Yüksekdağ ve Demirtaş’ın tutuklanmasına itiraz: 5 yıl ifadelerine başvurulmaması şüpheli olmadıklarını gösteriyor

Yüksekdağ ve Demirtaş’ın tutuklanmasına itiraz: 5 yıl ifadelerine başvurulmaması şüpheli olmadıklarını gösteriyor

Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın tekrar tutuklanmasına dair verilen itiraz dilekçesinde, soruşturmanın 5 yıldır devam ettiği belirtilerek, “İfadelerine başvurulmamış olması da müvekkillerin bu dosyanın şüphelisi olmadığını açıkça ortaya koymaktadır” denildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP ) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hakkında 20 Eylül’de Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nin verdiği tutuklama kararına itiraz edildi.
 
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği’ne verilen itiraz dilekçesinde, verilen tutuklama kararının "usulüne uygun yapılmış bir suç soruşturması üzerine verilmiş bir tutuklama kararı" olmadığı ifade edildi. Dilekçede, “Daha açık bir ifade ile müvekkiller hiç bir zaman ve halende şüphelisi olmadığı bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştır. Tutuklama kararı, bizzat siyasal iktidar tarafından tasarlanmış, Savcılık ve Sulh Ceza hakimlerine hukuksuzca müştereken alınmıştır” ifadesi yer aldı. 
 
Dilekçede, 6-8 Ekim eylemleri sonrasında HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri hakkında, HDP resmi Twitter hesabından yapılan bir paylaşım nedeniyle 2 adet soruşturma yapıldığı hatırlatıldı. 
 

Daha önce açılan 2 ayı soruşturma

Birinci soruşturmanın, aralarında Demirtaş ve Yüksekdağ’ın da olduğu, o tarihte milletvekili olan MYK üyelerine açılmış olup, Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosunda kayıtlı olan 2014/5717 Soruşturma sayılı dosyası olduğu belirtildi.
 
İkinci soruşturmanın ise milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında açıldığını ve Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunda kayıtlı olan 2014/146757 Soruşturma sayılı dosya olduğunu ve milletvekili olmayanlara yönelik olduğu belirtildi. 
 
Dilekçenin devamında, iki soruşturmanın geçirdiği sürece dair şu bilgiler verildi: 
 
Demirtaş, Yüksekdağ ile diğer 5 milletvekili hakkında açılan ve Parlamenter Suçlarını Soruşturma Bürosunca yürütülen 2014/5717 sayılı dosyada, TCK 214. maddesinde düzenlenen ‘halkı suç işlemeye tahrik’ suçundan dokunulmazlıklarının kaldırılması istemi ile 21.03.2016 tarihinde fezleke hazırlanarak TBMM’ye gönderilmiştir.  20 Mayıs 2016 tarihindeki Anayasa değişikliği ile Anayasaya aykırı bir şekilde dokunulmazlıkların geçmişe yönelik kaldırılmasından sonra dosya, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına iade edilmiş olup Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/100082 Soruşturma numarasına kaydedilmiştir.
 
Demirtaş ve milletvekili arkadaşlarına Diyarbakır eksenli operasyon yapılmasının arifesinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 31 Ekim 2016 tarihinde soruşturma dosyasında ‘Yetkisizlik’ kararı vererek dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da, bir gün sonra, 1 Kasım 2016 tarihinde karşı Yetkisizlik kararı vererek dosyayı yeniden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
 
Aynı gün, yani 1 Kasım 2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yeniden ve son kez ‘Yetkisizlik’ kararı vererek dosyayı tekrar Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 6-8 Ekim olayları ile ilgili bu soruşturma dosyasını, her bir milletvekili açısından ayırarak, her biri hakkında süren soruşturma dosyaları ile birleştirmiş, ayrı ayrı iddianameler düzenleyerek Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemelerinde TCK 214/3 delaletiyle 2911 sayılı yasaya muhalefet suçlarından davalar açmıştır. (Milletvekilleri Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ,  Ayhan Bilgen, Meral Danış Beştaş, Altan Tan, Figen Yüksekdağ)
 
Bu kapsamda, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Demirtaş ve Yüksekdağ ile ilgili de farklı soruşturma dosyalarından oluşan  ‘toplama’ bir soruşturma dosyası hazırlamıştır. Bu ‘toplama’ soruşturma dosyası içinde yer alan soruşturmalardan biri de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 6-8 Ekim olayları ile ilgili başlatılan ve yetkisizlikle gelen bu dosyadır.”
 

