“Yunan adalarında tedavi ettiğimiz her 4 çocuktan en az biri kendisine zarar veriyor; yemek yemek istemiyorlar, oyun oynamakla ilgilenmiyorlar.”
Bu sözler, Sınır Tanımayan Doktorlar’ın (MSF) Başkanı Christos Christou’ya ait. Yunan adaları Samos ve Midilli’ye yaptığı seyahatin ardından Belçika’nın başkenti Brüksel’de dün bir basın toplantısı düzenleyen Christou, hem adalardaki son durumu anlattı hem de buna sebep olduklarını savunduğu Avrupa ülkelerine süreçle ilgili eleştiriler yöneltti.
Toplantı sonrası yayınladığı açık mektupta, ‘insan hakları kara deliği’ olarak da bilinen Midilli’deki Moria kampının özellikle de çocuklar üzerindeki etkilerinden bahseden Christou, “Bana, kliniğimize 12 yaşında bir çocuğun geldiğini söylediler, bıçakla başında yaralar açarak düzenli olarak kendisine zarar veriyordu. Ve başka bir çocuk, Afganistan’daki bir patlamada ciddi yaralar alan 9 yaşında bir kız çocuğu. Yunanistan’a vardığında hâlâ gülümsüyormuş, ancak Midilli’de kapalı kaldığı aylardan sonra konuşmayı bırakmış, yemek yemeyi bırakmış ve yaşamdan tamamıyla çekilmiş” dedi.
TIKLAYIN - 10 yaşında intiharı düşünmek; Midilli'deki sığınmacı kamplarında kalan çocuklar için gelecek yok...
Yunan adalarındaki sığınmacı çocukların savaştan kurtulmayı başardıklarını ancak Moria’daki gibi güvenli olmayan ve yetersiz şartlar sebebiyle intihara meyilli hale geldiğini ve kendilerine zarar verdiğini söyleyen MSF Başkanı, Avrupalı liderlere hitaben kaleme aldığı mektuba şöyle devam etti:
“Hassas durumda olan sadece çocuklar da değil. İşkenceden kurtularak buraya gelen insanlar en nihayetinde hiç tanımadıkları kişilerle aynı çadırı kullanmak zorunda bırakılıyor. Cinsel saldırıdan kurtulmuş kadınlar ekibimize geceleri tuvaletleri kullanmaktan korktuklarını söylüyor.”
Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında 2016 yılında imzalanan anlaşmayla, Avrupalı liderlerin ‘bu insanları adalara hapsetmenin gerekli ve geçici bir önlem’ olduğuna karar verdiğini belirten Christou, bu dönemde MSF’in bir protesto olarak AB üyesi ülkelerden fon almayı durdurduğunu hatırlatarak, “Bugün o kararın sonuçlarını görüyoruz: Kronikleşmiş bir olağanüstü hal durumu ve insanların acı çekmesine sebep olan endemik bir döngü” ifadelerini kullandı.
Aradan geçen 4 yılda insani durumun iyiye gitmek bir yana dursun kötüleştiğinin altını çizen Christou, kamplardaki koşulların doğal afetler sonrasında ya da savaş bölgelerinde yaşadıklarıyla aynı olduğunu söylerken; bunun Avrupa için kabul edilemez olduğunu kaydetti ve “Bu deliliği durdurun” dedi. Mektubunda, “Herhangi bir siyasi sebep bu kasıtlı ve bilinçli zararı haklı çıkaramaz. Bunu görmezden gelmeye son verin, bu insanlar yokmuş gibi davranmaya son verin” ifadelerine yer veren Christoyu, Avrupalı liderlere Yunan adalarında yaşanan ‘acı döngüsünü’ kırma çağrısı yaptı.
Eski bir askeri üs olan Midilli’deki Moria kampında BM’nin verdiği sayılara göre şu anda 17 binin üzerinde sığınmacı kalıyor. Kış aylarında soğuğun artırdığı kötü yaşam koşulları, yazın ise yetersiz altyapının beraberinde getirdiği hastalıklar sebebiyle sıklıkla haber olan Moria’nın kapasitesi ise 2 bin kişinin biraz üzerinde.
Al Jazeera’dan Holly Young’a konuşan 26 yaşındaki Zeinab Nourzehi, eşiyle birlikte Ekim ayında Midilli’ye vardıklarını söylüyor. 7 aylık Zeinab ve eşi, son bir ayı küçük bir çadırda geçirmiş; kendilerini nemden korumak için çadırın altına koyacakları ahşap bir palet bile yok, bağışlanan uyku tulumları ve battaniyelerde uyuyorlar. Uykusunun sürekli bölündüğünü ve gıdaya ulaşımın kısıtlı olmasının sağlığını bozduğunu anlatan Zeinab, geceleri tuvalete giderken geldiklerinden beri hasta olan eşinin kendisine refakat ettiğini söylüyor. Zeinab, tuvalete gitmenin yaklaşık 15 dakika sürdüğünü ve çamurlu yolda sıklıkla kayıp düşme tehlikesi atlattığını anlatırken, Young’a konuşan bir başka kamp sakini ise tuvaletlerdeki uzun sıralar sebebiyle birçok kez altlarına kaçırdıklarını aktarıyor.
