T24 Video Servisi
Kendisine yönelik operasyonlar sonrası çektiği videoların altıncısında, Hürriyet gazetesine düzenlenen baskına değinen organize suç örgütü lideri Sedat Peker, gazete binasına yönelik saldırıya ilişkin olarak, Demirören Medya Grubu sahibi Yıldırım Demirören'e "Bastırtmadan önce gelen milletvekilinin telefon sinyallerine de bakabilirsiniz. 'Bizim gençlik kollarından birtakım arkadaşlar gidecek, onlar profesyoneller değiller', tamam dedim. Ben gönderdim. Savcılar ağır delil, ikrar, ben yaptım. Aydın Doğan yaşlı adam. Ben ölürüm çocuklarıma dert kalmasın. Senin oturduğun koltukta benim emeğim var. Namussuzsunuz ulan. Demirören, seni adım adım takip edeceğim." ifadeleriyle seslendi.
Peker'in, iddialarını dile getirdiği altıncı videoda masasındaki Yılmaz Özdil'in "Son Cüret" kitabıyla birlikte, 6 adet zarf ve üzerinde Teşkilat-ı Mahsusa'nın ambleminin bulunduğu yüzük dikkat çekti.
Peker, yayınladığı videoda devlet içindeki yapılarla yaşanan çatışmanın kırılma noktalarını anlattı. İlk kırılma noktasının Michel Rubin isminde Amerikalı bir yazarın yazdığı yazı olduğunu ifade eden Peker, yazıda "Sedat Peker etki alanını bu şekilde geliştirmeye devam ederse, Tayyip Erdoğan sonrasında oraya simge olarak birinin seçilmesini sağlar arka perdeden de ülkeyi o yönetir" dendiğini, bu yazının tuzak olduğunu düşündüğünü söyledi. Peker, "Dedim ki bu tuzak. Bize tuzak kurdular. Tayyip Erdoğan sonrasına kimin planları varsa bizi mahvedecekler dedim" şeklinde konuştu.
“Kıymetli kardeşlerim, kıymetli dostlarım, tekrardan buradayız. Söz verdiğimiz üzere, her zaman dediğimiz gibi söz, namus. Biz o diğerleri gibi yarı yolda dönenlerden olmayız kardeşlerim. Aslan kardeşlerim bazı arkadaşlarımız mesajlar yazıyorlar, bana akıllar veriyorlar. Onlara teşekkür ederim ancak onlara şunu söylemek istiyorum. Kardeşlerim, ben videomun sonunda like yapıp, kanala üye olun dedim mi? Demedim. Veya kardeşlerim ben reklam alıp, sizin sırtınızdan para kazandım mı? Kazanmadım.” diyerek videoya başlayan Sedat Peker şunları söyledi:
"Kardeşlerim, bu benim hikayem. Bu, benim hikayem. Bir buçuk senedir sıkıntıları ben yaşadım. Ben acı çektim. Benim kızım gözyaşı döktü. O yüzden dolayı, lütfen bana akıl vermeyin. Hep dedim ya, parça parça koparacağım. Canlarını yakacağım. Onları vallahi mahvedeceğim. Kıymetli kardeşlerim, hep soruyorsunuz ya, bu işler nasıl başladı diye, fitilin ilk ateşlenmesi Michael Rubin isimli Amerikalı bir yazar, bir yazı yazdı. Dedi ki, “Türk devleti gerçek tehlikenin farkında mı? Fethullahçılarla mücadelede başarılılar. PKK'yla mücadelede başarılılar. Gerilettiler onları ancak Sedat Peker etki alanını bu şekilde geliştirmeye devam ederse Tayyip Erdoğan sonrasında, Tayyip Erdoğan'a ihanet etmez” dedi. PanTürkist görüşüne sahip bir kişi, bu şekilde halkın içinde güçlenmeye devam ederse, Tayyip Erdoğan sonrasında oraya simge olarak birinin seçilmesini sağlar. Arka perdeden de ülkeyi o yönetir dedi.
