YSK: KANUNDA MEMNU HAKLARIN İADESİNE YER VERİLMEMİŞTİR ANKARA

-YSK: KANUNDA MEMNU HAKLARIN İADESİNE YER VERİLMEMİŞTİR ANKARA - 21.04.2011 - Yüksek Seçim Kurulu (YSK), daha önceleri yürürlükte olan memnu hakların iadesi kurumuna 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda yer verilmediğini belirtti.    YSK'nın milletvekili adaylığı iptal edilen yedi adayın milletvekili olmaya engel durumlarının bulunmadığına ilişkin yapılan yazılı açıklamasında, kurulca gerçekleştirilen görüşmeler sırasında ''yasaklanmış hakların geri verilmesine'' ilişkin kararların şikayet yoluna başvuranlar tarafından süresi içerisinde ibraz edilip edilmediği, ayrıca bağımsız milletvekili adaylarının istenilen belgeleri ibraz etmedikleri gerekçesiyle adaylıklarının iptaline ilişkin karara yönelik şikayet yoluna başvurma olanaklarının bulunup bulunmadığı hususunun tartışıldığı belirtildi.  Adayların eksikliklerinin YSK tebliğinden itibaren 2 gün içerisinde giderme olanaklarının bulunduğu, ancak yasada bağımsız milletvekili adayları yönünden böyle bir imkanın doğrudan tanınmadığını ifade edilen edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: ''İncelemeler sonrasında saptanan eksiklikler il seçim kurulları aracılığıyla tüm başvurulan milletvekili adaylarına veya vekillerine bildirilmiş ise de mevcut yasal düzenlemenin seçime siyasi partilerin listesinden veya bağımsız olarak katılan milletvekili adayları arasında gözetilmesi gereken fırsat eşitliğini ortadan kaldırır nitelikte bulunması karşısında belgelerinde eksiklik bulunduğu saptamasıyla adaylıklarının iptaline karar verilerek bu karar kendilerine bildirilen bağımsız adayların da tebliğden itibaren 2839 sayılı kanunun 13 ve 14. maddelerinde ön görülen 2 günlük süre içerisinde belge ibraz edebilecekleri, ayrıca yine aynı süre içerisinde 298 sayılı kanunun 131. maddesinde düzenlenen şikayet yoluna kurul nezdinde başvurabilecekleri kabul edilerek diğer hususların incelenmesine geçilmiştir.'' Anayasanın 76. maddesinin birinci fıkrasında 25 yaşını doldurmuş her Türk'ün milletvekili seçilebileceğine, milletvekili seçilmeyi engelleyici şartların, aynı maddenin ikinci fıkrasında yer aldığı anımsatılan kararda, bazı suçlardan mahkum olma veya belirli süreyi aşan hapis cezasına mahkumiyet hallerinin milletvekili seçilme konusunda kesin bir engel oluşturulduğunu anlatıldı.  Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: ''Yerleşmiş ve süreklilik kazanmış uygulamaya göre, engel mahkumiyeti bulunduğu için seçilme yeterliliğine sahip olmayan kişiler adli ve yargısal bir işlem ve kurum olup geleceğe yönelik olarak sonuç doğuran ve ceza mahkumiyetinden doğan süresiz hak yoksunluklarının giderilmesini sağlayan bu işlemi gerçekleştirdikleri, bir başka deyişle bu husustaki talepleri üzerine yasaklanmış olan hakları mahkemece verilecek kararla iade edildiği takdirde seçilme haklarına kavuşabilmektedir.''  Memnu hakların iadesinin yürürlükten kaldırılan 765 sayılı TCK'nın 121 ve 124. maddeleri ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 416 ve 420. maddelerinde düzenlendiği hatırlatılan açıklamada, bu iki kanunun 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlükten kaldırılıncaya kadar uygulandığının herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğu hatırlatıldı. ''Ancak aynı tarihte yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda memnu hakların iadesi kurumuna yer verilmemiştir'' ifadesine yer verilen açıklamada, şöyle devam edildi: ''Buna gerekçe olarak da 5237 sayılı TCK'da esas alınan yaptırım teorisinin sürekli hak yoksunluğunu benimsememesi gösterilmiştir. Gerçekten de 765 sayılı TCK'nın 20, 25, 31, 33, 34 ve 41. maddelerinde düzenlenmiş bulunan ve bir kısmı müebbetten süren hak yoksunlukları, 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinde güvenlik tedbiri olarak düzenlenmekle beraber bu yoksunlukların cezanın infazının tamamlanmasıyla birlikte sona ereceği kabul edilmiştir. Bu kanunda ömür boyu süren bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için bundan böyle yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumunun yöntem ve esaslarını gösteren yeni bir düzenleme yapılmasına da ihtiyaç olmadığı düşünülmüştür.  Oysa anayasanın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76-2 ve buna dayalı olarak 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11. maddesinde bazı mahkumiyetlerin 'affa uğramış olsa bile' milletvekili seçilmeye engel olacağı belirtilmektedir. Ayrıca 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle yürürlükte olan çeşitli özel kanunlarda belirli suçlardan mahkumiyet 'affa uğramış olsa bile' bazı görevlere getirilmeye ve bir kısım hakları kullanmaya engel olarak kabul edilmiştir.  5237 sayılı TCK'nın yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle bu kanunun 53. maddesinde öngörülen hak yoksunlukları cezanın infaz süresi ile sınırlı olarak sonuç doğurmakta iken, anayasal ve yasal düzenlemelerde aynı mahkumiyete bağlanan hak yoksunlukları ise süresizdir. Uyum yasalarının çıkarılacağı sonraki süreçte 5435, 5720, 5728, 5786 sayılı kanunlar ile değişiklik yapılmış ise de 'affa uğramış olsa bile' ibareleri muhafaza edilmiş veya aynı sonucu doğuracak biçimde 'TCK'nın 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile' ifadesi getirilmiş hatta 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu bütünüyle yürürlükten kaldırılarak yerine 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun yürürlüğe konulmasına rağmen bu kanunun da 3. maddesinin ikinci fıkrasının a/2 bendinde 'affa uğramış olsa bile' ibaresi korunmuştur.''    Açıklamada, TCK'da düzenlenen hak yoksunluklarının infaz süresiyle sınırlı olmasına karşın bazı ayrıksı düzenlemeler nedeniyle gerek TCK'da gerekse diğer kanunlarda öngörülen suçlara ilişkin mahkumiyetlerden doğan süresiz hak yoksunluklarının halen bazı özel yasalarda bulunduğuna işaret edilerek, şu görüşlere yer verildi:  ''Milletvekili seçilme hakkının ceza mahkumiyeti nedeniyle yitirilmesi de bunlardan biridir. Nitekim bu husus Anayasa Mahkemesinin 14 Nisan 2011 günü Resmi Gazete'de yayımlanan kararında da '...cezanın milletvekili seçilmesine engelleyen anayasanın 76. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilenlerden olup olmadığının saptanabilmesi ve mahkumiyete bağlı hak yoksunluğu öngören bazı özel yasalardaki hükümler nedeniyle mahkemelerde verilen mahkumiyet kararlarının kayıt altına alınmasında yasal ve anayasal bir takım gereklilikler bulunmaktadır' denilerek vurgulanmıştı.''