Yeni olan her şey için hararetli bir istek duyan moda endüstrisi şimdi teknolojideki son gelişmelere cesurca kucak açıyor: arttırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR)! Son moda haftalarında da gördük ki, dev moda evlerinden tutun gelecek vaat eden bağımsız tasarımcılara çok daha fazla isim defilelerini, kampanyalarını ve hatta yavaş yavaş mağazalarını AR ve VR deneyimleri ile sunmaya başladı. Podyumları robotlar ve dronelar paylaşırken; reklam kampanyaları bir anda ortaya çıkan ama fiziken var olmayan modeller ile moda severleri sanal dünyaya çekti.
Aslına bakılırsa, özellikle yüksek modanın birincil amacı bizleri – tüm o muhteşem kıyafetler, teatral defileler, dergilerde yer alan editoryaller, kusursuz kodlar ve yaratıcı fotoğrafçılar aracılığı ile- içinde yaşadığımız ortamdan daha ışıltılı, daha farklı, daha fantastik bir dünyanın hayaline sürüklemek. Böyle düşününce moda belki de hamurunda bu olduğundan sanal dünya için en uygun şeylerden biri.
Milyarlarca dolarlık küresel moda ekonomisinin beklentilerin de üzerine çıkan bir şevkle benimsediği bu iki kavramın ne demek olduğuna bakalım öncelikle. Bilenler bu kısmı atlayabilir. Araştırma şirketi Gartner'a göre;
Arttırılmış Gerçeklik/Augmented Reality (AR) metin, grafik, ses, animasyon ve benzeri diğer sanal donanımların gerçek dünyadaki nesnelerle bütünleşik biçimde gerçek zamanlı olarak kullanımıdır. AR'yi sanal gerçeklikten ayıran bu "gerçek dünya" unsurudur. Bir simülasyondan farklı olarak AR, kullanıcının gerçek dünyayla etkileşimi ile bütünleşir ve ona katılır. Buna en kolay ve anlaşılır örnek akıllı telefonunuzaki Snapchat ya da Instagram uygulamalarında kendi yüzünüze uyguladığınız çiçekli böcekli, gifli filtreler olabilir.
Sanal Gerçeklik/Virtual Reality (VR) bir kullanıcıyı çevreleyen ve bu kişinin eylemlerine genellikle başa takılan ekranlı cihazlar ve kafa hareketleri aracılığı ile doğal bir şekilde yanıt veren , bir bilgisayar tarafından oluşturulmuş üç boyutlu bir ortamdır. Bu sistemde el takibi ve dokunmaya duyarlı geri bildirim sağlayan eldivenler ya da aparatlar da kullanılabilir. Oda tabanlı VR sistemleri ise birden fazla kullanıcı için aynı anda üç boyutlu bir sanal gerçeklik deneyimi sunabilir. Bir VR başlığı takın ve kendinizi farklı bir şehirde, su altında, başka bir gezegende, eski çağlarda veya… bir defilede Anna Wintour ile yan yana bulun!
Kimi şüpheciler olsa da, çoğunluk sanal gerçekliğin (VR) ve artırılmış gerçekliğin (AR) moda endüstrisinin hem tasarım, kalıp, üretim, satış gibi konuları barındıran arka planını; hem de dünyanın gözünün üzerinde olduğu defileler, kampanyalar, şovları kapsayan vitrin tarafını önemli biçimde geliştirme potansiyeline sahip olduğuna inanıyor.
