İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini 4’ye karşı 7 üyenin oyuyla iptal eden Yüksek Seçim Kurulu, gerekçeli kararını açıkladı. YSK’nın gerekçeli kararında, büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde oy hırsızlığı yapıldığına yönelik herhangi bir tespit bulunmuyor. Ancak YSK’nın 7 üyesi, ilçe seçim kurullarından gelen, “Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı ve üyesi daha önce de görev yaptı” uyarılarına rağmen, “Kanuna sıkı sıkıya bağlı olunması gerektiğini” belirterek, iptal yönünde oy kullandı. Karara muhalif kalan 4 üyeden biri olan YSK Başkanı Sadi Güven ise sandıklarda görevli AKP’li üye sayısını ve kurulun eski içtihatlarını sıralayarak, “Seçim iptal edilemez” dedi. AKP’nin dilekçesinde “tam kanunsuzluk” nedeniyle tüm seçim iş ve işlemlerinin hukuksuz olduğu iddiası da yer aldı. YSK ise ilçe seçimlerinin de iptalini gerektirebilecek “tam kanunsuzluk” tespiti yerine, “olağanüstü itiraz” başvurusunu esas aldı ve itirazla bağlı olduğunu belirterek sadece büyükşehir seçimi için karar verdi. Binali Yıldırım’ın dile getirdiği, “Seçmene oy pusulası verilmedi” iddiası AKP’nin dilekçesinde de yer aldı ancak YSK bu iddiayı iptal gerekçesi saymadı. YSK’nın 7 üyesi, müzakerede konu edilmemesine rağmen sayım döküm cetvellerindeki eksikleri de iptal gerekçesi sayarak gerekçeli karara koydu. Muhalif üyeler, müzakerede konu edilmediğinden bu konuda gerekçe yazmadıklarını vurguladı.
YSK’nın 250 sayfalık kararının başında, AKP’nin seçimin iptaline yönelik itirazları sıralandı. AKP’nin, pusuladan kısıtlı seçmene, KHK’lı seçmenden sandık kuruluna, hükümlülerden, zihinsel engellilere kadar hemen her konuda itirazda bulunduğu görülüyor.
AKP, itirazında, CHP lehine geçerli sayılan 35 bin civarında oyun geçersiz sayılması gerektiğini de istedi.
İtirazda, mahkeme kararları ile kısıtlı olduğunu tespit edilen 424 kişinin dışında kalan 21 bin 358 kişinin seçmen listelerinde yer aldığı da belirtildi ancak bu bilgiye nasıl ulaşıldığı, AKP’nin YSK’da olmayan bilgiyi nereden aldığı anlaşılamadı.
AKP, ayrıca on binlerce zihinsel engellenin de kaydının olduğunu ve oy kullandığını öne sürdü. Bu bilginin kaynağı da bilinmiyor.
AKP, KHK’lıların oy kullanamayacağı iddiasını ise “Mahkeme kararına gerek yok, kanun KHK’lıları kısıtlıyor” gerekçesine dayandırdı.
AKP, 31 bin 280 sandık başkanının 6539’unun kamu görevlisi olmayanların arasından, 31.280 sandık kurulu memur üyesinin 13 bin 84’ünün kamu görevlisi olmayanlar arasından, 62 bin 560 sandık başkanı ve memur üyenin 19 bin 623’ünün kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiğini de belirtti.
AKP’nin itirazında, usule aykırı görevlendirilen sandık kurulu başkanının oy verme sırasında seçmene telkinde bulunduğu ve yanlış yönlendirdiği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Seçimine ait oy pusulalarının seçmene eksik veya fazla verildiği, oy sayımında partiler arasında kaydırmalar ve yanlış işlemler yapıldığı, oy sayım döküm cetveli ve sandık sonuç tutanaklarının usulüne uygun tutulmadığı ve torba içerisinde bulunamadığı gibi durumların ortaya çıkmasına sebebiyet verildiği de yer aldı. Özellikle seçmene pusula verilmemesi iddiası Binali Yıldırım tarafından da dile getirilmişti.