Tabii buna inanan ruh hastaları oldu. Maalesef manyaklar oldu. İşin kötü yanı, bizim arkadaşlarımız da gururlandılar. İşte bu adamı dünyadaki birçok kişi takip ediyor, artık seni dünyada insanlar daha iyi tanıyacak konumunu anlayacaklar dediler. Senin zekânı... Dedim ki, bu tuzak. Bize tuzak kurdular kardeşim dedim. Vallahi bize tuzak kurdular. Herkes şaşırdı. Tayyip Erdoğan sonrasına kimi planladılarsa, bizi mahvedecekler. Bu yazıyı internete girip bulabilirsiniz. Oda TV'de yayınlandı, sonra çeşitli yerlerde sonra birden yayınlanması kesildi, durduruldu. Bütün herkesin okuması bir sebeple engellendi.
Daha sonra ikinci kırılma noktası, ben Elazığ'a şehit aileleri beni davet etti. Miting yapmaya gidecektim. Kasımpaşa'da binlerce kişinin katıldığı bir iftardayız. Mehmet Ağar Bey beni aradı. Hangi Mehmet? Derin Mehmet.
Bugün farkındaysanız yoklama yapmadım, çünkü şundan dolayı. Mehmet, Derin Mehmet ve arkadaşlarının ameliyat olduğunu öğrendim. O yüzden dolayı ameliyat olduğu için, ameliyat şeyi çıkana kadar, makara yapmayayım dedim. Ancak, diğerlerini unutmam. Müsade ederseniz, bir ara yoklama yapmak istiyorum çünkü bunlar durmadan kaytarabiliyorlar.
Süslü Sülüman ve saz arkadaşları. Orada mısınız? Tamammm..
Bir de konuk bir oyuncu alacağız ama bize bir süre gelecek. Demirören var. Acayip de bir ismi var Demirören, sert adam, böyle demirleri ören filan bir adam. Ancak ona da bir isim vereceğim, çünkü o isme layık değil. Bir de Yıldırım Demirören. Böyle bir isim, böyle bir adam.
Adana bölgesinde pamuğa Çukurova'da “pambık” derler. Bundan sonra bu arkadaşı “Pambıkören” diye yoklamalarda sayacağım. Pambıkören deyince, bu o. Tamam mı kardeşlerim?
Pelikancılar, hep kaytarıyorsunuz, farkındayım. Vallahi kaytarıyorsunuz, billahi kaytarıyorsunuz ama sizin peşinizi bırakmam. Sizi bırakmayacağım ancak bu ara Süslü Süleyman ve saz arkadaşlarına taktığım için onlardan devam edeceğim. Bir de konuk sanatçılar var.
Kardeşlerim, Mehmet Ağar, ben Taksim'de binlerce insan var. Çok büyük bir iftar daveti. Beni aradı, dedi ki, Derin Mehmet, “Elazığ mitingini iptal eder misin?” Dedim abi, “Beni oraya şehit aileleri davet etti, nasıl edeyim.” Dedi ki, “Orada CHP'nin de aynı gün mitingi var. Bilgi geldi devletten, karışıklık çıkacak.” Dedim ki, “Abi bizim yetiştiğimiz kültürde, yani Kafkas asıllı, Karadenizli Türk ailesinin çocuğu, bizim kültürde şehit aileleri devlet başkanından bile önce gelir. Ben buraya gitmem lazım.”