Tıpkı 10 yıl önce e-ticarete duyulan şüphe gibi (ki özellikle yüksek moda markaları çevrimiçi satışa çok net bir şekilde karşı ve isteksizdi) bu yeni teknolojilerin potansiyelinden şüphe edenler var. Fakat e-ticaret ve sosyal medya konularında geçmişten ders alanlar müşteri neredeyse orada bulunmaları gerektiğini çok daha iyi biliyorlar. Bugün markalar için pazarın çoğunluğunu oluşturan milenyaller ve Z-kuşağı hem teknoloji meraklısı hem deneyimi önde tutuyor. Bu da demek oluyor ki kullanıcılar AR ve VR dünyasına daha fazla geçiş yaptıkça markalar da -sokak ya da lüks- bu geçişe cevap vermek üzere hazır olmalılar. Araştırmacılar e-ticaretin dönüm noktasına ancak 20 yıl gibi bir sürede ulaştığını, VR'nin de günlük deneyimlerimizi şekillendirmek için benzer bir zamana ihtiyacı olacağını söylüyor. Öte yandan telefonlarımızı bir monokl gibi kullanmamıza olanak tanıyan AR çok daha hızla ve etkin biçimde moda ve alışveriş deneyimimizin bir parçası olacak. Örneğin daha şimdiden bir rujun size uyacak rengini herhangi fiziksel mağazaya gitmeden akıllı telefonunuzdaki otoportrenizde gerçek zamanlı olarak deneyerek, sanki sürmüşçesine görmenizi, renginin düşündüğünüz gibi durup durmadığını anlamanızı sağlayan ve buna göre satın alma kararı verdiğiniz sistemler belli başlı markalarda kullanılmaya başlandı.
Moda markalarının üretim süreci düşünülünce bu teknolojilerin sağlayacağı avantajlar saymakla bitmiyor. Başlangıç olarak tasarım ve geliştirme açısından üretime girmesine karar verilecek 200-300 giysiye ulaşmak için binlerce giysiyi örneklemek zorunda kalmadan tasarruf edilecek zaman ve para; perakende mağazacılık açısından mağaza ortamlarının sanal simülasyonlarla denenerek en iyi müşteri deneyimini sağlayacak fiziksel ortamı oluşturma; satış açısından müşterinin alışveriş deneyiminin daha az zahmetli ve daha zenginleştirilmiş hale getirilmesi ilk akla gelenler. Bu anlamda markaların çok kıymetli girişimleri de başladı. GAP kimi mağazalarında müşterilerin ürünleri dijital olarak denemelerini sağlayan bir AR giyinme kabini oluşturdu. Sephora, kullanıcıların telefonlarında bir filtre kullanarak kozmetik ürünlerini denemelerine olanak sağlayan AR uygulamalarını başlattı. Converse AR uygulaması ile kullanıcı telefonu ayağına odakladığında seçtiği ayakkabıları sanal olarak giymiş oluyor ve nasıl durduğunu görebiliyor. ZARA yeni tanıttığı AR aplikasyonu ile müşterilerinin akıllı telefonlarını vitrinde, cansız mankende hatta katalogda gördükleri giysiye odaklarında bu sezon markanın modelliğini yapan Léa Julian ve Fran Summers 3 boyutlu olarak vücuda gelerek o kıyafetin nasıl görüneceğini sunuyorlar. 2014'den bu yana VR denemelerinde bulunan Rebecca Minkoff en iyi müşteri deneyimini veren mağaza tasarım ve yerleştirmesini tamamen sanal gerçeklik aracılığıyla yapıyor. Toplanan veriden bahsetmiyorum bile! O "Big Data" markalar için anlık cirolardan kat be kat değerli.
Endüstrinin pırıltılı tarafına geçiş yaparsak VR teknolojisinin moda dünyasını tepetaklak edeceği kesin. Öncelikle defileler sanal dönüşüm için biçilmiş kaftan. Yüksek moda evlerinden birinin son koleksiyonunu ön sıradan izlemek için ne Anna Wintour ne de Kim Kardashian olmanıza gerek yok, VR başlığınızı takıp A+ isimlerin yaşadığı deneyimi siz de onlardan farksız yaşayabilirsiniz. Bir editör ya da blog yazarı her bir defileye tek tek yetişemediğinde ya da dünyanın bir ucunda ona heyecan veren bir tasarımcının koleksiyonunu görmek istediğinde sanal gerçeklikle bulunduğu yerden defileye ulaşması mümkün. Dahası bugün izlediğimiz dev prodüksiyon ve sahnelere sahip defilelerin çok daha olağanüstü ortamlara sahip versiyonlarını basit boş bir odada basit sandalyeler üzerinde oturarak deneyimlemek mümkün.