İtirazda, bu duruma, “Büyükşehirde oy kullanan seçmen sayısı 8 milyon 865 bin 262 iken ilçe belediye başkanlığı için oy kullanan seçmen sayısının 8 milyon 851 bin 159’dur” tespiti gösterildi. Aradaki farkın 14 bin 103 olduğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde geçersiz oy sayısı 314 bin 243 iken, ilçe belediye başkanlığı için geçersiz oy sayısının 282 bin 566 olması da bu teze kanıt gösterildi.
AKP’nin dilekçesinde, “Bu tespitlere göre kanuna aykırı biçimde sandık kurulu başkanlığı ve sandık kurulu memur üyeliği görevlendirilmeleri esasen tam kanunsuzluk olduğu, dolayısıyla sandıklardayapılan tüm seçim iş ve işlemlerinin yok hükmünde olduğu” belirtildi. Bütün iş ve işlemlerin usulsüz olduğu savunuldu.
İtirazda, İstanbul genelinde kullanılan yaklaşık 300 bin oy pusulasının hukuki durumunun belirsiz hale gelmiş olmasından dolayı seçim sonuçlarının her türlü şüpheden uzak ve kesin olarak belirlenmesine hukuken imkân bulunmadığı, ayrıca tüm bu hata ve usulsüzlüklerin sehven ve münferiden değil, bilakis kasten ve organizeli bir şekilde yapıldığı belirtildi.
AKP’nin itiraz başlıklarının bir bölümü reddedildikten sonra seçim sonucunu etkileyebilecek itiraz başlıklarını çıkartan YSK, ilçe seçim kurullarından bu konularda bilgi istedi. Gerekçeli karara göre, ilçe seçim kurulları, bazı sandık kurullarında kamu görevlilerinin bulunmaması konusunda önceki seçimleri ve uygulamaları örnek gösterdi. Çok sayıda seçim kurulu, isim isim sıralama yaparak, bu kişilerin daha önce de görev aldığını bildirdi. Bunun da kanuna ve YSK genelgesine uygun olduğunu savundu.
YSK kararında, kamu görevlisi olmayan başkan ve üyelerin kimler olduğu ve hangi sandıklarda görev yaptıkları tek tek sıralandı.
YSK’nın tam kanunsuzluk halleri dışında ancak olağanüstü itiraz durumunda ve itirazla bağlı kalarak
“önüne gelen itirazları inceleyebilme” yetkisi bulunduğunun anlatıldığı kararda, bu yolla “olağanüstü itirazla” önüne gelmeyen ilçe başkanlıkları ve belediye meclisi seçiminin iptali ihtimalinin önü kapatıldı.
Kararda, YSK’nın diğer yargı mercileri gibi önüne gelmeyen konuda resen inceleme yetkisinin bulunmadığı da öne sürüldü. AKP’nin dilekçesindeki “tam kanunsuzluk” iddiası ise ayrıca değerlendirilmedi.
7 üyenin aldığı kararın gerekçesinde, sandık kurulu başkanının belirlenme yöntemi belirtilerek, kamu görevlisi olmasının zorunlu sayıldığı, kanunda istisnai başkaca hükmün yer almadığı vurgulandı.
Kararda, “Kanun hükmünün yoruma yer bırakmayacak şekilde açıklığı karşısında, sandık kurulu başkanlarının mülki idare amiri tarafından bildirilen kamu görevlileri listesinden seçilmesi kanuni bir zorunluluktur. Kanun koyucunun getirdiği bu yeni düzenlemenin sandık kurullarının oluşturulması sırasında ilçe seçim kurulları tarafından uygulanma ve Yüksek Seçim Kurulu tarafından itirazlar aşamasında dikkate alınma zorunluluğu bulunmaktadır” denildi.
Kararda, kanuna aykırı biçimde kurul oluşması durumunda, esasa girilmeden şekil yönünden iptalin zorunluluk olduğu kaydedildi.