Sonra “Abi dedim, iftardayım, çok kalabalık sonra görüşelim, ben seni arayayım” dedim. Sonra bir daha aradı kendisi, ben de dedim ki, “Abi ben oraya gitmezsem rezil olurum. Hem dedim orada bir miting yapıldı, 5 bin kişi geldi. Biz dedim, Kafkasya'dan ilk Elazığ'a gelmişiz.” Kendisi de biliyor. Elazığ Harput, oradan Erzurum Tebriz köyü. Sonra Trabzon, Rize, Artvin olarak dağılmışız. Dedim abi, “Ben orada en az 30 bin tane arkadaşın geldiği bir miting yaparım. Hem de çok güzel olur.” Dedi ki, “Seni seviyorlar, bizim oranın gençleri seni çok seviyor. Evet, daha önce de birçok ilde yaptın, gene olur ama dedi provoke çıkacak. İşte çatışma matışma, saldırı.” Dedim, “Abi orada devletin polisi var.”
Sonra telefonu kapattık, konu netleşmedi. Bu tekrardan şey yaptı, bir baktım gazetelerde, Elazığ gazetelerinde, “Sedat Peker Elazığ'a gelmekten iptal etti, mitingi.” Ben de dedim ki “Açıklama yapın” Arkadaşlarım hazır olun, Elazığ'a gidiyoruz, oradaki kardeşlerimle buluşacağız.
Sonra yine hükümetin içinde şu an bakanlık yapan bir beyefendi, o zaman özel kalem müdürü. Kendisi bir yakınımla görüşüyor. Ya oraya gitmesin, diyor. Karışıklık olacak. O arkadaş da söyledi, dedim ki, “Şehit aileleri çağırdı. Ahmet Mehmet çağırsa iptal edeyim ama olmaz.”
Sonra valilikten karar çıkarttılar, güvenlik sebebiyle miting iptal edildi. İkinci kırılma noktası bu oldu. Biz emirle tahakküm altına girmeye ruh dünyamız uygun olmadığı için boynumuz eğik surette, hiç kimseye eğmediğimiz için, bizi herhalde hep kullanışsız gördüler. Vallahi kendi inandığım doğruya birileri inanıp oradan gidiyorsa, beraber giderim. Ancak kendi inanmadığım doğruya ne kendimi, ne beni seven kimseyi sürüklemedim, sürüklemem. Derin Mehmet, yanlış varsa söyle.
Bir de kardeşlerim, bana hep şeyi soruyorsunuz ya, akılcılık konusunu sormuşsunuz. Bu akılcılık nedir diyorsunuz. Biraz bilinen bir kavram değil. Ben de örnek olarak başta selam olsun peygamber efendimizi, Hazreti Ali'yi, mezhep imamımız kurucu imamımız Ebu Hanefi hazretlerini sonra da Atatürk'ü örnek verdim. Bazıları demişler, “bunun kafası karışık.” Benim kafam karışık değil kardeşim, bunu diyenler at gözlüğü takmış olan insanlar. Dünyayı göremeyen bir yerden bakan, akıl üzeri olan insanlar değil. Mantık üzeri olan insanlar değil. Sadece bir yere girip, ondan sonra onun detayları içinde boğulan insanlar ama dünya böyle bir şey değil. Dünya gelişiyor, dünya değişiyor ve mutlaka ki, dünyanın değişme ve gelişimine göre hayat şartlarını belirlemek gerekiyor. Bunu Atatürk'ten size örnek vermek istiyorum.
Atatürk, ülkenin durumunu görüyor, her şey bitmiş, her şey mahvolmuş ama dava adamı. Ama vatan fedaisi, ama vatan delisi, ama serdengeçti. Gökbörü, mavi yeleli bozkurt. Bir şey yapmam lazım diyor. Planlarını yapıyor, aynı anda Vahdettin'le yazışıyor. Atatürk'ün mektuplarını okuyunca, Enver Paşa'nınkileri de okudum. Atatürk saygısızlık lütfen kabul etmeyin, hikayenin sonunu dinleyin. Biraz daha böyle hafif, çok alttan alan tavırlarda. Atatürk, keşke diyorsun, atarlı olsaydı. Ama sonunu dinleyin diyorum.
