Die Welt Gazetesi muhabiri Deniz Yücel, yargılandığı davada 'FETÖ terör örgütü propagandası yapmak' ile 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek' suçlarından beraat etti. Yücel, 'PKK terör örgütü propagandası yapmak' suçundan 2 yıl 9 ay hapis cezası çarptırıldı.
Türkiye-Almanya ilişkilerindeki gerilimin merkezinde yer alan söz konusu davayı Murat Sabuncu'ya yorumlayan Yücel, "Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin Almanya Dışişleri Bakanı benim hakkımda iki kez görüştü" dedi.
Gazeteci Deniz Yücel, yargılandığı ve 'PKK terör örgütü propagandası yapmak' suçundan 2 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldığı davayı yorumladı. "Bu ceza anayasaya aykırı bir ceza, mahkemenin suç işlediği bir ceza" yorumunu yapan Yücel, "Anayasa Mahkemesi tutukluluğum hakkında bir karar vermişti, hakkımdaki tüm suçlamaların hepsinin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu değerlendirmişti. Bu karara bakarsak beraat etmeliyim. Beraat kararı çıkmamasıyla mahkeme suç işlemiş, anayasaya aykırı davranmıştır" diye konuştu.
Deniz Yücel, tutuklu olduğu Silivri Cezaevi'nde kötü muameleye maruz kaldığını ifade etti. 1 yıl boyunca iddianamesiz olarak tutuklu kaldığını belirten Yücel, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönemin Almanya Dışişleri Bakanı'na iki koşul koyuyor; 'derhal ve sessizce ülkeden çıkmalı.' Ben ısrarlar üzerine ikna olup, gazetemin tahsis ettiği bir uçakla İstanbul'dan çıkıyorum. Sonra 'kaçtı' falan dediler. Kaçmadım. Doğma büyüme Türkiye vatandaşı olan bana, cumhurbaşkanı tarafından böyle bir koşul getirildi gayrıresmi olarak" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kendisine 'ajan terörist' dendiğini ifade eden Yücel, daha sonra bu ifadeyi kitabının adı olarak belirlediğini anlattı. Yücel, tahliye edildikten sonra, tahliyesinin arkasındakileri araştırdığını ifade ederek şunları kaydetti:
"Ben tesadüfen Berat Albayrak'ın hacklenen mailleriyle ilgili bir soruşturma kapsamına alınıyorum. Ben zaten fişlenen bir gazeteciyim. Sarı basın kartım 1 buçuk sene verilmemişti. Kürt bölgesine en sık giden yabancı gazetecilerden biriydim. Ondan sonra fark ettiler ki bu elimizde bir koz olabilir. Bununla Anayasa Referandumu öncesi kampanya yapabiliriz. İkinci sebep bu olay ile Türkiye'deki yabancı gazetecileri sindirebiliriz. Ben gözaltına alındıktan 3 gün sonra kamuoyuna duyurduğumuzda, Almanya hükümeti hemen konu hakkında konuşmaya başladı. Türkiye'den hala ses yoktu. Tepki ölçtüler. Sonra yandaş basın bunu 'gazeteci değil, terörist' diyerek manşet yaptılar ve Tayyip Erdoğan ertesi gün konuşmaya başladı. Sonra Alman kamuoyunun tepkisiyle şöyle düşündüler; Madem bu adam kıymetli, boşa vermeyelim karşılık alalım. Darbe soruşturması kapsamında Almanya'ya sığınanları takas etmek istediler. Almanya bunu kabul etmedi."
Yücel, tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi'nde kötü muameleye maruz kaldığını söyledi. Yücel, "Her şey başta normaldi. Sanırım bir Cuma günü Tayyip Erdoğan hakkımda ilk kez konuştu, ardından gelen ilk Pazartesi günü bir özel muamele başladı. Silivri'deki tüm prosedürler devre dışı bırakılmış, 6 gardiyan tarafından hakaret, tehditler ve fiziki bir şiddet başlamıştı. İlk gün ayaklarıma tekmeler, sonra git gide tokat vs. Referandumda propaganda malzemesi yapılabilir diyerek kamuoyuna duyurmadım. O 6 gardiyandan 5'inin ismini teyit edip AİHM'e başvurdum. Çok insanca davranan başka gardiyanlar da vardı" dedi.