Darbe girişiminin planlayıcısı olmakla suçlanan Fethullah Gülen’in yakın ekibinden olduğu ve 'FETÖ' içinde görev aldığı iddialarıyla tutuklanan Zaman gazetesinin eski sahibi Alaaddin Kaya'nın ifadesi ortaya çıktı. Milliyet'ten Tolga Şardan'ın haberine göre, Kaya, Gülen hakkında 2000 yılında 'terör örgütü liderliği' suçlamasıyla ilk iddianameyi hazırlayan eski Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) savcısı Nuh Mete Yüksel'e yönelik kaset komplosu düzenlendiğini itiraf etti. "Yüksel’i itibarsızlaştırma amacıyla kumarhaneler kralı Sudi Özkan’ın avukatına ait Ankara’da yerini bilmediğim bir mekânda bir kadınla uygusuz haldeyken bir çekim gerçekleşmiştir" diyen Yüksel, "o dönem cemaatin emniyet imamı olduğunu" ileri sürdüğü Kemalettin Özdemir'in komplonun detaylarını şöyle anlattığını aktardı:
"Bahse konu evde bulunan televizyon cihazının aynısı dışarıda temin edildi ve içine çekim yapabilecek özellikler taşıyacak tarzda teçhizat yerleştirilerek televizyonlar takas edildi. Kapı açıldığında cihazın kayda gireceği şeklinde sistem kuruldu."
17-25 Aralık sonrası 'cemaat itirafçısı' olarak gündeme gelen Kemalettin Özdemir'le ilgili de "bir kadınla birlikte olduğunu gösteren bir kasetin bulunduğunu" söyleyen Kaya, bu kasetin Akın İpek'e ulaştırıldığını, bu şekilde haberdar olduğunu belirtti. 'FETÖ' soruşturması kapsamında tüm mal varlıklarına el konan ve 28 şirketi TMSF'ye devredilen Akın İpek'in, "kendisinin de dinlendiğini söylediğini" ifade eden Kaya, o görüşmeye dair şunları söyledi:
"Bir mekânda Akın İpek’le yaptığım sohbette Fetullah Gülen ile Kemalettin Özdemir anlaşmazlığı açıldığı zaman düşüncelerimizi söylüyoruz. Akın İpek 'Kafam çok karışık abi' diye yanımdan ayrıldı. Bir gün cemaatten bazıları 'Ne söyledin Akın İpek’in kafasını karıştırdın' diye bana çıkışınca afalladım. İkimizin arasında geçen konuşmanın bu şekilde duyulmasına şaşırdım ve kızdım. Akın İpek’in yanına gittim ve sitem ederek, 'Bu konuşmalarımızı nasıl başkalarına söyledin' deyince, 'Kesinlikle ben kimseyle bu konuyu paylaşmadım. Kur’an üzerine yemin ederim. Dinliyorlar abi' dedi."
Edremit’te bir evde yakalandıktan sonra Ankara’ya getirilen ve sorgulanan Kaya, 28 Ağustos günü saat 07.00’de ilk ifadesini verdi. Bu ifadesinde 'FETÖ' ile ilgili yapılanma hakkındaki soruların büyük bölümüne “Bilgim yoktur” yanıtını veren Kaya, 1 Eylül günü saat 14.00’te beş sayfalık ek ifade verdi. Bazı itiraflarda bulunan Kaya'nın ifadesinden öne çıkan başlıklar şöyle:
"Nuh Mete Yüksel’in DGM Savcısı olduğu dönemde Fetullah Gülen ile ilgili hazırladığı soruşturma safhasında hatırladığım kadarıyla Yüksel’i itibarsızlaştırma amacıyla kumarhaneler kralı Sudi Özkan’ın avukatına ait Ankara’da yerini bilmediğim bir mekânda bir kadınla uygusuz haldeyken bir çekim gerçekleşmiştir. O gün Gülen cemaatinin emniyet imamı olarak bilinen Kemalettin Özdemir bana olayı şöyle anlattı: 'Bahse konu evde bulunan televizyon cihazının aynısı dışarıda temin edilmiş ve içine çekim yapabilecek özellikler taşıyacak tarzda teçhizat yerleştirilerek televizyonlar takas edilmiş, kapı açıldığında cihazın kayda gireceği şeklinde sistemin kurulduğunu' bana samimi şekilde anlattı.
"İpek ailesi, Kemalettin Özdemir’i aileden bir fert kabul etmiştir. Melek Hanım oğullarından öte ‘Birinci oğlum Kemalettin’dir’ diye her fırsatta söylemiştir. Bir mekanda Akın İpek’le yaptığım sohbette Fetullah Gülen ile Kemalettin Özdemir anlaşmazlığı açıldığı zaman düşüncelerimizi söylüyoruz. Akın İpek 'Kafam çok karışık abi' diye yanımdan ayrıldı. Bir gün cemaatten bazıları 'Ne söyledin Akın İpek’in kafasını karıştırdın' diye bana çıkışınca afalladım. İkimizin arasında geçen konuşmanın bu şekilde duyulmasına şaşırdım ve kızdım. Akın İpek’in yanına gittim ve sitem ederek, 'Bu konuşmalarımızı nasıl başkalarına söyledin' deyince, 'Kesinlikle ben kimseyle bu konuyu paylaşmadım. Kur’an üzerine yemin ederim. Dinliyorlar abi' dedi.