Kararda, “Seçim hukuku esasen bir şekil hukukudur. Seçim hukukunda kanun hükümlerine sıkı sıkıya bağlılık esastır. Özellikle seçimle ilgili kurulların oluşumunda kanunun emredici hükümlerine uyulması seçim hukukunun temel ilkelerinden birisidir” denildi.
Kararda, İstanbul’da 220 bin kamu görevlisi bulunduğu, ihtiyaç duyulan sayının ise 93 bin 558 olduğu vurgulandı. Diğer kamu görevlileri de sayıldığında ihtiyacın 7 katı kadar kamu görevlisinin olduğunun anlatıldığı kararda, “sandık kurulu başkanının mülki amir tarafından bildirilen kamu görevlileri listesinden seçilmesi yasal zorunluluktur. Bu zorunluluğa ilçe seçim kurullarınca makul ve hukuki bir gerekçe ileri sürülmeksizin uyulmamış olması ve bu suretle kanunla getirilen sandık kurulu başkanının belirlenmesine dair şekil şartlarının ihlali, seçimin güvenilirliğini ortadan kaldırmaktadır. . Bu sebeple kanuna aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesi mümkün bulunmamaktadır” denildi.
Kararda, sandık kurullarına neden yasal süre olan 2 Mart’a kadar itiraz edilmediği konusunda ise “sandık kurullarının kamu görevlisi olması gereken başkan ve üyelerinin listesinin talepte bulunmalarına karşın, siyasi partilere verilmediği dikkate alındığında, siyasi partiler bu konudaki itiraz haklarını etkili bir şekilde kullanamamışlardır” yorumu yapıldı.
Kararda, aynı sandık kurullarının önceki seçimlerde de görev yaptığı eleştirileri için de söz konusu düzenlemenin 13 Mart 2018’de yapılması gerekçe gösterildi. Kararda, “kanun değişikliğinden sonra Türkiye’de iki seçim yapılmıştır. Bunlardan ilki 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimidir. Bu seçim sonucunda sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı belirlendiği yolunda bir itiraz intikal etmediğinden, Kurulumuzca bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır. Anılan kanun değişikliğinden sonra Türkiye’deki ikinci seçim ise 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli İdareler seçimidir. Sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı belirlenmesine ilişkin itirazlar da ilk kez bu seçimde Kurulumuzun önüne gelmiştir. Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulunun daha önceden bu konuda vermiş olduğu emsal oluşturacak bir içtihadı bulunmamaktadır” denildi.
Kararda, YSK’nın 31 Mart’ta Bursa, Erzurum Pasinler, Mardin için de benzer kararlar verdiği savunuldu.
Kararda, şöyle denildi:
“İstanbul İli genelinde; 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yukarıda yer verilen yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiği görülmektedir. Kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir. Kanun Hükmünde Kararnameler ile kamu görevinden çıkarılan kişilerden, 6’sı sandık kurulu başkanı, 3’ü sandık kurulu kamu görevlisi üyesi olarak görevlendirilmişlerdir. Sandık kurulu başkanlarının geniş yetki ve görevleri, seçimin güvenilirliğini sağlamak için getirilen şekil şartlarına uyulmaması ve siyasi partilerle sandık kurulu başkanları listelerinin paylaşılmaması suretiyle siyasi partilerin etkili bir itiraz yolu kullanamadıkları dikkate alındığında; Sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlendiği 754 adet sandıkta oy kullanan seçmen sayısının, 212 bin 276 ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi Adayı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Adayı arasındaki oy farkının 13 bin 729 olması nedeniyle, 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlenmesi ve bu şekilde oluşan sandık kurullarının yaptıkları seçim iş ve işlemlerine itibar edilemeyecek olması, sonuca müessir olay ve haller kapsamında değerlendirilerek seçimin neticesine müessir görülmüştür.”
Kararda, Büyükçekmece ve Maltepe’de ise usulsüzlük olan sandıklardaki seçmen sayısının sonuca etkili olacak düzeyde olmadığı vurgulandı.
