TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hekimler için “Giderlerse gitsinler” yönündeki sözlerine tepki gösterdi ve ''Ülkeden birisinin gitmesi gerekiyorsa; bu ülkenin yüzünü kızartan, bu ülkeyi itibarsız hale getiren Recep Tayyip Erdoğan; ister aya gitsin isterse bu ülkeden çıksın nereye istiyorsa oraya gitsin'' dedi.
Özkoç, “Eğer bu ülkeden birisinin gitmesi gerekiyorsa; bu ülkenin yüzünü kızartan, bu ülkeyi itibarsız hale getiren Recep Tayyip Erdoğan; ister aya gitsin isterse bu ülkeden çıksın nereye istiyorsa oraya gitsin. Ama bu ülkenin vatandaşı bu ülkede gururla yaşamaya devam edecek” dedi.
Engin Özkoç’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Türkiye büyük bir ekonomik kriz içerisinde. İnsanlar yollarda, sokaklarda, mahallede, bakkalda, manavda isyan ediyorlar. Bir ülkenin ekonomisi parasının değeri ve itibarı ile ölçülür. AKP iktidarı, bizdeki sıkıntıların örneğin Almanya’da da olduğunu söylüyor, Amerika’da da olduğunu söylüyor. Gerçekten bu doğru mu? Gelin birlikte bakalım. 1 avro 2018’de 5 liraydı. Bugün 16 lira. Paramızın değeri ve itibarı düşmüş. ABD’nin para birimi, dolar. 1 dolar Cumhurbaşkanlığı sisteminde önce 4 liraydı, bugün tam 15 lira. Amerika’da 1 dolara alınan, Türkiye’de 15 TL’ye alınıyor. Yanlış para politikası işte Türkiye’yi bu duruma getirmiş. Bu hale getiren CHP mi? Hayır. Millet İttifakı mı? Hayır. Türkiye’yi 20 yıldan beri yöneten, bu Cumhurbaşkanlığı Sistemiyle de Türkiye’nin ekonomik olarak çöküşüne neden olan AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Türkiye bugün yabancılar için ucuz, vatandaşımız için ise pahalı ülke konumuna geldi. Bulgaristan’dan gelip insanlar, bagajlarını dolduruyorlar. Onların para birimi daha değerli. Türkiye’de yabancılar için ucuzluk var ama bizler için ateş pahası. Körfez’den gelip arsa kapatıyorlar. Artık insanlar, Türkiye’de ‘arsa alıp ev alacağım’ hayalini kaybetmişler, yabancılar arsa kapatıyorlar.
Tayyip Erdoğan ne yapıyor? Yoksullaştırdığı vatandaşa ‘Türkiye’den git’ diyor. Bunu milletin gözünün içine baka baka yapıyor. İnsanlar yoksullaşıyor, çaresiz kalıyor. Tayyip Erdoğan ‘beğenmiyorsanız gidin’ diyor. Parası olan yabancıya ise ‘gel burası ucuz’ diyor. ‘Türkiye’de toprak al, mülk al, hatta vatandaşlık al’ diyor. Savaşarak kazandığımız bu topraklarda Erdoğan, ‘siz çıkın yabancılar gelsin toprak alsın vatandaş olsun’ diyor. Bizleri burada görmek istemiyor. Biz bu kadar çaresiz miyiz? Gerçekten Türkiye bu kadar mı çaresiz? Çaresiz olan biz değiliz. Çaresiz olan Türkiye’yi yönetemeyen, peşkeş çekmek isteyen saraydır. Çaresiz konumda olan liyakatsiz yönetimle Türkiye’yi bu duruma düşüren AKP iktidarıdır.