"'20 Eylül'e kadar hiçbir gelişme yaşanmadı"

Demirtaş ve Yüksekdağ ile diğer 6 milletvekili dışında kalan MYK üyeleri hakkında açılan ve Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunca takip edilen bu dosyada ise 20 Eylül 2019 tarihine kadar kayda değer hiç bir gelişme yaşanmadığına dikkat çekilen dilekçede “Milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında çağrı kağıtları çıkarılmış ve bir kısmının ifadesi alınabilmiştir” ifadelerine yer verildi.
 
Dilekçede, 20 Eylül’de açılan soruşturmada Yüksekdağ ve Demirtaş’ın şüpheli sıfatıyla yer almasının mümkün olmadığı belirtilerek, Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında 6-8 Ekim eylemleri sonrası açılan soruşturmaların ana dava dosyalarında görüldüğü hatırlatıldı.
 

"7 Ağustos'da aldığımız dökümanda bu soruşturma yoktu"

Dilekçede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında, 6-8 Ekim eylemlerine dair Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosundaki soruşturmalar dışında başka bir soruşturma yürütülmediği yönündeki yazılı belgelerine de yer verildi.
 
Demirtaş’ın avukatlarının, 7 Ağustos 2019 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan aldıkları, müvekkilleriyle ilgili kayıtlı bütün soruşturma dosyalarının dökümünü gösteren belgede de, Demirtaş'ın 20 Eylül’de tutuklandığı soruşturma dosyasının bulunmadığına dilekçede yer verildi. 
 
Ayrıca dilekçede, 20 Mayıs 2016 tarihi itibariyle Demirtaş ve Yüksekdağ hakkındaki tüm dosyalar hakkında fezlekeler düzenlendiği, 20 Mayıs 2016 tarihi itibariyle müvekkillerinin şüpheli olduğu tüm soruşturma dosyaları arasında 20 Eylül’deki tutuklama kararı verilen soruşturma dosyasının bulunmadığı belirtildi.
 

"5 yıldır devam ediyor ama davetiye çıkarılmadı"

Demirtaş ve Yüksekdağ’ın tekrardan tutuklanmasına sebep olan ve 5 yıldır devam eden soruşturmada şüphelilere davetiye çıkarılmadığını dikkat çekilen dilekçede, “İfadelerine başvurulmamış olması da müvekkillerin bu dosyanın şüphelisi olmadığını açıkça ortaya koymaktadır” denildi.
 

"Siyasi saiklerle tutuklandılar"

Dilekçede, Yüksekdağ ve Demirtaş’ın siyasi saiklerle tutuklandığı belirtilerek, şu değerlendirmeler yer aldı: 
 
“Müvekkil, siyaset eliyle organize edilen yargısal bir kumpas ile bu dosyaya fiilen dahil edilerek tutuklanmıştır. Bununla siyasal iktidar, güncel politik ihtiyaçlarına göre, etkili bir muhalefet liderini yargı eliyle rehin tutmaya çalışmaktadır.
 
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Dairesi, Demirtaş ile ilgili kararını açıkladığı 20 Kasım 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı, ‘Bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar işi bitiririz’ demiş, bu talimat doğrultusunda Sayın Demirtaş 14 gün içinde hükümlü hale getirilerek tahliyesi engellenmişti.
 
20 Eylül 2019 tarihli bu hukuk dışı uygulama ile Sayın Demirtaş’ın tutuklanmasının da yine aynı kaynaktan gelen ‘siyasi bir müdahale, hamle olduğu’, Cumhurbaşkanının karardan bir gün sonra Demirtaş ve Yüksekdağ’ı kastederek ‘ bunları bırakamayız, bırakırsak şehitlerimiz bize hesap sorar’ beyanından anlaşılmıştır.
 
Bilindiği müvekkil, 18 Eylül 2019 tarihinde AİHM Büyük Daire önünden görülecek bireysel başvurusunda çıkacak kararı Hükümet lehine etkilemek üzere 2 Eylül 2019 tarihinde Avukatlarının yokluğunda ve istemi olmadığı halde tahliye edilmişti. Yine sayın Demirtaş'ı denetimli serbestlik başvurusu için tutuklu kalınan sürenin mahkumiyet hükmünden mahsubu talep edilmiş, buna ilişkin talep 20 Eylül 2019 tarihinde karara bağlanmıştı.
 
AİHM duruşmasından 2 gün sonara, mahsup kararının verildiği gün, yani 20 Eylül 2019 tarihinde, Demirtaş'ın fiilen Cezaevinden çıkacağı telaşına giren siyasal aktörlerin açık müdahalesi ile yargı makamlarınca işletilen bu mekanizma sonucunda müvekkilin tutuklanması, bu kararda etkisi olan tüm yargı mensupları açısından ‘görevi kötüye kullanma, suç uydurma, evrakta sahtecilik, adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs ve hürriyeti tahdit’ suçlarına vücut vermiştir. Bu konudaki suç duyurusu ayrıca yapılmıştır.”
 

