'Zengin iftarı' diye bir şey var mı?

'Zengin iftarı' diye bir şey var mı?

Ekrem Dumanlı (Zaman, 23 Temmuz 2012)

Ramazan gelince kadim bir tartışma yeniden alevlendi: Zengin iftarları. Neredeyse herkesin diline pelesenk olmuş söyleme göre; zenginler bir araya gelerek iftar yapıyor ya da birileri sadece zenginleri davet ederek iftar veriyor. Dolayısıyla bu çok makbul bir durum değil. Buradaki sınıf farkına yapılan vurgu o kadar koyu bir ton ifade ediyor ki o davetlere katılan insanlar neredeyse kendini suçlu hissediyor. Adam işini gücünü bırakıp iftar gibi bir ibadetin meyvesini paylaşacak; yemediği dayak kalmıyor. Yüzsuyu döküp hali vakti yerinde olanları iftara davet edenlerin yaşadığı mahcubiyet de işin başka bir boyutu. Sanki sanırsınız büyük bir günah işlenmiş. Sonuçta iftar veriliyor...

İyi niyetli bazı kişilerin 'fakirleri unutmayalım' uyarısı yerden göğe kadar haklı. Gerçi fakirler için kurulan iftar sofralarını da bazen aynı çevreler eleştiriyor; ama olsun, her uyarı, belli bir oranda makul bir gerekçeye dayanabilir. Önemli olan ifrat ve tefritin pençelerine düşmeden toplumun her kesimi ile iftarları paylaşmak, sahurları paylaşmak, teravihleri paylaşmak; daha doğrusu Ramazan'ı paylaşmak...

"Zengin iftarları" faslına dönecek olursam hemen itiraf etmem gerekiyor ki; aslında herkes birbirinin ezberinden konuşuyor bir miktar. Mesele hiç de takdim edildiği gibi değil.

Önce şu tespiti yapmakta fayda var: Zengin adamların bir araya gelerek iftar yapmaya ihtiyaçları bulunmuyor. Ramazan'da da Ramazan dışında da zaten bu kişilerin kendi hayat akışlarını bozacak bir özel sofraya ihtiyaçları yok. Evlerinde ya da gittikleri lokantada iftarda yediklerinden daha mükellef sofralara oturuyor bu insanlar. Hatta iftar sofralarında kendilerine sunulan yemek, evlerindekine göre fazlaca mütevazı.

Zenginlerin ya da sosyal statüleri belli bir seviyede olan insanların iftar sofrasında bir araya gelmesinin asıl sebebi ve hikmeti yemek içmek değil. Bunu doğru kavramak lazım yoksa bütün şaşaalı analizler güm diye başınıza yıkılır. Daha âlâsını kendi evinde rahatlıkla bulan insanların aile ortamının sıcaklığını da bir kenara bırakarak iftarda bir araya gelmelerinin başka bir manası olmalı. Asıl kafa yorulması gereken budur.

Zengin, etkin, yetkin insanların iftar sofralarında bir araya gelmesi ruhani bir atmosferin paylaşılması ve sosyal bir kaynaşmanın yansımasıdır. Onca ayrı-gayrılığa rağmen birlik beraberlik mesajı vermek içindir. Ticari rekabet nedeniyle bir şekilde karşı karşıya gelen insanların bir sofraya oturması, huşû içinde Kur'an ve ezan dinlemesi; hatta bazen kısa dinî nasihatlere kulak kesilmesi kime ne zarar verebilir? Önemli olan, o iftarlarda oluşturulacak manevi atmosferdir. O atmosfer ki insanın sosyal statüsünü (en azından o esnada) elinden alır ve insanı Allah'a kul eder. İftara katılan her fert bilir ki o mecliste hiçbir statünün önemi kalmaz, herkes Yüce Mevla'ya kuldur ve 'Allah katında üstünlük ancak ve ancak takva iledir'. Akide böyle olunca kulları sınıflara ayırmak ve onların bir kısmını imtiyazlı, diğer kısmını hakir görmek kimin haddine! Ancak himmet ve hizmet teşviki için bir iftar veriliyorsa, oraya sırf görüntü olsun diye 'fakir insanları' davet etmek o kimseleri rencide etmek anlamına gelebilir. Birtakım insanlar Allah'ın verdiği imkanlar dairesinde hayırda yarışırken diğer kimselerin imkansızlık içinde o manzaraya şahit tutulması hem insanî değildir, hem de İslamî.

İnsanların iftar gibi bir ibadette bir araya gelmesi olsa olsa dostluğu pekiştirir, birlik ve beraberlik duygusunu takviye eder. Hele bir de hayırseverlik duygusu bu tip toplantılarda teşvik ediliyorsa; tam isabet bir hizmet yapılıyor demektir. Hazreti Muhammed (sas) de böyle yapmıştı. Allah O'nun hem kavmin önde gelenlerini bir sofra başına çağırmasını istemiş; hem de o önemli zaman diliminde bir âmânın ihmal edilmemesi gerektiğini bize öğretmişti. Ölçü budur: Bir ibadet neşvesi içinde insanlar iftarda bir araya gelir; bu toplanmalar sırasında hiçbir kişi ya da kesim ihmal edilmez. Bunun ötesinde söylenen kimi keskin sözler ya iftarın insanları bir araya getirmesinden duyulan rahatsızlığın yansımasıdır; ya da mevzuun dindeki yerini bilmemekten kaynaklanmaktadır...