Zaz: Birçok ortak noktamız da var ama kimse Edith Piaf olamaz

Zaz: Birçok ortak noktamız da var ama kimse Edith Piaf olamaz

İstanbul, İzmir ve Ankara konserleri için Türkiye’ye gelen ZazÉdith Piaf ile olan benzerliği ile ilgili olarak, “Onunla karşılaştırılmak hoşuma gidiyor. Aslında aynı sokakta yaşamışız, birçok ortak noktamız da var ama tabii kimse Edith Piaf olamaz” dedi. Gerçek adı Isabelle Geffroy olan Fransız sanatçı ile İzmir konseri öncesi konuşan gazateci Zülal Kalkandelen, Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazıda, Zaz için “Sokak müzisyeni Isabelle, Zaz’a dönüşürken değişmedi; getto ruhunu dünya sahnesine başarıyla taşıdı” dedi.

Kalkandelen yazısında, Zaz’ın, yürüttüğü bir sosyal yardım projesine de değiniyor. “Zazimut” adlı projeye göre, konser verdiği ülkelerde Zaz adına yapılan satışlardan o ülkenin ihtiyacında kullanılmak üzere, bir pay ayrılıyor ve her kentte bu organizasyonun videoları çekilerek Facebook’ta paylaşılarak, proje şeffaf hale gelmiş oluyor.

Zülal Kalkandelen’in Cumhuriyet gazetesinde “Zaz: Dans edin lütfen" (30 Temmuz 2015) başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

91 yaşındaki sanatçı Charles Aznavour, Fransız şarkıcı Zaz’ın Fransa dışında tüm dünyaya büyük bir hızla yayılan ününün nedeninden söz ederken “müzisyenin halkı sevdiği için halk tarafından sevilmesine” vurgu yapıyor. Salı akşamı Turkcell Yıldızlı Geceler kapsamında İstanbul’da, dün gece ise İzmir Arena’da halkla buluşan Zaz, bunu sahnede bir kez daha kanıtladı.

Gerçek adıyla Isabelle Geffroy, konser öncesinde sahne arkasında buluştuğumuzda, aynı sahnedeki gibi doğal, samimi ve enerjikti. Aklıma bazen kendisine Zaz olarak değil, sadece Isabelle olmak yaklaşılmasını istediği şeklindeki sözleri geldi; gerçek kimliği ile sahne kimliği arasında bir ayrım yapıp yapmadığını sordum. “Ayrım yapmıyorum ama Zaz olarak dünyaya karşı daha büyük sorumluluğum var. Bazen moralim bozuk olabilir. Her sokağa çıkmak istediğimde çıkamıyorum. Çünkü insanlara hayır demek, surat asmak istemiyorum. Bu nedenle sürekli enerjik olmam gerekiyor. Zorluğu bu” dedi.

 

Umut ve hayal kırıklığı

 

Beş yıl içinde üç albüm çıkarıp kendi ülkesi Fransa’nın yanı sıra, özellikle Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok Avrupa ülkesinde en çok ilgi gören müzisyenlerden biri oldu Zaz. 2011’de Akbank Caz Festivali’ne konuk olduğunda kendime, “Zaz’ın müziğini her yaşa ve hemen her kesime yakın kılan nedir?” diye sormuştum. Konserde bu soruya bulduğum yanıt şuydu: “Sesi Édith Piaf’ı andırsa da, onunki gibi can yakıcı bir hüzün yok Zaz’da. Gençliğin hayal kırıklıkları var ama aynı zamanda umutlu. Müziğinin yansıttığı ruh hali, insanı pasifize edip sindirmiyor, tersine iyi hissettirip hareketlendiriyor.” Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde, “Paris” albümünde yer alan ve eski şansonları cazla buluşturan şarkılarını seslendirirken de, konsere yine bu his hâkimdi. Bu noktayı kendisinin de gördüğünden eminim. Nitekim Édith Piaf ile kurulan benzerlik sorulunca, “Onunla karşılaştırılmak hoşuma gidiyor. Aslında aynı sokakta yaşamışız, birçok ortak noktamız da var ama tabii kimse Edith Piaf olamaz” diyor. Romantik hüznü hissettiren şarkıları da var ama uzun sürmüyor bu anlar; hemen ardından “Dans edin lütfen!” diyerek kaldırıyor herkesi ayağa. İnsanlar Fransızca sözleri anlamasa bile, Zaz, dinleyicisini şarkılara eşlik ettirme yolunu bulmuş. Futbol maçlarında duymaya alıştığımız “Oooo, şalalala” türünden nakaratları duydukça, “Daha güçlü!” diye Türkçe sesleniyor ve çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek hemen herkese alkış tutturuyor. Dinleyicisiyle arasındaki dil engelini müzikle aşıyor aslında ama bununla da kalmıyor; şarkı aralarında kağıttan Türkçe okuduğu kısa öykülerde, su damlalarıyla ateşi söndürmeye çalışarak üzerine düşeni yapan sinekkuşundan ve 1930’larda fırından gelen ekmek kokusuyla güven duygusunu tadan sokak çocuklarının yaşadıklarından söz ediyor.

