T24 Haber MerkeziOrganize suç örgütü lideri Sedat Peker, kendisine yönelik operasyonlar sonrası çektiği videoların dördüncüsünde, kendisine 'koruma polisi verdiğini' açıkladığı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan gelen haberle yurt dışına kaçtığını iddia etti. Bu iddiası için savcılara telefon sinyallerini tespit etme çağrısı yapan Peker, Soylu'ya seslenirken "Koruma polisimi sen vermedin mi; temiz Süleyman'ın istifa olayı var ya, bir gün önce robot hesaplardan tweetler hazırlandı" dedi.
Yayınladığı videoların ardından, İçişleri Bakanlığı'nın "İftira ve ithamları, güvenlik güçlerimiz ve devletimiz üzerine yeni bir organize suç faaliyeti olarak değerlendirilmektedir" açıklamasında bulunduğu Sedat Peker, "Her şeyi anlatacağım" dediği video serisinin dördüncü videosunu yayınladı. Peker, çektiği videoda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında ağır iddialarda bulunarak, "Süleyman Soylu, sen 'Sedat Peker'e dosya hazırlıyorlar, tehlikeli bir durum olursa haber vereceğim' demedin mi... Süleyman'la benim akrabamın telefon sinyalleri verdikten sonra, onun akabinde beni aynı gün içinde aramış mı? Ne kadar süre sonra ben yurt dışına çıkmışım" diye sordu.
Peker'in dördüncü videosunda Mario Puzo'nun 'Aptallar erken ölür' kitabı ve yine mumluk üzerine asılı 'Zülfikâr kılıcı' taşıyan bir kolye ile yanındaki tespih dikkat çekti.
Sedat Peker, "Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, temiz Süleyman, aslan Süleyman... Benimle ilgili bir tweet atmış "Pislik, mafya" demiş. Ondan önce "Suç örgütü" demişti. Bugün size temiz Süleyman'ı anlatacağım" sözlerinin ardından şu iddialarda bulundu:
"Bir önceki videomda Barış Akademisyenleri ile ilgili, içlerinden "Biz bu yazıya teröre destek olmak amacıyla imza atmadık" diyen olursa onlardan özür dileyeceğim dedim. Kötü bir hayvanlık yaptık. O dostlardan özür dilerim."
"Bana diyorlar ki, pazarlık yapmak için böyle parça parça yayın yapıyor. Bence siz analistlik yapmayı, böyle süslü kelimeleri bırakın. Lan bırak! Benim namusun şerefim pazarlık konusu değil, ama siz namusunuzu, şerefinizi pazarlık konusu olarak görüyorsanız o sizin sorununuz. İlk videoyu yayınladığımda kıramayacağım herkes aradı. Hepsine ters konuştum, bir daha sakın beni aramayın. Benden de uzak durun, dedim, başıma yakında bela gelecek; uzak durun size gelmesin o felaketler, dedim. Ama sakın bir daha benden rica etmeyin dedim. Lan bizi sürtmek istediler, dedim. Bana bu kötülükleri yapan Mehmet Ağar orada olacak, hakkında hiçbir şey yapılmayacak; Tolga Ağar Marmara Başkanı (AKP Marmara Teşkilatı) yapılacak. Lan kardeşim sen Elazığ Milletvekilisin, Doğu teşkilatının başkanı ol, Marmara Başkanlığı ne. Derinler, Pelikanlar orada mısınız?"
"Silivri Emniyet Müdürü genç tertemiz bir arkadaş. Basında çıktı, kafasına sıktı, intihar dediler. Emniyetteki arkadaşları biliyor neden intihar etti. Neden söylemiyorlar. Temiz Süleyman'a da soracağız bunu, temiz tertemiz Süleyman, süslü Süleyman, Sülü Süleyman... Söylemediler, çünkü söyleseler inanmayacaklardı. Şu bu sebeple onları cezaevine atacaklardı, en iyi ihtimalle onları sürgüne yollayacaklardı... Üniversitede bazı hocalar, kız öğrencileri sınıf geçirmek için onlarla yatarlardı. Bazı öğrenciler bunu bilirlerdi. Niye gidip dekana söylemediniz, böyle bir namussuzluk vardı. Deseniz, dekan inanmayacak. O hocanın dersinden geçemeyecek, en iyi ihtimalle okuldan atılacaksınız. Hayat işte böyle. Maalesef bazı namussuzlukları görüp o an söyleyemiyoruz. Kardeşim o an söyleyemedim, diyemedim. Yav ben size Mesih'im, sizi kurtarmaya mı geldim, dedim. Ben kurtarıcıyım mı, dedim? Benim öyle bir görevim yok. Benim meselem şeref , namus meselesi."
