Zaman: 28 şubat 17 yıl sonra hortladı

Zaman: 28 şubat 17 yıl sonra hortladı

Zaman gazetesi, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası yaşananları ve AKP ilen Fethullah Gülen cemaati arasınadaki yaşanan gerginliğe ilişkin, "Türkiye, 28 Şubat postmodern darbesi gibi bir süreç yaşıyor" dedi. "O dönemde askerler, ‘tehdit’ diye Camia’yı MGK gündemine aldırırken" denilerek, önceki gün yayınlanan bildirideki “Ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanmalar ve faaliyetler görüşülmüştür.” ifadesine dikkat çekilerek, "aynı talep 17 yıl sonraki toplantıda sivillerden geldi" diye belirtildi.

Zaman'ın "28 şubat 17 yıl sonra hortladı" başlığıyla manşetinden verdiği haber şöyle:

‘Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını’ engelleme telaşı, Türkiye’yi 17 yıl önceki 28 Şubat sürecinden daha sert baskı dönemine sürükledi. AK Parti’den istifa eden eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “İktidar eliyle yürütülen bir darbe süreci yaşıyoruz.” diyor. Darbe mağduru gazeteciler Cengiz Çandar, Nazlı Ilıcak, Umur Talu ve Ali Bulaç da  bugün yaşananların 28 Şubat’la benzerlikler taşıdığı görüşünde birleşiyor. ‘Paralel yapı, çete, örgüt, hain, casus’ yaftalı taarruz, hız kesmiyor. MİT’ten çıkan ‘Türkiye’deki dinî grupların öncelikli tehdit kapsamına alınıp takip edilmesi’ talimatı 28 Şubat sürecinde illegal faaliyetleri yürüten Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) yeni versiyonu gibi. 28 Şubat’ın yasal kılıfı, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarıydı. 2004’teki ‘cemaat’ kararı ve taze fişleme belgeleri tartışılırken önceki günkü MGK bildirisinde “Halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanmalar ve faaliyetler görüşülmüştür.” ifadesi dikkat çekti. Bu ifade, ‘Camia kastediliyor’ şeklinde yansıtıldı. Geçmişte askerler tarafından gündeme alınan talebin, 17 yıl sonra sivillerden gelmesi yıldönümünde ‘28 Şu-bat’ın hortladığı şeklinde yorumlandı.

Yolsuzluk soruşturmalarını engelleme telaşı, Türkiye’yi 17 yıl aradan sonra 28 Şubat sürecinden daha sert baskı dönemine sürükledi. Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “İktidar eliyle yürütülen bir darbe süreci yaşıyoruz.” derken darbe mağduru gazeteciler Cengiz Çandar, Nazlı Ilıcak, Umur Talu ve Ali Bulaç’ı ‘28 Şubat’tan beter bir dönem’ tespitinde buluşturan gelişmeler yaşanıyor. Hayali ‘düşman’ üretildi. ‘Paralel yapı, çete, örgüt, hain, casus’ yaftalı taarruz, hız kesmiyor. Dün irtica, bugün ‘Camia’ sözde tehdit. Adalet, demokratik hukuk devleti, vicdani değerler askıda. MİT’ten çıkan ‘Türkiye’deki dini grupların öncelikli tehdit kapsamına alınıp takip edilmesi’ talimatı ise fotoğrafın bütününü gösterdi. Talimat, 28 Şubat sürecinin topluma travma yaşatan icraatlarının dayandığı belgelerle aynı. Bu, Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) yeni versiyonunu haber veriyor. Cuntanın andıç geleneğini hortlatan, kara propagandayı yönlendiren karargah işte bu yeni BÇG. 

28 Şubat’ın yasal kılıfı, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarıydı. 2004’teki ‘cemaat’ kararı ve taze fişleme belgeleri tartışılırken önceki gün MGK gündemine eklenen sürpriz madde perdeyi iyice araladı. “Halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanmalar ve faaliyetler görüşülmüştür.” ifadesi ‘Camia kastediliyor’ şeklinde yansıtıldı. Geçmişte gündeme askerler aldırırdı. 17 yıl sonra sivillerin talebi olarak gelmesi, ‘28 Şubat’ın hortlaması’ anlamına geliyor. Kırmızı Kitapçık’tan ‘millet iç düşman/tehdit olmaktan çıktı’ iddiasını da rafa kaldırıyor.

Üslup, yöntem ve hedef kardeşliğinin delilleri fazla. 28 Şubat darbe davası iddianamesinde var. ‘BÇG Oluşturulması (4 Nisan 1997)’ ve ‘BÇG Çalışma Grubu (10 Nisan 1997)’ belgeleriyle, Genelkurmay’da BÇG teşkil edildi. Kuvvetler ve jandarmaya kadar örgütlendi. İstihbari bilgilerin BÇG’ye aktarılması, ‘Batı Rapor Sistemi (29 Nisan 1997)’ ve ‘Günlük İrticai Olay Rapor Sistemi’ belgelerine dayandırıldı. ‘BÇG Bilgi İhtiyaçları (5 Mayıs 1997)’ belgesindeki emirle ülke geneli fişleme furyası başlatıldı. Bürokrat, vali ve yargı mensupları damgalandı. “Batı Harekât Konsepti (6 Haziran 1997)’, darbenin yol haritasını çizdi. Bürokrasi ve TSK içinde de darbeye karşı çıkması muhtemel personelin tasfiyesi vardı. ‘Batı Eylem Planı (27 Mayıs 1997)’ ile toplumu ezen icraatlar uygulamaya konuldu.

Şimdi MİT eylem planı

MİT’in 15 Ocak 2004 tarihli talimatı da, bu belgelerin hepsinden bir parça taşıyor. ‘İrtica’ yerini, ‘paralel devlet’e bırakıyor o kadar. 28 Şubat’ta öncelikli tehdit ‘irtica’ kılıfı altında dini olan her şeydi. Burada ise ‘Paralel Devlet Yapılanmaları (PDY).’  Bununla öncelikli kastedilen ‘Camia’ olsa da gerçekte bütün dini gruplar/cemaatler risk altında. PDY açılımı, ‘her türlü fraksiyon vb.; bütün dini akımlar’ şeklinde. Kamuda bunların ‘birinci derecede hedef önceliğinde’ izlenmesi isteniyor. Cunta belgelerindeki ‘öncelik irtica ile mücadeleye verilecektir’ klişesiyle aynı. Önemli vurguydu ‘irticai kadrolaşma’. Şimdi de ‘yargı ve güvenlik güçleri başta devlet içerisinde illegal yapılanma faaliyetlerinden’ bahsediliyor. Takip, istihbarat toplama, eleman sokma, derlenecek bilgilerin merkeze gönderilmesi gibi BÇG çalışma sistematiği burada da devrede.

MİT, Emniyet, Adalet, İçişleri, TİB ve Başbakanlık’ta ayakları olan bir çalışma grubu eylem planı hazırlayıp yürütüyor. Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, ‘dar oligarşik kadro’nun devleti kuşattığını duyurmuştu. ‘Neo BÇG’, oyun kuruyor. Seri üretim yalanlar, illegal montaj ses kayıtları ve bilgi notları medyaya servis ediliyor. Yalan haber üretim merkezlerinde, basın tarihine kara sayfalar ekleniyor. “Paralel kumpas/ kadrolaşma/ ihanet/ parti/ CHP-cemaat seçim ittifakı…” başlıklı haberlerin tamamı çalışma grubu ürünü.