 

Getto ruhu

 

Birlikte çalıştığı gitarist John Clayton, albüm tanıtım videosunda şunu sormuş: “Stüdyodayken sanki kilisedeymiş gibi ısınıp coşuyordu. Nereden geldi bu kız?” ve yapımcısı Quincy Jones yanıtlamış: “Gettodan”. İşin sırrı bu. Zaz’a bunu hatırlattığımda, “Her şey çok çabuk oldu. Bu dönüşüme alışmak zordu. Beş yıllık bir adaptasyon sürecinde öğrenmeye çalıştım” dedi gülerek. Salı günkü konserden sonra artık diyebiliriz ki; sokak müzisyeni Isabelle Zaz’a dönüşürken değişmedi; getto ruhunu dünya sahnesine başarıyla taşıdı.

 

Zazimut Projesi ile sosyal yardım

 

Zaz, hem konser öncesi buluşmamızda hem de sahnede Zazimut adını verdiği projesinden söz etti. Bu projeye göre, konser verdiği ülkelerde Zaz adına yapılan satışlar yerel bir organizasyonla yürütülüyor ve orada ne eksikse satışlardan o amaçla pay ayrılıyor. Her kentteki bu organizasyonun videoları çekilerek Facebook’ta paylaşılıyor ve böylece satış ortakları da birbirinden haberdar oluyor. Bu şekilde bir yardım ağı oluşmasına katkıda bulunmuş oluyor.

 

Son şarkı Édith Piaf’tan

 

Zaz, yaklaşık iki saatlik konserinde, aralarında “Je Veux”, “La fée”, “Si”, “Éblouie par la nuit” gibi sevilen şarkılarının yanı sıra, 2014 tarihli albümünden yeni şarkıları da seslendirdi. “Paris benim için Eyfel’den, Şanzelize’den, Louvre’dan daha fazlası; büyük bir kültürel karışım. Size kendi sevdiğim Paris’i tanıtmak istiyorum” diyerek eski Fransız şarkılarını ünlü yapımcı Quincy Jones ile yaptıkları yeni düzenlemelerle söyledi. Konserin son şarkısı ise, unutulmaz Édith Piaf şarkısı “La Vie en rose” oldu.

 

En büyük hediye!

 

Dün akşam annemle Zaz konserine gittik. Konseri en ön sıradan izledik. Zaz’ın şarkıları bitince herkes çok üzüldü. Sonra Zaz dinleyicilere Fransızca bir şeyler söylemek istedi ama ne demek istediğini kimse anlayamadı. Bana “Cadeau ne demek” diye Fransızca sordu, ben de “hediye” demek dedim. Sonra yine Fransızca “Un cadeau pour vous” dedi. Sonra ben de Türkçeye çevirdim: “Sizin için bir hediye.” Sonra İspanyolca bir şarkı söyledi.

Benim için en büyük hediye ise Zaz’ın beni sahneye çıkarmasıydı. Ne tesadüf ki ikimiz de sarı bir elbise giymiştik...