Uğur Gürses / Radikal gazetesi yazarı
Çok yüksek miktarda nakit para bulundurmak normal bir durum mudur? Kimileri neden balya balya nakit desteleri evde ya da işyerinde bulundurur? Bu kadar parayı bankacılık sisteminde tutmak, o kanaldan transfer etmek neden tercih edilmez? Gelişmiş bir ülkede, bu soruyu sorduğunuzda yanıtı kimden alırsınız? Mali suçlarla ilgili uzman kişilerden tabii ki.
Örneğin makul açıklaması olmayan işlemler varsa ve fazlasıyla nakit hareketi yapılıyorsa, bu para hareketleri pek de ilintisi bulunmayan üçüncü kişilere yapılıyorsa; bu para aktarımları yüksek tutarlı ise; hele ki yüksek kupürlü nakit kullanılıyorsa (Örneğin 500’lük euro desteleri) ilk akla gelen şey bunun normal ticari bir faaliyetin çok ötesinde, bir suçtan kaynaklanan aklama faaliyeti olabileceğidir. Bu suç bağlantısı nedir? En başta uyuşturucu, yolsuzluk ve rüşvet, terör finansmanı akla gelmektedir. Ellerinde yasa dışı kazanç bulunanlar, bu kazançlarını mali sistemde tutmazlar; bu kayda girmek demektir. Bunu zaman içinde mali sisteme çeşitli yollarla sokarak aklamaya çalışırlar.
Yasa dışı yollarla elde edilen kazançların mali sisteme sokulması, bunu yapanlar açısından oldukça riskli bir durumdur. Çünkü hem mali otoriteler, hem de mali suçları soruşturan kurumların hemen dikkatini çekebilir. Bu yüzden, yasa dışı işlerle kazanç sağlayanlar, yolsuzluk ve rüşvet geliri olanlar, bu kazançlarını nakit tutmayı tercih ederler, nakit ödemelerle kimi ticari işletmelere ortak olmaya, kayıt dışılığın egemen olduğu kimi alanlarda (gayrimenkul) alım yapmayı tercih etmektedirler.
Yasal olmayan yollarla elde edilen kazançları nakit tutanlar, bunu da taşınabilecek en büyük kupür olarak tutmayı tercih ederler. Örneğin ABD dolarında 100’lük kupür, euroda 500’lük kupürlerden oluşan desteler, yüksek değerde bir tutarı daha taşınabilir hale getirir. ABD’de 1969’dan beri 100’lük dolar kupürünün üstünde daha büyük bir kupür piyasaya sürülmemiştir. Nedeni hem kayıt dışı hem de suç gelirlerinin nakit olarak taşınması ve alışverişe konu olmasının engellenmek istenmesi. Oysa bugünkü 100’lük doların satın alma gücü, 1969’un 15 dolarlık satın alma gücüne eşit. Buna karşın daha büyük kupür çıkarılmıyor. Ama giderek de ödemelerin mali sistem içinde yapılmasını zorlayan bir etkisi var. ABD’de, bir satıcı bir yıl içinde bir işlemden 10 bin dolarlık bir nakit kabul etmişse hemen vergi dairesine alıcıyı ve işlemi bildirmek zorunda; aksi halde hapsi boyluyor. Birçok ülkede nakitle yapılabilecek işlem limiti 3-5 bin euroyu geçmiyor.
Normal koşullarda, normal bir akışta; bir zırhlı araç dolusu nakit parayı bir banka dışında başka bir yere götüren, evde ya da işyerinde bulunduran kişi ya da kurumlar anında mali suç soruşturma kapsamına alınır. Normal bir akışta, ister alışveriş, ister ithalat, ister kredi-borç ilişkisi olsun bu kadar yüksek bir para transferi bankacılık sistemi aracılığı ile yapılır. Nakit olarak yapılıyorsa para aklama, suç geliri ya da terörizm finansmanı akla gelir.
Türkiye’de de nakit işlem limiti 8 bin TL. Bunun üzerindeki işlemler bankacılık sistemi dışında ya da nakitle yapılırsa yüzde 5 oranında usulsüzlük cezası kesiliyor. Ayrıca, yaptıkları işle uyumlu olmayan ve yüksek miktarda (örneğin 25 milyon dolar, 30 milyon euro gibi) nakit alan, getiren, taşıyan, bulunduranların da yasaya göre ‘şüpheli işlem’ kapsamında MASAK radarına giriyorlar. Bankacılıkta kural şudur; müşterini tanı. Yani ne iş yaptığı belli olmayan, belirsiz kazançları ve yüksek nakit hareketi olan kişiler şüpheli işlem yapıyordur.