Zaman'da Ahmet Şık'a yanıt

Zaman'da Ahmet Şık'a yanıt

Bülent Korucu (Zaman, 6 Temmuz 2012)

 

Ahmet Şık, Ahmet Şık'ı yalanlıyor

 

Oda TV Davası'nın tutuksuz sanığı Ahmet Şık yeni kitabıyla gündemde. Gözaltına alınması öncesinden alarak bugüne kadar yargılandığı davayı ve diğer güncel meseleleri kendi penceresinden anlatıyor.

Oltanın ucundaki yem gibi bir de 'belge' eklemiş kitabına. Yem işe yarayacağa benziyor, daha şimdiden birkaç gazetede haber oldu. Belge dediğime bakmayın, lafın gelişi ve Şık'ın sunma çabası öyle. Nerede ve kimin hazırladığı belli olmayan imzasız birkaç sayfa 'excel kitapçığı' söz konusu. Yeni kitabında kendisine 'kısa, imzasız bir Word belgesi' ile komplo kurulduğunu ileri süren birinin biraz daha dikkatli olması gerekmez mi? Kaldı ki onun suçlanmasına yol açan 'kısa, imzasız bir Word belgesi'nin en azından hangi bilgisayardan çıktığı belli.

Ahmet Şık'ı yalanlayan Ahmet Şık bir önceki kitapta daha fazla var. Hani şu üzerine fırtınalar koparılan ve aynı konudaki kitaplardan 'kes yapıştır'la hazırlandığı anlaşılan kitap. 'Dokunan yanar' kitabında Ahmet Şık, 'Fethullahçı Polis' listelerine ağır eleştiriler getiriyor. Bunu yaparken de Uğur Dündar, Tuncay Özkan ve Avni Özgürel gibi güvendiği kalemlerden alıntılara yer veriyor. Mesela Tuncay Özkan şöyle yazmış: "...Ankara'da hazırlanan Fethullahçı polisler listesinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nde daire başkanı olarak görev yapanlar, Alevi kökenli olanlar, Fethullah Gülen'den çok 'Yeni Rakı'yı sevenler de var. Ama hepsi Fethullahçı oluveriyorlar. Neden? Sanki durum öyle gerektirdiği için birileri okul yıllıklarını önlerine açıp liste yapmışlar. Sonra, bazı abileri uyardıkları için, o listeleri 1992 yılında hazırlanan Fethullahçılar raporlarında adı geçenlerle birleştirivermişler. Aslında bu olayların gizlenen yönlerini Ankara DGM'nin savcı kadrolarının bildiği kesin. Silahlı Kuvvetler'den de bilenler var. Çünkü bu raporlar oralara da gönderilmiş."

Avni Özgürel'in yazdıkları daha açık ve isim veriyor: "...Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve ekibinin ekseninde ortaya çıkan tablonun hedefi ne Fethullahçılar, ne Yeşil, ne de Özal Baysal. Telefon izlemenin tek amacı var: Bürokraside arzulanan hedeflere ulaşmakta faydası olacağı düşünülen siyasilere özel bilgi taşıyıp onları borçlandırmak... Bilican'ın 'kol kırılır yen içinde kalır' mantığıyla soruşturma yapılmaması eğilimi içine girmesi. Ama izlemeyi yapan alt düzeydeki emniyetçiler görevlerinden alınınca, onların feryatlarıyla ip koptu. Fethullahçı izlemesi ve raporu işte bu feryatların yol açacağı sonuçları gören Ankara Emniyeti'nin ayaküstü bulduğu bahane. Öylesine eller ayaklara dolaşıyor ki, listeye koyulan isimlerden birinin Alevi, birkaçının askerde, kiminin Bosna'ya tayin edilmiş olduğu bile araştırılamıyor, aceleden aynı isim birkaç kez yazılıyor. Müfettişlere Fethullahçılar Raporu konusunda bilgi veren bir emniyetçi, "Bizden teşkilatın albümleri ve iç hizmet için hazırlanan rehberler istendi, liste hazırlandı. Hatta Ferruh Tankuş'un hatırı için İstanbul'da onu kovan Müdür Muavini Ahmet Pek'in adı da eklendi."

Kaçıncısı olduğunu takip etmekte zorlandığımız listelerden sonuncusu Şık'ın kitabında servis yapılıyor. Albümler, almanaklar, iç hizmet rehberlerinden yararlanarak bu tür listeler çok hazırlandı. Ama hakkını teslim edelim, en profesyonelce olanı bu! Şimdi güya içeriden sızmış! Böylesi daha inandırıcı olur diye düşünmüş olmalılar. Bir de bazı ayrıntılarla süslemişler. Yalanı eskiden ikiye ayırıyordum: yalan ve kuyruklu yalan diye. Şimdi üçüncüsünü de ekliyorum: ayrıntılı yalan. Teyit edilmesi mümkün olmayan ayrıntılar eklenerek inandırıcılık katsayısı artırılıyor. Düz 'işte Fethullahçı polisler' desen kimse inanmıyor; teferruata girmek lazım. Birinin yanına bilgi olarak '10 YTL himmet verdi' yazıyor mesela. Himmetin ne demek olduğunu bilenler katıla katıla gülebilir. Fakat öyle yapmayın, bakın çocuklar her listede kendilerini geliştiriyor. Üç-beş liste sonra inandırıcı kıvamı bulabilirler, azimlerini kırmayın! Bu arada Ahmet Şık'a iyi satışlar dileyelim. Beklentisini çok yükseltmesin, Hanefi Avcı kadar iyi satması imkânsız. Son bir not: Umur Talu'nun, Şık'ın 2. kitabının önsözünde dediği gibi "kimse, arşivinden, tarihinden, kendinden kaçamaz."