İşte övüyor, övüyor, övüyor. O zaman işte Sovyetler Birliği, ihtilal olmuş. Onlarla yazışmaları. Yoldaş diye başlıyor. Mektupları okuyorum, Atatürk bildiğiniz komünist. Acayip bir adam. Aynı Atatürk, Mason cemiyetleriyle yazışıyor. Şimdi herkes diyor ya, Atatürk için “komünist, mason, o bu.” Değil, akılcı adam. Hikayenin sonunu dinleyin, akılcılık nedir lütfen öğrenin.
Onlarla yazışmalarında işte, insanlık tarihinde yapmış oldukları şeyden bahsediyor. Sonuç; Rusya'dan silahı, altını alıyor, yoldaşlardan. Mason localarının dünya genelindeki etkilenme yapılarından, dünyanın desteğini alıyor. Öbür taraftan da, Vahdettin'den de şeyi alıyor, Vahdettin de hala muallakta. Olur da bunlar kazanırsa diye bunlara da pış pış yapıyor. Çünkü Atatürk kurnaz. Yayıyor, biz aslında padişah orada esir kaldı, kurtaracağız işte. Hikayenin sonunda, Kurtuluş Savaşı kazanılıyor. Atatürk, Sovyetlerle ilişkileri öyle bir hale getiriyor ki, rivayete göre işte komünizm bizim için en büyük tehlikedir diyor ama asıl o önemli değil.Şunu diyor, Sovyetler Birliği bugün bizim dostumuzdur diyor. Hikayeye bakın, bize söylüyor. Bana faşist, ırkçı, işte Turan nedir diyenlere söylüyor. Kendine Atatürkçü zannedip bunu diyenlere söylüyor. Sovyetler Birliği bugün bizim dostumuzdur diyor, ancak diyor, her imparatorluk gibi, Osmanlı gibi, Avusturya-Macaristan örnekler veriyor, yıkılacaktır. Oradaki aynı dine inandığımız, aynı kandan olduğumuz, aynı kültürden olduğumuz soydaşlarımızın o zaman bize ihtiyacı olacaktır, bugün itibariyle o güne çalışmak lazım diyor. E oldu mu en büyük Turancı Atatürk. Hani faşistti?
Ben size Atatürkçüleri de anlatacağım. Koskoca Atatürk'ü bir başörtüsüne içine sokanları anlatacağım. Bu kadar güçlü özellikleri varken, halkın yarısını neredeyse ondan soğutan, nefret ettirenleri anlatacağım ben size. Onlar başlı başına efsane. Ama vaktimiz yok, işimiz çok. Süslü Sülüman ve saz arkadaşlarıyla uğraşacağız bugün.
Bir de arkadaşlar, diyorlar ki, böyle yapmayalım, anlatıyorsun da, biz ne yapacağız. Onları da anlatayımk. Ben kendi tarzımı anlatıyorum. Çocukluğumdan beri yaşadığım tüm tecrübeler bana şunu öğretti. Eğer bunu başarabilen insan, şu an acımasız dünyada ayakta kalır ve başarılı olur. Vicdanen de rahat olur. Güçsüz insanlarla, iyi insanlarla, masum insanlarla karşılaştığında Allah'ın yarattığı iyilik meleklerinden bile daha iyi olur. İyilik melekleri, o adamı gördüğünde der ki, Allahım eğer bu kulunu yarattıysan, sizi neden yarattın. Mecazi anlamda söylüyorum. Çünkü bu çok iyi bir insan. Parasını veriyor, onları korumak için derde giriyor. Ancak kötülerle karşılaştığı zaman, kurnazlarla, akıllı geçinenlerle karşılaştığı zaman bu insan akılcı olan insan ne yapar? Ve yaşadığımız dünyada ayakta kalmak zorunda kalan insan. Öyle şeyler yapar ki, vallahi billahi o Machiavelli diye bi adam suçlarlar. Gerçi o da garip. Machiavelli'sin sen derler. Adam bir kitap yazmış, size yemin ediyorum, demiş ki, “devleti yöneten prens, devletin menfaatleri için bazen yalan söyler.”Herkes ey Machiavelli, adam mezardan çıksa, bizim ortaokul çocuktlarıyla bir masaya otursa, bunlar ne olmuş dünya, mezarın içine bir daha girer.
