Ameliyata giren hekimler, 2010'da yürürlüğe giren "Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası” uygulamasını sigorta şirketlerinin tutumu nedeniyle yenileyemiyor. Sigortasını yenileyemeyen hekimler riskli gördükleri ameliyatlara girmemeye başladığı belirtildi. Bu durumu Sağlık Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketlerini bildirdiğini aktaran Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Sezai Berber, sorunların gidirilmesi için denetimlerin sıklaştırılmasını istedi. Berber, "Meslektaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları bu uygulama, sigorta şirketlerinin alınan risk/elde edilecek kazanç hesapları ile ilgili olduğu değerlendirmemiz ile birlikte, sigorta şirketlerinin zorunlu sigortayı yapmaktan kaçınmaları kabul edilemez. Bu 1219 sayılı Yasa hem de sigortacılık Kanunu’na aykırı" dedi.
Birgün'den Burcu Cansu'nun haberine göre, Hekimlerin bu günlerde en önemli gündemlerinden birisi, “Tıbbi kötü uygulamaya karşı zorunlu sigorta”larını yenileyememek... Sigorta şirketlerini arayan hekimler, “sistem kapalı” ya da “hayat sigortası da yaptırırsanız olur” yanıtı ile karşılaştığından sigorta poliçelerini yenileyemiyor. Sigortalarını yaptıramayan hekimlerde çözümü, riskli ameliyatlara girmemekte buldu.
Çok sayıda hekimin şikâyeti doğrultusunda harekete geçen Türk Tabipleri Birliği (TTB), durumu Sağlık Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı’ ve Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği’ne bildirdi. TTB Genel Sekreteri Sezai Berber, sorunların giderilmesi ve kalıcı çözümlerin sağlanması için gerekli girişimlerin ve denetimlerin yapılması istedi.
Tam adı “Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası” olan sigorta 2010 yılında zorunlu hale getirildi. Bu sigorta ile; hekimlerin mesleki faaliyeti nedeniyle oluşan zarara bağlı olarak kendisine yapılan tazminat taleplerine, bu taleple bağlantılı yargılama giderleri ile hükmolunacak faize ve sigortalı aleyhine ileri sürülen tazminat talebine ilişkin makul giderlere karşı poliçede belirlenen limitler dahilinde teminat sağlaması düzenlendi. Kamuda çalışan hekimlerin, primlerini sigorta acentesine ödedikten sonra, ödedikleri prim tutarının yarısını döner sermayesi bulunan kurumlarda döner sermayeden, döner sermayesi bulunmayan kurumlarda kurum bütçesinden geri alması sağlandı.
Özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin, sigorta sözleşmesinin primleri, kurum tarafından sigorta acentesine ödenmesi ve ödenen primin yarısının sigortalıya yansıtılması sağlandı. Mesleklerini serbest yapan hekimler, sözleşmeli aile hekimleri ise sigorta primlerinin tamamı kendileri tarafından ödenmesine olanak verildi. Hekimler mesleki uygulamaları üzerinden sigorta şirketleri tarafından oluşturulan "risk grupları"na göre primlerini yatırması sağlandı.
Uygulama ilk başladığında sigorta şirketleri tarafından; “hükmolunacak faize karşı güvence altına alınacağınız sigorta yanınızda”, “olur da istenmeyen bir durumla karşılaşırsanız, işte o zaman yanınızdayız” diyen sigorta şirketleri, “risk grubunda” bulunan hekimleri sigortalamak istemiyor.
