Zaman: Kibrin zulme dönüştü, 2023'leri, 2071'leri sayıklarken etrafındaki meczupları efsunluyorsun

Zaman: Kibrin zulme dönüştü, 2023'leri, 2071'leri sayıklarken etrafındaki meczupları efsunluyorsun

Seçmenlerin iktidar yaptıkları partilere “Sen biraz dinlen” diyebileceğini söyleyen Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, “AK Parti (Daha doğrusu AK Parti'yi avucunun içinden bir türlü bırakmayan irade) işte seçmenin bu temel özgürlüğünü unuttu ve yanıldı” dedi.

Ekrem Dumanlı, yazısında “Kimse de kalkıp partiye ve öncülerine şöyle diyemedi: 2002'den beri halk seni sırtında taşıdı. Sen de bir zamanlar güzel işler yaptın doğrusu. Lakin, yüzde 58'den beri (referandum) kibrin zulme dönüştü, iktidarın sonsuza kadar devam edeceğini sandın. Ve hata ettin! 2023'leri, 2071'leri sayıklarken etrafındaki meczupları efsunlamayı, siyasetin gerçekliği ile yüz yüze gelmeye tercih ettin” ifadelerine yer verdi.

Ekrem Dumanlı’nın Zaman gazetesinin bugünkü (31 Ağustos 2015) nüshasında yayımlanan, “Rozetleriniz yüreklerinizden büyükse...” başlıklı yazısı şöyle:

Ne yazık ki bu ülkede insanlar kendilerine toplum nezdinde bir yer açarken birtakım kimliklerin arkasına sığınma lüzumu hissediyor.

Partizanlığın bu kadar yaygın olması da bu yüzden. Bir partiye destek verilir ama bir partiye bütün varlığıyla bağlanmak ve ona intisap etmek de ne demek! Parti dediğimiz organizma, belli bir program eşliğinde belli bir süreliğine göreve talip olmadır. Parti ve lideri, iktidar olmaları halinde yapacakları hizmeti halka arz eder ve oy ister. Vatandaş, kendisine sunulan programlara ve onların temsilcilerine rey verir. Halk seçer de, seçmez de. Bir dönem başa tac eder, bir başka bir dönem alaşağı eder; hatta defalarca seçtikten sonra  “Hele sen biraz dinlen” de diyebilir. Halka gücenme olmaz.

AK Parti (Daha doğrusu AK Parti'yi avucunun içinden bir türlü bırakmayan irade) işte seçmenin bu temel özgürlüğünü unuttu ve yanıldı. Kimse de kalkıp partiye ve öncülerine şöyle diyemedi: 2002'den beri halk seni sırtında taşıdı. Sen de bir zamanlar güzel işler yaptın doğrusu. Lakin, yüzde 58'den beri (referandum) kibrin zulme dönüştü, iktidarın sonsuza kadar devam edeceğini sandın. Ve hata ettin! 2023'leri, 2071'leri sayıklarken etrafındaki meczupları efsunlamayı, siyasetin gerçekliği ile yüz yüze gelmeye tercih ettin. Neydi gerçek: Her iktidar geçicidir. Toplumun gerisine düştüğün an tökezlemeye başlarsın, sosyal talepler ile statüko arasında sıkıştığında kendi benliğini tercih edersin. İlişkiler laçkalaşır, suiistimaller artar, ihtikârların ardı arkası kesilmez ve sonuçta bütün iktidarlar yorulur, yorar. Değişim zamanı gelmiştir artık; ya sen özüne döner ilk söylemlerine avdet edersin ya da toplum daha yeni ve makulü tercih eder.

