Cengiz Özdemir - T24kulturistanbul.blogspot.comSultandan Para Dilenerek İnşa Edilen Zeki Paşa Yalısı 115 Milyon Dolara Satılığa Çıktı İstanbul Life dergisinin Aralık 2011 sayısından öğrendiğimize göre Uluslarası şöhrete sahip Sotheby's firması İstanbul'daki emlak piyasasına da el atmış ve yaklaşık bir yıldır bu alanda faaliyetler sürdürüyormuş. Yine aynı dergiden öğreniyoruz ki firma ağırlıklı olarak Boğaziçi'ndeki yalılarla ilgileniyor ve elindeki en değerli "parça" Rumelihisarı'ndaki Zeki Paşa yalısı imiş. Firma yetkilisi hanımefendinin ifadesiyle yalının değeri 115 milyon dolarmış ve kalabalık yaşamayı seven Arap şeyhleri ile burayı otele çevirmeyi düşünen Amerikalı yatırımcıların ilgisine mazhar olmuşlar. Yine de hanımefendi gönlünün Türk bir alıcı çıkmasından yana olduğunu ifade ediyor. Uluslararası yatırımcı bir şirketin temsilcisinden göz yaşartıcı bir hassasiyet!
Tophane Müşiri Zeki Paşa YalısıÜniversite çağlarımızın haytalık mekanlarından olan Rumelihisarı sahilinde şarap içip, şimdi Borusan holdingin eline geçen Perili Köşke ve sahildeki metruk Zeki Paşa "Apartmanı"na bakarak bu yapıların hikayelerini çok dinlemişliğim oldu. Özellikle boğaza hiç yakışmayan bir iriliğe sahip Zeki Paşa yalısının epeyce enteresan bir hikayesi vardır.Zeki Paşa 2. Abdülhamit döneminde yaşamış ve Müşir (Mareşal) rütbesine kadar çıkmış bir asker. Kendisi Tophane Müşiri olarak anılıyor. Bu yapıyı daha da ilginç kılan ise mimarı Aleksandr Vallaury olması. Vallaury'nin İstanbul'da inşa ettiği bina sayısı saymakla bitmez. Ancak en bilinenlerinin şimdi İstanbul Erkek Lisesi binası olan Düyun-u Umumiye binası ile Bankalar Caddesindeki Osmanlı Bankası binası olduğunu hatırlatalım. Vallaury'nin Boğazda inşa ettiği bir diğer yalı şimdilerde Suzan Sabancı'nın elinde bulunan Yeniköy'deki masalsı Afif Paşa Yalısıdır.
Aleksandr Vallaury'nin Yeniköy'de İnşa Afif Paşa YalısıAbdülhamit'in has adamlarından biri olan Zeki Paşa padişahına sadıktı. Zaten bu durumun en önemli göstergesi sultanın bütün vehimlerine rağmen onu 20 yıl boyunca askeri okulların başında tutması olmuştur. Sadakat, Sultan Hamit'in birincil ölçütü idi. Bunu bilen Zeki Paşa'da daha sonraki dönemlerde Sultan Hamit'i iktidardan düşürecek olan kadroların yetiştiği askeri okulların açılış merasimlerinde "Efendiler! Bize sizin ilminiz değil, yalnız uğur-i hümayunda sadakatiniz matlubdur" diyebilmiştir. Ancak öyle anlaşılıyor ki her ne kadar Sultana sadakati herşeyin önüne koysa da zaman zaman deli fişek İttihatçı öğrencilere müsamaha göstermiştir. Bunun en güzel örneğini İttihat Partisinin kurcularından İbrahim Temo'nun anılarında görüyoruz. Paşa bir teftişte yatağının başucunda Namık Kemal, Ali Süavi, Midhat Paşa gibi şahsiyetlerin resimleriyle yakaladığı İbrahim Temo'nun okuldan atılmasına mani olmuştur. Yine Temo'nun anılarından öğrendiğimize göre örgüt üyelerinden Ahmet Bahtiyar Efendi okulun revirinde yatarken Temo'dan silah isteyip Hamit'in adamı olarak gördükleri okul komutanı Zeki Paşayı vurmak istemiş. Ancak Temo bu intihar saldırısına müsaade etmemiş, "Ahmet'i okşayarak bu son nefesinde darağacında görmememi ve ne olsa Zeki Paşa'nın mektepliler hakkında gösterdiği ve yaptığı iyilikleri hatırlatarak bu feci kararından onu menettim" diyerek belki de Zeki Paşa'ya olan borcunu ödemiştir.