(Bayrampaşa Cezaevi'nde sol görüşlülerin koğuşunda Küba Devrimi'nin liderlerinden Che Guevera'yı anlattığını belirtirken) "Savaşçılar namuslu adam olurlar. O adamı öldürdüler, onsan sonra da adını yazdıkları tişörtlerden falan her sene 8-10 milyar dolar kazandılar. Kapitalizm işte böyle bir şey. Ulan çakma solcular sizin namusunuz nerede? Ulan siz benim anama küfrettiniz. Akademisyenlerle ilgili söylediklerimin üstünü kapatıp altını verip, genç çocukları tahrik edip bana küfür ettirdiniz, kızlarıma küfür ettiniz. Ulan sahte olduğunu herkesin bildiği raporu yayınlayıp 'eşcinsellikten askere gitmemiş' dediniz. Ulan bedelli raporum orada. Çakmasınız oğlum siz, çakma. Ulan ben solcu babanın elinde büyüdüm. Annem cami hocasının kızı, radikal sünni, babam öyle değil. Ulan ben böyle bir evde büyüdüm. Babam orjinal solcuydu, ama çok okuyordu. Ben çocukken sol kitapların içinde büyüdüm. Solcuların roman serisi olan Pardayanlar var, ben onu okuduğumda 12 yaşındaydım."
"Bizim temiz Süleyman var, sayın İçişleri Bakanımız. Beni bir arkadaş aradı dedi ki; 'Yav Süleyman Bey'in üzerine çok geliyorlar, bir şeyler söyleyecek, arkadaş kusura bakmasın' dedi. Tamam dedim, sorun değil normal. Bizim ülkeye geri dönüş biletimiz ya, hayallerimizi de çaldı, bilet de gitti. Bizim temiz Süleyman ilk gün bir tweet attı, 'Suç örgütünün liderini takipteyiz, işte kırmızı bülten...' Tamam, normal. Lan arkadaş millet buna biraz daha saldırınca ertesi gün, 'Pislik mafya suç örgütü babası' mı 'Mafya lideri' mi ne... Şimdi namusluca konuşacağız, namusluca ben delilleriyle anlatacağım. Yaşananları namusluca anlatacağım."
"İlk konu şeyden açıldı; Antalya'da KOM (Emniyet Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi) toplantısında mafya babaları, adam sayısı verilmiş. Bana 200 küsur tane yazmışlar, vallahi hakaret etseydiniz gururum ancak bu kadar kırılırdı. Yav biz pastane açılışını 30 bin kişiyle yapıyoruz kardeşim. Siz anlamadınız mı hâlâ, biz bu vatanın fedaileriyiz, biz bu vatanın serdengeçtileriyiz, biz bu vatanın delileriyiz, biz milyonlarca kişiyiz. Berat Bey'e sen (Süleyman Soylu) beni düşman etmedin mi arkadaş? Akrabam Reşat Hacı Fazlıoğlu, senin bütün organizasyonlarını yapan. Yav sen değil miydin, DYP'nin başına ulaşmak için, seni kongrelere almıyorlardı, eski arşivlerden çıkarın. Olaylı kongreleri vardı, çok eskiden, yanında kim var bakın, benim arkadaşlarım. Onların tabiriyle 'adam', benim tabirimle arkadaşlarım, benim akrabalarım. Sen oralara giderken onlar yanında değil miydi? Daha çok konuşacağız. Yalan makinası ve diyet koyacağız ortaya; ben koyacağım sen koyma, sen temiz Süleyman'sın çünkü."
