Yıl 1918...
Mustafa Kemal Viyana’da İspanyol Gribi'ne yakalanıyor, tedavi sonucu iyileşerek, İstanbul’a dönüyor.
Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919’da Bandırma vapuru ile Samsun’a çıkmak üzere, İstanbul’dan ayrılırken, İspanyol gribinin dünyayı kasıp kavurduğu bir dönemde, üç askeri doktor Albay İbrahim Tali (Öngören), Binbaşı Refik (Saydam) ve Yüzbaşı Behçet ne yapıyor?..
Üç doktor İspanyol gribine karşı Bandırma vapurunu dezenfekte ediyor.
Yıl 165 - 166... Roma’da başlayan "Galen Vebası..." Beş milyon insan ölüyor.
Yıl 1510... İlk büyük grip salgını Afrika’da başlıyor, bütün Avrupa’ya yayılıyor, iki milyon insan ölüyor.
Yıl 1830... Kolera salgını, bir milyona yakın insan hayatını kaybediyor.
Yıl 1837 ile 1863 arasında dalga dalga gelen kolera salgınında bir milyon insan ölüyor.
Yıl 1865... Yeniden "Büyük Kolera Salgını."
Yıl 1889... Rus Gribi salgını.
Yıl 1890... Mançurya’dan yayılan "Zatürre Vebası" salgını.
Yıl1892... Hamburg’da yeniden başlayan kolera salgını.
Ve 1918 - 1920 arasında İspanyol Gribi salgını, yüz milyon insanın hayatına mâl oluyor.
İspanyol Gribi en çok Hindistan’ı vuruyor, Hindistan’da on sekiz milyon insan ölüyor. Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesini veren ve başarıya ulaşan Mahatma Gandi İspanyol Gribi'ne yakalanan ve gribi atlatanlar arasında yer alıyor.
Bu çarpıcı bilgiler ve daha yoğun bilgi ve belgeler yeni çıkan bir kitapta.
Gazeteci - yazar, kalemini kırmayanlar azınlığında yer alan Umur Talu harika bir kitap yazıyor:
"Senin Adın Corona Olsun."
Bir nefeste okunan kitap tarih boyunca salgınları anlatırken, elbette son Koronavirüs salgınını da ele alıyor. Ama, nasıl ele alıyor?..
"Olağanüstü ilişkiler ve akla hayale gelmeyecek bağlantılarla..."
Kitapta yüzlerce isim var, yüzlerce birbiriyle bağlantılı gerçek öykü var.
Bu kadar sayısız bağlantı ve ilişkinin yer aldığı, hepsinin de isimleri, tarihleri ve yerleriyle vurgulandığı bu tür bir kitaba ilk kez rastlıyorum.
Bildiğimiz, bilmediğimiz tarihe damgasını vuran yüzlerce politikacı, devlet adamı, asker, ressam, müzisyen, doktor, bilim adamı ve devrimci dünyayı saran salgınlar çerçevesinde önümüzden resmi geçit yapıyor.
Kitap polisiye roman merakıyla akıp gidiyor.
Kitabı okurken dikkatimi çeken noktalardan biri şu. Bugün Koronavirüs'ün yayılmasını önlemekte geçerli yöntemler hemen her salgında etkili. İlaç ve aşı dışında, hemen hemen aynı.
Örneğin, 1872’de kolera salgınından sonra Türkiye’ye de gelen bir doktor "Türkiye’de Karantina sistemi" üzerine bir kitap yazıyor.
Karantina... Bugünün "evde kal" modeli ile aynı...
Ya da 1892’de Hamburg kolera salgınından sonraki teşhis: "Virüs havadan geçer." Bugün de, maske uyarısı korunmayı sağlıyor, çünkü "virüs havadan geçiyor."
Yüz otuz yıl önce de aynı, bugün de aynı.
Örneğin, İspanyol Gribi'ni başta İstanbul’a ve Anadolu’ya yayanlar işgale gelen İngiliz, İtalyan, Fransız ve Yunan askerleri.
"Sınırları kapatmak, insanlar arasında teması azaltmak ve sosyal mesafeyi korumak bu tür salgınlarla mücadelede en etkili silah, yüz yıl önceki gibi."
Bu önlemlere uyulması halinde, salgının önüne geçiliyor. Günümüzde salgınla mücadele yöntemleri doktorların geçmişte ve günümüzde uyarılarını doğruluyor.
Örneğin, "sosyal mesafe" kuralını ilk kez Dr. Adrien Proust öneriyor, 1903’te Paris’te toplanan Dünya Sağlık Kongresi'nde. Soyadı tanıdık gelen bu doktor kim?.. Ünlü Fransız yazar Marcel Proust’un babası.
Kitap bu hoş bağlantılarla dolu. O bağlantıları hoş kılan, Umur Talu’nun üslubu.
Yüz milyon insanın ölümüne yol açan İspanyol Gribi Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna ve ayrıca tam da, bizim "Kurtuluş Savaşı" yıllarına rastlıyor.
Çanakkale’den İstanbul’a, Anadolu’ya kadar milli mücadele için ömür tüketenler aynı zamanda İspanyol Gribi ile de mücadele etmek zorunda kalıyor ve pek çok insan hayatını kaybediyor.
Kurtuluş Savaşı ile İspanyol Gribi'ni yan yana hiç getirmemiştim...
Umur Talu hepsini çok iyi anlatıyor.
Zaten o nedenle, "Senin Adın Corona Olsun" ayın kitabı seçiliyor.