Tophane Müşiri Zeki PaşaAncak yine de Zeki Paşa Sultan Abdülhamit'in has adamıydı. O dönemin meşhur jurnal "müessesesinin" bir parçası idi. Herkesin herşeyi saraya jurnallediği bu devirde, paşa sadece rejim karşıtlarını değil, işi abartıp önlem olarak kendini dahi jurnallemiştir. Dönemin genç valilerinden Mehmet Tevfik beyin anılarından öğrendiğimize göre paşa sık sık gittiği yerleri, görüştüğü kişileri ya da görüşmeyi düşündüğü kişileri başkalarından evvel kendisi saraya bildirir, bazı durumlarda müsaade istermiş.
Tophane Topçu Kışlası-18901899 yılında padişaha yazdığı bir mektup o devrin devlet adamı profilini vermesi açısından enteresandır. "Allah için merhamet buyurulması ve hiç olmazsa yaz günleri evladı ubeydanemin tebdili havasına medar olmak üzere Rumelihisarında harabe halini almış olup enzarı ammeye karşı bir fena manzara teşkil eden sahilhanei ahkaranemin inşaası için hazine-i hassai şahanelerinden beher hafta yüzer liratediye buyurulmak üzere beş bin lira ihsan buyurulmasını istirham ederim" (Tahsin Paşa, Abdülhamit ve Yıldız Hatıraları, İmge Yayınları) Anlaşılıyor ki devletin mareşali sultandan para dileniyor! Diğer anlaşılan husus ise yalının 1899 tarihinde henüz inşaat halinde olması.Ancak paşanın kaderi Sultan'ın 2. Meşrutiyeti ilanı ile değişiyor. Sultan otuz küsur yıl süren iktidarı süresince en çok tepki çeken "mesai" arkadaşlarını feda ederek bir süre daha iktidarda kalmayı deniyor. İlk feda edilecekler arasında Zeki Paşa'da bulunuyor. Paşa tutuklanıyor ve Bizans'tan beri politik sürgünlere ev sahipliği yapmış Büyükada'da "ikamete memur" ediliyor. Hariciyeci Manuk Azaryan'a ait köşkü satın alan Paşa'nın bu sıralarda egzantirik bir kişiliğe sahip gazeteci Ali Kemal ile tanışır. İkisinin de ortak yönü İttihat Terakki düşmanlığıdır. Ali Kemal'in bu İttihat düşmanlığı zamanla Milli Mücadele düşmanlığına evrildi. 1. Dünya Savaşından sonra Zeki Paşa'nın kızı ile evlenen İstiklal Caddesinde şimdiki Odakule binasının yanında yer alan kayınpederinin köşküne yerleşen Ali Kemal, azılı bir Mustafa Kemal düşmanı oldu. Yazılarıyla açıkça işgal kuvvetlerini destekledi.Bedelini de savaşın sonunda İzmit'te linç edilerek ödedi.
Zeki Paşa'nın Damadı Ali KemalPaşa'ya gelince Büyükada'dan başlayan sürgün yılları, Rodos ve bir süre Viyana'da devam ettikten sonra, savaşın sona erip İttihatçıların tasfiyesi ile, İstanbul'da nihayetleniyor. Bu arada tüm diğer Osmanlı bürokratları gibi ikbal devrinde edindikleri malları satıp savarak geçiniyorlar. Bu mallar arasında Rumelihisarındaki yalı da var. Yalı önce Sabiha Sultan'a onlardan da Baştımar ailesine geçiyor. Sultandan para dilenerek inşa edilen bu yalı şimdilerde yeni sahibini bekliyor.
Yalının Eski Bir Fotoğrafı