Gazeteci ve CHP eski Genel Başkanı Altan Öymen, 14 Mayıs 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara geldiği ve "Yeter söz milletindir" sloganının kullanıldığı seçimlerin, 14 Mayıs'ta yapılması beklenen 2023 seçimleri ile benzerliklerini değerlendirdi. AKP'nin de aynı tarihi ve sloganı gündeme taşımasının ardından konuşulmaya başlanan "Yeter söz milletindir" sloganının ilk defa "açık oy, gizli sayım' 1946 seçimlerinde kullanıldığını belirten Öymen, 1950 seçimlerinde iktidar ve muhalefetin sorunlar karşısında iletişim kurduğunu ve seçimlerin demokatik bir ortamda yapılması için ortak çaba sarf ettiğini dile getirdi.
"Adalet Partisi döneminde iktidar kritik zamanlarda muhalefete bilgi verirdi. İktidar ve muhalefet kritik konularda görüşür ve birbiriyle fikir alışverişinde bulunurdu" diyen Öymen, iki tarafın da muhalefet ve seçimler üzerinde siyasi baskı olmaması konusunda titiz davrandığını ifade etti.
AKP döneminde yapılan seçimlere dikkat çeken Öymen, mühürsüz oylar ve İstanbul seçimlerine dikkat çekerek bu kez durumun çok farklı olduğunu dile getirdi.
"Yeter söz milletindir" sloganında tek partiye ve lidere bir karşı duruş olduğunu hatırlatan Öymen, "AKP, ilk dönemlerinde Demokrat Parti'nin devamıymış gibi bir havaya girdi. Liberal demokrat bir parti olma iddiasındaydı, bu iddiasını artık açık açık söyleyecek durumda değiller" diye konuştu.
Siyasi partilerin artık bir araya bile gelemediğini belirterek HDP'ye yönelik tutumu da eleştiren Öymen, "HDP’nin hukuken diğer partilerden bir farkı yok, hala kapatılmalı diyenler var ama hukuki bir temeli yok" diye konuştu.
"Altılı Masa'nın ilk hedefinin ne olacağı önemli" diyen Öymen, "Eğer Türkiye'nin geçmişteki tecrübelerinden de örnek alarak yol alırsa Altılı Masa'nın sonuçları çok iyi olabilir" dedi. "Demokrasi kalmadığı için Altılı Masa'nın adımları devrim gibi olacak" diyen Öymen, "Altılı Masa'nın geçiş dönemini atlatabilmesi çok kritik" ifadelerini kullandı.
Başbakan olduğu dönemde İsmet İnönü'nün iktidarı devretme konusunda kolaylık sağladığını belirten Öymen, "İktidarda bulunanlar da dürüst bir seçim yapılması ve bunun sonucunda iktidardan ayrılmaya yönelik tutum sergiliyorlar. O dönem ilk defa dile getirilen 'sine-i millete gideriz' sözü söyleniyor ama iktidar bunu istemiyor. Celal Bayar, anlaşma imkanlarını arıyor İsmet Paşa ile. İki tarafın da isteği ile bir kanun çıkıyor ve öyle seçime gidiyorlar. Şimdi acaba öyle bir şey olsa iktidarın ne diyeceği belli değil. Acaba "memnun olduk, gitseniz de biz daha rahat etsek der mi iktidar' sorusu akla geliyor" dedi.
Öymen "tek adam sistemi" olarak nitelediği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Necip Fazıl Kısakürek'in "Baş yücelik" kavramı ile benzeştiğini belirterek şöyle konuştu:
"Necip Fazıl, Baş Yücelik'te İslam inkılabı olacak diye tek tek maddeler halinde yazmış. Buna göre, Başyüce her şeye karar veren bir kişi olacak, basın özgürlüğü diye bir şey olmayacaktır. Sansür olacaktır. Yargıda yargıçlar Allah'ın adına karar vereceklerdir. Mümkün olduğunca çok çocuk yapılacaktır. Başka ülkelerden de insanlar gelecektir ve bunlar da nüfusun artmasını sağlayacaktır. Yani biraz hayali ama enteresan şeyler yazmış. Bir ideal gibi sunulup bu gibi uygulamaların yapılabilir olduğu izlenimini vermektir. Şimdi bizde bu oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı'nın Necip Fazıl hayranlığı da aşikardır. Bugün yapılan bazı şeylerde Necip Fazıl'ın bir ilham merkezi olarak görüldüğü anlaşılıyor. Mesela bu iktidar Gezi olaylarının üstünde neden bu kadar durdu, bir takıntı haline getirdi? Gezi olayları ile 27 Mayıs öncesindeki öğrenci hareketleri hatırlandı. Necip Fazıl bu süreçle ilgili 'eğer 2 kişi değil, 150 kişi ölseydi o zaman 27 Mayıs olmazdı' demiştir. Yani şiddetle bastırılacak."
14 Mayıs 1950’den, 14 Mayıs 2023’e….
İki tarihi seçim arasındaki benzerlikler ve farklılıklar...
"Yeter söz milletindir" iktidarın mı, muhalefetin mi işine yarar?
Gazeteci ve CHP eski Genel Başkanı Altan Öymen, T24 yazarı Murat Sabuncu’ya yorumladı.