Kararda, “bir seçimin sayım ve döküm sonucunun sağlıklı olarak alınabilmesi, kanuna uygun olarak sayım ve döküm yapılması ile bu sayım ve dökümün sayım döküm cetvellerine işlenmesi ile mümkün olabilmektedir” denilerek, 18 adet sandıkta sayım döküm cetvelinin hiç bulunmadığı, 90 adet sandıkta ise sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu imzalarının olmadığı vurgulandı. 108 adet sandıktaki oy kullanan seçmen sayısı 30 bin 281 olduğundan bunun da seçimin iptalini gerektirdiği kaydedildi.
Kararda, seçimde 377 adet kısıtlının oy kullandığı, 6 sandıkta ölü olan kişilerin yerine oy kullanıldığı, 41 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlülerin yerine oy kullanıldığı, 58 sandıkta ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yerine oy kullanıldığı, 224 adet zihinsel engeli nedeniyle kısıtlı olan kişinin oy kullandığı da sıralandı.
Bu şekilde oy kullanma hakkı olmamasına karşın oy kullandığı tespit edilen kişi sayısının 706 olduğu, bunun da sandık kurulu başkanlarının usulsüz atanmasıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
Kararda, bu nedenle, “seçimin güvenilirliğini ortadan kaldıran ve seçim sonucuna müessir olay ve haller kapsamında görülmüş, bu nedenle seçimin iptali ve yenilenmesine karar verilmesi gerekmiştirtir” denildi.
Karara muhalif kalan 4 üyeden YSK Başkanı Sadi Güven ise “Bu sandıkların tamamına yakınında Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte diğer partili üyeler görev yapmış ve sandık sonuç tutanaklarını imzalamıştır. Bu eksiklikler sonradan ilgililerince tamamlanabilecek bir noksanlıktır. Önemli olan sandık sonuç tutanağının sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından imzalanmasını müteakip ilçe ve il birleştirme tutanaklarına ve dolayısıyla SEÇSİS sistemine doğru aktarılmasıdır. İmzasız 101 sayım döküm cetvelinin tamamında başkan ve memur üye ile birlikte Ak Parti ve üç sandık hariç CHP tüm sandıklara üye vermiş olup hatta Adalet ve Kalkınma Partisi 145, Cumhuriyet Halk Partisi 120 olmak üzere bazı sandıklarda 1’den fazla üye ile temsil edilmişlerdir” ifadesini kullandı.
Güven, “222 sandık kurulu başkanının özel şirket çalışanlarından görevlendirildiği ve bunun sonuca etkili olduğu çoğunluk tarafından benimsenmiştir” ifadesini kullandıktan sonra şöyle devam etti:
“İlçe seçim kurullarının tümünde Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin üyesi görev yapmaktadır. Yasa koyucu sandık kurulu başkanlarının usulsüz atanmalarını tam kanunsuzluk nedenine dayalı mutlak iptal sebebi saymamıştır. Yüksek Seçim Kurulu da kararlarında tam kanunsuzluk nedeniyle iptal sebebi saymamıştır.”
Güven, itiraz sürelerini anımsatarak, 212 sandık kurulu başkanının yasaya aykırı şekilde atandığına kuşku bulunmadığını ancak bu konuda hiçbir itiraz yapılmadığını anımsattı. Bu konudaki eski YSK kararlarını anımsatan Güven, süresinde itirazda bulunulmadığında ret kararı verildiğini vurguladı.