"Yav benim akrabam gelip, 'Reis'in kulağına bir şeyler geliyor, İstanbul'da bir sorunlar var' dediğinde, 'İstanbul'u ben yönetemiyorum, Berat yönetiyor' dedin mi demedin mi? 'O yaptırıyor her şeyi' dedin mi demedin mi? Yalan makinasına bağlanacağız; fakat senin o yalan makinalarından değil, gerçek uzman yalan makinası. Yalan makinasına bağlandığında, 'Ben Doğru Yol'un başkanlığına çıkmak için uğraşırken kongrelere beni almıyorlardı, il gezilerinde bana sıkıntı çıkarıyorlardı. Sedat Peker'in yanımda akrabası da arkadaşı da yoktu' de, yalan makinası 'Doğru söylüyor' dediğinde tak bir parmak; gitti. (Bir parmağını keseceğini söylüyor/T24).
İki; Sedat Peker'in akrabası benim yanıma geldiğinde ben ona 'Benim İstanbul'da yetkim yok, orayı Berat yönetiyor, her şeyi o yapıyor' dedin mi demedin mi? Sen diyeceksin bunu, yalan makinası diyecek ki sana, 'Sen doğru söylüyorsun', iki (parmağını göstererek) tak bu da gitti."
"Üç; Sedat Peker'in akrabası, bir cenazedeyiz, yollamış, aynı yerden telefon sinyalleri var, cenazede görüştük. Ben yurtdışına kaçmadan önce ,cenaze, kaçmak ne sürgün diyelim buna, kaçmak şık olmadı, kendime ayıp ettim. Sen demedin mi 'Sedat Peker'e dosya hazırlıyorlar.' 'Ben tehlikeli bir durum olunca haber vereceğim' demedin mi? Üçüncü parmak, parmaksız Sedat olacağım!"
"Yav efsanesin bak sen yemin ediyorum, Mehmet Ağar falan hikâye, gelecek Türkiye'sinin değişilmez adamı sensin, senin bu dünyada yıldızın parlak olacak, bana inan. Müthiş bir adamsın sen. Ama 'telefonu sen yolladın' diyemem. 'Onunla ilgili dosya yol aldılar, tehlikeli bir durum olunca haber vereceğim' dedin, ama telefonu bana 'vatansever polis' diye yolladı. Orada da sözümdeyim, 'Sen yolladın' diyemem; ne bir eksik, ne bir fazla, doğru konuşacağız. Çünkü makinalar hissediyor temiz Süleyman."
"Hadi Özışık, şerefli adam. Ben yurtdışına çıkmışım artık, sen diyorsun ya 'İş adamı olduğunu söyleyip sonra suç faaliyetleri olduğunu tespit ettik. ' Ben ne zaman çıktım, 1,5 sene oldu. Dosya ne zaman hazırlanıyor, üç senedir. Bu dediğim olay ne zaman oldu, taş çatlasın 5 ay. Sen demedin mi ona 'Ben severim' diye. O sana şöyle dedi, 'Bu Sedat Peker'le ilgili çok şey konuşuluyor, bunlar bir şeyler yapıyor olabilirler.' Sen "Ben onu severim" demedin mi? Bu kadar kısa sürede ne değişti? "
"Ben şunu anlamadım yalnız; ben Berat Bey'le ilgili yayın yaptığımda bana haber yollayıp 'Yayını durdur' da sen dedin. Onu anlayamadım, onunla sorunun var, onu Türkiye biliyor. Artık nasıl bir denge oluştuysa veya çok mu karışıklık çıktı, neden bunu söyledi, onu da bilmiyorum. Hadi dördüncü parmak, yalan makinasına, 'Ben yurt dışına haber yollamadım, Berat Bey'le ilgili video şeyini durdur, onu çıkar' diye. Makina seni doğrularsa dördüncü parmak gitti. Ya da başka bir şey daha söyleyelim, beşinci parmak; sen benim koruma polisi kararımı vermedin mi, sen uzatmadın mı ondan sonraki sene de? Temiz Süleyman, eyvah eyvah."
