CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in Dünya Bankası'ndan depremzedelerin konut ihtiyacı için bulduğu 340 milyon dolarlık kredinin, AKP'li yöneticiler tarafından siyasi malzeme haline getirilerek çıkmaza sokulduğunu öne sürdü. Yücel, "Birilerine rant sağlanıyor. Mağdur depremzedeleri belirsizliğe sürüklemek ve boş senetlere imza attırarak borçlandırmak, devletin yöntemi olmamalı" dedi.
Deniz Yücel, il başkanlığı binasında CHP İzmir milletvekilleri Kamil Okyay Sındır ve Ednan Arslan'ın da katılımı ile bugün bir basın açıklaması yaptı. 30 Ekim depremi sonrası evlerini kaybeden yurttaşların sorunlarını gündeme getiren Yücel, hükümetin, deprem sonrasında verdiği "Hiçbir depremzede vatandaşımız hak kaybına uğramayacak" sözünü tutmadığını belirtti.
"AKP'li yöneticiler, krediyi sırf CHP'li belediye buldu diye konuyu siyasi malzeme ve çekişme ile çıkmaza soktu. Bu depremzedelere yapılan en büyük kötülüktür. Bu kredi, Sayın Tunç Soyer'in özel çabalarıyla bulunmuş ve yasal prosedür tamamlanırsa İzmir için kullanılacak. Bunun iki koşulu var. İzmir'e verilecek ve kullanımı için Hazine garantisi isteniyor. Somut bir gerçek var. Kredinin kullanılması için merkezi hükümet gereken adımları atmadı. Birincisi, İller Bankası'nın kredi için Hazine'ye başvurup Hazine garantisi istemesi gerekiyor. Hazine'nin bu krediyi yatırım programına aldırıp garantiyi vermesi ve bunun Dünya Bankası'na bildirmesi gerekiyor. Çevre Şehircilik Bakanlığı'na bağlı İller Bankası tarafından somut adımlar atılmayıp iş sürüncemede bırakılıyor. Bir taraftan da AKP'li yöneticiler, İzmir Büyükşehir üzerinde olumsuz algı yaratmaya çalışıyor. Kredinin İzmir Büyükşehir Belediyesi adıyla depremzedelere ulaştırılmasını kendileri adına başarısızlık olarak görüyorlar.
"AKP'li bir milletvekili, 'Belediyelerin emsal artışına karar verebileceği' gibi hukuki altyapısı olmayan açıklamalar yapıyor. Belediyelerin emsal artışına gideceği kararlar, yargı yolunda baştan iptale mahkum. Şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına göre yeşil alan ve sosyal donatı alanı ayırmadan uyumsuz emsal artışı yapıldığı taktirde hukuk ve mahkemeler iptal kararını verecektir. Emsal artışından bahsediyorlar. Hem de proje alanlarında 8 katlı binaların yoğunluğunu 5 kata indiriyorlar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Eğer depremzedelerin sorunlarının çözülmesi konusunda samimi adım atmak istiyorlarsa 1 Ekim'de Meclis açılıyor. Çoğunlukları var. İzmir depremiyle ilgili belli koşullar ve sınırlar dahilinde bölgesel emsal artışına ilişkin getirsinler yasa tekliflerini hem destekleyelim hem alkışlayalım."
"Cumhurbaşkanlığı kararıyla 7 proje alanı ilan edildi. 1819 tane bağımsız bölüm var. Bu alandaki yapılarla ilgili tüm yetki Çevre Şehircilik Bakanlığı'nda. 7-8 katlı binalar 5 kata indirildi. Hangi mantık ve gerekçe ile ya da hukuki ve bilimsel dayanakla belli değil. O bölgede gökdelenler var. En azından 7-8 katlı çok sayıda bina var. Depremden önce 120-130 metrekare olan bağımsız bölümler, yaklaşık 70 metrekareye düşüyor. Kat yükseklikleri korunabilirdi. Mağduriyet konusunda çarpan etkisi yaratmıştır. Yapım işi birilerine ihale edildi. Proje alanındaki depremzedelere boş senetler imzalattırıldı. Kendi evinin ya da ofisinin yeniden yapılması için önüne getirilen, dayatılan koşulları kabul eden depremzedenin metrekaresi küçültülmüş bağımsız bölüme kaç para ödeyeceği belli değil. Burada depremzedeler üzerinden birilerine rant sağlanıyor. Bayındırlık birim fiyatları belli, müteahhit karı belli. Çıkarırsınız sözleşmeleri, maliyet hesaplarını, bu inşaatlar hangi koşullarda kimlere ihale edildi? Kaç kişiden teklif alındı? O zaman biz iddiamızı geri alır, sizden de özür dileriz.
Proje alanlarının bazılarında mevcut bağımsız bölüm sayısından daha fazlasının yapıldığı bize iletildi. Bunlar kime verilecek. Depremzedeler dışında birileri bundan menfaat sağlayacak mı? İşin maliyeti hakkında hak sahibi depremzedenin ödeyeceği tutarı hala bilmiyor olması, bu insanlarımızı günlük yaşamlarını sürdüremez hale getirmiştir. Mağdur depremzedeleri belirsizliğe sürüklemek ve boş senetlere imza attırarak vatandaşını borçlandırmak, devletin yöntemi olmamalı. Maliyetler hakkında hak sahiplerine bilgi verilmesi gerekiyor. Kendi vatandaşına ve depremzedeye kapalı kapılar ardında alınan kararlarla dayatma yapan siyaset anlayışı bu ülkeyi yönetemez."