Marmarisli halk, Marmaris Belediyesi'nin Datça Bozburun'daki bölgedeki dereye moloz dökerek ağaç kesmesine tepki gösterdi, "Belediyemize düşen görev talan projelerine karşı öncelikle halkı bilgilendirmek, onların görüş ve önerilerine önem vererek Marmaris’in doğasını korumak olmalı. Burada olduğu gibi o talana ve yağmaya bir kepçe darbesi de belediyenin vurması değil. Sizi kim koruyor?" dedi.
Marmaris Belediyesi Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma bölgesindeki nadir türlerin yaşam alanındaki dere kenarında moloz dökerek ağaçları kesti. Marmaris Ekolojik Mücadele Komitesi duruma tepki göstererek bölgede basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamayı komite adına okuyan Kadriye Konukçu, "Marmaris, derdi sadece para olan kişi ve siyasi anlayışların çevre talanı, tehdidi altında; farkındayız. Bir dolu proje ÇED için müracaat etti ve ediyor. Valiliğin tavrı ise ortada: Son üç yılda neredeyse yüzde 100 “ÇED gerekli değildir” kararı veriyor.
Belediyemize düşen görev bu talan projelerine karşı öncelikle halkı bilgilendirmek, onların görüş ve önerilerine önem vererek Marmaris’in doğasını korumak olmalı. Burada olduğu gibi o talana ve yağmaya bir kepçe darbesi de belediyenin vurması değil. Biz demokrasiye olan inancımızla Marmaris’imizi korumaya ve halkın yerel yönetimlere katılmasının önündeki engellerin kaldırılması için mücadele etmeye oy verdik. Oyumuza sahip çıkmaya devam edeceğiz" dedi.
Konukçu, 2021 yılından bu yana Marmaris’te yaşanan doğa talanına dikkat çekerek şunları söyledi:
Rant odaklı doğa yıkım projelerinin tamamında belediye yönetimi ruhsat vererek, göz yumarak, sorumluluğunu yerine getirmeyerek rol almış, seçmenlerini hayal kırıklığına uğratmıştır.
Marmaris’i değerli kılan içinde yaşadığımız eşsiz ormanları ve denizi idi. Ormanlarımız yandı. Denizimiz ve yangından geriye kalanlar da açgözlü ve paradan başka bir şeye değer vermeyenlerin tehdidi altında. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Doğanın katledilmesine ses çıkarmıyorsunuz. Halkı bilgilendirmiyorsunuz. Halkın yerel yönetimlere demokratik katılımını değersizleştiriyorsunuz. Ben yaparım, hesabını da vermem diyen tavrınızla 20 yıldır içine düştüğümüz karanlığın kötü bir taklidi olmaktan öteye gidemiyorsunuz.
Önce İçmelerde “ücretsiz halk plajı” adıyla yapılan, gerçekte ise ücret karşılığı kullanılacak ve kıyılarımızın halkın elinden alınmasının göstergesi olan projeye ses çıkarmadınız. Ses çıkarmamanız bir yana İçmeler sahilinde Belediyeye ait olan alanı, birilerine kiraladınız. Böylece kumsalın demirlenip, işgal edilme girişimine sebep oldunuz.
Ardından Karacasöğüt’te Muçev’e ait marinanın büyütülme projesine dava açtınız. Bilirkişi raporu lehinize gelmesine rağmen, mahkemenin karar vermesini beklemeden şirkete ruhsat verdiniz. Davacısı olduğunuz projenin denizi kazıklayıp, betonlaştırmasına sebep oldunuz. İyi ki köylüler ve çevre gönüllüleri müdahale ettiler de doğal sit alanı olan ve antik değere sahip Karacasöğüt Koyu kurtuldu. Proje mahkemece iptal oldu ve Danıştay da kararı onadı.
