Milliyet yazarı Gökçer Tahincioğlu, 16 Nisan'daki referandumda "mühürsüz pusula ve zarflardaki oyların da geçerli sayılmasına ilişkin 'son dakika' kararı alan Yüksek Seçim Kurulu'nun "cevaplaması gereken" birçok soru olduğunu belirterek "YSK, yüzlerce kişinin sandık kurulu üyeliği başvurularını neden reddetti, neden bazılarının üyeliğini, "saygın kişi olmadıkları, kötü ün sahibi oldukları" gibi gerekçelerle düşürdü, bu sandıklarda kimler görev yaptı?" diye sordu.
Gökçer Tahincioğlu'nun Milliyet gazetesinin bugünkü (23 Nisan 2017) nüshasında yayımlanan "YSK ve soru işaretleri" başlıklı yazısı şöyle:
16 Nisan referandumu geride kaldı.
YSK, kesin sonuçları açıklamaya hazırlanırken, “hayır” bloğunun önünde izlenecek hukuki süreç var.
CHP, YSK’nın referandumun iptali istemini reddetmesinin ardından ilk adımı atıp Danıştay’a başvurdu.
Danıştay başvurusu, YSK’nın, “Mühürsüz oylar da geçerli” kararının idari işlem kabul edilerek iptali istemini içeriyor.
CHP ile HDP’nin Anayasa Mahkemesi’ne de (AYM) başvurmaları bekleniyor.
AYM ve Danıştay’dan çıkacak sonuçlara göre adres AİHM olacak.
Danıştay, 2008’de seçmen listelerinin iptali istemini, AYM de 2015’te bireysel başvuru yoluyla yapılan “milletvekili adaylığı” kararının kaldırılması talebini reddetti.
Her iki gerekçede YSK kararlarına karşı Anayasa’ya göre yargı yolunun kapalı olduğu vurgulandı.
Başta Danıştay’da olmak üzere aksi yönde emsal yargı kararlarının da bulunması muhalefeti umutlandırsa da beklenti çok da yüksek değil.
Bu durumda sonraki adım AİHM olacak.
***
AİHM, seçimlerle ilgili başvuruları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 Nolu Protokol’ün 3. maddesine göre inceliyor.
Bu madde, "Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler" ifadesini içeriyor.
Ancak AİHM, referandumları bu kapsamda görmüyor.
Prof. Dr. Rıza Türmen ve Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, buna rağmen referandumun konusu ve yapılma biçimi nedeniyle AİHM tarafından kabul edilebilir bulunması ihtimalinin olduğunu ifade ediyor.
Venedik Komisyonu ve AGİT’in, anayasa değişikliği paketi ile referandumla ilgili raporlarının etkili olabileceği de değerlendiriliyor.
Yrd. Doç. Dr. Tolga Şirin ise bianet’teki makalesinde, AİHM kararlarına bakıldığında, referandumların dava konusu yapılmasının, “olanaksız” olduğunun görüleceğini, başvurunun sadece, “AİHM de YSK kararlarını yerinde gördü” gibi bir indirgemeci yaklaşıma yol açabileceğini savunuyor.
Şirin’e göre izlenebilecek yol, sonuç alması güç olsa da BM İnsan Hakları Komitesi’ne bireysel başvuru yapılması.
***
Anayasa ve AİHS’deki sınırlılıklar nedeniyle YSK kararlarına karşı sonuç almak çok kolay değil.
Ancak konunun hem sonuçları hem geleceğe etkileri nedeniyle 16 Nisan referandumunu da aşan yönleri var.
YSK’nın sonuç hiç değişmeyecek olsa bile mutlaka yanıtlaması gereken iddialar bulunuyor:
***
- YSK, yüzlerce kişinin sandık kurulu üyeliği başvurularını neden reddetti, neden bazılarının üyeliğini, "saygın kişi olmadıkları, kötü ün sahibi oldukları" gibi gerekçelerle düşürdü, bu sandıklarda kimler görev yaptı?
