'Irak Şam İslam Devleti' milisleri, Suriye'nin doğrudan Türkiye sınırında yer alan yoğun çatışmaların yaşandığı Kobani şehrindeler. Sınırın Türkiye tarafından örgütün siyah bayrakları görülebiliyor. Kobani'de, Türk ordusunun gözünün önünde, Kürt sivillere karşı gerçekleşebilecek bir katliam tehlikesi var. Ancak Türkiye şimdiye kadar duruma müdahale etmedi. Oysa ki askeri bir müdahaleyi mümkün kılan tezkere meclisten geçti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan istediği anda orduya Suriye'deki IŞİD militanlarına müdahale emri verebilir. Ancak Erdoğan tereddüt ediyor.
NATO üyesi Türkiye, birlik içinde ABD'den sonra en büyük kara birliklerine sahip olan ülke. Bu birlikler, ABD'nin hava saldırılarını tamamlayıcı olarak kullanılabilir. Nitekim uzmanlar, kara birlikleri olmaksızın IŞİD'e karşı savaşın bir sonuç vermeyeceği konusunda hemfikirler. Bu yüzden Türkiye, radikal IŞİD milislerinin cinayetlerini sona erdirmek için askeri açıdan oldukça belirleyici bir konuma gelebilir.
Şimdiye kadar NATO müdahalesi gerekmedi
Şu anki durum ise henüz NATO'nun müdahalesini gerektirmiyor. IŞİD'in şimdiye kadar Türkiye'ye bir saldırısı olmadı. Türkiye'nin sınırları dışındaki tek toprağı olan ve Türkiye için tarihi bir önem taşıyan Süleyman Şah Türbesi'ne de bölge IŞİD'in kontrolünde olmasına rağmen şu ana kadar zarar verilmedi. Diğer yandan NATO müttefiklerinin türbeye bir saldırıyı İttifak'ı ilgilendiren bir mesele olarak görüp görmeyecekleri ise belirsiz. Ancak Türkiye'ye bir saldırı olması halinde, Türkiye elbette İttifak'ın müdahalesini talep edebilir. Yeni NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg İttifak'ın, ‘Türkiye'nin bütünlüğünü ve sınırlarını' koruyacağının altını çizdi.
IŞİD'e duyulan sessiz bir sempati mi?
Ne var ki şu an üzerinde durulan konu bu değil. Batılı NATO müttefiklerini düşündüren Erdoğan'ın şüphe uyandırıcı yönelimleri. ABD Başkan Yardımcısı Joseph Biden, Türkiye'yi Esad'dan kurtulmak için cihatçıları desteklemekle itham etmiş, ardından bu söylemleri için özür dilemiş, Türkiye de meselenin kapandığını açıklamıştı. Ancak Biden aslında bu söylemleriyle zaten Batı'da yaygın olan bir görüşü dile getirmiş oldu: Türkiye'nin bir süre önce IŞİD'e karşı en azından belirli bir dereceye kadar sempati beslediği ya da hâlâ beslemekte olduğu fikri. Bu şüphe, Türkiye'nin IŞİD'in elindeki Türk rehineler karşılığında aralarında Avrupalıların da olduğu birçok IŞİD militanını serbest bıraktığı yönündeki ipuçlarıyla daha da güçlendi. Bütün bu gelişmeler, Batı'nın Türk hükümetine karşı zaten gergin olan tutumunu sertleştirdi.
Ankara'nın beklentileri çok fazla
Erdoğan'ın stratejisi ne? Cumhurbaşkanı, bu anlamda gerçekten tam anlamıyla bir çıkmazın içinde. Eğer IŞİD'e karşı ABD'nin yanında yer alırsa, cihatçılar tarafından kendi ülkesine yapılabilecek saldırıları da göze almak zorunda. Diğer yandan Erdoğan, ne Esad'ın ne de Kürtlerin fazla güçlenmesine izin vermek istiyor. Kürt militanların yıllar boyu Türkiye'nin baş düşmanı olduğu da göz önünde bulundurulmalı. Erdoğan'ın savunduğu, Türk rehineler IŞİD'in elinde olduğu sürece elinin kolunun bağlı olduğu ve şimdilik fazla bir şey yapılamayacağı argümanı artık geçersiz. Ancak Türkiye IŞİD'le mücadeleye katılmak için yine de belirli koşullar öne sürüyor. İlk koşul, Başbakan Davutoğlu'nun ifade ettiği şekliyle, Esad ile yani “şeytanla” mücadelenin öncelikli hedef olarak kalması yönünde. Ayrıca, ABD'nin önderliğindeki koalisyon, Kürt sivillerin korunması için Suriye sınırları içinde bir tampon bölge oluşturacak. Böylece siviller artık Türkiye'ye sığınmak zorunda kalmayacaklar. Ve son olarak koalisyon, Türkiye'nin askeri güvenliğini sağlayacak. Bir başka deyişle Türkiye müttefiklerinden, IŞİD'e karşı elde edilebilecek zaferden sonraki dönemi de içine alan bir güvenlik stratejisi bekliyor.
Türkiye'nin tereddüdü ve hesapları için bir dereceye kadar haklı sebepleri olmuş olabilir. Ancak bu stratejik hesapların zamanı artık geçti. Türk ordusu gözlerinin önünde sivil halkın katledilmesine seyirci kalamaz. Eğer Türkiye böyle bir şeye izin verirse, bütün dünya kamuoyu onu bu katliamdan sorumlu tutacaktır.