Zaman: Cemaat silindi ama seçilmiş Kürtler tutuklanmaya, gazeteciler hapsedilmeye devam ediyor

Zaman: Cemaat silindi ama seçilmiş Kürtler tutuklanmaya, gazeteciler hapsedilmeye devam ediyor

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, isim vermeden Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'ın Gülen cemaatine yönelik eleştirilerine cevap verdi. Bilici, "Hürriyet'in bir yazarı" diye nitelediği Hakan için, "Anlaşılan sayın yazar, 'Cemaate saldırıp iktidarla ilişkiyi düzeltir, aradan sıyrılırız' anlayışının ne kadar fırsatçı ve çürük olduğunu hâlâ kavramış değil" dedi. 

"Sayın yazar, sanırım Cemaat'i ülkedeki her kötülükten sorumlu tutma yolunda göze girmek için artık çıtanın çok yükseldiğinin de farkında değil" diyen Bilici, "KCK, şike, darbe veya yolsuzluk soruşturmalarını Cemaat'e fatura etmek artık demode! Soma faciasını, Rahip Santaro, Garih, Dink, Zirve, Danıştay, Kışlalı, Mumcu suikastlarını, Rus uçağının düşürülmesini falan da Cemaat'e yüklemelisin. Bakın, ‘AKP çizgimize geldi' diyerek iktidar TV'lerinde dolaşan Perinçek böyle yapıyor. Üstelik Cemaat silindi ama nedense seçilmiş Kürtler tutuklanmaya, gazeteciler hapsedilmeye devam ediyor!" ifadelerini kullandı.

 

Ahmet Hakan ne demişti?

 

Ahmet Hakan, Bilici'nin iktidarı Nazi dönemine benzetmesine şu sözlerle yanıt vermişti:

"Zaman gazetesinin en tepesindeki ismin, bu sözleri şöyle ifade etmesi çok daha uygun düşerdi:

-Önce askerleri topladık, kimse sesini çıkarmadı.

-Sonra bilim insanlarını topladık, yine kimse sesini çıkarmadı.

-Sonra gazetecileri topladık, yine kimseden ses çıkmadı.

-Sonra Fenerbahçe’yi topladık, yine kimse ses vermedi.

-Sonra hükümettekileri toplamaya kalktık. Fakat fena halde yenildik.

-En sonunda hükümet bizi toplamaya başladı. Ancak sesini çıkaracak kimse kalmamıştı."

Bilici'nin Zaman'da "Dünün ve bugünün muktedirleri için önemli ikaz" başlığıyla yayımlanan (25 Ocak 2015) yazısından ilgili bölümler şöyle:

 

Zaman'ı eleştirmek kolay ama...

 

Hürriyet'in bir yazarı, “Baskı kapımıza gelmeden demokrasiye sahip çıkalım” çağrımdan rahatsız olmuş. Anlaşılan sayın yazar, “Cemaate saldırıp iktidarla ilişkiyi düzeltir, aradan sıyrılırız” anlayışının ne kadar fırsatçı ve çürük olduğunu hâlâ kavramış değil. Çalıştığı gazeteye yapılan baskından, saldırıya uğramaktan, kendi grubu hakkındaki terör ve kaçakçılık gibi tuhaf soruşturmalardan, tetikçi yazarların tehditlerinden bile içinde bulunduğumuz vahameti anlamayan birine ne denilebilir ki…

Sayın yazar, sanırım Cemaat'i ülkedeki her kötülükten sorumlu tutma yolunda göze girmek için artık çıtanın çok yükseldiğinin de farkında değil. KCK, şike, darbe veya yolsuzluk soruşturmalarını Cemaat'e fatura etmek artık demode! Soma faciasını, Rahip Santaro, Garih, Dink, Zirve, Danıştay, Kışlalı, Mumcu suikastlarını, Rus uçağının düşürülmesini falan da Cemaat'e yüklemelisin. Bakın, ‘AKP çizgimize geldi' diyerek iktidar TV'lerinde dolaşan Perinçek böyle yapıyor. Üstelik Cemaat silindi ama nedense seçilmiş Kürtler tutuklanmaya, gazeteciler hapsedilmeye devam ediyor!

Kim ne kadar demokrat?

Hatırlamaya ne dersiniz… Dün birileri ‘şerefsiz' diyerek Ahmet Kaya'ya ülkeyi dar ettiğinde, ona söz hakkı veren Zaman'dı. Ya da birileri Hrant'ı hedef gösterirken, onun yakın dostu Etyen Mahçupyan'a yazı yazdıran, Herkül Millas'tan Şahin Alpay'a, Elif Şafak'tan Selim İleri'ye Türkiye'nin tüm düşünce renklerine köşe açan Zaman'dı. 1987'deki tam üyelik başvurusundan bu yana AB sürecine destek veren, her olağanüstü dönemde akreditasyona maruz kalıp horlanan Zaman, diyelim ki size göre yeterince demokrat değil…

Peki, siz ne kadar demokratsınız? Ergenekon-Balyoz dava süreçlerinde sanıkların ailelerini ve avukatlarını sık sık programa çıkardınız. Bu, duyarlı bir tutumdu. Şimdi hâkim, savcı, polisleri geçtik, arkadaşınız, hemşehriniz Ekrem Dumanlı'nın veya bir yıldır hapiste olan Hidayet Karaca'nın, Gültekin Avcı'nın, Baransu'nun ailesini, avukatlarını bir kez programınıza çıkardınız mı?  Hayır! Demokratım diyorsanız, programınıza davet edin, bunları da konuşalım.

Oysa bugün Zaman, ayrım yapmadan Hırant Dink'e de, Tahir Elçi'ye de, Can Dündar ve Hidayet Karaca'ya da sahip çıkıyor. Saldırıya uğradığında Ahmet Hakan'ın yanında olduğu, hatta evine geçmiş olsun ziyaretine gittiğimiz gibi, linç edilen akademisyenlere de sayfalarında yer veriyor. Oysa siz, bugün bile gazeteciler arasında ayrımcılık yapıyorsunuz. Hapiste 32 gazeteci varken köşenizde sadece Can Dündar ve Erdem Gül'ün fotoğraflarını paylaşıyorsunuz. Diğerleri gazeteci değil mi? Zaman'a polis baskını yapıldığında ne gazeteye ne Ekrem Dumanlı'ya geçmiş olsun ziyaretine geldiğinizi hatırlamıyorum. ‘Gazeteciler serbest bırakılsın' diyen demokrat aydınların bildirisine de imza vermediniz.

Görüldüğü gibi,  demokratlık açısından Zaman'a veya onun yayın yönetmenine ders verecek konumda değilsiniz. Biz, sadece sizin değil, herkesin eleştirisinden ders çıkarır, yararlanırız. Geçmişteki yanlışlarımız için özeleştiri yaparız, yapıyoruz da. Fakat sağcısı ve solcusuyla demokrat tüm aydınlar, gazeteciler korkunç baskılar altında var oluş, yok oluş mücadelesi verirken kurnazca eski defterleri karıştırmanın ve bagajlara esir olmanın kimseye faydası yok. Zaman, herkesin eski hatalarından ders çıkarıp omuz omuza demokrasiyi savunma zamanı.