Demokrasi tarihi daima bu yolda yürüdü, yürüyecek de. Başkan Obama'nın Afrika'da yaptığı konuşma ne kadar sıcak bir misal. İki dönem seçildiğini, üçüncü periyodun artık mümkün olmadığını, bunun anayasa gereği olduğunu söylüyor ve kanunların üstünlüğünü ifade ediyor. Dahası, görevdeyken kanun değişikliği yapan,  kendini milletin kurtarıcısı olarak gören bütün liderlere kendini vazgeçilmez sanmanın ilk büyük hata olduğunu söylüyor. Aynen öyle. Artık modern dünyada ebedi lider yok. Birileri öyle bir tevehhüme kapılırsa şayet diktatörlük kapısını aralamış, anayasa ve yasaların dışına çıkmış demektir. Partiler de öyle. Partisinin zorbalıkla sonsuza kadar yaşayacağını sanan her parti, demirperde siyasetinin akıbetine düçar olmaya mahkûmdur ve modern demokrasi ile hiç bir bağı kalmamıştır.

Halk, patrondur demokrasilerde. Dilediğine verir mührü, dileğinden alır. ‘Sen yetkiyi benden alsan da ben vermeyeceğim bu koltuğu' diyen, hem kendine yazık eder hem ülkeye. Bu tip adamları da hayırla yâd etmez tarih. İşi despotluğa kadar götürenler, ülkelerini kanlı maceraya da sürükler ama asla muratlarına eremezler. Oysa ne gereği var üzmeye, üzülmeye. Madem demokrasi millet iradesidir; siyasetçiler için ne kazanmak sonsuza kadar iktidar olmanın garantisidir; ne de kaybetmek dünyanın sonu.

Artık rey verme üzerine yapılan vahşi yorumları tarihe gömmek gerekiyor. Çok açıkça belirtmek gerekiyor ki oy vermek, din-iman tercihi yapmak değildir. Bir partiye oy verilmesi için ilahi bir emir gelmediği gibi, bir başka partiye oy veren de dinden çıkmaz. Biliyorum; bu cümleyi normal bir demokratik ülkenin diline bire bir tercüme etseniz, okur söylediğimden bir mana çıkaramayacak. Ne var ki Türkiye'de birileri kendilerine oy verilmesini dinen farz sanıyor, öyle takdim ediyor. Kesinlikle yanlış. Böyle pervasız bir yargı, diğer partilere oy verenleri kâfir durumuna iterek cahilce çıkarım yaptırtıyor taraftarlarına. Fanatizmin ve yobazlığın daniskasıdır yapılan...

Partizanlığı tâ tepedeki adamlar körükleyince, tabanlar radikalleşiyor, siyasetçiler her türlü yalan ve yanlışı fanatik adamlarına fütursuzca söyleyebiliyor. Nasıl olsa soran yok, sorgulayan yok. İşte bu nedenle rozetleri kalplerinden büyük insanlar türüyor durmadan ve çatışma alanları açıyorlar sürekli. Kendi partisinden olmayan kişilere zulmediyor iktidar sahipleri. İçeriden insaflı bir ses yükselmesi “Yahu biz ne yapıyoruz!” diye feryat etmesi gerekiyor. Maalesef! Çünkü rozetler, yüreklerin üzerine gulyabani gibi çökmüş!

 

Keşke tekzip edilseydi

 

Bir şehidin kayınvalidesi nakletti. Tayyip Erdoğan telefonla aileyi aradığında şehidin kız kardeşi, acı bir sitemde bulunmuş. Cenaze evleri biraz da böyle değil midir zaten; Allah kimseye vermesin. Erdoğan, “Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi!” cümlesi ile karşılık vermiş. Hem acılı kardeş, hem Türkiye bu öfkeli cümleye çok üzüldü. Cumhurbaşkanlığı makamının bütünleştirici ağırlığı düşünüldüğünde ıstırap daha da katlanıyor. Şehit düşen askerlerimiz ve onların aileleri açısından da üzüntü verici bir çıkış yapmış Erdoğan. Keşke cumhurbaşkanı ve başkomutan sıfatını taşıyan bir kişi böyle bir cümle sarf etmeseydi.  Günlerce haber oldu bu cümle. Fakat, Cumhurbaşkanlığı makamından tekzip gelmedi. Yazık…

UNUTULMAZ MISRALAR'DAN

Adamlar bilirim coşkun,

Adamlar bilirim durgun.