"Özgürlük ve güvenlik hakkı ihlali var"

İtiraz dilekçesinde, son olarak şu ifadeler yer aldı: “Tutuklama kararı her iki isim açısından da özel şartlar ve olaya dair deliller göz önüne alınmadan siyasi saik ile verilmiş olup. Baştan aşağı hukuk ve usul hataları ile dolu bir süreç yaşanmıştır. Amaç Sayın Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ'ın özgürlüklerine kavuşamaması olup bu uğurda her türlü ihlal ve usul hatası ortaya dökülmüştür.
 
Müvekkil hakkında şüphelisi olmadığı bir soruşturma kapsamında halen yargılandığı dosya kapsamıyla aynı olay gerekçe gösterilerek tutuklama kararı verilmesi, başta özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali olmak üzere, yasaya ve usule aykırı olup müvekkil hakkında verilen tutukluluk kararının kaldırılması gerekmektedir. Mükerrer Soruşturma ve Kovuşturma niteliğinde olup şüphelisi dahi olunmayan Soruşturma dosyası üzerinden verilen 20.09.2019 tarihli tutuklama kararının geri alınmasını; aksi halde aynı konuda karar verilmek üzere dosyanın İtiraz Merciine gönderilmesini talep ederim.”
 

Suçlamalar Neler?

Yüksekdağ ve Demirtaş, 20 Eylül’de, Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, “TCK 214/3 maddesi yollamasıyla: Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma, Bir Suçu Gizlemek veya Başka bir Suçun Delillerini Gizlemek ya da Yakalanmamak Amacıyla Öldürmeye Azmettirme, Birden Fazla Kişi İle Birlikte Gece Vaktinde Suç Örgütüne Yarar Sağlamak Amacıyla Yağmaya Azmettirme, Cebir Tehdit ve Hile Kullanarak  Kişiyi Hürriyetinde Yoksul Kılmaya Azmettirme, Bir Suçu Gizlemek veya Başka Bir Suçun Delillerini Gizlemek ya da Yakalanmamak Amacıyla Öldürmeye Teşebbüse Azmettirme” suçlamasıyla tutuklandı. (MA)
 

Ne olmuştu?

Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından başka HDP'li milletvekilleriyle birlikte Kasım 2016'da "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "örgüt adına suç işlemek" iddialarıyla gözaltına alınmış, ardından da tutuklanmıştı.

Hakkında 33 dava açılan ve 142 yıla kadar hapsi istenen Demirtaş'ın avukatlarının uzun tutukluluk süresini gerekçe göstererek yaptıkları başvuru, AİHM tarafından Kasım 2018'de kabul edilmiş ve Demirtaş'ın serbest bırakılması ve tutuksuz yargılanması gerektiği yönünde karar verilmişti. Bu kararın hemen ardından Demirtaş'ın İstanbul'da yargılandığı davadan aldığı 4 yıl 8 ay hapis cezası beklenmedik bir hızla 4 Aralık 2018 tarihinde onanmış ve Demirtaş'ın tutuklu statüsünden hükümlü statüsüne geçmesiyle AİHM kararı boşa çıkmıştı. 

Türkiye ile Demirtaş'ın avukatlarının AİHM kararına itirazı sonrasında belirlenen Büyük Daire görüşmesine günler kala, 2 Eylül'de Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi oy birliğiyle yargılandığı ana davada HDP'li siyasetçi hakkında tahliye kararı vermişti. Savcılığın tahliyeye yaptığı itiraz da 20. ACM tarafından reddedilirken; avukatlar da tutukluluk süresini kesinleşen cezadan mahsup etme ve tahliye talebinde bulundu. 

26. ACM 20 Eylül'de avukatların mahsup etme talebini kabul etse de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ana dava kapsamındaki farklı bir dosyayı gündeme getirerek Demirtaş ve Yüksekdağ hakkında ana davada da hakkında yargılandıkları '6-8 Ekim olayları'ndan tutuklama istedi. Tutuklama kararı verilirse, Demirtaş, hüküm giydiği cezanın infazı mahsup edilse bile serbest kalamayacak. Demirtaş'a yönelik tutuklama talebinin kabul edilmesi durumunda bu kez de 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği mahsup etme kararı boşa düşecek ve tutukluluk devam edecek.