İçmeler’i trafik ve altyapı olarak çıkmaza sokacak, potansiyel müşterilerin esnafın elinden alınmasına ve denizimizin kirlenmesine sebep olacak Sinpaş projesinin kolaylaştırıcısı olmaktan da geri durmadınız. Hatta ÇED öncesi ruhsat vermeyi göze alacak kadar tarafınızın halk ve Marmaris olmadığını bir kez daha gösterdiniz. Sinpaş’ın süreçte yapmış olduğu tüm kanuna aykırı faaliyetlerine ses çıkarmamak benimsediğiniz genel bir prensip oldu. Sesinizi çıkarmadığınız gibi 40 yıldır atıl duran, her türlü korozyona ve tahribata maruz kalıp harabeye dönmüş mevcut 7 katlı inşaata 3 kat daha yapılmasına yol verdiniz. Sinpaş’ı yasaların üstünde tutucu tavrınızdan zinhar taviz vermeyerek bunu da yine kanunsuz olarak “tadilat” ruhsatı ile yaptınız. 1. derece deprem bölgesi olan Marmaris’te bu inşaatın yaratacağı felaketin vebali boynunuzdadır.
Sinpaş projesi için açmış olduğu “ÇED iptal” ve “ruhsat iptal” davaları sonrası Marmaris Kent Konseyi’ne takındığınız tavırla seçimlik demokrasi anlayışınızı deneyimlemiş olduk. Marmaris’in doğasının korunmasını ve halkın yerel yönetimlere demokratik katılımını amaç edinen Kent Konseyinin, yürütme kurulu üyelerini istifa ettirdiniz; Kent Konseyleri yönetmeliğin belediyeye yüklediği sorumlulukları bile isteye yerine getirmeyerek ilişkide olduğunuz STK’ları kullanarak konseyi atıl ve işlevsiz duruma getirmeye çaba gösterdiniz. Tercihiniz kamunun yanı değil sermayenin kalkanı olmaktı.
Sessizliğiniz ve tercihiniz Hisarönü 142 parsele, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile verilen özel imar izni için de geçerli oldu. Köylerimizde imar yokken, parsel ÖÇK özelliğine sahipken ve sulak alan olarak uluslararası sözleşmelerle korunurken, siz yine halkı bilgilendirmediniz ve projeye olumsuz yazı vermenize rağmen dava açmaktan imtina ettiniz. Ama biz dava açtık ve açtığımız davada bilirkişi raporu lehimize geldi. Tıpkı diğer itirazlarımız gibi. Ne tesadüftür ki; dava öncesi Karacasöğüt’te muhtara gelen “toplantıyı terk et” telefonu gibi Hisarönü sakinlerinden bazılarına da “siz karışmayın arsalarınız değerlenecek” telefonları peş peşe geldi.
Şimdi soruyoruz. Sizin amacınız ne? Yakanızda taşıdığınız rozetin halkçılık, devletçilik oklarından hiç mi mahcubiyet duymuyorsunuz? Bütün bu yaşadıklarımız yetmezmiş gibi şimdi de Hisarönü’nde, 142 parsele paralel, belediye ait alana aynı doğa yıkımını siz yapıyorsunuz. Sulak alanı moloz ile doldurup üstüne Kızılbük’ ün kırmızı toprağını seriyorsunuz. Ağaçları keserek korumanız gereken doğamızı geri dönülmez bir tahribatla yok etmeye çalışıyorsunuz. Yine halkı bilgilendirmeden ve görevinizin aslında ne olduğunu önemsemeden. Belediye böyle yaparsa vatandaş ne yapmaz? İcraat toplamınıza baktığımızda görüyoruz ki bugüne kadar almış olduğunuz tutum iş bilmezlik değil düpedüz bilinçli bir tercihtir.
Siz neye sebep olduğunuzun farkında mısınız? Bugüne kadar yaptıklarınızla başta bizler olmak üzere, size oy veren halkın demokrasiye, değişime, adalete, hak ve hukuka olan inancını yok ettiniz. Vatandaşlarımızın “bunlara da güvenemeyeceksek kime güveneceğiz” duygusuna kapılmasına ve böylece toplumda var olan değişim talebinin de zarar görmesine sebep oldunuz. “Bizim adayımız” diyerek yaptıklarınızın söylediklerinizle uyuşmadığını gören, hatalarınızın farkında olan yol arkadaşlarınızı büyük bir pişmanlığa uğrattınız. Verdikleri siyasi mücadelenin de yozlaşmasına sebep oldunuz. En çok kendine benzeyenin hançeri öldürürmüş insanı.