"İpek, Kemalettin Özdemir’e ait bir kadınla görüntüsünü içeren kasetin kendisine ulaştığını izlemekten utandığını, adamlarına teşhis etmek için rica ettiğini, onların da ‘maalesef doğrudur’ dediklerini duyuyor. Kemalettin Özdemir’in oğlu Ahmet Özdemir, Akın İpek ile “emir kipi” şeklinde konuşmalar yaptığını Ahmet Özdemir’in bazı isteklerde bulunduğunu söyleyerek rahatsızlığını ifade ediyor. Ben de bu vesile ile böyle bir kaset ve içeriğinden haberdar oluyorum.
"Gülen, cemaat içinde kendisine yakın ve itaati altında bulunanlara 'efendi' diye hitap eder. Arasına mesafe koymak istediği kişiye, emir kipinde konuşmayacağı insanlara ise 'bey' diye hatip eder. Cemaat içinde 'Bizim mememizden süt emenler ve emmeyenler' diye ayrım vardır. Her işte bu ayrıma çok ciddi dikkat edilir. Tüm görevlendirmeler ve evlilikler bu çerçevede değerlendirilir. Süt emenler, kendisine sadık güven derecesi yüksek olanlar olarak değerlendirilir. Cemaat içindeki fertler, öz ve üvey evlat kriterine tabu tutulur.
"Tarihini hatırlamadığım günlerde kısa süreli kullandığım telefonuma kendim veya bir yakınım tarafından indirildiğini hatırladım. Amacım, yakınlarımla ücretsiz haberleşmekti. Konuşma özelliğini çalıştıramadım. Bir süre sonra da tümden çalışmadı. Grup özelliğini de görmedim. Hiç kullanmadım. Sorgumda bahsedilen kişilerin büyük çoğunluğunu da tanımıyorum.
"Aile fertlerinin müşterek banka hesapları bulunmaktadır. Bu hesaplarda benim kira gelirim olmamasına rağmen ismimin bulunması sıkıştığım zaman para çekebilme imkanı vermesi, jest amaçlıdır. MASAK raporundaki para hareketleri sadece ortaklığım bulunan HES Enerji aile ortaklığı bulunan Trabzon’da gerçekleşen bu hisselerimin satışı hariç diğerleri bana ait değildir.
"Gülen’le yaptığım bir görüşmede dönemin MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç’ın hapiste olmasından çok üzüntü duyduğumu söyledim. O da bana cevaben eski Ankara CHP milletvekili ve ATO Başkanı Sinan Aygün’ün içerde olduğuna çok üzüldüğünü ifade etti. Arkasından da 'Her yapılan işi benden biliyorlar. Ben ne becerikli adammışım?' dedi.
Gülen’in 20 kişilik istişare kurulu içinde değilim. Bu 20 kişilik kurulu İzmir’de 70’lerden itibaren beraber olan insanlar onun gizli bir yapılanma içinde olduğunun farkında olmam mümkün değil. Cemaat deyince aklıma gelen cami cemaatidir. Hizmet kelimesi cami cemaatinin dışında sivil toplum mantalitesi olan çalışma grubudur. İki kelimeden anladığım budur.
"Zaman gazetesi ve Samanyolu TV’nin sahiplerinin ayrı olmasına rağmen Naci Tosun her iki şirketin de genel müdürlüğünü yapmıştır. Daha sonra Gülen tarafından ‘tenzil-i rütbe’ yapılarak Türkmenistan’a sürgün edildi. Bir müddet sonra yine Gülen tarafından taltif edilerek Kaynak Holding’in başına getirilmek istendiğinde Gülen’e 'Bu işten anlamam' dese de, Gülen kendisine, 'Bulunduğum yeri anlıyor muyum ki, gel diyorlar geliyorum. Sen de böyle yapacaksın' dedi.
"Harun Tokak, Recep Uzunallı ve Ali Bayram cemaatin önemli isimleri hükümetle gerilimin tırmanmaması için zamanın başbakanı Erdoğan’ın kardeşi Mehmet Erdoğan ile Gülen kendisinden habersiz görüşüldüğü için cemaatten bu üç kişi ile irtibatlarını kesmelerini söylemiş ve uzun süre de maaşlarını ödememiştir. Daha sonra da Harun Tokak’ı İsrail’e, Recep Uzunallı’yı Yunanistan’a görevli olarak “ceza sürgününe” yollamıştır.
Pensilvanya’daki devasa malikane Türkmenistan’da iş yapan Muhammet Taş isimli bir şahıs tarafından tek başına gerçekleştirilmiştir. Öyle ki malikanenin bitiminde peyzaj işlerini yürüten ekibini uzun zaman orada bıraktı.
"FETÖ’nün liderinin Fetullah Gülen olduğunu son yaşanan olaylarla basından öğrendim. İlkokul tahsili olan din ilimlerini dışarıdan tahsil etmiş ve uzun yıllar Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan emekli olan bir vaizdir.
Örgüt mensupları tarafından Fetullah Gülen’in ‘Mehdi/Mesih’ olarak görülmesi konusunu en tehlikeli konu olarak görüyorum. Bu işin tehlikesi de 15 Temmuz darbesi ve benzeri olayları koşulsuz itaat olarak yapmalarıdır. Ben kendisini asla Mesih/Mehdi olarak görmüyorum. Gülen’in Türkiye’ye gelme imkânı olduğu halde gelememesindeki sebebi korkusuydu. Bu gelmemesindeki korkunun sebebi de fikrimce devletten korktuğudur. Böyle bir konuda karar verme yetkisi kendisinde midir? Yoksa başka güçlerin güdümünde mi hareket etmektedir?