TTB Genel Sekreteri Sezai Berber, sigorta şirketlerinin tutumunun yasal olmadığının altını çizerek şunları kaydetti: “Birliğimize çok sık şikayet geldi. Hekimler, sigorta poliçelerini yenilemek amacıyla sigorta şirketleri ile iletişime geçtiklerinde, kendilerine zorluk çıkarıldığını ‘sistemin kapalı’ yanıtı aldıklarını bildirdi. Hekimlere bazı gerekçeler ileri sürülmüş ve özellikle üçüncü-dördüncü risk grubunda olan hekimlerin sigortalanmak istenmediği ifade edildi. Risk grubundaki hekimlere, başka sigortaları da yaptırmaları halinde mesleki sorumluluk sigortasını yapabilecekleri belirtilmiş. Şirketler hekimlere zorunlu mesleki sigortalarını yapmak için hayat sigortanızı da yaptırırsanız olur gibi şartlar koşmuş... Meslektaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları bu uygulama, sigorta şirketlerinin alınan risk/elde edilecek kazanç hesapları ile ilgili olduğu değerlendirmemiz ile birlikte, sigorta şirketlerinin zorunlu sigortayı yapmaktan kaçınmaları kabul edilemez. Bu 1219 sayılı Yasa hem de sigortacılık Kanunu’na aykırı.”
Berber, sigorta poliçelerini yenileyemeyen özellikle risk grubunda bulunan hekimlerin ameliyata girmek istemediğinin altını çizdi. Şikayetler üzerine harekete geçtiklerini belirten Berber, Sağlık Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği’ne yazılar yazdıklarını, yazılarda sorunların giderilmesi ve kalıcı çözümlerin sağlanması için gerekli girişimlerin ve denetimlerin yapılmasını istediklerini söyledi.
***
İstanbul Bilim Üniversitesi’nden Neşe Çapraz, Birkan Tapan ve Cenk Dikmen’in çalışmalarına göre, “Tıbbi kötü uygulamaya karşı zorunlu sigorta” uygulamasının dünyada uygulanışı şu şekilde: “Avrupa Birliği ülkelerinde tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mesleki sigorta uygulamaları ülkeye göre farklılık göstermektedir. Avrupa ülkeleri, ABD ve diğer ülkelerde uygulanan tıbbi malpraktis sigortası uygulamaları temelde kusura dayalı tazmin ve kusura dayanmayan tazmin ve karma sistemler olarak gruplanabilir. ABD’de hekimlerin mesleki sigorta prim ödemeleri ile finanse edilen sistemler uygulanıyor. İsveç ve İngiltere’de sağlık kurumlarının katkıları ve kurumsal fonlarla finanse edilen sistemler uygulanıyor. Japonya ve Fransa’da sağlık hizmet sunucularının (sağlık kuruluşları, bağımsız çalışan sağlık çalışanları) ödemeleri ile finanse edilen sistemler uygulanıyor. Yeni Zelanda da ise, genel vergiler vs kamusal kaynaklardan finanse edilen sistemler uygulanıyor.”
***
Dünyada oldukça yaygın olan ülkemizde 2010 yılında zorunlu hale getirilen sorumluluk sigortasının Türkiye’de uygulanamayacağına ilişkin sağlık meslek örgütlerinden eleştiriler gelmişti. Sigorta Hukuku alanında uzman Dr. Avukat Tennur Koyuncuoğlu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi’ne 2011 yılında yazdığı yazıda bu sistemin neden yürümeyeceğini şu şekilde anlatıyor: “...Dünyada hastanın sağlık zararları nedeniyle tazminat ödemelerini, sağlık hakkı sunucuları konumunda olan, hükümet, kamu ve sağlık işletme girişimleri ilk elden yapmaktadır. Tazminat ödemelerinde ilke kusursuz sorumluluktur. Ülkemizde sağlık alt yapısının eksikliği apaçıkken, bir sağlık çalışanı olan doktorun kusurlu davranışlarının öne çekildiği bir sigorta uygulaması yanlıştır. ‘Tıbbi kötü uygulamaya karşı zorunlu sigorta’ uygulamasında, sağlık sektöründe ortaya çıkan zararların karmaşık niteliği göz ardı edilmiştir. Bu sigortanın hasta haklarının güvencesi olarak sunulması yanıltıcıdır. Doktor yardımcı sağlatıcı konumdan, sağlık hakkının tek yöneticisi imiş gibi, doktor hatası öne çekilmiştir. Oysa dünyada hasta ile işbirliği yapan katılımcı doktor tipine geçmek önemsenmektedir.”