Atatürk ne yaptı? Bütün dünyanın canavarları gelmiş, yiyecek ülkemizi. O ne yapsın, oyun kuruyor, akıl budur. Akılcılık budur kardeşlerim. Kötü insanlar, artniyetli insanlar, şeytanlaşmış insanlar. Onlarla karşılaşınca dava adamı öyle bir hale gelir ki, öyle bir şey yapar ki onlara, şeytan kötülüğün temsilcisi, Allah'a yalvarır, “Allahım der, sen böyle bir tehlikeli bir insan yarattıysan, bizi niye yarattın der, üzülür, yenildiği için.”
Bu iki özelliği bir bedenin içine sığdıramazsan, ne Turan'ı kurarız, ne Türk birliğini. Ne de yüce Allah'ın adını ve adaletinin tüm dünyaya hakim olması asla sağlanamaz kardeşlerim. İnşallah derdimi anlatabilmişimdir.
Ayrıyetten, şey de var, Atatürk, Vahdettin'e öyle neredeyse, yağcılık mağcılık gibi. Ona da haber yollar, Kurtuluş Savaşı bitince, “Türk milleti bir ailenin malı olamayacak kadar büyüktür.” Diğer tüm ihtilallerde olduğu gibi hiçbirinin canına dokunmaz, onları yollar. Vahdettin kötü bir adam mıdır, değildir amma onu da ayrı bir zamanda konuşuruz. Şimdi vakit olmadığı için. Masonlar, o zamanki Masonlar iyilik için kurulmuş. İyi olanları ayırıyorum. Ama cebe indiren şeytanları indir indir. Atatürk böyle film, tiyatro çevirmeyi seven bir adam. Eğlenceli bir adam, neşeli. Hemen bunlara bir şey yapar Atatürk. Bunlar da Atatürk'ün yanına gelir, “Bizi kovuyorlar” der. Bunların orayı taşlarlar, “Atam bizi kovuyorlar” der. “Sizi kim kovuyor” der ayağa kalkar. “Onlar isterse beni de kovar, yapacak bir şeyim yok.” Ondan sonra bir daha açılmamak üzere kapanır.
Akılcılık budur kardeşim, hedefe odaklanmaktır. Bir de bu çakma gazeteciler var ya. Yoklamada onları unuttum sanmasınlar. Çakma gazeteciler, iyi olanları başımızın üstüne. Bunlar var ya bunlar, diyorlar ki, ben anlatıyorum, kanıtlıyorum, hukuk diliyle anlatıyorum. Bunlar diyorlar ki, “Ya kardeşim, suç örgütünün liderinin sözüyle, bu adam hüküm giymiş. Bu adama inanılır mı?”
Lan cami hocasının dediğine mi inacaksın? Oğlum bu işler, pis işler. Pis işleri kim bilir. Pislikler. Dünyadaki en büyük skandallar, cami hocalarının anlattıklarından mı ortaya çıktı. Ya da kilise papazları anlattı da oradan mı çıktı? Bunlar gazete yönetiyorlar, bunlar gazeteciler. Benim söylediklerimi etkisiz hale getirebilmek için en büyük hikaye o. O suç örgütünü de anlatacağım. Bana suç örgütü diyen herkes utanacak. Ama ben 40 yaşın altındakilere anlatacağım. Büyükler gelirse onlar misafir. Ama vallahi 40 yaşından küçüklere anlatıyorum ben kardeşlerim. Suç örgütü mü? Suç örgütü olmadan dünyada büyük skandal çıkar mı ya da devletin içinden bir adam olmadan. Cami hocası mı anlatacak da skandal olacak. Şu kadar beyniniz var ya. Zaten size beyin lazım değil ki, geçmişte Aydın Doğan, Dinç Bilgin, şimdi Pelikancılar ne veriyorsa onu söylüyorsunuz. Beyin lazım değil. Siz hediye, prim çok iyi iş yaptınız, indir.
