Yunanistan’da koalisyon arayışları son hızıyla devam ediyor, ama büyük ilerlemeler kaydedilmiyor. Sondaj görüşmelerini yürüten politikacılar, görüşmelerin başarısız kalmasının suçunu birbirine atıyorlar. Bu arada Sol Parti lideri Alexis Tsipras, uluslararası kreditörlerin verdiği acil krediler karşılığında Atina’nın üstlendiği tasarruf yükümlülüklerinin hükümsüz olduğunu açıkladı.
Parlamentonun en güçlü partisi muhafazakâr Yeni Demokrasi’nin lideri Antonis Samaras, hükümeti oluşturma görevini sadece beş buçuk saat gibi kısa bir süre sonra iade etti. Seçimden sürpriz bir biçimde ikinci parti olarak çıkan Sol Parti’nin lideri Alexis Tsipras, muhtemel koalisyon ortaklarını korkutmaktan başka bir işe yaramayan aşırı taleplerde bulunuyor. Tsipras’tan sonra son lider olarak sırayı alacağı tahmin edilen sosyalist Pasok’un lideri Evangelos Venizelos’a da keza fazla şans tanınmıyor.
Atinalı gazeteci ve yorumcu Alexis Papahelas, üç liderin aslında birkaç hafta içinde yeni seçimlere gitmek istediğini, seçimlerden daha iyi sonuçlarla çıkmayı hedeflediklerini söylüyor ve ekliyor: “Bu yapılan taktik bir oyun: Şu anda her üç parti de yeni seçimlere gitme kararını kendisinin vermesini, bunun sorumluluğunu üstlenmeyi istemiyor, çünkü seçmen aslında seçimin tekrar edilmesinden yana değil.”
Parti liderleri işin içinden çıkamamanın sorumluluğunu da birbirinin üzerine atmayı deniyorlar. Yunanistan’da uzlaşma kültürü birçoklarına yabancı gelen bir kavram. Politika genellikle bir tarafın tamamen kazanması, diğer tarafın ise tamamen kaybetmesi olarak anlaşılıyor. Ancak Panteon Üniversitesi’nden iktisat profesörü Nikos Karavitis, tek başına iktidar olmanın daha derinde yatan sebepleri bulunduğunu da belirtiyor: “Geçtiğimiz yıllarda ülkede etkili bazı lobi grupları oluştu. Bunlar politikaya baskı yapıyor. Politikacılar bu tür lobicilik faaliyetlerinden uzak durmalılar. Sadece bu yolla ve işbirliği ruhu içerisinde gerekli reformlara el atılabilir. Bu reformlar ilk bakışta insana çok kolaymış gibi gelebilir ama, uygulamada büyük zorluklarla karşılaşılabilir.”
İktisat Profesörü Karavitis, örnek olarak vergi reformunu gösteriyor. Aslında hazır durumda olan ve uluslararası kreditörlerin de hararetle tavsiye ettikleri bu reformların uygulamada siyasi zorluklara takıldığına işaret ediyor.
Geçen hafta sonu yapılan seçimlerde tarihî bir hezimete uğrayan iki büyük halk partisi Yeni Demokrasi ile Pasok, en azından bir ulusal mutabakat hükümeti kurma konusunda görüş birliği içinde. Gazeteci Alexis Papahelas, buna rağmen taktik oyunlarının sonunun hala gelmemiş olduğuna dikkat çekiyor. Papahelas, büyük bir olasılıkla sosyalistlerin lideri ve eski Maliye Bakanı Venizelos'un, Sol Parti lideri Tsipras’a, kurtarma paketini yeniden görüşme yetkisiyle donatılmış başbakanlık görevi verilmesini önereceğini dile getiriyor.
Atina’daki politik kaosu endişe ile izleyen AB temsilcileri ise dünkü Brüksel buluşmalarında, Yunanistan’a yardım fonundan beş milyarlık dilimin -kararlaştırıldığı üzere- Yunanistan’a verileceğini belirttiler. Ağustos ayı için de 30 milyarlık dilimin öngörüldüğünü, ancak oluşturulacak yeni Yunan hükümetinin tasarruf ve reform yükümlülüklerini yerine getirmesinin bunun ön şartı olduğunu belirttiler. Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu’ndan Jörg Asmussen ilk kez "Yunanistan’ın para birliğinden çıkartılabileceği" opsiyonunu dile getirdi. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, mali yardım yapılan üye ülkelerin yapısal reformlar ile rekabet kabiliyetlerini artırmak ve bazı yatırımların yolunu açmak için cesaretli bütçe iyileştirme önlemlerinden başka seçenekleri olmadığını vurguladı. Alman Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle ise Yunanistan’ın karar aşamasında olduğunu belirterek şunları söyledi: “Euro Bölgesi’ndeki Yunanistan’ın kaderi şimdi Yunanistan’ın kendi elindedir. Yunanistan eğer daha önce imzalanmış olan sözleşmeleri tek taraflı olarak hükümsüz kılacak ya da tartışmaya açacak olursa, neleri riske atacağını kendisi bilmek zorundadır.”
(Deutsche Welle Türkçe)