Hatırlanacağı üzere 27 Aralık 2017 tarihinde Başkentgaz, 75 bin doları Kızılay'da kalmak ve kalan 7 milyon 925 bin doları da Kızılay tarafından Ensar Vakfı'na gönderilmek üzere Kızılay Derneği'ne toplam 8 milyon Amerikan Doları bağışlamıştı. Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık da "bu bir vergiden kaçınmadır" demişti.
BirGün Gazetesinden sevgili İsmail Arı'nın 19 Mart 2023 tarihli haberine göre de Başkentgaz ile Kızılay bir skandala daha imza atmış.
Habere göre, 29 Haziran 2018'de Kızılay yine Başkentgaz'ın şartlı bağışını kabul etmiş. Başkentgaz, Erzincan Kemah İlçesi Göğüsbağı Mahallesi'ndeki kamu arazisine 8 derslikli bir imam hatip lisesi yapmaya karar vermiş. Lise binasının inşaatının tüm masraflarını üstlenen Başkentgaz, binayı tamamlayıp Erzincan Valiliği'ne teslim edeceğini bildirmiş ama okulun masraflarını Kızılay'a şartlı bağış yaparak bunun okul inşaatını yapan şirkete aktarmasını istemiş.
Başkentgaz bu işlemi kaçınma amacıyla mı yoksa başka bir amaç için mi yapmış? Beraber anlamaya çalışalım.
Vergiden kaçınma vergiyi doğuran olay öncesinde verginin doğumunu engellemektir. Daha basit bir ifadeyle vergiden kaçınma, kanunlara aykırı hareket etmeksizin vergiyi doğuran olaya neden olunmaması suretiyle vergi yükünün dışında kalma çabalarını ifade ederken aynı zamanda bilinçli bir eyleme dayanır. Bu durum herhangi bir suç teşkil etmemektedir.
Ancak kaçınma ile kaçırma birbirinden farklı şeylerdir. Vergi kaçırma devletin vergi alacak hakkı doğduğu andan sonra kişilerin vergiyi ödememe davranışıdır.
Ancak Vergi İdaresi her kaçınma eylemini vergiden kaçınma olarak görmemektedir. Gerekçesi ise VUK m.3'te yer alan işlemin gerçek mahiyetidir. VUK'un 3/B maddesindeki "Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır" fıkrası uyarınca vergi hukukunda vergiyi doğuran olay ile buna bağlı gerçekleşecek vergilendirme sürecinin gerçek mahiyetinin tespiti önem arz etmektedir. Bu duruma ekonomik yaklaşım adı verilir.
Ekonomik yaklaşım ilkesinde, vergiyi doğuran olayın gerçek özü sorgulanmaktadır. Verginin doğumunun bağlandığı ekonomik unsurun gerçekte hangi amaçla yapıldığı ya da esas niyetin iyi tespit edilmesi gerekmektedir. Buna ilaveten vergi mükellefleri ya da sorumlularının daha çok kendi çıkarlarını gözeterek özel hukuk biçimlerini ve kurumlarını olağan kullanımları dışında kötüye kullanarak vergi kaçırma gayesiyle düzenlenen sözleşmelere peçeleme sözleşmeleri denir.
Bu kadar kitabi bilgiden sonra konumuza dönelim.
Kızılay'a 2016 ila 2021 yılları arasında 8 milyar 525 milyon dolar bağış yapıldığını daha önce yazmıştım. Bu yapılan bağışların nerede ve nasıl kullanıldığı ve daha da önemlisi yapılan bağışların şartlı bağış olup olmadığını bilmiyoruz.
Ancak ortaya çıkan bu iki olay özelinde konunun hem siyasi ayağı hem de vergisel boyutu olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Kızılay ile ilgili en son çıkan olayda Başkentgaz okul yaptırıyor ve parayı Kızılay üzerinden ilgili yerlere aktarılması isteniyor. Oysa okulu kendi de yapsa masrafları gider konusu yapabilecektir. Benzer durumla alakalı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın verdiği 27.07.2017 tarih ve 62030549-120[89-2014/674] Sayılı Özelgede de aynı şey söyleniyor.
