CHP İl Başkanlıkları, 81 ilde bugün; dün akşam TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen 'sansür yasası'na karşı açıklama yaptı. CHP İstanbul İl Sekreteri Oğuz Kemal Yakar, “İktidarın niyeti açıktır. Saray rejiminin, ülkemizde yarattığı ağır ekonomik buhranı, yüksek enflasyonu ve hayat pahalılığını, işsizliği, yoksulluğu, yolsuzlukları, kurumsal yıkımı dile getirmek suç haline getirilmek istenmektedir. Bir kez daha söylüyoruz: Bu yasa baştan aşağı sansür ve otosansür yasasıdır. CHP olarak, otoriter saray rejiminin baskı politikalarına, korku iklimini ülkede hâkim kılmaya yönelik çırpınışlarına asla boyun eğmeyeceğiz. Ülkemizin gerçeklerini, halkımızın sorunlarını ve hakikati her yerde haykırmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Saray’a buradan sesleniyoruz: Halkı, basını ve basın emekçilerini susturmayı başaramayacaksınız" denildi.
Kamuoyunda “Sansür Yasası” olarak bilinen; internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören, 40 maddelik kanun teklifi; dün akşam TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP’nin oyları ile kabul edildi.
CHP İl Başkanlıkları, bugün 81 ilde; Sansür Yasası’na karşı açıklama yaptı. CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda yapılan açıklamayı, CHP İstanbul İl Sekreteri Oğuz Kemal Yakar okudu. Yakar, şunları söyledi:
"Saray iktidarı, Cumhuriyetimizin ilk yüzyılının son yasama yılını bir sansür ve otosansür yasası ile açtı. Ülkemizde demokrasinin, hukukun, eşitliğin ve özgürlüğün yeniden tesis edileceği 2023 seçimleri yaklaşırken; demokratik muhalefeti, basını, sivil toplumu ve halkı susturmaya yönelik yeni bir girişimle daha karşı karşıyayız. Bu Sansür Yasası'nın, seçimlere en fazla 8 ay kaldığı bir dönemde Meclis’te kabul edilmesi, seçimler yaklaştıkça iktidarını kaybedeceğini anlayan Saray’ın içinde bulunduğu korku ve acizliğin boyutunu göstermektedir.
İktidarın, 40 maddelik bu yasayla, başta düşünce ve ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin, gazeteciliğin ve basın özgürlüğünün altına son bir dinamit daha koymak istediği açıktır. Öyle ki yasanın 29. maddesiyle, 'Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu' diyerek sınırlarının ve içeriğinin ne olduğu belirsiz yeni bir suç tanımı yapılmaktadır. Muğlak ve ucu açık ifadelerle, Saray yargısına ve iktidar partisinin bürokratlarına hangi bilginin halkı aldatmaya, korku ve endişe yaymaya yönelik olduğunu belirleme yetkisi verilmiştir. Aynı zamanda sosyal medyada yapılan eleştiriler, 'dezenformasyon' olarak yaftalanabilecektir. 'Hangi haber halkta korku ve endişe yaratır, hangi paylaşım kamu düzenini tehdit eder' sorusunun yanıtı ise yasa metninde yoktur. 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getirilen bu muğlak suç tanımının kapsamı, saray talimatıyla hareket eden yargı mensuplarının ve iktidar partisi bürokratlarının inisiyatifine bırakılmıştır.
Buradan soruyoruz: TÜİK’in açıkladığı enflasyonun gerçeği yansıtmadığını, Türkiye’de gerçek enflasyonun çoktan üç hanelere ulaştığını söyleyen bir sosyal medya kullanıcısı dezenformasyon mu yapmış olacaktır? '8,5 milyon insanımız işsiz, insanlar iş arama ümidini kaybediyorlar, işi olanlar da açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışıyor' demek yalan haber yaymak mı sayılacaktır? Kamu ihalelerinin, sözde pazarlık yöntemiyle beşli çetelere adrese teslim verildiğini, halkın sırtından milyarlarca dolarlık yağma yapıldığını ortaya çıkaran gazeteciler suçlu mu sayılacaktır? '128 milyar dolar nerede' demek, kamu barışını bozmak mı olacaktır? 'Ormanlarımız yanıyor, uçaklar neden kalkmıyor' diye sorgulamak, bazı savcılar tarafından halkı paniğe sevk etmek mi sayılacaktır?
İktidarın niyeti açıktır. Saray rejiminin, ülkemizde yarattığı ağır ekonomik buhranı, yüksek enflasyonu ve hayat pahalılığını, işsizliği, yoksulluğu, yolsuzlukları, kurumsal yıkımı dile getirmek suç haline getirilmek istenmektedir. Bugün herkesin açıkça bildiği gibi, ülkemizde yıllardır kendi siyasal çıkarları uğruna dezenformasyon yapan, halkı yanıltıcı bilgileri yayan iktidarın bizzat kendisi ve kontrol altında tuttuğu, Saray’dan yönetilen havuz medyasıdır. Üstelik bu yasa, halkın temel hak ve özgürlüklerine yönelik bu ağır saldırıyla da sınırlı değildir. Kendi yandaşlarına bol bol ilan verirken, muhalif yayın organlarını ise yok sayan ve adeta Basın İnfaz Kurumu’na çevrilen Basın İlan Kurumu, gazetelere ve internet haber sitelerine ceza verme yetkisiyle donatılmaktadır. Basın İlan Kurumu, tıpkı televizyon ve radyolar üzerinde kılıcını sallayan RTÜK gibi, yazılı ve dijital medyanın celladı haline gelmektedir. Yasa, sosyal medya platformlarına ilişkin düzenlemeyle, halkın temel haberleşme ve haber alma kaynaklarını kullanılamaz hale getirmeye kadar gidebilecek geniş sınırlama yetkileri içermektedir.
Yasanın yürürlüğe girmesiyle, sınırlı kaynaklarıyla gazeteciliği dinamik bir şekilde yaşatma mücadelesi veren yerel yayın organları büyük bir darbe alacaktır. Bir kez daha söylüyoruz: Bu yasa baştan aşağı sansür ve otosansür yasasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, otoriter Saray rejiminin baskı politikalarına, korku iklimini ülkede hâkim kılmaya yönelik çırpınışlarına asla boyun eğmeyeceğiz. Ülkemizin gerçeklerini, halkımızın sorunlarını ve hakikati her yerde haykırmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Saray’a buradan sesleniyoruz: Halkı, basını ve basın emekçilerini susturmayı başaramayacaksınız.
Çok az kaldı. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, Baskıcı ve otoriter politikalarınızla yok ettiğiniz demokrasiyi ve hukuku ülkemizde mutlaka yeniden kuracağız! Başta düşünce, ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere, tüm temel hak ve özgürlükleri yaşatan bir düzeni inşa edeceğiz. Sansür yasalarınızla gizlemeye çalıştığınız ekonomik buhrana, pahalılığa, yolsuzluklara, vurgunlara, servet transferine son vereceğiz. AKP Genel Başkanı, 'Bu yasanın çıkışıyla beraber bunları frenleyeceğiz ve gereği de neyse onu da yapacağız' diyor. Biz de diyoruz ki, gerekeni sandıkta halkla hep birlikte yapacağız. Geliyor gelmekte olan." (ANKA)