Paylaş
Çanakkale'de, polis tarafından ele geçirilen yaklaşık 2 bin yıllık ‘gladyatör rölyefi’, teslim edildiği Troya Müzesi yetkililerince incelendi. Sırrı çözülen rölyefteki savaşçının, bir kol ve omuz korumasından oluşan hafif zırhlı kıyafete sahip, kafasında miğferi olmayan, bir ağ ve mızrak ile uzak dövüşü tercih eden 'Retiarius' sınıfı gladyatörü olduğu belirlendi. Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük, gladyatör rölyefinin, üç gün süren dövüşlerin düzenlendiğini bildikleri Troya'ya ait olduğunu düşündüklerini belirtti.
Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri, Troya Ören Yeri'nin yakınındaki Kumkale köyünde N.G.'ye ait evde pazartesi günü yaptıkları aramada, M.S. 1'inci yüzyıl Roma dönemine ait olduğu değerlendirilen, gladyatör okulu ya da gösteri alanını çevreleyen ‘gladyatör rölyefi’ ve aynı döneme ait ‘sütun tamburu’ parçası ele geçirdi. Bozulmadan günümüze kadar ulaşan rölyef, Troya'da yapılan gladyatör oyunlarına ilişkin kanıt olarak değerlendirildi.
Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük, rölyefin, M.S. 1'ici yüzyıla, yani günümüzden yaklaşık 2 bin yıl öncesine ait olduğunu açıkladı. Gladyatör dövüşlerinin imparatorların kendi imajlarını çizebilmek ve güçlendirebilmek için son derece önemli olduğunu ifade eden Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük, "Bu dövüşler Roma ile sınırlı kalmış değil. Anadolu topraklarında bu dövüşlerin Roma kadar ilgi görmese de yapıldığını biliyoruz. Gladyatör dövüşleri için amfi tiyatroların Kyzikos, Afrodisias gibi şehirlerde inşa edildiğini biliyoruz. Bizim içinde bulunduğumuz Troas bölgesindeki Troya, Assos, Alexandrai Troas ve Parion şehirlerinde gladyatör dövüşleri yapılıyor. Rölyefimizin üzerinde bir gladyatör tasviri var. Bacakları ve kafası kırık. Ancak biz bunun Retiarius sınıfına ait bir gladyatör olduğunu biliyoruz" dedi.
Gladyatörlerin çeşitli sınıflar içerisinde mücadele ettiğini belirten Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, "Retiarius sınıfı gladyatörler elinde ‘fuscina’ denilen üçlü ağızlı bir mızrak ya da bir ağ ile mücadele ediyor. Uzak dövüşü tercih eden bir gladyatör tipi. Rakiplerinin üzerine ağı attıktan sonra fuscina ile müdahalede bulunuyor. Bizim rölyefimizin üzerindeki gladyatörde bir ağ ya da mızrak yok. Retiarius denilen gladyatörlerde ‘manica’ denilen ve kalbini koruyan sol koluna kadar uzanan bir zırh vardır. Çünkü hareket kolu sol koludur. Sol kolu rakibine en yakın yerdir. Kalbini ve vücudunun sol kısmını korumak için giyer. Gladyatörler arasında manicayı sol koluna takan tek gladyatör bu. Diğer gladyatörler sağ koluna takar. Balteus denilen bir kemer vardır. Ağı kullandığı zaman, sağ elinde tuttuğu ağın bir ucunu kemerine bağlar. Aynı zamanda ‘subligaculum’ olarak da adlandırılan iç çamaşırı diyebileceğimiz belinde bir kıyafeti vardır. Bu rölyefimizdeki gladyatörün kafası kırık. Retiarius sınıfı gladyatörler kask takmazlar. Kafaları çıplaktır. Bacaklarında ekstra bir koruma yer almaz" diye konuştu.
Anadolu'da birçok amfi tiyatronun özellikle gladyatör dövüşleri için yaptırılmadığını, sonradan bu dövüşlere uygun hale getirildiğini anlatan Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, şunları söyledi;
"Buralarda bu rölyefler sıralanır. Hemen yanı başında bulunduğumuz Troya Ören Yeri'nde de bu gladyatör dövüşlerinin yapıldığını biliyoruz. Bizim örneğimiz Roma dönemi 1'inci ve 2'nci yüzyıla ait bir örnek. Hatta biz Troya'da bu dövüşlerin 3 gün sürdüğünü biliyoruz. Tüm yakın bölgelerdeki köylerden, kentlerden insanlar geliyor. Çünkü çok büyük bir eğlence. Bu gladyatör dövüşlerini düzenleyen kişiye 'editör' ismi veriliyor. Gladyatör dövüşünü düzenlendiği bir yere tabela asılır. Hangi imparator adına düzenleniyor bu dövüş, düzenleyen editörün adı ve mücadele edecek gladyatörlerin ismi buralarda yer alır. Biz bu örneğimizin Troya'da düzenlenen gladyatör dövüşlerine ilişkin olduğuna inanıyoruz. Bunun izini de yakın zamanda inşallah tespit etmeyi umuyoruz."
Balıkçı tarzında donatılmış bir teçhizatla savaşan bir Roma gladyatörüydü. Ağırlıklı bir ağ, üç oklu mızrak ve bir hançer. Retiarius hafif zırhlıydı, bir kol koruması (manica) ve bir omuz koruması (galerus) giyiyordu. Tipik olarak, kıyafetleri yalnızca geniş bir kayış ya da hafif dolgu ile kısa bir tunik ile tutulan gerdanlıktan oluşuyordu. Miğfer ya da bacak koruması giymezdi.