Sizin şerefiniz maaşınız kadar, yemin ediyorum. Yılmaz Özdil. Vallahi diyorum, hiç tanımadım, hiç görmedim ancak ben cezaevindeyken bu Fethullahçılar, beni annemin cenazesine yollamadılar. 84 milyona uygulanan hakkı bana vermediler, vallahi vermediler. Ki ben herkes babasının oğluydu, ben annemin oğluydum. Anneme ne kadar düşkün olduğumu dünya bilir, vermediler. Ne insan hakları dernekleri, ne o, ne bu. Benim tarzıma gıcık kapıyorlar, böyle dik kafalıyım, işte pis pis gülüyorum, insanları gıcık ediyorum ya. Bir tek Yılmaz Özdil. Aynı davada yargılanan insanların hepsine cenazesine izin verdiniz, Sedat Peker'e neden izin vermediniz diye. Yaşı benden büyük olduğu için abi diye hitap edeceğim. Yılmaz Abi öyle dedi, başka bir Allah'ın kulu demedi. Hani eşitlik, lan ben bu ülkenin vatandaşı değil miyim? Bu ülkenin kimliğini taşımıyor muyum?
Bugün de aynısı. Namuslu adam olmak böyle bir şey kardeş. Namus sahibi bir adam. Beğenirsin, beğenmezsin, aynı dünya görüşüne sahip olursun, olmazsın. Ama dik adam kardeşim. Dik adam.
Bir de bazı arkadaşlar diyorlar ki, “Reis seni böyle böyle farklı insanlar şimdi alkışlıyorlar.” Yoo. AK Parti'nin taraftarları, halen daha çok fazla. Neden tweet atmıyorlar, sadece bot hesaplarla bana, Süslü Sülü, Süslü Sülü ve saz heyeti bot hesaplarla saldırıyor. Biliyorlar, anlattıklarım doğru. Halkı durduramazsın, veya halkı haksızlığa karşı getiremezsin. Doğru anlattıklarım biliyor. Nazım Hikmet'in çok enteresan bir hikayesi var kardeşlerim. Ben çok şair ruhlu bir adam değilim ama şiir de severim, her insan gibi. Ama böyle hani şaire, ruhlu insanlar vardır, ben onlardan değilim. Ama Nazım Hikmet'i onlardan daha çok severim.Nazım Hikmet'in hayatı çok enteresan. 17 yaşında, 35 yaşında bir gazeteci var. Kendi 17 yaşında. Kurtuluş Savaşı'na katılmak için gidiyorlar.Önce Ankara'ya gidenler, Atatürk'le görüşmeden önce, onlara bir not bilgisi gidiyor. Atatürk bunlardan biraz, işte diyorlar ki, yaşı büyük olan için “bu ajan olabilir.” Atatürk de onları kırmadan, ihtiyacımız olan şey diyorlar, kalem, yazabilenler siz biriniz genç, biriniz orta yaşlı. Siz diyorlar Kurtuluş Savaşı'na yazılarınızla destek verin, yolcu ediyorlar. Dönüşte, ismini tam hatırlayamadım, 35 yaşındaki gazetecinin Bolu Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı arkadaşı. Onları misafir ediyor, Nazım Hikmet, adamın fikirlerinden etkileniyor. Adam o zaman bilinçli komünistlerden.