Çadırlarda ısınmaya çalışan sığınmacılar ölümcül yangınlarla ve uzun süredir kapalı bir alanda, dip dibe yaşamaktan kaynaklanan kavgalarla sık sık karşılaşıyor. Kadınların tuvalete gitmek zorunda kalmamak için geceleri bebek bezi kullandığı bildiriliyor.
40 yaşındaki Afgan gazeteci Zekria Farzad, Young’a yaptığı açıklamada kamptaki yaşamı ‘cehenneme’ benzetiyor. 5 çocuk babası Farzad ve ailesi konteyner evlerden birinde yaşayan ‘şanslılardan’ olsa da, Afgan gazeteci sığınmacı çocuklar için kurduğu okulda ders vermek için her gün kampa geri dönüyor. Farzad, Moria’nın özellikle de çocuklar için hiç güvenli olmadığının altını çiziyor. Yunan adalarına ulaşan sığınmacıların üçte birini çocuklar oluşturuyor.
MSF Başkanı’nın çizdiği tablo da, kamplarda kalan sığınmacıların anlattıkları da aslında hiç kimseye yabancı değil. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri (UNHCR) Filippo Grandi de Midilli’deki Moria ve kara Tepe kamplarına düzenlediği gezi sonrası çarşamba günü yaptığı açıklamada Yunanistan yönetimine şartların düzeltilmesi çağrısında bulundu ve Avrupa ülkelerinin de Yunanistan için ‘daha fazlasını’ yapması gerektiğini kaydetti.
Türkiye ile AB arasında imzalanan anlaşma Ege’deki geçişleri dramatik bir biçimde azaltsa da, son iki senedir adalara gelen sığınmacı sayısı artarak devam ediyor. UNHCR verilerine göre, 24 Kasım itibariyle Yunanistan’a deniz yoluyla ulaşan sığınmacıların sayısı 52 bin 719 oldu. Bu sığınmacılardan 23 bini Midilli’ye, 7 bini Sakız’a ve 9 bini de Samos’a gitti. Bu sayı, 2018’de yıl boyunca 32 binin biraz üzerinde, 2017’de ise 30 binin altındaydı.
Türkiye’den kara ve deniz yoluyla Yunanistan’a sığınmacı geçişi bu yıl özellikle eylül ayında tepedeydi. Aynı dönemde Türkiye’de İçişleri Bakanlığı Suriyeli kayıtsız göçmenlerin sınır dışı edilmesi ve kayıtlı olanların da kayıtlarının bulunduğu şehirlere gönderilmesini kapsayan yeni planını uygulamaya sokmuştu. Aynı zamanda ABD ile Taliban arasındaki barış görüşmeleri askıya alınmış ve Afganistan’daki saldırıların artması da UNHCR verilerine göre yüzde 37’sini Afganların oluşturduğu sığınmacıların geçiş sayısını etkilemişti.
Yunanistan yönetimi, Midilli-Sakız ve Samos adalarında bulunan üç sığınmacı kampını kapatarak burada bulunan 20 binden fazla kişiyi ana karadaki kamplara taşıma planını geçen hafta duyururken, uzun süredir bu yönde çağrıda bulunan yardım kuruluşları ile sivil toplum örgütleri ise planın temel insan haklarıyla çeliştiği yorumunda bulunuyor.
Yeni kurulan merkez sağ hükümetin Türkiye’den geçişlerin son iki yıla göre belirgin bir şekilde artmasının ardından oluşturduğu plana göre 20 bin sığınmacı, 2020 yılının başında adalardaki kamplardan ana karadaki ‘daha az kalabalık’ tesislere taşınacak. Yanında bir yetişkin olmayan çocuklar, hamile kadınlar ve yaşlılar transfer edilecek ilk gruplar olacak. Sığınmacılar bu yeni tesislerde adalarda olduğunun aksine serbestçe kamp dışında dolaşamayacak, onun yerine mülteci statüsü kazanana ya da Türkiye’ye geri gönderilene kadar ‘kapalı’ tutulacak; Kos ve Leros adalarındaki daha küçük kamplar da aynı gelişmeler ışığında yeniden düzenlenecek ve büyütülecek.
Yardım kuruluşları ise Yunanistan’ın planının mevcut durumun sıkıntılarını daha artıracağı yorumunda bulunuyor. Uluslararası Kurtarma Komitesi’nin (IRC) Yunanistan’daki kıdemli yetkililerinden Martha Roussou, hükümetin açıklamasının ‘insan haklarının aleni bir şekilde gözardı edilmesi’ anlamına geldiğini savundu:
“Kapalı tesisler yaratmak, basitçe çocukların da aralarında bulunduğu hassas grupların herhangi bir suç işlemeksizin hapishanevari koşullarda tutulacağı anlamına geliyor.”
Uluslararası Af Örgütü’nün Yunanistan kolu da planı ‘zalimce’ olarak nitelendirdi ve “Sığınmacılar için insanlıkdışı sonuçları olacak geçici hapishanelerin yaratılmasından bahsediyoruz ve daha geniş anlamda bunun Ege adalarına ve sakinlerine kötü etkileri olacak” açıklamasında bulundu.