Bugün şoförler, doktorlar, sütçüler, çiftçiler, işçiler, sanayiciler isyanda. Herkes sesini yükseltmeye çalışıyor. Herkes ‘yetti artık’ demek istiyor, ‘bu ülke bizim ülkemiz, biz niye gidelim siz iktidardan gidin’ diyor. Ama onları susturmak için vatandaşın karşısında gaz sıkan, cop vuran polislerimizi dikmeye çalışıyorlar. Vatandaşın karşısına diktiğin, onları coplattığın polisler kim? Onlar bizim evlatlarımız, kardeşlerimiz, kendi evladımız. Sen onların 3600 ek göstergelerini verip de rahat yaşama olanağı sağlamadığın polislere vatandaşı kırdırtmaya çalışıyorsun.
Bu ucube sistem, yoksulluktan ve şiddetten başka Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmadı. Bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gelmeden önce borcumuz ne kadardı diye merak ettim. 1 trilyon civarındaymış, şimdi 2 trilyonu geçmiş. Bu milletin gözlerinin içine baka baka nasıl halkımıza ‘her şey yolunda, güllük gülistanlık’ diyebiliyorlar? Şiddet ve yoksulluk yaratan bu sistem, her şeyi değersizleştiriyor. Her şeyi itibarsız, her şey değersiz.
Halkımız bu yoksulluktan ne anlıyor? Bu yoksullukta halkımız çaresizlik içindeyken beşli çetenin etrafında bolluk var bereket var. Vatandaşın elindeki avucundaki her şeyi yabancılar satın alıyor. Bu talan düzenine Türkiye Cumhuriyeti gerçekten mahkûm mu? Ekonomisini güçlendiren, fabrika kuran, sanayisini güçlendiren bu Türkiye; bu yoksulluğa, bu itibarsızlığa mahkûm mudur? Hayır, kesinlikle değildir. Cumhuriyetimizin yetiştirdiği doktorlarımızı, bu ülkeden gitmeye zorlayan bu cumhurbaşkanlığı sistemine karşı milletçe dimdik durmalıyız. Neden mi? O doktorlar kolay yoldan para kazanmayı seçmemişler ondan. O doktorlar yıllarını vererek okumuşlar, ‘ben bu vatana, bu millete hizmet edeceğim’ demişler de onun için.
O doktor ve sağlık çalışanları, ‘benim ülkemin insanları hastalandığı ve çalışamaz duruma geldiği zaman, onlar bana emanettir yaşama kazandıracağım’ dediği için biz onların arkasında durmalıyız. Bu cumhurbaşkanlığı sisteminde; pandemide, doktorlarımızı itibarsız hale getirenlere, bu sisteme karşı Türkiye’nin gücü var. Hiçbir yere gitmeyecekler. En kısa zamanda bu cumhurbaşkanlığı sistemi gidecek; doktorlarımız, sanayicimiz, gençlerimiz, Türkiye’de kalacaklar. Zenginleşen, itibar sahibi olan Türkiye’nin vatandaşı olmaktan gurur duyacaklar. Bunu daha önce başardık. Bir kere daha başaracağız. Eğer bu ülkeden birisinin gitmesi gerekiyorsa; bu ülkenin yüzünü kızartan, bu ülkeyi itibarsız hale getiren Recep Tayyip Erdoğan; ister aya gitsin isterse bu ülkeden çıksın nereye istiyorsa oraya gitsin ama bu ülkenin vatandaşı bu ülkede gururla yaşamaya devam edecek.
Bu sarayın kendi egemenliği altında tuttuğu ve itibarsızlaştırdığı kurumlardan birisi de TÜİK. TÜİK, işsizlik rakamlarını sarayın istediği doğrultuda olabildiğince aşağı çekerek ocak ayı için yüzde 11.4 olarak hesaplamış. TÜİK bile aşağı çektiği rakamlara rağmen işsizliği gizleyemiyor. Gerçek rakam yüzde 22.9. Çalışamayan insan; itibarsız olan insandır, borcunu ödeyemeyen bir insandır. Emeğinin karşılığını alamayan insan sokağa çıkmaz. Saraya beşli çete ile birlikte milyarlarca kazanıp Türkiye’yi 2 trilyon borçlandıran bu saray düzeni, bu vatandaşı kandırmak için yalan söylemeye devam ediyor. TÜİK bile işsizlik rakamlarında bunu gizleyemiyor.