İşte hikaye şimdi başlıyor. Nazım Hikmet bu konuda okuyor, okuyor. Tamamen bu konuya dahil oluyor, o ana kadar çok güzel, hiçbir sorun yok aklında. Bir gün gene Atatürk sofrasını kurmuş, sabaha kadar sürüyor Atatürk'ün sofrası. Mavi yeleli bozkurt, milliyetçilerin gökbörüsü. İşte birini istediği zaman araba yollayıp, onu çağırttırıyor. O an içinden “Nazım'ı diyor, çağırın diyor, gelsin bir şiir okusun.” Atatürk'ün koruma müdürü geliyor, gece geç saat, pijamalar var üstünde, Nazım Hikmet kapıyı açıyor, “buyurun” diyor. “Atatürk davet etti diyor, gelmez misiniz?” Nazım Hikmet, “Atatürk'ün koruma müdürünün gözüne bakıyor, diyor ki, “Gece bu saatte diyor, deniz kızı Eftelya davet edilir, Nazım Hikmet değil” diyor. İyi geceler deyip, kapıyı kapatıyor.
Şair ruhlu değilim ama boynunu eğnemeyen adama saygı duyarım. Atatürk bu da kardeşim, Atatürk'e. Şimdi belediye başkanı çağırsa, bir hikaye daha anlatacağım. Sonra bizim konulara gireceğiz. Süslü Sülüman ve saz heyetine. Bir de Pambıkören. Tabii Nazım Hikmet'in hayatı kayıyor. Kraldan çok kralcılar vardır ya, alt ekip, yukarıya yalakalık olsun diye. Darbe yapacaklarmış filan, bir daha hayatı iflah olmuyor Nazim Hikmet'in ama dik duruyor. Saygı duyulacak adam. Aynı dünya görüşünde olmasam da, ama saygı duymak zorundasın. Atatürk'e bunu kim diyebilir ya. Bir kişi daha söylerim, şimdi vakit yok. Buna benzer, dik duruyor, Atatürk de onu kırmadan masayı bırakıp gidiyor. Sen beni bu masadan yollayamazsın, genç bir milletvekili. “Ben diyor, bu masa, milletin masası.” Atatürk de onu kırmamak için diyor ki, “o zaman beraber kalkalım.” Ve orada tek kalıyor, ve sonra da diyor ki, “Onun parası yoktur, o çok dürüst bir adam. Paraları gariplerle bölüşür” diyor. 3-5 gün geçmeden onu Milli Eğitim Bakanı yapıyor. Kendine o saygısızlığı yapan adamı. Aslında o saygısızlık değil.
Böyle işte, dik duranlara saygı duymak lazım. Ben size şimdi, Türkiye'den dik duranları örnek vereyim mi? Sizin böyle çok şanlı, aslında tanıdığınız büyük iş adamları var ya, sayın cumhurbaşkanımızın yanına gidince, güvenlik tedbirleri amacıyla 3 tane aramadan geçiyorlar. Oradaki görevli kardeşlerim anlattı. Poliste hırsızlara yapılan muamele vardır, saatini çıkart, şununu çıkart, bununu çıkart. Bunlara saatini çıkart, bilmem şunu çıkart, oyunu çıkart. Bildiğin hırsız muamelesi. Gerçi polisler biliyor, bunlar da hırsız. Öyle gurursuzlar ki, bir tek Turgay Abi. Turgay Ciner, o arkadaşın anlattığına göre, ben onun yalancısıyım. O demiş, “ne oluyor demiş, kardeşim. Nedir bu” demiş. Kendisini de tanımıyorum, bir kere havaalanında karşılaştık. “Bu nedir” demiş.