"Bir de bizim temiz Süleyman'ın istifa olayı var ya; hani o an duygusal bir hale girip istifa etti; bir gün evvel robot hesaplardan tweetler hazırladı. O 1 milyon 300 bin tweet var ya... E sen de biliyon, benim kardeşim gibi o çocuklar hepsi. Benim destek olduğum, benim açılmasına destek olduğum haber portalları da sana destek oldular. Orada duruyor kayıtlar. Şimdi sen akıllısın ya, Pelikancılar gibi olmayacaksın, taktikleri hazırladın, robot hesaplarda tweetler hazır. Ey Süleyman ey, temiz Süleyman, aslan Süleyman."
"Tayyip Abi'nin altını oyduğunu herkes biliyor. 'Tayyip Bey siyaseti bıraksın, ben de bırakacağım.' O kadar küfür ettin. O kadar hakaret ettin. Vallahi bu dünya böyle, kim kötü laf söyler kıymetli olur. Bir de 'Kırmızı bülten çıkarttık.' Evet. Beni korkutuyor şimdi. Gerekli şeyleri de yapıyor. Ben korkacağım, ulan kırmızı bülten bak, cezaevi, yaşımız 50. 16,5 sene cezaevinde yattım tek ayak üstünde, öbür ayakla bir 16,5 sene daha yatarım, beni mi korkutacaksın? Allah mısınız ulan siz, nesiniz; Pelikancısı, Ağarcısı, Süleymancısı, nedir ulan. Sarmışsınız Tayyip Abi'nin çevresini, dünyayla temasını kesmişsiniz, Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'ndaki halleri gibi. Ayrı bir ülke anlatıyorsunuz, 'Ülke böyle büyüyor, ülke şöyle büyüyor.' İnsanlar intihar ediyor. Bakan değil misin, intihar edenlerle ilgilensene. Sizin televizyon kanallarının anlattığı gibi siz onu seyredip onu görüyorsunuz, ülke öyle değil kardeşim. Pide alamadığı için insanlar intihar ediyor. senin görevin değil mi bunları engellemek? Beni alacakmış, gençler diyorlar ya çok tın. Mahsuni Şerif ne diyor; yiğit muhtaç olmuş kuru soğana. Millet kuru soğana muhtaç olmuş."
"Silivri'de intihar eden o emniyet müdürünü anlatsana. O Gaziosmanpaşalı adamı bıraktırmak için telefon açtın ya. Pardon senden önce Koruma Daire Başkanı Ekrem Güler aradı. İki sene önce intihar etti, Hakan Çalışkan. Bir adam niye intihar eder; kumara düşmüştür, borç batağı, devlet memuru haciz gelecek maaşa, rezil olacağım intihar. Bunları çok duyduk, bir aşk üçgenine düşer çıkamaz işin içinden, duyduk."
"Gencecik bir adam. Terör, organize gibi sorunlu bir yer değil ki orası, Silivri, en keyifli yer. Niye intihar eder bu adam? Sebep yok. Ben anlatayım sebebini. Vallahi Gayretullah'a savaş açtılar. Bir tripoda, bir kameraya yenileceksiniz. Bunun Gaziosmanpaşa'dan tanıdığı zengin, varlıklı, kelle; gözaltı yapıyor. Namuslu adam Silivri Müdürü. Bunu arıyorlar hemen, Koruma Daire arıyor. Herhalde eski Emniyet Müdürü Mustafa Bey'le arası iyi. İl Emniyet Müdürü Mustafa Bey 'Hayır' diyor. Sonra Süleyman Bey kendi arıyor ilçe müdürünü. Artık koruma müdürünün telefonundan mı arıyor... Ekrem Güler, Süleyman Bey'in Koruma Müdürü değil, Koruma Daire Başkanı, yani Türkiye'de korunan insanların bağlı olduğu polislerin daire başkanı. Sonra Süleyman Bey konuşuyor, artık kendi koruma müdürünün telefonundan mı, kimden konuşuyorsa... 'Bırak' diyor, bırakıyor tabii, kayıt da yapmamış. Çünkü oradan alındığında hemen Süleyman'a ulaşıyorlar, Süslü Süleyman'a, temiz Süleyman'a, cici Süleyman'a. Bana 'pis' diyorsun ya. Hani Ben Türkiye'ye dönecektim?"