Biz ne yapmalıyız? Biz kendi çiftçimizi tekrar ayağa kaldırmalıyız. ‘Rusya’dan gelen gemileri bırakın, ayçiçek yağı gelecek’ diyorlar. Türkiye, gelen gemilerdeki ayçiçek yağı altı günde tüketiyor. Niye yüzümüzü çevirip Rusya’dan gelecek gemilere bakmıyoruz? Neden gözümüzü bereketli topraklarımıza çevirip; çiftçimiz için mazotu yarıya indirip, gübreden vergi almayıp, ata tohumu yetiştirip, kendi tarımımızı neden güçlendirmiyoruz? Neden başka ülkelerinin çiftçileri zenginleştiriyor da kendi ülkemizin çiftçilerini fakirleştiriyoruz? Çünkü saray rant elde ediyor. Trilyonlarca parayı cebine indiriyor da ondan. Biz bununla baş edebilir miyiz? Baş edebiliriz.”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Giderlerse gitsinler” ifadelerine ilişkin “Cumhurbaşkanımız bu konudaki hassasiyetlerini ifade ettiler. Sağlık çalışanlarımızın haklarını en iyi teslim edecek olan da kendileridir” açıklaması yapmasının sorulması üzerine Özkoç, “Sağlık çalışanlarının sosyal hak ve maaşlarının düzeltilmesi için Meclis’e yasa geldi. Bu ucube sisteminin milletvekilleri Genel Kurul’da apar topar onu geri çektiler. Şimdi ‘zam yapacağız’ diyorlar. Biz asgari ücrete ne kadar zam yaptık? Peki 4 bin 250 liranın bugünkü alım gücü, asgari ücretle geçinen vatandaşlarımızı rahatlattı mı? Hayır. Mesele zam yapmak değil, mesele o paranın alım gücünü güçlendirmek. Sağlık Bakanı ve ‘doktorlara gidin buradan’ diyen Recep Tayyip Erdoğan ilk önce doktorlardan özür dilesin, ilk önce bu cumhuriyetin yetiştirdiği doktorlardan özür dilesin. Ondan sonra sağlık çalışanları için de çalışanlar için de bu cumhurbaşkanlığı sisteminin yapacağı bir şey kalmamıştır. Bu sistem değiştikten sonra onlar hem itibarlarını hem hizmet gücünü kazanacaklardır” yanıtını verdi.
Akaryakıta gelen zamlar dolayısıyla Ankara’da, toplu taşıma şoförlerinin kontak kapatması, mağduriyetler yaşanması ve çözümlerine ilişkin soru üzerine ise Özkoç, şunları söyledi:
“Akaryakıta zam gelecek, doğal gaza zam gelecek; her şeye zam gelecek. Bunu ilk dillendiren lider kim? Kemal Kılıçdaroğlu. Ne dedi? ‘Kara kış fonu, vergileri almayın, çiftçilerden elektrik parasını almayın’ dedi. Neden dedi? Bir ülke neden vergi almasın. Eğer o ülke vergi alamayacak kadar yanlış politikalarla yoksullaştırıyor, dışarıdan gelenlere o ülkenin değerlerini peşkeş çekiyorsa; bugünün acil durumu için yapılması gereken vatandaşın sırtından o yükü almaktır. O yüzden diyoruz. ‘Artık uzun vadede düzeltecek zamanınız yok vergileri indirin’ diyoruz. Daha uzun vadede rahatlatacak olan nedir? Bu cumhurbaşkanlığı ucube sisteminin yok olması. Türkiye’nin tekrar refah ve huzur içinde yaşayacağı yeni bir güçlendirilmiş parlamenter sisteme kavuşmasıdır.”