Mayıs ayı başında Dolar/TL kuru 1.55, Euro/TL kuru 2.26 idi. O tarihten düne kadar TL karşısında, Dolar yüzde 11, Euro ise yüzde 10 değer kazandı. Aslına bakarsanız yüzde 10 değer değişimi büyük bir sıçrama sayılmaz; ancak bu değişim ne kadar kısa sürede olursa panik o denli artıyor. Şunu söyleyerek başlayım. Bugün Dolar, TL karşısında 2001, 2002, 2003, 2006, 2008 ve 2009’da gördüğü düzeylerde işlem görüyor. Yani geçtiğimiz 10 yılda altı kez 1.70’in üzerine çıkmış. Dolayısıyla dolar kuru için paniğe kapılacak bir düzeyde değiliz. Pekiyi bu bir panik noktası değilse, 1.80 öyle mi? Hayır, bana sorarsanız o da değil. Eğri oturup, doğru konuşalım: şu an ekonominin bir numaralı sorunu olarak görülen cari açığın en büyük müsebbibi kurların düşük kalmasıydı. Dikkat edin tek sebebi demiyorum, en önemli nedeni buydu. İşsizliğin yüksek kalması, sanayi üretiminin potansiyelinin altında artışının, aşırı kredi genişlemesinin kökeninde de bu yatıyor. O nedenle, kurdaki yükselişi olumsuz bir gelişme olarak algılamamak gerekir. Ancak… Evet bir ‘ancak’ var. Yükseliş ya da düşüş yönünde kurlardaki aşırı oynaklık hem moralleri bozar, hem de panik havası yaratır. Son on gün içinde olan da bu. Düşük kur, enflasyonu azaltıcı, ithalden alınan KDV ve gümrük vergileri aracılığıyla bütçe gelirlerini artırıcı (ithalat arttığı için), ulusal hesapları büyütücü etkisi nedenleriyle Merkez Bankası ve hükümetin göz yumduğu, belki de istediği bir durumdu. Doğrusu ben bu tercihi nedeniyle iki tarafı da eleştirmiyorum. Özellikle küresel kriz sürecinde bu politikanın doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum. Fakat, bu ilelebet sürdürülebilecek bir politika değildi. Mutlaka bir gün bundan vazgeçmek gerekiyordu. Ne yazık ki; çıkış süreci ertelendi. Kur rejimi dalgalı olsa da, TL hep değerli kaldı, ithalat ve cari açık fırladı. Burada mutlaka yeniden vurgulamam gereken nokta, gerçekten sınırları zorlayan bir cari açığımız olsa da, bu bazılarının dem vurduğu gibi “kriz yaratacak” bir sorun düzeyinde değil. Arkaya dönüp bakınca, piyasaya da iğne batırmak gerektiği ortaya çıkmıyor mu sizce? Cari açık denen sorun, iki aydır mı var? Açığın bu kadar yükseleceği bir yıl öncesinden belli değil miydi? Öyle olduğunu ortalama bilgi sahibi her birey akıl edebilir. Büyümede dünya rekoru kıran bir ekonominin mevcut ekonomik yapısı ile cari açığının da fırlayacağı kullanıcı kılavuzunun ilk sayfasında yazar. Doğrudan yabancı yatırımlarımızın dörtte üçünün geldiği Avrupa kriz içindeyken, bu kanaldan açığın finanse edilmesinin çok zor olacağı da öyle. Herneyse… Bunları ilk kez yazmıyorum, sadece hatırlatmak istedim. Artık biraz da bundan sonra ne olabileceğine bakalım. Önümüzde üç sorun var. İkisi dışarıdan, biri içeriden. ABD’nin borçlanma sınırının yükseltilmesi, Avrupa borç sorunu ve TL’nin hızlı değer kaybı. Avrupa konusunda fikirlerimi biliyorsunuz. Bu sorun en az bir yıl daha gündemde kalacaktır. ABD tarafında ise politika belirleyicilerin göz göre göre kendilerini aşağı atacaklarına inanmıyorum. Çok yakında, bir anlaşmaya varılacaktır. Gelelim TL’ye… İki aydır değer kaybeden TL’de, son on günde daha sert düşüşler gördük. Bu harekette, piyasadaki işlem hacminin az olmasının önemli payı var. Hacim düşük kaldığı için fiyatlarda büyük sıçramalar yaşanması, yatırımcıları aldatıp dövize çekmemeli. Bundan iki ay önce döviz almış olsaydınız, şimdi karda olabilirdiniz. Ama bundan sonra kar etme güdüsüyle, dövize yaklaşmak riskli olur. Aynı şey, altın için de geçerli. Fiyatlar aldı başını gidiyor havasına kapılıp, altına hücum etmek şimdi yapılabilecek en riskli hamlelerden biri olur. Bunları söylerken kurlar ve altın fiyatı bugünden itibaren düşmeye başlayacak demiyorum. Tersine, birkaç nedenden ötürü, TCMB tarafından iki gün önce yapılan hamleye rağmen, Dolar/TL’nin 1.80’e kadar yükseliş yolu olduğunu görmezden gelemeyiz: 1-Bugünlerde yerli yatırımcılar soğukkanlılıklarını korumaya devam ediyor. Ancak, ABD ve Avrupa’dan yeni kötü haberler gelirse, 1.80 kolaylıkla test edilir. 2-Dışarıdan kötü haber gelmese bile, yabancı portföyün yeniden giriş yapabilmesi için spekülatif alımlarla kur yukarı çekilebilir. 3-Merkez Bankası’nın iki gün önceki müdahalesine, piyasadan karşı tepki gelebilir kur biraz daha yukarı çekilebilir. Ancak, bütün bu olasılıklara rağmen, Türkiye ekonomisi adı krizle zikredilen ülkelerden daha sağlam durumda ve bence ‘cari açık’ piyasayı yeniden şekillendirmek için bir bahane olarak kullanılıyor. Ne yazık ki; Türkiye’de kriz göstergesi döviz kurundaki yükseliştir. Artık bu anlayıştan kurtulmamız gerekiyor. Dolara ve euroya karşı değer kaybeden tek para TL değil. Ayrıca, paramızın değer kaybetmesi de hiç dert edilecek bir sorun değil.