Güven, şöyle devam etti:
“İstanbul’da 39 ilçede 31.186 sandıkta seçim yapılmıştır. Bu sandıklara Adalet ve Kalkınma Partisi 45.023, Cumhuriyet Halk Partisi 37.009, Milliyetçi Hareket Partisi 1.502, Saadet Partisi 8.925, Halkların Demokratik Partisi 9.357 olmak üzere diğer siyasi partilerle birlikte 106.384 partili üye görev yapmıştır. Dosyadaki belgelere göre; kamu çalışanı olmadığı halde sandık başkanı olarak görev yapan 754 kişinin görev yaptığı sandıkların 750 tanesinde Adalet ve Kalkınma Partili üye görev yapmış olup bu sandıklara 1.104 üye vermekle 354 sandıkta iki üye ile temsil edilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi de aynı sandıkların 3 tanesine üye vermemiş, 28 üye göreve gelmemiş, diğer 723 sandıkta üyesi görev yapmıştır. Aynı sandıklara toplamda 979 üye veren Cumhuriyet Halk Partisinin de 256 sandıkta iki üyesi görev yapmıştır. Bu sandıklarda ayrıca Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Saadet Partisi, İyi Parti, Demokratik Sol Parti, Büyük Birlik Partisi, Demokrat Partili ve Vatan Partili üyeler de görev yapmıştır. Sayım döküm cetvelinin olmadığı 22 sandıkta ise başkan hariç Ak Parti 36, Cumhuriyet Halk Partisi 33, Halkların Demokratik Partisi 12, Saadet Partisi 12, İyi Parti 1, seçmen 5 üye ve 22 memur üye görev yapmıştır. Bazı partilerin bir sandıkta ikişer üyesi görev yapmıştır. Sandık kurullarının usulsüz oluşması tam kanunsuzluk halini oluşturmaz. Sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden sonra o seçimlerin iptali için tek başına bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez. Kurulun 5 kişisi siyasi parti temsilcisi olup 7 kişiden oluşan sandık kurulunda siyasi partili üyelerle birlikte görev yapan usulsüz atanmış sandık kurulu başkanının 31 Mart 2019 günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin maddi hatalar giderilip geçersiz oyların tamamının yeniden sayılması karşısında tek başına seçimin neticesine tesir ettiğine ilişkin seçimin iptalini gerektirir tespit olmadığından sayın çoğunluğun seçimin iptali ile yenilenmesine ilişkin kararına katılınamamıştır.”
Muhalif üyelerden Cengiz Topaktaş da “İtiraz nedeniyle yapılan araştırmada, seçim sonuçlarının bir parti lehine değiştirilmesi için örgütlü bir şekilde hareket edildiği tespit edilememiştir. Sandık kurullarının oluşturulması sırasında yapılmaması gereken ancak zaman zaman ve değişik tarihlerdeki seçimlerde de yapılan ihlaller yapılmıştır. Kaldı ki bu tarz kuruluşun seçim sonucunu ve bilhassa itinalının hukukunu herhangi bir şekilde ihlal ettiği iddia ve belgelendirilmiş değildir” dedi.
Topaktaş, aykırılığın seçimin iptaline neden olabilmesi için neticeye müessir olduğunun kanıtlanması gerektiğini, bu hususa ilişkin somut kanıt sunulmadığını vurguladı. YSK’nın bu durumlarda itirazları reddettiğini anımsatan Topaktaş, “Yüksek Kurulumuzun en son verilen bu karara kadar sandık başkanı ve sandık kurulu üyesi ataması nedeniyle iptal ettiği bir seçim bulunmamaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali ve seçimin yenilenmesi için itiraz eden partinin sandık kurulu üyelerinden ve müşahitlerinden sandık başında hiç bir itiraz gelmemiş olmasının seçimin sıhhatine zarar verilmediğini gösterdiği açıktır” yorumunu yaptı.
Topaktaş, itirazın oylar sayıldıktan sonra yapılmasının yerinde olmadığını, örgütlü bir şekilde hareket edildiğinin de tespit edilememiş olması nedeniyle, sandık kurullarının usulsüz olarak teşkil edildiği iddiasına dayalı olarak artık seçimin iptaline karar verilemeyeceğini vurguladı.
Topaktaş, “Oyların yeniden sayımı sonucunda da her zaman yapılabilen maddi ve olağan hataların dışında bir hataya rastlanmamış ve maddi hatalar ile geçerli sayılması gerekirken geçersiz sayılan oylar nedeniyle yapılan sayım hataları düzeltilmiştir. İki kez yapılan sayım sonuçlarının tanınmaması ve sırf sandık kurulunun oluşumundan hareket edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptaline karar verilmesi kabul edilemez bir durumdur.