- YSK’nın ihaleyle aldığı 450 bin “tercih” mührü, Çiğdem Toker’in yazısında da (Cumhuriyet-19 Nisan) belirttiği gibi, 10’ar binlik paketler halinde 81 ile gönderildi ve kaçının hangi sandık bölgesine gönderileceği ayrıntılı listelendi. 174 bin 456 sandıkta oy kullanılan referandumda, “tercih” mührünün kullanılacağı açıkken, nerelerde ve hangi gerekçeyle geçmiş seçimlerden kalan, daha eski ve yıpranmış “evet” mührü kullanıldı?
- Her seçimde olduğu gibi oy pusulaları seçmen sayısının çok üzerinde basıldı. 2015’te de fazla basılan oy pusulaları gündeme gelmiş, YSK Başkanı Sadi Güven, “Her paket, yasa gereği 400 adet. 5 tane de yedek koyuyoruz. 50 kişinin oy kullandığı bir yerde 355 oy pusulası artıyor. Fazla oy pusulası birilerinin eline geçebilir mi? Paketleri ilçede parti temsilcilerinin de aralarında bulunduğu sandık kurulu teslim alıyor. Kalan oy pusulaları mühürlenerek paketleniyor ve ilçe seçim kurulunda saklanıyor” demişti. Referandumda hangi sandıklara kaç yedek pusula gönderildi, bunların kaçı mühürlenerek iade edildi, paketlemenin yetişmediği gerekçesiyle bazı sandıklara farklı sayılarda pusula gönderildiği iddiaları doğru mu?
- Sandık sonuç tutanakları neden referanduma bir hafta kala sadeleştirildi? (Alican Uludağ’ın haberi-Cumhuriyet-19 Nisan) Yeni tutanakta seçim kurullarından alınan ve iade edilen oy pusulası sayısı, alınan ve iade edilen zarf sayısı, sandıktan çıkan zarf sayısı bölümleri neden yer almadı?
- Referandum öncesinde ve referandum günü, ısrarla, “mühürsüz pusulanın kullanılamayacağını” açıklayan, bununla ilgili görselleri sitesinde yayınlayan YSK, tartışılan kararını doğudan gelen sandıklar açılmadan kısa süre önce verdi. 3 gün sonra yazılan gerekçeli kararda, gün boyu seçim kurullarından filigranlı ama mühürsüz pusulayla oy kullanıldığına yönelik, “şifahi” bilgilendirmelerin de yapıldığı belirtildi. Seçim kurulları neden tutanakla bildirmek yerine şifahen, sözlü bildirimde bulundu, bu başvurular nerelerden, saat kaçta yapıldı?
- Aynı seçim kurulları, filigranlı ama mühürsüz kaç oy pusulası bulunduğunu saptadı mı?
- Sandık kurullarının “mühürlememesi” sonucu bu durum ortaya çıktıysa, neden ilgili seçim çevreleri için değil Türkiye geneli için bu karar alındı?
- 960 sandıkta yüzde 100 oranında “evet” oyu çıktı. (Meriç Tafolar-Milliyet-21 Nisan) CHP raporuna göre, 14 bin 900 sandıkta ise, “şaşırtıcı” düzeyde, “evet” çıktı. Bu sandıklarla ilgili inceleme yapıldı mı?
- Silahla sandık alanına giren, fotoğraf çektiren, birden çok pusulaya mühür basarken çekilmiş video kaydını yayınlayanlar ile darp ve tehdit iddiaları konusunda savcılıklara başvuru yapıldı mı?
YSK, sadece bugün değil, hep tartışma konusuydu.
Yargı kararı kesinleşecek olsa da itiraz sonucunu değiştirmese de iddiaları araştırması mühim.
Aksi takdirde sonraki seçimlerde katılımın çok düşmesi dahil ne yaşanırsa sorumlusu da YSK olacak.