Ki, bu en kritik yetki. Zira, devletin tasfiyesi sonucu devlet adamlığı da tasfiye olacağından ve bu mezarlıkta geniş bir alan atıl kalacağından bu alanın müteahhit firmalara devri gündeme gelebilecektir. Bu ise bürokrasiye veya TBMM’ye bırakılmayacak kadar mühim bir meseledir.) Bu arada “gemicik müktesebatı” nedeniyle olmalı, Uluslararası Gemi Sicili Kanunu’nun yürütülmesi de bizzat kendisine bağlanıyor. Elbette bu sistem değişikliğinin dayattığı teknik bir zorunluluk. Ama bu zorunluluğa neden gerek duyulduğunu öğrenmek için 2023’teki seçimleri beklemek gerekecek."