HDP, partilerine yönelik kapatma davasına ilişkin esas hakkındaki savunmasını Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) sundu. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede; “Esas hakkındaki savunmada, savcının her bir iddiasına tek tek yanıt vermek suretiyle bu iddianamenin hukuka aykırı olarak tanzim edilmiş olduğunu, siyasi iktidar ve ortaklarının zorlaması neticesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na ısmarlama olarak hazırlatılmış bir belge olduğunu ortaya koyduk” dedi.
HDP, partilerine yönelik kapatma davasına ilişkin esas hakkındaki savunmasını AYM’ye sundu. Savunmanın sunulmasının ardından HDP heyeti AYM önünde açıklama yaptı.
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, HDP’nin kapatılması talebiyle yazılan iddianamenin “hukuki bir belge olmadığını” dile getirerek, “Siyasi bir belge olduğunu ifade etmiştik. Bu tespiti yapmak için sadece, özellikle 2015 yılından itibaren, HDP’ye dönük geliştirilen saldırılara bakmak yeterli olacaktı. Fakat biz hukukçular iddianameyi satır satır, her bir eki tek tek incelemek suretiyle bu tespitin sadece siyasi bir tespit olarak değil hukuki bir tespit olarak da doğru olduğunu görmüş olduk” diye konuştu.
Dede, ön savunmalarında iddianamenin “siyasi bir belge” olduğuna ilişkin hususları açıkladıklarını belirterek, “Esas hakkındaki savunmada da ayrıntılara inerek savcının her bir iddiasına tek tek yanıt vermek suretiyle bu iddianamenin yine hukuka aykırı olarak tanzim edilmiş olduğunu, siyasi iktidar ve ortaklarının, sözcülerinin zorlaması neticesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na ısmarlama olarak hazırlatılmış bir belge olduğunu ortaya koyduk” dedi.
Dede, 2015 yılında bugüne HDP’ye yönelik “saldırı” düzenlendiğini ve bu iddianamenin de bu “saldırıların son halkası” olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu belge HDP’yi demokratik siyasetin dışına itme operasyonunu bir argümanı olarak kullanılıyor. Neden HDP’nin hedef haline geldiği 7 Haziran seçim sonuçlarına bakıldığında görülecektir. Yine 2019 yerel seçimlerine bakıldığında neden HDP’nin iktidar ve ortakları tarafından hedef haline getirildiği görülecektir. Fakat sadece bu değil, elbette Türkiye’de demokrasi, özgürlük mücadelesi veren ve hukukun üstünlüğünü savunan tek güç HDP değil. Fakat bütün bu mücadeleleri kendi bünyesinde toplayan, kadın özgürlük mücadelesinden ekoloji mücadelesine varıncaya kadar Kürt halkının bireysel ve kolektif haklarının taleplerinin kabul edilmesi uğruna mücadele etmekten barış hakkını savunmaya kadar tüm bu taleplerin savunucularını kendi bünyesinde oluşturabilmiş, kendi bünyesinde her birinin özgünlüğünü korumak suretiyle birlikte mücadele edebilmesinin yolunu ve formülünü bulabilmiş dünyadaki tek örnek olması da bugün hedef haline getirilmesinin bir sebebi olarak karşımıza çıkıyor.
İddianameyi incelediğimizde her ne kadar HDP’nin kapatılması kisvesi altında dile getirilmiş olsa da aslında sadece HDP’nin değil kadın özgürlük mücadelesinin de, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin de, ekoloji mücadelesinin de bu iddianamede hedef haline getirilmiş olduğunu gördük. Siyasi bir belgedir dedik, CMK’da belirtilen şartları taşımıyor dedik ve Anayasa’ya uygun olarak hazırlanmamıştır dedik.
AYM ilk iddianameyi iade ederken ‘Sen kişilerin kimliğini bile doğru tespit edememişsin’ demişti, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve bazı örnekler de vermişti. İkinci iddianamede de başsavcının yine kişilerin kimliğini tespit ederken hataya düşmüş olduğunu gördük. Bir başka kişiyle ilgili davaları iddianameye koyup başka bir kişinin siyaseten yasaklanmasını talep etmiş ve bu kişi HDP’li değil. Fakat HDP’nin kapatma davasının iddianamesinin konusu olmuş.
AYM, ‘bu dava HDP’nin kapatılması davası olduğu için dosya içerisine koyduğun kişilerin HDP üyesi olup olmadığını, HDP’de görev yapıp yapmadığını tespit etmemişsin’ demişti başsavcılığa. Bizi ancak kişilerin HDP’nin üyesi olduğu dönemdeki fiiller ilgilendirir demişti. İddianameye baktığımızda HDP Eş Genel Başkanlığı görevini yürütmüş arkadaşlarımız da dahil olmak üzere, HDP’li olmadan ve hatta HDP kurulmadan önce gerçekleşen fiillerin AYM’nin iade kararına ve CMK’ya aykırı şekilde iddianameye konulmuş olduğuna tanıklık ettik.
HDP Meclis Grubu’nun tek bir açıklamasını, tek bir fiilinin iddianame içerisine koymadan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı HDP’nin odak haline geldiğini iddia etme cüretini gösterebilmiştir.”
Dede’nin ardından konuşan HDP Hukuk Komisyonu üyesi Maviş Aydın, “Kadın mücadelesini siyasal alanın dışına itme belgesi” olarak adlandırdığı iddianameyi şöyle eleştirdi:
“İddianamede yer verilen kadın eylemleri, eş başkanlık sistemi, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü, 8 Mart Kadınlar Günü gibi eylemlerin suç isnadı olarak yer alması ve suçlama konusu yapılması bizce kadınların özgürlük mücadelesine karşı bir tehdit, bu tehdidin boyutunu AYM’nin ciddi ve titizlikle değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Yargıtay, 2 Mart 2021’de HDP hakkında inceleme başlatmış ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, 17 Mart 2021'de HDP'nin kapatılması istemiyle AYM’de dava açmıştı. AYM, 31 Mart'ta usul eksikliği sebebiyle 850 sayfalık iddianameyi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iade etmişti. Savcılık iddianamedeki eksiklikleri giderek, ikinci iddianamesini AYM’ye göndermişti. İkinci iddianame kabul edilmişti.
HDP hakkındaki kapatma davasını 15 kişiden oluşan AYM heyeti karara bağlayacak. Anayasa'nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü partinin kapatılmasına veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına, toplantıya katılan üyelerin 3'te 2 oy çokluğuyla yani 15 üyenin 10'unun oyuyla karar verilebilecek.
Siyasi parti kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili siyasi partiye tebliğ edilecek ve Resmi Gazete'de yayımlanacak.
AYM'nin siyasi yasak istenen partililerin beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olduğunu belirlemesi halinde, bu kişiler kesin kararın Resmi Gazete'de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak 5 yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetçisi olamayacak.
Kaynak: ANKA