"Bugünün ebabil kuşları da işte bu telefonlar. Ağızlarında taşıdıkları o ateş taşları da attıkları tweetler, yazdıkları mesajlar. Onlarla yanacaksınız, vallahi yenileceksiniz. Adam FETÖ'cü, parası var. Parası olan FETÖ'cülükten yırtıyor, para olmayan cezaevinde. Bu nasıl bir adalet; fakir-zengin hepsini atacaksın cezaevine. Ama gerçek FETÖ'cüyü atacaksın. Bu çok zengin FETÖ'cü olan insanlar var mesela. Onların üzerlerindeki tapular, akrabalarının üzerlerindeki tapular... Tapu dairelerine bir yazı yazılsın... Devlete irat edilenler ayrı. Adam -herkes biliyor- FETÖ'cü, ama milyarder. Bakın tapularının yarısı nerelere gitmiş? Adam 'FETÖ'den alınırsam hepsi gidecek devlete' diyor. Yarısını istiyor bizim 'derin'ciler..."
"Temiz Sülü; 'Ben DYP başkanlığına oynarken yanımda Sedat Peker'in arkadaşları ve akrabaları yoktu' de, bir. İki; 'Berat Bey'i Sedat Peker'e ben düşman etmedim' de. Beni düşman etti, 'O yapıyor, ben İstanbul'a karışamıyorum' dedi. Üç; 'Cenazede Sedat Peker'in akrabası Reşat Hacı Fazlıoğlu'na böyle demedim' de. Dört; 'Sedat Peker'e koruma vermedim' de. 'Korumasını ondan sonraki sene de vermedim' de. Niye demiyorsun. Ben pis, beni bir rezil etsene ya."
"Bir şey daha söyleyeyim. Ablanın kocası Abdullah Bey'i benim yanıma yollamadın mı? Belki bundan senin haberin yoktur. Ben öyle biliyorum. Bunda parmak vermem, çünkü söz namus, kesmek lazım. Oğlu şarkıcı olacak. Polat Yağcı, telefon açtım, enişten, ablanın kocasını tanıştırdım. Bu çocuğun tüm şeylerini tüm kanallarda yayınlattırın dedi, yayınlattırdım. O zaman iyiydim, her şeyi yaparken iyiydim. Ne oldu kardeşim, ne oldu ya? Onu da anlatacağım. Artık herkes her şeyi bilsin. Herkes her şeyi bilecek..."
"Dönüş biletimizdin sen be, yaktın bizi. Devletin savcıları, çok kolay, benim akrabam olan Reşat Hacı Fazlıoğlu'nun telefonundan İçişleri Bakanı'nın telefonu kaç kere aranmış, o onu kaç kere aramış? Ama daha çok koruma müdürünün telefonundan görüşüyorlar. Süleyman Bey'in babasıyla ve tüm akrabalarıyla kaç kere aramışlar akrabam Reşat Hacı Fazlıoğlu'nu. Süleyman'la benim akrabamın telefon sinyalleri verdikten sonra, onun akabinde beni aynı gün içinde aramış mı? Ne kadar süre sonra ben yurt dışına çıkmışım? Bizim dosyada bu kadar, hiçbir delil yok, bize neler yaptınız..."
"Daha bunu çok konuşacağız, bu çok su götürür daha... Süleyman sen bir efsanesin. Alacaksın, bekliyorum. Gel al. Devletin gücü elinde alırsın, hiçbir sıkıntı yok. 'Kırmızı bülten de çıkardık' diyorsun, devlet yalan söylemez, çıkarmıştır. ama ben de devletten devlete kaçmayı sizin sayenizde öğrendim. Bakalım buradaki macera nasıl olacak? Ya bana neler yaptılar, 'Biz seni seviyoruz' derken bana her ülkede tuzak kurdular. En son Arnavutluk'tan çıkıyorum, Arnavutluk'ta polisler tuttu beni. Yemin ediyorum mucizelerle çıktım."