Haftaya sarı noktam, oynak tansiyonum, mesane tümörüm ve de cezaevindeki dostlarımla başlayarak kendime yakışır melodramatik bir hava yaratacaktım. Fakat birdenbire meslektaşım ve komşum Nilgün Uysal'dan gelen bir görsel, fikrimi değiştirdi; cennetteki Aziz Nesin ustaya saygılarımı yollayarak başlıyorum.
Seçimlere Emek ve Özgürlük İttifakı içinde gireceğini şiddetle umduğum ve arzuladığım Türkiye İşçi Partisi'nin basın için Taksim'deki güzel bir otelin teras katında düzenlediği yemekteydim.
Tahmin edeceğiniz gibi yemekler çok zengin değildi. Fakat ilk kez yakınen toplu hâlde gördüğüm Türkiye İşçi Partililerden hoşlandım. Temiz ve akıllı gençler. Genel Başkan Erkan Baş ve benim esas favorim Sera Kadıgil kafamdaki soruların neredeyse yüzde 85'ine cevap verdiler. Diğer yüzde 15 için beklemedeyim.
Stajyerim Ahmet Şık, eski bir solcu gazeteci olduğu için Türkiye medyasında "adı solcuya çıkmış" bütün ünlüleri toplamayı becermişti. Bu aralar bir sürü meslektaşım ya istifa ediyorlar ya başka bir mecraya geçiyorlar. Onun için "şu Halk TV, şu KRT, şu Tele1 ya da Sözcü ya da BirGün" diye belirtmeyeceğim. Hasan Cemal abimizin "Eyy gazeteci milleti, titre ve kendine dön!" çağrısı yaptığı medya mensuplarının 24 saat içinde neler yapacağı hiç belli olmaz.
Neyse, şimdi TİP'in davetindeki bazı orta ve çok ünlü isimlere geçeyim: Rıdvan Akar, Hilmi Hacaloğlu, Barış Avşar, Ayşenur Arslan, Şirin Payzın, Emin Çapa, Gökmen Karadağ, İsmail Saymaz, Bengü Şap, Kübra Par, Faruk Eren, Bülent Özdoğan, Fırat Fıstık, Işıl Eliçin, İbrahim Varlı, Candan Yıldız, Murat Sabuncu, Nazım Alpman, Hakan Çelenk...
İnanmayacaksınız ama Ekranların en muhalif Barış'ları Terkoğlu, Pehlivan ve de Yarkadaş yoklardı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanımız (Ben de üyeyim de) Avukat Eren Keskin, bir suikaste kurban giden İsveç eski Başbakanı Olof Palme adına her yıl verilen ödülü aldı.
Eren Keskin, Türkiye'de mahkeme mahkeme sürekli dört döndüğünden bir türlü kendisini görüp kutlayamadım. Buradan kutlayayım da arada bir İHD'den Leman Yurtsever ile uğradığı Kaktüs'e gelirse belki bana bir Irish coffee ısmarlar.
Boran'sız TİP olmaz
Türkiye İşçi Partisi'nin kurucularından ve genel başkanlarından Doç. Dr. Behice Boran'ın bu fotoğrafını İBB Yayınları'nın 40 Kadın 40 Hayat kitabından aldım.
Türkiye İşçi Partisi'nin basın davetinden söz ederken Behice Boran birden aklıma düştü. 1960 sonlarında genç üniversite öğrencileriyken konferansa gelen sevgili Boran'a "revizyonist, opportunist" diye bağırmamız hâlâ benim içimdeki en büyük yaralardan biridir ama eminim ki o hepimizi çoktan bağışladı.
* Birlikte çalıştığım Siren İdemen, Merve Erol ve Yücel Göktürk gibi meslektaşlarımın çıkardığı Express dergisi artık dijital. Fakat desteğe ihtiyaç duyuyor. Ayrıntılar linkte.
* Mülkiyeliler Birliği İzmir'nin "Mülkiyeli Sanatçılar Sergisi" başlıyor.
