Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin katledilmesiyle ilgili davanın bugünkü duruşmasında tutuklu sanık Emre Günaydın, “5 saf genç kendi kendimizi gaza getirerek olayı gerçekleştirdik” dedi. Zirve Yayınevi'nde biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi olayına ilişkin davanın 43. duruşması Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Tutuklu sanıklar, eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger ve Binbaşı Haydar Yeşil, astsubay Abdullah Atılgan, uzman çavuşlar Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adil Akçay, İnönü Üniversitesi öğretim görevlisi Ruhi Abat, Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Varol Bülent Aral, Malatya Adliyesi'ne cezaevi araçlarıyla getirildi.
Müdahil avukatlar ve öldürülen Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske'nin eşi Susanne Geske de adliyeye koruma eşliğinde geldi.
İlk olarak savunmasını yapan sanık Cuma Özdemir, ''Ben 25 yaşındayım. Hayatımda bir kez oy kullandım. O oyumu da AK Parti'ye verdim. Oy verdiğim bir hükümeti devirmeye teşebbüsüm söz konusu olamaz. Benim okuma hayallerim vardı. Emre Günaydın'ın zorlaması ve tehditleriyle başımıza böyle bir olay geldi'' dedi.
Sanık Salih Gürler de, olay olduğunda ''19 yaşında saf bir genç'' olduğunu ifade ederek, “Bize oyun oynandı. Emre Günaydın'ı hemşehrim olduğu için tanıyorum. Beni de olay yerine korkutarak, aileme ve yakınlarıma zarar vereceğini söyleyerek, tehditle götürdü. Salonda bulunan sanıklardan tanıdığım yok'' diye konuştu.
Sanık Abuzer Yıldırım ise savunmasında, “Emre bana misyonerleri, kadınlarımıza, kızlarımıza tecavüz eden ve PKK ile ortak işler yapan kişiler olarak anlatmıştı. Oysa ki yine cezaevinde öğrendim; misyonerler kendi dinlerini yaymak için çalışan kişilermiş. Çok saf, hiçbir konuda bilgi sahibi olmayan birisiydim” dedi.
Yıldırım, ''Emre, ağabeyinin Sedat Peker'in yanında olduğunu, çevresinin çok geniş olduğunu söylüyordu. Birlikte hareket etmezsek başımıza çok işler geleceğini belirtiyordu” diye konuştu.
İçeceklerine ilaç katılmış olabileceğini söyleyen Yıldırım, şöyle konuştu: ''Emre Günaydın'ın babasına ait spor salonunda çay falan içtik. İçeceğimize ilaç falan katılmış olabilir. Olay günü robot gibiydik. Emre bize ne dese onu yapıyorduk. Örneğin; bize not yazmamızı söylediğinde not yazıyor, 'sen şurada dur' deyince orada duruyorduk.”
Duruşmada olayların baş faili olan Emre Günaydın savunmasını yaptı.
Günaydın, “İlaç içirdimse, nasıl oluyor da bunu iddia eden arkadaş 4. katın balkonundan 3. katın balkonuna inebiliyor. Ben düştüm, arkadaş düşmedi. Ben ayık kafayla düşüyorsam o ayık olmayan kafayla nasıl düşmüyor? Bütün suçu benim üzerime atıp, ceza indiriminden yararlanmak istiyorlar'' diye konuştu.
İkinci iddianame kapsamında soruşturmaya dahil edilen diğer sanıkları tanımadığını savunan Günaydın, ''Ben Allah'tan korkan bir adamım. Bu adamları ilk kez görüyorum. Biliyorum ki, ben burada 'bunlar beni azmettirdi' diyecek olsam çok ciddi ceza indiriminden yararlanacağım. Ama Allah katında günah işlemek istemem” dedi.
Katliamı gaza geldikleri için işlediklerini öne süren Günaydın, “5 arkadaş, 5 tane saf genç bir araya geldik. Kendi kendimizi gaza getirdik, gittik ve olayı gerçekleştirdik. Daha önceki ifademde Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki'ye de iftirada bulundum. Helallik istedim, çok pişmanım'' diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa'nın '19 yaşında bir gençtim' diyorsun. Senin matematik, fizik çalışman gerekirken nasıl oldu da misyonerlerle ilgili bu kadar kafa yordun?'' sorusuna Günaydın, ''Efendim gazeteler yazıyordu, internette okumuştum. Ben de bundan ötürü merak ettim'' yanıtını verdi.
Günaydın, ''Ben milliyetçi biriyim. Şu anki hükümete bir antipatim yok. MHP ve AK Parti'ye bir kastım olamaz. CHP de ne yaparsa yapsın'' dedi.
Çapraz sorgusuna geçileceği sırada aşırı gergin olduğu gözlenen Günaydın, Mahkeme Başkanı Kısa'dan dinlenmek için ara talep etti. Duruşmaya 10 dakika ara verildi.