22. Türkiye-Almanya Film Festivali’nin onur konuğu olarak Almanya’da konuşan sanatçı Zülfü Livaneli, “Devrimciliğimize devam ediyoruz. Sonunda biz kazanacağız. Ne Trumplar kalacak ne öbürleri…” dedi.
Sanatçı-yazar Zülfü Livaneli, Almanya’nın Nürnberg kentinde düzenlenen 22. Türkiye-Almanya Film Festivali’nin onur konuğu oldu. Festivalin açılış galası sonra söyleşiye katılan Livaneli, Türkiye’deki siyasi ortam ve AKP’li bakanların Almanya’da yapacağı referandum etkinliklerinin yasaklanması üzerine başlayan krize dair değerlendirmelerde bulundu.
"Korkunç şeyler yaşanıyor görüyoruz"
Alman Yeşiller Partisi Başkanı Claudia Roth’un da eşlik ettiği Livaneli, iki ülke arasında süren krize ilişkin şunları söyledi:
"Aslında korkunç şeyler yaşanıyor görüyoruz. Bunun şöyle bir ayrıntısı var. Claudia benim çok yakınım, çok yakın dostumuz. Türkiye’yi çok seven bir insan olduğunu, Türkiye’de insan haklarının yerleşmesi için samimi olarak yürekten çok uğraştığının tanığıyız, biliyoruz. Belki bizim ülkemizdeki birçok kişiden daha çok seviyordur bizi, onu da biliyorum. Şimdi aslında işimiz gerginlik olan yerlerde bu gerginlikleri çözmek, artırmak değil. Türkiye ile Almanya arasındaki bugünkü kriz de mutlaka çözülecektir. Bunu biliyorum daha önce de boykotlar oldu, çeşitli böyle basının kışkırtmaları oldu Almanya’ya karşı.. İki ülkede de çeşitli olaylar oldu ama bu da mutlaka geçecektir çünkü biz bunu biliyoruz ki burada Claudia Roth gibi dostlarımız var bizim bu ülkede ve biz bu dostlarımıza çok değer veriyoruz."
BirGün'de yer alan habere göre, Livaneli'nin verdiği söyleşide öne çıkan bölümler şöyle:
“Benim ilk sevdam edebiyattı. Çocukluğumda edebiyatla o kadar haşır neşir oldum ki… Geçenlerde Orhan Pamuk ile konuşuyorduk bunu.. Aşağı yukarı aynı kitapları okuma serüveninden geçmişiz.. Şöyle de ilginç bir anı var: Ortaokul yıllarında ders çalışmak lazım malum. Biliyorsunuz benim de hiç sevmediğim şey ders çalışmak ama kitap okumak da en çok sevdiğim şey. Gece çok geç saatlere kadar kitap okuduğum için annemle babam gelip ışığı kapatıyorlardı, bu kitapta o da anlatılıyor. Buzlucam gibi bir kapı var oradan ışığı kapatıyorlar. Sonunda ben de bir çare buldum. Tel somyalarda yatardık onun altına battaniye serdim. Oraya bir de ışık koydum kenarlarını da kapattım. Dışardan baktığınız zaman karanlık. Gelip ‘aaa çocuk uyuyor’ diyorlardı. Ben hal bu ki sabaha kadar kitap okuyordum. Orası benim ilk kitap tapınağımdır ve dünyanın en ilginç kütüphanelerinden birisiydi orası…”
"Hep yazar olmakla ilgiliydim"
“Profesyonel müzisyen olmak gibi hiç niyetim yoktu hep yazar olmakla ilgiliydi benim bütün hazırlığım. Fakat hayat o şekilde getirdi o şekilde savurdu ki… Ben kitaplarımdan önce müzisyen olarak tanındım. Fakat müziğim de hep edebiyatla bir arada bulundu salt müzisyen olarak gitmedim”
"12 Eylül darbesi olduğu gibi bizim üzerimize geldi"
“O zamanlar öğlen birde radyodan haber verilirdi. Öğlen bir haberlerinde ordunun muhtıra verdiğini duyduk ve bizim dışımızda olan şeylerdi tabi bunlar ama biz Ankara’da aktif bir çevreyiz, solcu bir çevreyiz. Tiyatroyla edebiyatla sinemayla uğraşıyoruz. Ondan sonra o darbe olduğu gibi bizim üzerimize geldi.. Meğer bizmişiz bu sefer hedef. Ondan sonra askeri hapisaneler arkadaşlarımızın öldürülmesi. Arkadaşlarımızın asılması. Çok absürt suçlamalarla hapislere doldurulmamız, saçmasapan suçlamalar… Bugün onları gülerek hatırlıyoruz ama…o dönemde çok acıydı tabi..”
“Aslında korkunç şeyler yaşanıyor görüyoruz. Bunun şöyle bir ayrıntısı var. Claudia benim çok yakınım, çok yakın dostumuz. Türkiye’yi çok seven bir insan olduğunu, Türkiye’de insan haklarının yerleşmesi için samimi olarak yürekten çok uğraştığının tanığıyız, biliyoruz. Belki bizim ülkemizdeki birçok kişiden daha çok seviyordur bizi, onu da biliyorum. Şimdi aslında işimiz gerginlik olan yerlerde bu gerginlikleri çözmek, artırmak değil.. Türkiye ile Almanya arasındaki bugünkü kriz de mutlaka çözülecektir. Bunu biliyorum daha önce de boykotlar oldu, çeşitli böyle basının kışkırtmaları oldu Almanya’ya karşı.. İki ülkede de çeşitli olaylar oldu ama bu da mutlaka geçecektir çünkü biz bunu biliyoruz ki burada Claudia Roth gibi dostlarımız var bizim bu ülkede ve biz bu dostlarımıza çok değer veriyoruz.”
Söyleşinin ortasında sahneye gelen Claudia Roth, Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasını istediklerini ifade ederek, basın özgürlüğünün önemine dikkat çekti. Roth, “Zülfü Livaneli gibi demokrat bir kişinin aramızda bulunmasından dolayı memnunuz” diyerek Livaneli ile dostluklarını vurguladı. Roth iki ülke arasındaki diyaloğun gelişmesini vurgulayarak, “Anayasamızda, insan onuru dokunulmazdır nerede gruplaşmalar olursa buna karşı çıkmalıyız” dedi.
Livaneli iki buçuk saat süren söyleşisini “Biz hâlâ Recai’nin gençliğindeki gibi devrimciliğimize devam ediyoruz. Sonunda biz kazanacağız. Ne Trumplar kalacak ne öbürleri…” diyerek tamamladı.