Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) 16 Nisan'daki referandumda aldığı "mühürsüz pusula ve zarflardaki oyların geçerli sayılmasına" ilişkin kararının iki gün sonra gerekçesi açıklandı. Gerekçeli kararda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) referans gösterilmesi "kılıf" olarak yorumlandı.
"YSK, sahte oyu önlemek için getirilen yasa kuralını, vatandaşın seçme hakkının korunması kılıfı altında yok sayarken ironik biçimde AİHS’yi ‘referans’ gösterdi" yorumunda bulunan Cumhuriyet gazetesinden Kemal Göktaş, "Şimdi YSK bir yandan bu kuralın referandum için de geçerli olduğunu söylemekle yarın AİHM önünde hükümetin yapacağı önemli bir savunma argümanını da elinden almış oldu. Hukuka aykırı kararı kılıfa sokma çabası dönüp kendisini vuracak bir bumeranga dönüştü" diye yazdı.
Cumhuriyet gazetesinden Kemal Göktaş'ın analiz haberi şöyle:
Dünyanın ve ülkenin geldiği durumu en iyi anlatan kitaplardan biridir, George Orwell’ın “1984” kitabı. Disiplinli bir parti rejimi altında, her anı gözetlenen bireylerden oluşan bir toplum distopyasının çokça izdüşümü var bugün hayatımızda. Orwell, bu totaliter toplumun yönetilmesinin en önemli araçlarından birinin de kavramların altüst edilmesi olduğuna işaret eder. Bu toplumda “savaş barıştır, özgürlük kölelik, bilgisizlik kuvvettir...”
YSK’nin mühürsüz oy pusulası ve zarfları geçerli sayan kararı, totaliter toplumda iktidar söyleminin öncelikle kavramlara saldırdığını ve zıt anlamlarıyla tedavüle soktuğuna eşşiz örneklerden biri oldu.
YSK kararında anayasa ve yasalardaki seçim güvenliğine ilişkin düzenlemeler alt alta sıralanıyor. Düzenlemelerin amacı ve yöneldiği hedef çok açık: Seçmen iradesinin sandığa yansıması. Oy pusulalarının ve zarfların sandık kurullarında mühürlenmesine ilişkin düzenleme de bunu sağlamak için getirilmiş bir düzenleme. Yani bir hakkın kullanılabilmesi için getirilmiş “araç düzenlemelerden” biri.
YSK, 2 saat önce mühürlerin zarf ve oy pusulalarının diğer tarafına geçtiği itirazlarını incelerken verdiği kararda da mührün sahteciliği önlemek için getirilmiş bir düzenleme olduğunu belirtiyordu. 2 saat sonra AKP temsilcisinin çalakalem yazdığı, hukuksal hiçbir argüman içermeyen dilekçe doğrultusunda verilen kararda ise bu temel kuraldan hiç söz edilmiyor. Bunun yerine seçmenin mühürsüz oy pusulası ve zarfla oy kullanması konusunda hiçbir kabahatinin olmadığı, bu yüzden seçme hakkının elinden alınmasının “katılma hakkının özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı” ileri sürülüyor. Yani YSK hiçbir hatası olmayan seçmenin oyunu koruduğu iddiasının arkasına saklanmaya çalışıyor. Yani kavram tersyüz ediliyor ve sahteciliği önlemek üzere getirilmiş yasal düzenleme yok sayılıyor. Oysa YSK, seçmene referandumda nasıl oy kullanılacağını anlattığı görsellerin ilk sırasında oy pusulasının ve zarfın mühürlü olmaması halinde kullanılan oyların geçersiz olacağı konusunda seçmeni uyarmıştı. Yani seçmenin, mühür konusundaki düzenlemeyi bilmesi gerekiyordu. Hepsinin ötesinde hukukun en temel kurallarından biri “yasayı bilmemek mazeret sayılmaz” ilkesidir.
YSK, mühürsüz pusula ve zarflarla kullanılan oyların sahteciliğin önünü açacağı itirazına karşılık, bu materyallerin filigranlı üretilmesi gerekçesini ileri sürüyor. Oysa yasaya bu kuralın girdiği 2010 yılından sonra ve önce, seçimlerde zaten fligranlı kâğıt kullanılıyordu. Yani Meclis, sahte oy kullanılmasını önlemek için fligranlı kâğıdı yeterli görmeyerek mühür şartını da getirmişti.
YSK, kararına 2 temel “hukuki referans” veriyor: Anayasanın, insan haklarına ilişkin Uluslararası sözleşmelerle yasaların çelişmesi halinde uluslararası sözleşmelerin uygulanacağına ilişkin 90/5. maddesi ile bu maddeye bağlı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin serbest ve demokratik seçim hakkını düzenleyen Ek 1 No’lu Protokolün 3. maddesi. Yani YSK mealen diyor ki: “Kanunu uygulamadım çünkü kanunla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çelişiyordu ve ben de Anayasa hükmüne dayanarak Avrupa İnsan Haklarını Sözleşmesi’ni uyguladım.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “serbest ve demokratik” seçim hakkına işaret eden düzenlemesini, seçimlerde sahteciliği önlemek için getirilen yasa maddesine aykırı gören bir zihniyet, hukuk diye yutturulmak isteniyor. YSK bunu yaparken çok önemli bir konuda kendi aleyhine sonuç doğurabilecek bir argüman da üretmiş oldu. YSK kararında da belirtildiği gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki düzenleme genel seçimler için getirilmiş bir koruma hükmü. Nitekim AİHM de yerel seçimlerle ilgili yapılan başvuruları bu gerekçeyle reddetmişti. Şimdi YSK bir yandan bu kuralın referandum için de geçerli olduğunu söylemekle yarın AİHM önünde hükümetin yapacağı önemli bir savunma argümanını da elinden almış oldu. Hukuka aykırı kararı kılıfa sokma çabası dönüp kendisini vuracak bir bumeranga dönüştü... Bundan sonra “Hayır”lısı...