Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Amerika’yı Kristof Kolomb değil Müslüman denizciler keşfetti” sözlerini değerlendiren Zaman gazetesi yazarı Nuriye Akman, “Karşılaştırma aynı cinsler arasında olur. Etle sebzeyi kıyas edemeyeceğin gibi, elmayı armutla rekabete sokamazsın. ‘Kristof Kolomb’ insan ismidir. ‘Müslüman’ ise sıfattır. Ortaya eşittir işareti koyduğun denklemin sağına ismi soluna sıfatı yazamazsın” dedi.
Akman, “Kaldı ki Erdoğan ‘Müslümanlar’ diyerek tekil bir kelimenin karşısına çoğulunu koymuştur ki, bu, denklemi iyiden iyiye eşitsiz kılar. Bu, bazılarına fantastik bir itiraz olarak gelebilir. Öyleyse şöyle soralım: Bugüne kadar ‘Amerika’yı Hıristiyanlar keşfetti’ diye bir cümle duydunuz mu? Veya ampulü, penisilini, radyoyu, TV’yi, buharlı treni icat edenin, DNA’yı bilimin hizmetine verenlerin dinleri adlarından önce belirtildi mi hiç? Nobel kazananların isimleri özellikle dini mensubiyetleri öne çıkarılarak mı açıklandı? Nedir Allah aşkına insanların başardıkları işleri dinlerine dayanak yapma işgüzarlığı?” görüşünü dile getirdi.
Nuriye Akman’ın Zaman gazetesinin bugünkü (18 Kasım 2014) nüshasında yayımlanan, “Bilimin ve keşfin dini olmaz” başlıklı yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Amerika’yı Kristof Kolomb değil Müslümanlar keşfetti.” dedi ya, her zamanki gibi ahali ikiye bölündü. Tarihin akışını değiştirecek bu cesur çıkıştan gurur duyanlar bir tarafta, “Yok daha neler! Yine rezil olduk” kırılganlığıyla dalga geçenler öte tarafta. Biz ne ona ne buna itibar edelim ve üçüncü bir yolda yürüyelim:
Karşılaştırma aynı cinsler arasında olur. Etle sebzeyi kıyas edemeyeceğin gibi, elmayı armutla rekabete sokamazsın. “Kristof Kolomb” insan ismidir. “Müslüman” ise sıfattır. Ortaya eşittir işareti koyduğun denklemin sağına ismi soluna sıfatı yazamazsın. Kaldı ki Erdoğan “Müslümanlar” diyerek tekil bir kelimenin karşısına çoğulunu koymuştur ki, bu, denklemi iyiden iyiye eşitsiz kılar. Bu, bazılarına fantastik bir itiraz olarak gelebilir. Öyleyse şöyle soralım: Bugüne kadar “Amerika’yı Hıristiyanlar keşfetti” diye bir cümle duydunuz mu? Veya ampulü, penisilini, radyoyu, TV’yi, buharlı treni icat edenin, DNA’yı bilimin hizmetine verenlerin dinleri adlarından önce belirtildi mi hiç? Nobel kazananların isimleri özellikle dini mensubiyetleri öne çıkarılarak mı açıklandı? Nedir Allah aşkına insanların başardıkları işleri dinlerine dayanak yapma işgüzarlığı?
Eğer gerçekten Amerika kıtasına Kolomb’dan önce başkaları çıktı ve mensup oldukları din İslamsa, dünya kasten veya cehaletten yanıltıldıysa bunun tartışılacağı zeminler bilim kongreleridir. O denizciler keşiflerini Müslümanlıklarıyla mı yaptılar yoksa maceracı kişiliklerini, mesleki becerileri ve zamanlarının teknolojik bilgileriyle güçlendirdikleri için mi o şerefe eriştiler? Ayrıca dinlerinin buyruklarını yerine getirmelerinin kâşifliklerine katkı yaptığını nereden biliyorsunuz? Hem belki de sadece kültürel ve sosyolojik açıdan Müslümanlardı onlar, pek de dindar saymıyorlardı kendilerini.
“İslam dünyası”, “İslam sanatı”, “Müslüman bilginler” gibi kavramlar fazla genellemeci ve indirgemeci gelir bana. Batı’nın bu alanlardaki üstünlüğüne karşı gereksiz bir aşağılık duygusuyla geliştirilen “Biz Müslümanlar da vaktiyle müthiştik. Her şeyi bizden öğrendiniz aslında.” şeklinde bir savunma mekanizmasıdır. Müslümanlığın yayıldığı coğrafyalar hiçbir zaman siyasi ve idari bütünlük arz etmedi ki. Önceki yüzyıllarda astronomide, matematikte, tıpta, haritacılıkta, fizik, kimya, gezginlik, felsefe ve edebiyatta öne çıkan kişilerin Müslümanlığı, tıpkı Hıristiyan, Yahudi veya Budist olan bilim insanları gibi hayat hikâyelerinin sadece bir unsurudur. Bu önemli kişilerin dinleri İslam olsa bile genetik malzemeleri ve yetiştikleri kültürel ortamlar farklı farklıydı.
Tüm dinler insanlardan iyilikle, dürüstlükle hakperestlikle formatlanmalarını talep eder. Bunu ne denli başarıp başaramadığının takdiri Allah’a aittir. Kişiliğine ve idrak düzeyine bağlı olarak dünyanın yararına kalıcı hizmetlerde bulunurken inancını dışa vurmak, altını kalın kalın çizmekse, amaç dinden rant elde etmek değilse en basit tabirle görgüsüzlüğe girer. Kaldı ki icatlar ve keşifler tek kişinin malı da olamaz asla. Herkes kendinden önceki çalışmalardan bir şeyler öğrenir ve o taşların üstüne bir taş daha koyarak medeniyeti yükseltir. Ne bilimde ne sanatta ne felsefede ayrı ayrı kompartımanlar bulunur. Hepsi tek bir insanlık treninin bölümleridir. Kaldı ki o Müslüman diye böbürlendiğiniz alimlerin bazıları İslam idareleri altında zulüm de görmüşlerdir. Bu bakımdan “Hıristiyan” bilimcilerle aynı kaderi paylaşırlar.
Bilim tarihi bazı başarıları yanlış isimlere atfediyorsa elbette ki nedenleriyle birlikte tartışılmalıdır. Devlet başkanları doğrudan hüküm verme yerine bu konuların bilimsel zeminlerde ele alınmasını teşvik edebilir ancak. Gelelim Erdoğan’ın Kolomb’un anılarında Küba’da cami gördüğünü ve bugün izin verilmesi halinde o tepelere çok yakışacak bir camiyi kurmak istediklerini belirtmesine. Verdiği bilginin yanlışlığı bir yana, dini sembollerin yaygınlığı bizi daha derin Müslümanlar haline getirmez. O camileri içinize inşa etmedikçe yani cümle mevcudatı kalbinizde cem etmedikçe dünyanın her yerine cami dikseniz ancak cami fetişisti olursunuz. Yaptığınız işin niteliği dini değil siyasidir çünkü, güç gösterisidir. Küba’nın tepelerine bir cami kurmaktansa Müslümanların güzel ahlakla beslenerek kendilerini cazibe merkezi haline getirmeleri işleri daha kolay kılmaz mıydı?