Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, "Kuru artık uçan balon gibi kendi haline bıraktılar. Belli ki siyasetin baskısına dayanamayacak, belki bugünkü belki önümüzdeki toplantılarda faiz indirimine devam edecekler, TL yine değer kaybedecek. Bunların hesabı şu: İhracat ürünlerimiz ucuzlayacak, daha fazla ihracat yapacağız. İthalat pahalılaşacak, cari açık kapanacak, döviz ihtiyacımız azalacak. Bu da döviz kurlarının yükselmesini azaltacak. Ve bu da enflasyonu düşürecek! Haydi buyurun gölge boksuna! Bu teorinin de çuvallayacağından adınız gibi emin olabilirsiniz" dedi.
Serkan Özcan, partisinin genel merkezinde yaptığı açıklamada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özcan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
“Türkiye ciddi bir bölünme tehdidiyle karşı karşıya. Hatta o tehdit, ucube Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçtiğimizden beri fiilen gerçekleşti. İktidarın yarattığı paralel evrenden söz ediyorum. İki ayrı yönetim şeklinden, iki ayrı halktan. Birini inkar, diğerini baş tacı eden bir sistemden bahsediyorum. Bir tarafta çiftçinin, esnafın ekonomisi var. Diğer tarafta müteahhidin, yandaşın, kayrılanın çıkarları. Bir tarafta patates, soğan etiketlerinin sözde faillerini sobelemek için oyalanan bir halk, diğer tarafta vergi affıyla ayakta tutulan bir topluluk. Tek ortak noktaları, her iki grubun da kimlik kartında TC vatandaşı yazması. Birilerinin harikalar diyarını inşa etmek için, milyonların hayatı cehenneme çevrildi."
"Ülkenin başkanı, her şeyin iyi gittiğini söylerken çok haksız değil. Birileri için her şey gerçekten de iyi gidiyor. Ödeme taahhütleri ellerine tıkır tıkır sayılıyor. Adrese teslim ihaleleri alıyorlar. O ihalelerden kazandıkları paralarla yurt dışında yatırım yapıyorlar. Kazandıkları paranın vergisinden ‘kaçınmak’ için, bir kısmını vergi cennetlerine yolluyorlar. Başkan ve adamları, harikalar diyarı güçlü olsun, iktidar düşü hiç bitmesin diye kendi zenginlerine kapıları sonuna kadar açıyorlar."
"Yıllardır ‘Enflasyonun anası da babası da faizdir’ diyenlerin yeni teorisine bakar mısınız? ‘Cari açık sebep, enflasyon sonuçtur.’ Haydi buyurun buradan yakın! Kuru artık uçan balon gibi kendi haline bıraktılar. Belli ki siyasetin baskısına dayanamayacak, belki bugünkü belki önümüzdeki toplantılarda faiz indirimine devam edecekler, TL yine değer kaybedecek. Bunların hesabı şu: İhracat ürünlerimiz ucuzlayacak, daha fazla ihracat yapacağız. İthalat pahalılaşacak, cari açık kapanacak, döviz ihtiyacımız azalacak. Bu da döviz kurlarının yükselmesini azaltacak. Ve bu da enflasyonu düşürecek! Haydi buyurun gölge boksuna! Bu teorinin de çuvallayacağından adınız gibi emin olabilirsiniz. Zira Türkiye, ihracat yapabilmek için ithalat yapan bir ülke. İthalatın zaten yaklaşık yüzde 70’i, üretimde kullanılan hammadde ve ara mamulden oluşmakta. Üstelik üretimin en önemli girdisi enerji de ithal ediliyor. Bu işin Türkçesi şu: Aynı miktar dövizi kazanabilmek için daha fazla mal satıyoruz. Aynı miktar parayla daha az hammadde ve aramalı satın alıyoruz. İthalatımız pahalılaşıyor, ihracatımızsa ucuzluyor. Bu durumda enflasyonun düşmesi söz konusu olabilir mi? Olsa olsa çalışan nüfusumuz yoksullaşır. Ve hep birlikte daha fazla fakirleşiriz."
"Bildiğiniz üzere hükümet 2022 bütçesini sundu. Dokümanı incelediğimizde en dikkat çekici kısım, faiz harcamalarındaki artış. 2022 yılında 240 milyar TL’ye çıkacak olan faiz harcamaları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçmeden önceki yıl olan 2017'nin neredeyse 5 katına ulaştı. 2017 yılında her 10 liralık vergi gelirinin 1 lirası faize giderken 2022 yılında bu 2 liraya çıkacak. ‘Faizle mücadele nasıl edilir göreceksiniz’ diyerek kazanılan seçim sonrasında Türkiye, 50 milyon üstünde nüfusu olan ülkeler arasında en yüksek faize sahip ülke konumuna düştü. Dövizde de farklı bir şey olmadı. Seçimden bu yana geçen 3 yılda, dolar ve euro nerdeyse 2 katına çıktı. Bu ülke, 84 milyon vatandaşıyla hep bir ağızdan ‘2017’ye kadar ortalama 50 milyar lira borç faizi ödemişken neden bu yıl 190 milyar lira ödeyecek, neden bu rakam seneye 240 milyar liraya çıkacak, neden bir sonraki yıl 300 milyarı da geçecek’ diye sormayacak mı? Propagandanın karın doyurmadığını, sorunları rakamlarla kapatmanın kabaran faturaları ödemediğini, yükselen kiralara çare olmadığını, daha ötesi o yükselen faizlerin sadece kendisinin değil, çocuklarının hayatından da çaldığını gün gelip kavramayacak mı?"