Defile deneyimini VR aracılığı ile bizzat müşterileri ile paylaşan ilk tasarımcı 2015 yılında Tommy Hilfiger oldu. Hilfiger, dünya çapında pek çok mağazasına yerleştirdiği VR başlıkları ile mağazaya gelen müşterilerini 2015 Sonbahar/Kış defilesinin ön sırasına Vogue editörleri arasına oturttu. Benzer bir deneyimi geçen yıl Coach markası 10 mağazası ile sundu. 2016 yılında Balenciaga ücretsiz bir aplikasyon ve Google cardboard ile defilesini isteyen herkesin izlemesine açık hale getirdi. Moda haftalarında en ilgi çeken yerlerden biri kulisler! Kulis heyecanı, hazırlıklar, styling, saç-makyaj hep merak uyandıran ve en az koleksiyon kadar heyecanla beklenen ayrıntılar. Dior İlkbahar/Yaz 2015 defilesinin kulisini ve ilk kez görücüye çıkaracağı yeni makyaj koleksiyonunu "Dior Eyes" adını verdiği bir VR sistemi ile kullanıcılara açtı ve başlığı takanları Dior şovunun tam kalbine ışınladı. Türkiye'de buna benzer bir deneyimi 2017 senesinde Sudi Etuz markasının tasarımcısı Şansım Adalı konuklarına yaşatmış ve koleksiyonunu VR başlıkları ile sunmuştu. Bu sezon ise Stockholm Moda Haftası'nda ön sırayı editörler, bloggerlar, ünlüler ve 3 robot paylaşıyordu. Tasarımcı Ida Klamborn'un defilesinde, 360 GoPro kamerası ile donatılmış 3 robot defileyi kendi özel koltuklarından canlı canlı VR deneyimine dönüştürdüler. Bu robotlar VR izleyicileri kıyafetleri beğendiğinde pembeleşiyordu.
Defileler sanal gerçekliğe taşınabildi peki ya modeller ne kadar gerçek? Ya da ne kadar süre gerçek kalabilecekler? Şubat ayında Fenty Beauty markasına ait bir ruju sürerek poz veren Shudu isimli güzel bir modeli Rihanna ve Fenty hesapları paylaştı. Saniyeler içinde bu siyahi güzelliğe olağanüstü yorumlar ve beğeniler gelmeye başladı: doğal güzellik, saf güzellik, olağanüstü bir yüz ve dahası. İlgi artmaya başladıkça Shudu hakkında bomba haber açıklandı: bu doğal güzel bir insan değildi. Shudu'nun yaratıcısı Cameron Ames Wilson mükemmel bir model yaratmıştı, editoryalleri, katalog çekimleri olan, gerçek bir hayat yaşayan sanal bir model. Sanal influencer Lil Miquela'dan sonra sanal model Shudu daha gerçekçi, kıyafetleri gerçek bir modelden farksız taşıyan profesyonellikte, kampanyalarda yer alan bir isim oldu, kendisi ABD'nin en ünlü model ajanslarından birine bile bağlı! Düşünsenize saçına, gözüne, çiline aslında her şeyine bizzat marka olarak karar vereceğiniz ve saniyeler içinde kişiselleştirip değiştirebileceğiniz bir model… Belki şimdilik modeller için tehlike yaratmıyorlar ama yakın gelecekte markalar kendilerine en uygun kastı bir iki tıkla oluşturabilecekler.
Biz faniler? Bu yeni gerçekliklere derin dalış yaptığımızda, o gerçeklikte de iyi görünmek isteyeceğiz kuşkusuz. Belki sıradaki şey sanal moda olacak, belki bu dünyada değil de sanal gerçeklik dünyasında ne giyip ne yapacağımızı daha çok önemseyeceğiz. Moda dünyasının bir Black Mirror bölümü olmasına belki de çok az kaldı.