* Daha ne seçim tarihi belli, ne de adaylar. Fakat ben şimdiden oy vereceğim İttifak'ı açıklıyorum ve bu çağrılarını da keyifle yayınlıyorum.
***
Özkök'ün ihaneti
Ta 1960'lardan, mektepten arkadaşım eski Hürriyetçi (Şimdi TV100'ün Ahtapot'u) Ertuğrul Özkök, haftalardır Gonzo Haber Ajansı muhabiri olabilmek için başımın etini yiyordu. Ben de ona "O zaman bana atlatma bir haber gönderirsen, belki düşünürüm" demiştim. Tabii ki hemen gönderdi. Hem de en yakın dostlarını satarak.
Buyrun size Bodrum'da günah çıkarılan bir detoks kampından anlı şanlı üç genel yayın yönetmeninin (Hepsi de Aydın Doğan'ın favorileri) fotoğrafı.
İkinci bölümünü bekliyorum
Biliyorsunuz ben yerli diziciyim. Star'da yeni başlayacak bir dizide Kurak Günler'den Selahattin Paşalı ve de Kayıp Şehir'den Gökçe Bahadır'ın oynayacağını okuyunca televizyonun karşısına geçtim. Aklıma her şey gelirdi de şu sıralar bir Star dizisini beğenebileceğim gelmezdi.
İki sevdiğim oyuncunun dizisinin adı Ömer'di ve beni şaşırttı. Bir kere tam bir "adult" dizisi, yani bir türlü ergenlikten kurtulamayanlara değil, yetişkinlere hitap etmeye çalışan bir dizi gibi geldi bana.
HomeRoom'da yapımcı arkadaşım Sevilay Demirci ve gazeteci Viki Çiprut'la diziyi konuşurken birdenbire bir İsrail uyarlaması olduğunu öğrendim. Hani vardır ya, Ortodoks dindarlarla ve "laik" demekten başka bir sıfat bulamadığım gruplar arasındaki çatışma, çelişki.
İsrail'deki Hasedik'lerin yerine bizden bir imam ve müezzin oğlu var. Kadın da müezzinden 10 yaş büyük, çocuk sahibi bir dul. Anlayacağınız, hele bugünlerde, tam bıçak sırtı bir konu. Umarım saçmasapan müdahalelerle yerli dizi izleme keyfimi bozmazlar. Dizi dediğin, ille de yalı ve konaklarda geçmek zorunda değil. Bazı dizilerin de mahallede geçme hakları vardır.
Kendimi affettirmek için
Haftamı gerçekten çok kötü olmayan ama can sıkan sağlık sorunlarıyla geçirmek zorunda kaldığım için çok gitmek istediğim iki iddialı tiyatro oyununun galalarına katılamadım. Neyse ki ikisini de telafi etme şansım var.
Az gördüğüm ama sevdiğim arkadaşlarımdan Derya Alabora'nın oyunu "Boşlukta Kal Öyle Çok Güzelsin" 13 ve 29 Ocak'ta Atlas 1948 Sineması'nda.
Epeydir hiç göremediğim arkadaşım Jülide Kural'ın yazıp, yönetip, oynadığı "Ben Rosa Luxemburg" 20 Ocak'ta Baba Sahne'de. 15 Şubat'ta Kozzy, 17 Şubat'ta Bursa Nilüfer Belediyesi Uğur Mumcu Sahnesi'nde, 20 Şubat'ta ise Kadıköy Moda Sahnesi'nde.
Benim gibi Gonzo'ların 1960'larda Yardbirds'ten tanıdığı Jeff Beck, bu hafta ortasında, 78 yaşında öldü. Gerçekten de o olmasaydı gitar, şimdiki gitar olmazdı. Jeff Beck'ten What Mama Said.
Tuğrul Eryılmaz kimdir? Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü. Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı. İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı. Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi. 1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti. Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı. Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi. |