Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, yayımlanmasının üzerinden 21 yıl geçen romanı "Benim Adım Kırmızı" söyleşisinde okuyucularıyla buluştu ve soruları yanıtladı.
İstanbul Beyoğlu'ndaki Yapıkredi Kültür Sanat Loca'da yapılan etkinlikte "Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar"ı yayına hazırlayan Erkan Irmak ve roman üzerine iki makale yazmış olan Feride Çiçekoğlu da Orhan Pamuk'un yanında konuşmacı olarak yer aldı.
Orhan Pamuk, bir konuşmacının Doğu ve Batı kültürüyle ilgili sorusuna,"Doğululuğumuzu veya Batılılığımızı abartarak bunu tek kimlik hâline getirenlere karşıyım. İslamcı, ister laik, ister modern, muhafazakâr kimliği dayatanlar, Türk demokrasisini tükettiler" yanıtını verdi.
Öğretmen olduğunu söyleyen bir kitapsever:
"Siz aslında Batı'da modern bir yazarsınız. Batı kültürüne hakimsiniz. Anladığım kadarıyla 30'lu yaşlarınızda ABD'deyken Mesnevi ile doğu kültürüyle tanıştığınızı söylüyorsunuz. Ve geç olduğu için hayıflanıyorsunuz bundan. Sanki doğu kültürü sizin gönlünüzde bir tık üstünmüş gibi görünüyor?"
Orhan Pamuk:
"Hayır, hayıflanmıyorum. Onu gerçekten yapmamaya çalışıyorum. Ama siz dediğinize göre herhâlde yapmışımdır. Kültürler beslendiğimiz yerler, kimlik sorunları... Hangi kimlik daha iyi, hangi kimlik daha kötü... Böyle şeylerden nefret ediyorum ve böyle biri değilim ama siz ne kadar böyle değilseniz de, insanlar böyle ve sizi böyle okurlar. Evet, ben biraz da kaşınmışım Doğu-Batı gibi romanlar yazmışım. Ama benim Doğu-Batı anlayışım hangisi daha iyi, hangisi daha kötü, hangisini daha çok seviyorum, hangisini daha az seviyorum gibi değil. Hangisini üstün tutuyorum da değil. Aslında İstanbul'da yaşayan bizlerin zaten öyle olmaması lazım. O yolda da konuşmam. Bizler belki de bu konuda söz söylememesi gereken tek milletiz. Çünkü biz iki taraftan da işimize geldiği gibi keyifle alıyoruz ve bunu da mesele etmiyoruz. (Alkışlanıyor). Benim romanlarım Doğu'nun şurası güzel, Batı'nın şurası güzel demiyor. Doğululuğumuzu veya Batılılığımızı abartarak bunu tek kimlik hâline getirenlere karşıyım. İster İslamcı kimlik, ister laik kimlik, ister modern kimlik dayatanlar Türk demokrasisini tükettiler. (Alkışlanıyor). Özür dilerim böyle alkış gerektirecek siyasi laf etmekten de hoşlanmıyorum ama kültürlere hangisi iyi hangisi daha kötü diye değil, bizler can havliyle kendimize yakışan hangisi diye ya da ihtiyacımız nedir diye bir şeyler almışız.
Orhan Pamuk'un sıkı bir takipçisi olduğunu vurgulayan bir kitapsever:
"Fredric Jameson'ın üçüncü dünya ülkeleri ve onların edebiyatlarına dair yazdığı yazıda 'Üçüncü dünya ülkelerinin edebiyatlarının dünya edebiyatı kapsamında tanıma yerleşebilmesi için bu edebiyatların siyasi konulardan bahsetmesi gerekliliğinden' bahsediyor?"
Orhan Pamuk:
"Hayır tam siyasi demiyordu. Demeye getiriyordu ki; 'Ulusal alegoriler yazıyor üçüncü dünya', bence talihsiz bir yazı, bir defa dünyanın geri kalanına 'üçüncü dünya' demek daha dakika bir, kendi kalesine gol atıyor. Güzel bir başlangıç değil. Bir cümlede bütün bir Çin edebiyatını, Venezuella edebiyatını anlıyor, doğru değil. Profesör arkadaşlarımla kavga ederdim bu yazıyı derslerde neden okutuyorsunuz diye. Etrafta yazı olmadığı için o küçümseyici yazıyı okudular. O yazıdan hoşlanmama sebebim; onun 'üçüncü dünya' dediği yerde 5 milyar insan yaşıyor, bir cümlede 5 milyar insanın edebiyatına ulusal alegori diyor. Bütün edebiyat biraz ulusal alegoridir. Yalnızca üçüncü dünya değil ki."
Roman yazmak ile uğraştığını belirten bir kitapsever:
"Rus yazar Tolstoy'un kült romanı Anne Karenina'da bütün belirtiler baş karakter Anna Karenina'nın intihar etmesini gerektiriyordu. Anna Karenina hikâyenin sonunda intihar etmeseydi, yine de büyük bir roman olur muydu?"
Orhan Pamuk:
"Siz Tolstoy'un Anna Karenina'yı yazmaya başladığında Anna Karenina'ya ne olacağını bilmediğini söylüyorsunuz. Ben o kitabı 10 yıl Kolombiya Üniversitesi'nde okuttum. Nasıl yazıldığı üzerine de kitaplar okudum. Öyle yazmamıştır. Tolstoy, zaten Anna Karenina'nın öleceğini biliyor sonunda. Tolstoy kitaplarını 'yeniden yazmak' konusunda görebildiğim en başarılı yazardı. Tolstoy'un bütün ömrü bize şunu gösterir; yazarlığın kalitelisi yeniden yazmakla kazanılır."
Konuşmacılardan Feride Çiçekoğlu da konuyla ilgili söz alarak, "Anna Karenina'nın intihar etmeme şansı yok. Onlar kadersiz 19. yüzyıl kadınları... Kocalarına ihanet ediyorlar ve onun için öldürülmek zorundalar" dedi.
Çiçekoğlu, "Çünkü 20. yüzyıl kadınları başka ama 21. yüzyıl kadınları en şahane... Çünkü onlar daha başka olacaklar diye düşünüyoruz" ifadelerini kullanınca salondan alkış aldı.