Hürriyet yazarı Uğur Gürses, katılımın zorunlu olacağı Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) ile ilgili olarak "Yasa gücüyle zorunlu tasarrufa yöneltilen fonların yine kamu şirketine yönlendirerek, bütçe dışı fon kullanımına kapısının açılması. Özel finans kanallarından kaynak bulamayan kimi kamu projelerine para akıtmak olacak belli ki. Özel kesimin tasarruflarını metazori kamunun yatırım harcamalarına kanalize etmek. Özel tasarrufu teşvik etmek için taahhüt edilen kamu katkısını da, teşvik alanların çocuklarına ödetmek. Kurulacak bu rekabetsiz-kamu baskın tasarımdaki sistemle, mevcut emeklilik sigortası şirketleri ve onların fonlarını yöneten portföy yönetim şirketlerinin bir kısmının kapısına kilit asılacağı da çok açık. Çünkü kamusal portföy yönetim şirketi dışındaki şirketler dezavantajlı konuma gelecek, rekabetçilik kalmayacak. Bu çalışmanın Hazine’de yapıldığı, ancak Sermaye Piyasası Kurulu’nun böyle bir tasarıma karşı çıktığı bilgisini de edindim" dedi.
"Tüm bunlar, 'İstanbul Finans Merkezi' iddiasının gölgesinde oluyor. Korkutucu tarafı; bu ‘Ankara tasarımları’ yüzünden mevcut gönüllü BES tasarruflarının erimesi olasılığı" diyen Gürses "Zira bu çaba; kamuoyunda geçmişteki Konut Edindirme Yardımı ve ‘Zorunlu Tasarruf’ deneyimini hatırlatacak" ifadesini kullandı.
KEY nedir?
"Konut edindirme yardımı. 1987 yılında Turgut Özal döneminde, çalışanları konut edindirmek vaadiyle oluşturulan bir fon. Sistem kâğıt üzerinde çalışanlardan yapılacak kesintilerin bir hesapta toplanmasını, birikimlerin nemalandırılmasını ve konut edinmesi sırasında çalışana ciddi bir katkı yapılmasını amaçlıyordu. Ancak ANAP'ın pek çok fon uygulamasında olduğu gibi KEY uygulaması da fiyaskoyla ve yağmayla sonuçlandı"
Hürriyet yazarı Uğur Gürses'in "Zorunlu BES, KEY mi oluyor?" başlığıyla yayımlanan (24 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Zorunlu BES'te, toplanacak tüm otomatik katılım kesintilerinin 'merkezi fonlara' toplanması planlanıyor. Yani, kabaca 8-10 milyar liralık bir fon tek bir kamu emeklilik şirketine gidecek. Korkutucu tarafı; bu yüzden mevcut gönüllü BES tasarruflarının erimesi olasılığı. Zira bu çaba; kamuoyunda geçmişteki Konut Edindirme Yardımı ve 'Zorunlu Tasarruf' deneyimini hatırlatacak.
Nisan ayında bireysel emeklilik sisteminde (BES) otomatik katılım penceresinin tasarımı yapılırken, otomatik katılımın başlatılması ile birlikte oluşacak yeni fonların zorunlu biçimde ‘merkezi fonlara’ yatırılmasına dayanan bir mimari tasarlandığını yazmıştım. Sonunda BES’te otomatik katılım yasalaştı. Ancak yasada bu belirtilmedi. Şimdi Ankara’da, bu konudaki çeşitli düzenlemelerin yönetmelikle yapılması planlanıyor.
Hazine Müsteşarlığı’nda yapılan yönetmelik çalışmalarının sona yaklaştığını ve ‘merkezi fon’ mimarisine yeni bir unsur eklendiğini öğrendim. Ankara’daki kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre, hızla hazırlığı süren yönetmelikle; yılbaşından itibaren toplanacak tüm otomatik katılım kesintilerinin ‘merkezi fonlara’ toplanması, bu fonların da tek bir kamu emeklilik şirketi tarafından kurulması planlanıyor. Yani, toplanacak paralar bu kamu şirketine akacak.