Kızılay bir dernek ve Kızılay'a yapılan tüm nakdi bağışlar bağışçıları tarafından yıllık beyanlarında indirim konusu yapabilir. O nedenle yapılan bu para aktarma işi her zaman vergiden kaçınmak amacı için olmayabilir. Ama yapılan bağışların peçeli olup olmadığının da ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü -basına yansıdığı kadarıyla gördüğümüz- bağışçılarla Kızılay arasında şartlı bağışı gösteren sözleşmeler yapılmakta. Aksi durumda tüm hayırseverler aynı potada değerlendirilecek ve hoş olmayan sonuçlara sebebiyet verilebilecektir.
Ancak
gibi sorular hala cevap beklemektedir.
Bunu anlamanın tek yolu var. O da Kızılay'ın son yıllarda özellikle 2016 ve takip eden dönemlerinde yaptığı harcama kalemlerinin incelenmesi gerekiyor.
Çünkü Kızılay Tüzüğünün 66/2-p maddesinde "Şartlı bağışlar ve fonlar, amacına uygun olarak kullanılmak üzere bütçelendirilir ve amacı dışında kullanılamaz." deniliyor.
Tüzüğün amacı ise 1'inci maddede "İhtiyaç anında dayanışmanın, ızdırap anında şefkatin, farklılıklar karşısında hoşgörünün, savaşın en kızgın anında insancıllığın, merhametin, tarafsızlığın ve barışın simgesi olan Kızılay'ın kuruluş amacı; silahlı çatışmalar, doğal afetler, salgınlar ve olağanüstü durumlar karşısında toplumsal dayanıklılığı arttırmak, her koşulda, yerde ve zamanda, ayrım yapmaksızın korunmasız insanlara yardım etmek, insan hayatını ve sağlığını korumak, açlık, yoksulluk ve yoksunlukla mücadele etmek, daha yaşanabilir bir çevre oluşturulmasına katkıda bulunmak, birey ve toplumun nitelikli eğitimine destek vermek ve insanlar arasında karşılıklı anlayışı, dostluğu, saygıyı, iş birliğini ve sürekli barışı geliştirmeye destek olarak insan onurunu korumak" şeklinde düzenlenmiş. Kızılay'ın görevleri ise Tüzüğün 7'nci maddesinde belirtilmiş.
Yani Kızılay'ın 7'nci maddede belirtilen görevleri yaparak 1'inci maddedeki amacı sağlaması gerekiyor. Mevzu bu kadar basit yani.
Ancak basına yansıyan şartlı bağışların amaç dışı kullanımı her yurttaş gibi benim de kafamda soru işaretleri yaratıyor. Cevap da bulamayınca dolayısıyla bu kez güvenim zedeleniyor.
O zaman yapılması gerekenleri doğru şekilde talep etmemiz gerekiyor.
Bunlar;
Kızılay'ın 2016 ve sonraki yıllarda kendisine yapılan bağışçıların listesi ve bağış tutarlarını tam olarak açıklaması,
2016 ve sonraki yıllara ilişkin harcama kalemlerini tüm şeffaflığıyla kamuoyuna sunması, gerekmektedir.
Kızılay bunu pekâlâ yapabilecek bir yapıya sahip. Kendi denetleme organları da var hem de her şube ve ilçe nezdinde; Genel Merkez Denetim Kurulu, İl merkezi denetim kurulu, İlçe şube denetçisi.
Aksi durumda Kızılay'ı denetlemekle görevli Devlet kurumlarının bu denetlemeyi ivedilikle yapıp soru işaretlerini gidermesi gerekmektedir.
Aksi durumda Mustafa Kemal Atatürk'ün adını koyduğu bu kadar tarihsel ve önemli bir kurumun zaten çok sarsılmış itibarını yeniden tesis etmek mümkün olmayacaktır.
Murat Batı kimdir? Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı. Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı. "Vergi Hukuku (Genel Hükümler)", "Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı", "Türk Vergi Sistemi" kitapları yayımlandı; 60'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı. Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir. |