Adamlar bilirim adları,

Boylarından uzun.

Adamlar bilirim iri,

Adamlar bilirim ufak.

Adamlar bilirim ki sözleri,

Eserlerinden parlak.

Adamlar bilirim sönük,

Adamlar bilirim çürük.

Adamlar bilirim rozetleri,

Yüreklerinden büyük.

ARİF NiHAT ASYA

 

Seçime müdahale, rejime müdahaledir

 

Halk koalisyon istedi ama milyonların talebi ayak oyunlarına heba edilerek ve bin bir hileye başvurularak yeniden seçim kararı alınması sağlandı. 1 Kasım'da seçim olacak. Seçim sonuçlarına tesir edecek birtakım dedikodular dolaşıyor orta yerde ve resmen yalanlama yapılmıyor. Medya gruplarına el konulacağı, iş dünyasına operasyon yapılacağı vs. söyleniyor. Açık konuşmak gerekirse iki ay içinde seçimi etkileyecek her hareket, Türkiye'nin intiharı olacaktır. Seçimlerin meşruiyeti tartışma konusuna dönüşeceği gibi, uluslararası arenada bazı muktedirlerin alınlarına bu sefer gerçekten diktatör yazılacaktır. Hem bilmek lazım ki bu millet, seçime hile karıştıracak hiçbir tahakkümü asla kabul etmez. Böyle bir seçimden yüzde doksan da alınsa (nitekim Suriye ve benzeri ülkelerde de aynı sonuçlar alınıyor) artık Türkiye'yi yönetemez hale gelirsiniz.

 

Gemi yan yattı

 

Aynen böyle diyor AK Parti'de üç dönem milletvekilliği yapmış Mehmet Tekelioğlu. Sıradan bir vekil değil o. AK Parti kurucularından ve geçen sene Cumhurbaşkanlığı görevini bırakan Abdullah Gül'ün eniştesi. Aynı zamanda bir profesör. Üstelik bu cümleyi bir konuşma esnasında heyecanla ifade etmiş de değil. Bir gazete yazısında kaleme alıyor bu yalın gerçeği. Dahası; şu acı tespitte bulunuyor: "Geminin içindekilerden pek çok kimse durumun farkında ve çırpınıyorlar düzeltmek için ama dümendekilerin işin farkında olup olmadıklarından emin değiller."  Daha ne desin! Onlarca dost da aynı şeyi söylüyor ama iktidar sarhoşluğu o kadar derin ki...

 

Sineğin kanatları

 

Seçim sonrası bilimsel ifadeler eşliğinde yapılan bazı yorumlara şahit oldukça o meşhur Karadeniz fıkrası geliyor hatırıma. Hani Temel, bilim adamı olmuş, deney yapıyormuş. Sineğin kanadını koparıp sonra 'Uç pakayum!' diyormuş. Üç beş deneme yapıldıktan sonra Temel laboratuvar sonucunu deftere şöyle kaydetmiş: "Sineklerin kanadını koparınca kulakları duymuyor."  Maalesef AK Parti'ye halkın verdiği mesajı partizan yorumcular doğru anlamıyor. AK Parti kuruluş felsefesini ve var oluş söylemini kaybetti. Halk "artık yeter sen biraz dinlen; ya da yanına bir iktidar ortağı bul" dedi ve Parti'nin kolunu kanadını kırdı ama yandaş ve onların şefleri sebep-sonuç ilişkisini doğru kuramıyor. Sonuçtaki yenilgiyi görüyor ama gerçek sebeplere inemiyor. Bu kıt anlayış, daha çok kol kanat götürür. Ders çıkarılmadığına göre...