Topaktaş, YSK’nın çok tartışılan mühürsüz oy pusulası kararında yaptığı yorumu anımsatarak, “temel bir hakkın kullanılması sırasında uyulması gereken kurallara aykırı davranılması halinde, somut olayla ilgili olarak yapılacak olan değerlendirmede; hakkın özünün korunması ve normun yorumunun, gerçekleşmesi beklenilen amaçla uyumlu olması gerekir. Asıl olan temel bir hakkın korunması olup, hakkın kullanılmasına ilişkin belirlenen usul kuralları hakkın güvenli bir şekilde kullanılmasını temin eden araç niteliğindedir. Bireye tanınan hakkın güvenli şekilde kullanıldığının tespit edildiği hallerde, hakkın kullanılmasının korunmasına yönelik bir araç olan usul hükümlerinden birine aykırılığın, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması mümkün değildir” dedi. Söz konusu kararı anımsatan Topaktaş, “Bu kararda, seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen Anayasal hakkını kendisinden beklenen yükümlülüklere uygun olarak kullanan seçmenin oyunun geçerli sayılmamasının, yönetime katılma hakkının özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı açıktır yorumu yapılmıştır. Kararda görüldüğü üzere, Yüksek Kurulumuz, önüne bu konu ilgili somut bir dosya gelmeden, asıl olanın seçmen iradesi ve oy kullanma hakkı olduğunu ve hakkın özünün korunması gerektiğini belirterek mühürsüz oy pusulalarının ve mühürsüz zarfların geçerli sayılması gerektiğini söylemiş, şimdi ise sonuçlar birden fazla aşamadan geçerek ortaya çıktıktan sonra, üstelikte kanuna uygun olmayan şekilde oluşturulan sandık kurullarının yaptığı işlemlerin yok sayılması gerektiğine dair kanuni bir düzenleme de bulunmamasına rağmen, oy sayım ve döküm işlemlerini yok sayarak, seçimin iptali ve yenilenmesi kararı ile seçmenlerin iradesini yok saymıştır” dedi.
Topaktaş, sayım döküm cetvellerinin de iptal gerekçesi sayılması konusunda ise “yapılan müzakereler sırasında bu durum bir iptal sebebi olarak belirlenmemiş olup, bu nedenle de kısa karara seçimin iptal sebebi olarak sadece sandık kurullarının kurulmasındaki usulsüzlükler derç edilmiştir. İptal sebebi olarak belirlenmediği kısa karardan da anlaşılan bir konuda, karşı oy gerekçesi yazmaya gerek görülmemiştir” yorumunu yaptı.
“Sandık kurullarında görev almaları mümkün bulunmayan kimselere görev verilmiş olması nedenine dayanılarak bir seçimin iptal edilebilmesi için, kanuna aykırı bu davranışın seçim sonuçlarına etki yaptığının mutlaka açık ve net olarak ortaya konulması şarttır. İtiraz dilekçelerinde bu yolda bir gerekçe olmadığı gibi, bu hususun seçim sonuçlarına nasıl etki yaptığı da açık, net, somut belge ve kanıtlarla ortaya konulmamıştır. Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının, parti temsilcisi olan beş sandık kurulu üyesinin bilgisi ve onayı dışında hangi eylem ve işlemiyle, seçimin dürüstlüğü ve objektifliğine müdahale ettiğine ilişkin somut iddia ve itiraz bulunmamaktadır. Tahmini ve farazî gerekçelerle, seçmen iradesi yok sayılarak salt sandık kurulu başkanın kamu görevlisi olmaması nedeniyle seçimin iptaline karar verilmesinde hukukî uyarlık bulunmamaktadır.”
