Akbank Başekonomisti Fatma Melek, "Zarar yazan hedge fonların gelişmekte olan ülkelerdeki pozisyonları kapatmak için dolara gösterdiği talep, Türkiye'de doların değer kazanmasında etkili oldu" dedi. Melek, yaptığı açıklamada, son günlerde Amerikan dolarının hemen hemen tüm para birimleri karşısında değer kazandığını, gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin dolara karşı ciddi değer kayıpları yaşadığını kaydetti. 2008 başına göre Türk lirası, Brezilya reali, Güney Afrika randının sırasıyla yüzde 35, yüzde 26, yüzde 55'lik değer kaybı yaşadığını ifade eden Melek, şunları kaydetti: "Doların yen dışındaki para birimleri karşısında değer kazanmasında bir kaç sebep ön plana çıkmakta. Bunlardan ilki her ne kadar finansal kriz ABD'de çıkmasına rağmen ABD, diğer gelişmiş ülkelere kıyasla faiz indirimleri, finansal sektörü desteklemek için önlem paketleri ve vergi teşvikleri gibi önlemleri almada daha hızlı davrandı. Beklentiler ekonomik büyümeyi desteklemek için yeni bir vergi paketi geleceği yönünde ki bu da doları destekleyen faktör. Ayrıca kriz ABD çıkmasına rağmen durgunluğun ve kurtarma operasyonlarının global bir ölçeğe yayılacağı algıları güçlendi. Bu süreçte ABD sermaye piyasaları en likit ve en güvenli liman olarak görülmekte. Bundan önceki dönemde enflasyon korkuları ve dolardaki gevşeme nedeniyle emtia ve petrol güvenli enstrümanlar olarak gözükmekteydi ve bunlara talep yüksekti. Halihazırda global talebin azalması ve durgunluk beklentileri, enflasyonist baskıların azalması ile tekrar ABD doları güvenli liman olarak algılanmakta. Doların güçlenmesine katkıda bulunan bir diğer önemli faktör ise Euro bölgesi ve İngiltere’nin ekonomik büyümesine ilişkin kaygıların artması. Ayrıca, finansal kuruluşların aldığı kredilerin çoğu dolar cinsinden. Son günlerde Türkiye dâhil gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde yaşanan değer kaybının bir sebebi de ellerindeki menkul değerlerden ve yatırımcı çıkışlarından zarar yazan hedge fonların kısa vadeli para piyasalarından borçlanma olanakları kısıtlı olduğundan gelişmekte olan ülkelerdeki pozisyonları kapatmak için dolar talep etmeleridir. Ayrıca, azalan risk alma iştahı gelişmekte olan ülkelerden daha fazla çıkışı da beraberinde getiriyor." Hedge fon nedir, Türkiye için böyle bir risk var mı? ‘Hedge fonlar’ riski dağıtmayı amaçlayan bir tür yatırım araçları olarak tanımlanıyor. Türkçe olarak ‘Riski Dağıtma/Azaltma Fonları’ diye de adlandırılıyor. 19.10.2008 tarihli Milliyet gazetesindeki yazısında Türk borsasında ‘hedge fon’ tehlikesi olmadığını belirten Güngör Uras, hedge kelimesini, “ Etrafını çevirme/engelleme/garantiye alma/önlem alma anlamını taşır. Örneğin, döviz borcu olanlar uyarılır; ‘Dövizde fiyat artışına karşı riskini ‘hedge’ et’ denir. Bu, ‘Bir kredi müessesine git. Borcunun vadesi ne zaman sona erecekse, o tarihte belli bir fiyattan döviz satın almak için bir anlaşma yap’ demektir. Böyle bir anlaşma yapan, döviz fiyatı artsa da o tarihte kredi müessesesinden anlaştığı fiyattan döviz alır” şeklinde açıklıyor. Hedge fonların büyük miktardaki birikimleri değerlendirdiğini ve fonun profesyoneller tarafından yönetildiğini ifade eden Uras, yazısında hedfe fonların Türkiye’deki durumu hakkında şu bilgileri verdi: “Fon yöneticileri hem yönetim ücreti alır hem de kazançtan pay alır. 1949 yılında ilk hedge fon kurulduğundan bu yana fonlara yatırılan para hızla arttı. Şimdilerde hedge fonlarda 3 trilyon dolar dolayında para olduğu tahmin ediliyor. Çıkacaklar çıktı Hedge fonlar, büyük ölçekli yatırım yapar. Bunun için yatırım yapılacak piyasanın “sığ” olmaması, alımın-satımın kolay olması gerekir. Bizim borsamız “sığ” bir borsadır. Bizim döviz piyasamız “sığ” bir piyasadır. Türkiye bu nedenle hedge fonlar için at oynatılabilecek bir ülke değildir. Bir günde 2-3 milyar dolarlık hisse senedi ya da döviz alıp satamazlar. Bu nedenle Türkiye’ye bugüne kadar ciddi büyüklükte hedge fon yatırımı gelmedi. Gelenler ise “Hedge fon kırıntısı”. Bu kırıntıların da çıkacak olanı zaten çıktı. Bu nedenle, “Hedge fonlar gelişmekte olan piyasalardan çıkıyor. Bizden de çıkarlarsa borsa çöker” telaşı abartılı bir felaket bekleyişidir. Bizdeki borsada ağırlıklı olarak yabancıların emeklilik fonları gibi uzun vadeli yatırım fonlarının paraları var. Bu fonlar uzun vadeli yatırım yaparlar. Ancak ülkede ciddi kriz olduğunda nakde dönerler. Fırtına dindi gibi - Bizim borsamızda yabancıların payı 1 Ağustos’ta % 71.11’di. 1 Eylül’de % 68.83 oldu. 16 Ekim günü % 67.78’e inmişti. Görülüyor ki, çok büyük ölçüde yabancı çıkışı yok. - Yabancı çıkışı daha önce olmadı mı? Oldu. Olduğu için yabancı payı % 71.11’den % 67.78’e indi. Ama bu çıkış “hazmedilebilir” çıkış. Başka ülkelerdeki çıkışlara göre çok çok iyi bir tablo. Yıl başından eylül sonuna kadar yabancılar (satış gününün cari fiyatıyla) 2.0 milyar dolarlık satış yaptı. En büyük satış 1.2 milyar dolar iken ağustos ayında gerçekleşti. Eylülde satış 259 milyon dolar oldu. (Ekim rakamını bulamadım. Ama eylül sonunda yabancı payı % 69.16 iken 16 Ekim’de sadece % 67.78’e indiğine göre büyük ölçüde satış olmamış demektir.) Borsa işini bilenlerle konuştum. Diyorlar ki, (1) Borsadan çıkacaklar zaten çıktı. (2) Borsalardaki büyük dalga vurdu/bitti. (3) Bundan sonra küçük çalkantılar olur. Unutmayınız: Bizim borsada Türk yatırımcının payı yüzde 30’larda, yabancının payı yüzde 70’lerde ama, borsada günlük alım satımlarda (yaklaşık) yabancıların payı yüzde 30’larda, yerlilerin payı yüzde 70’lerde. Borsayı çalkalayan bizleriz.”