Ahmet Hakan
(Hürriyet, 15 Haziran 2012)
Enis Berberoğlu ve Metehan Demir şahane bir röportaja imza attı. Dikkatlice okudum Leyla Zana’nın sözlerini...
Özellikle şu cümlelerin altını çizdim: “Ben Başbakan Erdoğan’ın bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim. Yitirmek de istemiyorum. Yitirseydim giderdim, burada olmazdım”.
* * *
Olabilir... Leyla Zana bütün umudunu Başbakan Erdoğan’a bağlayabilir. - Uludere’de bir türlü dilenemeyen özre rağmen... - KCK operasyonlarının ortalığı dağıtmasına rağmen... - “Ölüsevicilik” ya da “morg bekçiliği” suçlamalarının dillere pelesenk olmasına rağmen... - Güvenlik politikalarına abanılmasına rağmen... Leyla Zana umudunu diri tutmayı başarabilir. Bu konuda bir şey demem, diyemem. Umuda ve inanca dair zevkler ve renkler tartışılmaz. Tercihler de... Fakat Leyla Zana’nın “Başbakan Erdoğan’a inancımı yitirseydim giderdim, burada olmazdım” çıkışı, öyle kolayca atlanacak bir çıkış değil. * * *
Kimdir Leyla Zana? - Hayatını davasına adamış... - Yıllar boyu hapis yatmış... - Mücadeleden hiç yılmamış... - Zulüm görmüş... - Çile çekmiş... Bir siyasetçidir. Böyle bir siyasetçinin “Umudum Erdoğan’dadır. Umudumu yitirirsem çeker giderim” demesi, en azından ve en hafifinden yadırganacak bir durumdur. Leyla Zana çapına ve kıratına pek yakışmamıştır. * * *
Madem en sonunda bütün umutlar tek bir kişiye bağlanacak idi... Ve madem tek kişiden kesilen umut karşısında her şey bırakılacaktı ve çekip gidilecekti... O halde ne diye bunca çile çekildi, bunca acı yaşandı, bunca zalimliğe katlanıldı? Hayatını mücadeleye adamış bir insanın, umudunu tek bir kişiye bağlaması büyük bir ricat değil midir? Hani nerede azim? Hani nerede dayanıklılık? Hani nerede demokratik mücadele sabrı? Hani nerede kendine güven? Sevim Belli gibi sorsun kendine Leyla Zana: “Boşuna mı çiğnedik?”