Gazeteci Nevşin Mengü, "Örtülü reklam yerine artık iş birliği etiketi de ekleyerek açıkça reklam yapmaya başlamış" diyerek kendisini eleştiren Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'ye, "Ben mecrayım, bizim patronumuz yok, bunu Faruk Beylerin jenerasyonu anlayamıyor" yanıtını verdi.
Bildirici bugün Twitter paylaşımında, "Nevşin Mengü, örtülü reklam yerine artık işbirliği etiketi de ekleyerek açıkça reklam yapmaya başlamış. Instagram hesabında bir vitamin desteğinin reklamını yapıyor. Bir gazeteci olarak mesleğinin güvenilirliğini bir ürünün pazarlaması için kullanması meslek ilkelerine aykırı." değerlendirmesini yaptı.
Bildirici'nin değerlendirmesine kendi Youtube kanalında yanıt veren Nevşin Mengü, " Faruk Bildirici ‘Gazeteciler reklam alıyorlar, etik değil demiş’. Sene 2022 ve bizim gazetecilik yaptığımız, yayıncılık yaptığımız mecralar değişti. Ben kendim bir mecrayım. Bizim patronumuz yok. Elimizden geldiğince güzel bir şey yapmaya çalışıyoruz. Kendi patronumuz kendimiz. Bize maaş ödeyen yok. Biz iş yapıyoruz, fatura kesiyoruz, şirketimizi döndürüyoruz." dedi.
Ben mecrayım, bunu Faruk Bey’lerin jenerasyonu anlayamıyor. Onlar için çok zor, ben de merkez medyadan geldiğim için, merkez medyanın dağılmasıyla beraber tüm imtiyazlarını, güç aldıkları şeyi kaybettiler.
Merkez medyada pek çok farklı medya kuruluşunda çalıştım. Hadi yine çalışabilecek en iyi yerlerden bir tanesi Doğan Grubu’ydu. Yiğidi öldür hakkını yeme. Hem Türkiye’deki özel siyasi koşullar hem de yayıncılığın mantısı değişiyor Türkiye’de. İzleyicinin talep ettiği şey değişiyor. İnsanların izleme alışkanlığı değişiyor. Bugün AK Parti gitse de şu olmayacak artık, insanların oturup ekran başında saat 19.00’da ana haberini izlemeyecek. Afedersiniz, Instagram’ına torununun yardımıyla giren köşe yazarlarının birer köşe verildiği hayat hakkında abuk subuk atıp tuttukları, insanların açıp okuduğu bir gazete asla olmayacak. Dünya başka bir yere gitti. Yayıncılık da habercilik de gidiyor. Konvansiyonel medya dağılınca meslek büyüklerimiz imtiyazlarını yitirdiler.
Medya gruplarından daha büyük sorun orta düzey yöneticilerdir. Altlarındaki genç gazetecileri ezerler, para vermezler, kendi kafalarında bir habercilik anlayışı vardır onu dayatırlar. Kendilerince kalıplar kurarlar, onu kaybettiler.
Biz Hürriyet’te iken bütün köşe yazarlarına özel şoför filan tahsis edilmişti, böyle bir imtiyazlı hayat, habere gidecek araba bulamıyorduk. Bu imtiyazları kaybedince çıkıp ahkam kesiyorlar. Kardeşim ben burada imtiyazla bir frekans filan almış değilim, Youtube’da insanların istiyorlarsa tıklayıp izledikleri bir Youtube kanalım var. İsterseniz izlersiniz; istemezseniz izlemezsiniz.
En büyük bizim gelir kaynağımız izleyiciler, sizlersiniz. Sizlerin yaptığı ‘katıl’, ‘like’ biz Youtube’da yayın yapıyoruz, araya Youtube reklam koyuyor, o reklamı da biz seçmiyoruz, oradan gelir elde ediyoruz. Sizin bağışlarınızdan gelir elde ediyoruz. Sahadan haber, video üretmek gerçekten çok maliyetli. Ben bunu şikâyet olarak söylemiyorum. Bir maliyet olarak söylüyorum.
Kameraman, kurgucu arkadaşlara ‘Bedava mı çalışın’ diyelim. Eski merkez medyada sistem öyleydi mesela. Genç muhabir ve kameramanlara öyle maaşlar veriliyor ki utanırsın. Merkez medyada muhabirlere maaş diye önerdikleri paraya utanırım ödemeye. Maaş diye önerdiklerini arkadaşlara video başına ödemeye çalışıyoruz. Biz çünkü işimizi daha iyi yapmaya çalışıyoruz. Elimizden gelen bu. İnşallah daha büyür, daha da iyi işler yaparız, daha da fazla arkadaşla çalışırız.
Herkes insanca koşullarda çalışsın. Dünya değişti kardeşim, işler de değişti.
Mengü daha sonra Fatih Altaylı'nın "15-20 kişilik bir Suriyeli aileyi Nagehan Alçı’nın apartmanına, Nevşin Mengü’nün yanındaki daireye taşıyabilirsiniz" sözlerine de yanıt verdi. Mengü şunları kaydetti:
‘Boomerfest’. Bir ‘boomerfest’ bu. Öbür ‘boomerfest’ köşesinden neymiş Nevşin ile Nagehan’ın kirasını ödeyecekmiş, bizi Suriyeli kalabalık aile komşu taşınsınmış. Sen kalabalık aileye mi, Suriyeli mi karşısın? Kalabalık aile Türk olursa tamam mı? Kalabalık aile yan daireye taşınırsa kafatasını mı ölçelim, ne yapalım?
Habercinin temel görevi insan hakkını savunmaktır. Devletin göçmen politikasını eleştirmek ayrı şey, elinde meşale ile sokakta Suriyeli yakmaya çalışmak ayrı şey. Aynı söylemler 10 yıl önce Kürtler için de söyleniyordu. Ne dediği belli değil.