Hamurcu, “Özgür iradesi ile seçme hakını kullanan seçmenden, sandık kurulu başkanı ve üyelerini denetleme görevi beklenemez. Bu sorumluluk seçimi yöneten idarelere aittir. Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmaması, seçmene yüklenecek bir kusur değildir. Bu nedenle, bu sandıklarda oy kullanan seçmenin oyunu geçersiz kabul ederek iradesinin yok sayılması, Anayasa, Uluslararası Sözleşmeler ve seçim mevzuatı ile güvence altına alınan en temel yurttaşlık haklarından olan seçme hakkının özüne müdahale anlamı taşır. Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmadığı sandıklarda, sandık başı işlemlerine, itiraz edenin temsilcisi olan siyasi partili üye dahil hiçbir kimsenin itirazı vuku bulmamıştır. Sandık kurulunca tutulan tutanaklar, hiçbir itirazî kayıt ileri sürülmeksizin birlikte imza altına alınmıştır. Bu sandıklarda kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının, seçmenin oyunu yönlendirdiği, değiştirdiği veya etkilediği yönünde aynı sandık kurulunda görevli olan beş siyasi partili sandık kurulu üyesinin herhangi bir şikayeti veya itirazı olmamıştır. Seçimin sonucuna ne şekilde etki ettiği hususunda somut hiç bir kanıt ve belge sunulmaksızın sadece sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmadığı sandıklarda kullanılan oyların tamamının geçersiz sayılarak 31 Mart 2019 Pazar günü İstanbul ilinde yapılan Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimin iptali ve yenilenmesine karar veren çoğunluk görüşüne katılmıyorum” dedi.
Muhalif üyelerden Yunus Aykın da şu yorumu yaptı:
“Demokrasilerde gerçekleşmiş ve sonucu alınmış bir seçimin iptal edilmesi en son başvurulacak olağanüstü ve istisnai bir tedbirdir. Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmasının seçimlerin tarafsızlık içinde yapılmasının teminatı olduğu iddiasının kabulü halinde Kanunun önceki haline göre kamu görevlisi olmayan başkanların görev aldığı tüm seçimlerin bu teminattan yoksun gerçekleştirildiği ve tarafsızlık ve dürüstlük ilkesinin sadece kamu görevlilerine has bir özellik olduğu gibi bir sonuç çıkar ki, kanun koyucunun böyle bir amaç ve düşünce ile hareket ettiği düşünülemez. Bu nedenledir ki, kanun koyucunun, seçim günü işlemlerinin düzen içinde yapılması konusunda kamu görevlisi başkanın belirli bir yeterliliğe sahip olabileceği amaç ve düşüncesiyle bu değişikliği yaptığının kabulü zorunludur.”
Aykın, sandık kurulu başkanlarının şüpheli tutum gösterdiklerine yönelik itiraz bulunmadığını belirterek, YSK’nın benzer içtihatlarını sıraladı, 2014’teki tartışmalı Ankara Büyükşehir seçimine yapılan itirazın da benzer şekilde reddedildiğini anımsattı.
Aykın, “Ak Partili üyenin de görev yaptığı bu sandıklarda sayılan hususların yerine getirilmediğine ilişkin her hangi bir şikayet ve itirazda bulunulmamış ise seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen, ilçe seçim kurulu başkanının kusur ve ihmaliyle sandık kurulu başkanının kanuna aykırı belirlenmiş olması nedeniyle Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan seçme hakkının özünü ortadan kaldıracak şekilde o sandıklarda kullanılan oyların geçersiz sayılması hukuken mümkün olmadığından olağanüstü itirazın bu sebeple de reddi gerekmektedir” dedi.
Aykın, sayım döküm cetvelleri ile ilgili gerekçe konusunda ise “Toplantı dağılmadan hazırlanıp anında açıklanan kısa kararda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin, sandık kurullarının Kanuna aykırı oluşturulduğu ve bunun da seçim sonuçlarına müessir olduğu gerekçesiyle iptal edildiği ilan edilmiştir. Kısa karar hüküm niteliğinde olup, gerekçeli kararın hükümle uyumlu olması gerekir” dedi. Gerekçeli kararda yer alan sayım döküm cetvelleri ile ilgili usulsüzlük iddialarının toplantıda konuşulmadığını kaydeden Aykın, “İstanbul İlindeki oy kullanan seçmen sayısının 8.865.072 olduğu göz önüne alındığında seksenbeşbindebir oranına tekabül eden ve seçim sonucuna tesir etmeyen bu sayıdan hareketle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerinde usulsüzlük yapıldığını söylemek mümkün değildir” dedi.