Yüzde 80’lik bir katılım olursa çalışanlardan kesilecek kabaca yıllık 8-10 milyarlık bir fon, kamu emeklilik şirketine gidecek; kamu emeklilik şirketinin kuracağı ‘merkezi fonlara’ yatırılacak. Bu fonlar da, yine kamu portföy yönetim şirketi tarafından yönetilecek. Bu konuda ‘ihale ile özel şirketlere de yönettirilmesi’ seçeneğinin de olabileceği anlatılıyor. Kesintiler kamu şirketine yönlendirilirse; bugün 6 milyon kişinin gönüllü katılımıyla 60 milyar TL’ye ulaşan fonları kuran 19 bireysel emeklilik şirketi, birer sigorta acentesi pozisyonuna düşecek. Zaman içinde de güdükleşecek, bir bölümü de kapanacak. Bu şirketlerin kurduğu yaklaşık 250 adet fonu yöneten portföy yönetim şirketleri de küçülecek, ama önemli bir kısmı kapanacak. Yapılan hazırlıklara göre; tüm kesinti paraları kamu (bankası) tarafından kurulacak emeklilik şirketine aktarılarak, bu şirketin kuracağı 7-8 ‘merkezi fona’ yatırılacak. Bunlar da, 4-5 adet çeşitli likidite ve risk dağılımına sahip fonlar ile birkaç ‘İslami fon’ olarak öngörülmüş.
Bu fonların yönetiminin de yine kamu bankaları sermayeli portföy yönetim şirketi olacağı anlaşılıyor. Otomatik BES katılımcılardan kesilen tasarrufların yatırılacağı fonların içeriklerinin ve nasıl seçileceğinin yine yönetmelikle belirlenmesi yönünde çalışıldığı anlatılıyor. Bu tasarımın en tuhaf tarafı; otomatik yöntemle kaynağından kesilecek özel tasarrufların, devletin belirlediği yollarla ve devlet kurumlarına gönderilecek olması, kesintilerin yatırılacağı fonların ne olacağının da yine devlet (Hazine) tarafından yönetmelikle belirlenebilecek olması. Bu yolla, kamu emeklilik şirketi “mega altyapı proje fonu” kurabilir, tasarrufların buraya akması; örneğin, başta risk tercihi yapmayan katılımcının parasının otomatik olarak bu fona yatırılması yönetmeliğe bağlanabilir.
Topluma ve Türkiye’ye yatırım yapanlara anlatılan, “tasarrufların artırılması” gibi bir hikaye iken, Ankara’da ‘pişirilen’ hikaye şu; yasa gücüyle zorunlu tasarrufa yöneltilen fonların yine kamu şirketine yönlendirerek, bütçe dışı fon kullanımına kapısının açılması. Özel finans kanallarından kaynak bulamayan kimi kamu projelerine para akıtmak olacak belli ki. Özel kesimin tasarruflarını metazori kamunun yatırım harcamalarına kanalize etmek. Özel tasarrufu teşvik etmek için taahhüt edilen kamu katkısını da, teşvik alanların çocuklarına ödetmek. Kurulacak bu rekabetsiz-kamu baskın tasarımdaki sistemle, mevcut emeklilik sigortası şirketleri ve onların fonlarını yöneten portföy yönetim şirketlerinin bir kısmının kapısına kilit asılacağı da çok açık. Çünkü kamusal portföy yönetim şirketi dışındaki şirketler dezavantajlı konuma gelecek, rekabetçilik kalmayacak. Bu çalışmanın Hazine’de yapıldığı, ancak Sermaye Piyasası Kurulu’nun böyle bir tasarıma karşı çıktığı bilgisini de edindim. Tüm bunlar, “İstanbul Finans Merkezi” iddiasının gölgesinde oluyor. Korkutucu tarafı; bu ‘Ankara tasarımları’ yüzünden mevcut gönüllü BES tasarruflarının erimesi olasılığı. Zira bu çaba; kamuoyunda geçmişteki Konut Edindirme Yardımı ve ‘Zorunlu Tasarruf’ deneyimini hatırlatacak.
İkinci tuhaflık, yıllık asgari ücretin yüzde 25’i ile sınırlı kamu katılma payının nakdi yöntemle değil, kaydi yöntemle izlenecek olması yönünde çalışma yapılmış olması. Yani, devletin katkısının bireyin katılımı ile aynı zamanda nakit olarak yatırılması ve nemalandırılması değil, emekliliğin hak edilmesiyle ödeneceği zaman devlet tarafından nakit olarak yatırılması planlanmış. Yani her yıl bütçeden pay ayrılmayacak, en erken 10 yıl sonra kamu katılım payı ödenebileceğinden o zaman bütçeden ödenmesi planlanmış. Bir bakıma, son 5-6 yılda hızla artan Yap-İşlet-Devret türü kamu özel işbirliği projelerinde olduğu gibi bütçe dışı yükümlülük oluşturma alışkanlığının, bireysel emeklilikte otomatik katılım mekanizması da eklenecek görünüyor. Bunun anlamı; bugün sağlanan yatırım ya da faydaların bedelinin gelecek kuşaklara yüklemek, ödetmek demek. Bugünün 45 yaş altı kuşağını tasarruf sistemine sokarken onlara sağlanan kamusal maddi faydanın bedelini, bu kuşağın çocuk ve torunlarına ödetmek demek.