CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının kilit ismi olan ve ABD’de tutuklu bulunan İranlı iş adamı Reza Zarrab hakkında söylediği “Reza Zarrab benim babamın oğlu değil ama benim bir vatandaşımdır. Dolayısıyla devletlerin, yöneticilerin herhalde bir görevi de kendi vatandaşlarının hukukunu korumaktır. Eğer varsa bir suçu bunlar bizim Adalet Bakanlığı'mıza da bildirilir. Ve gereği yapılır” sözlerine tepki gösterdi. Tanal, "Her nedense konu Reza Zarrab gibi yandaşlar olunca akıllara gelen hukuk, konu tutuklu gazeteciler, ihraç edilen muhalif akademisyenler, tutuklu milletvekilleri olunca akıllarına gelmiyor" dedi.
Tanal'ın açıklaması şöyle:
Cumhurbaşkanı, Reza Zarrab’ın Türk vatandaşı olduğunu vurgulayarak devletin görevi vatandaşın hukukunu korumaktır açıklamalarında bulunmuş. Sayın Cumhurbaşkanı haklı, devletin görevi yandaşın değil vatandaşın hukukunu korumaktır. Ancak devletin bir başka görevi de vatandaşlarına karşı eşit olmaktır. Her nedense konu Reza Zarrab gibi yandaşlar olunca akıllara gelen hukuk, konu tutuklu gazeteciler, ihraç edilen muhalif akademisyenler, tutuklu milletvekilleri olunca akıllarına gelmiyor. Zarrab Türk vatandaşı da tutuklu Milletvekilleri Liberya vatandaşı mı? Bu tutarsız söylemlerin tek bir açıklaması olabilir, o da Zarrab’ın avukatlarıyla yapılan müzakere iddialarının doğru olduğudur. Kişisel ilişkilerin ört bas edilmesi için Türkiye Cumhuriyetinin menfaatlerinin pazarlık konusu olduğu iddialarından bahsediyoruz, bu çok vahim bir durumdur.
“Cumhurbaşkanı iddiaları reddetmeyerek zımnen kabul etmiş oldu. Vatandaşın hukuku vurgusu ile de herhalde günah çıkarıyor. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak daha şeffaf bir açıklama yapması gerekir. Bu iddiaların ilk basına yansıdığı dönem Cumhurbaşkanlığı’na Zarrab’ın A.B.D. vatandaşı avukatlarıyla hangi gerekçeyle görüştüklerini, görüşmenin içeriğini ve bu görüşme talebinin kimden geldiği sorularını içerir bilgi edinme başvurusunda bulunduk. Bilgi edinme hakkı Anayasa’da düzenlenmiş bir hak olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisi Cumhurbaşkanlığı makamının kanunlara uyarak başvuruya cevap verip vermeyeceğini öngöremez durumdayız. Bekleyip göreceğiz.”