Şimdi bunlar da bizim dik duranlarımız. Lan doğru söyleyin, ilk kapıdan girerken, saati, onu bunu çıkarttırıyorlar ya, içeride donu indiriyorlar mı? İndir donu, 1 milyar dolarlık ihale. Değilsiniz ulan, adam değilsiniz. Ben bunlara yalı çetesi diyorum. Boğazdaki yalılardan ziyade, onlar para için her şeyini, onurunu, gururunu terk edenler. Ulan o kadar paranız var, hırsız muamelesi yapılıyor, yine gidiyorsunuz. Tabii Tayyip Bey'in bunlardan haberi yok. Güvenlik sebebi ama, biri çıkar der ya “sayın cumhurbaşkanım bize böyle böyle yapıyorlar, böyle olur mu” der. İhale alacaklar, 300 milyon dolar, 500 milyon dolar. Saati çıkart, şunu çıkart, en son belki içeride donuda bir indir.
Onlar iyi adam, ben suç örgütü lideri. Lan böyle bir şey olabilir mi? Ben devletten bin liralık bile iş yapmadım. Soydunuz ulan devleti. Atatürk'ün zamanından beri. Yediniz yediniz doymadınız. Ben oldum pislik.
Sülü, geleceğim sana seni unutmadım. Dünyayı unuturum. Sen yaktın beni, dönüşümü yaktın. Bir e bak şunu söyleyeyim, vallahi diyorum, benim anlatımlarımda ismi geçenler, sakın ola beni yalanlayacak şey yapmayın. Ben dersime çalışırım, hem de çok iyi çalışırım. Yemin ederim rezil ederim, sokağa çıkamaz hale getiririm. Örneği var, ben yalan söylemem. Bana yapmayacaksınız. Parmak koyuyoruz lan, bilek koyduk. Kesmem, ben sağlamcıyım.
Aslan kardeşlerim, şimdi bu gazeteciler, hep diyorlar ya. Organize suç örgütü liderinin dediğinden bir şey mi olur.
"Onlar iyi adam ben suç örgütü lideri. Ulan böyle bir şey olur mu? Ben devletle bin liralık bile iş yapmadım. Soydunuz ulan devleti. Soydunuz ulan devleti, Atatürk’ün zamanından beri. yediniz yediniz doymadınız. Ben oldum pislik. Sülü sen yaktın dönüşümü yaktın beni."
"Anlatımlarımda ismi geçenler sakın ola beni yalanlayacak bir şey yapmayın yemin ediyorum rezil ederim sokağa çıkamaz hale getiririm. "
"Şimdi bu gazetecilere dedirtiyorlar ya ‘organize suç örgütünün dediğinden bir şey mi olur.‘ Tamam kendi yaptıklarımı anlatacağım. İspatları ile delilleri ile. Pamuk örenin’ ekibi dinliyor musunuz?(Demirören medya grubunu kastediyor) Sizin gazetenizi ben bastırttım. Evet. Basılmadan önce gelen milletvekilinin telefon sinyallerine de bakabilirsiniz. ‘Bizim gençlik kollarından bir takım arkadaşlar gidecek ama onlar profesyonel değil’ eee… ‘Tamam’ dedim. Ben gönderdim. Lan ne oldu maaşı kadar namusu olanlar, ne oldu. Savcılar ağır delil, ikrar, ben yaptım. Aydın Doğan yaşlı adam. Ben ölürüm çocuklarıma dert kalmasın. Senin oturduğun koltukta benim emeğim var. Namussuzsunuz ulan. Pambukören, seni adım adım takip edeceğim. Azerbaycan her şey. Sayın Cumhurbaşkanımız doğru söylüyor. "
"Bir de bana diyorlar ki Bülent Yıldırım (İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı) taktim etti. Ne alakası var. Biz 23 senedir abi diyoruz Tayyip Abi'ye. Ben cezaevinde yatarken ziyarete gittim. Yanımda Trabzon’un ikinci Başkanı, yanımda milletvekilini getirdim destek olmak için gittim. Oraya gittiğim için Yılmaz ailesinin hedefine oturdum bütün düzenim bozuldu cezaevine yolladılar. Beni Bülent Yıldırım takdim etmedi. Ben Tayyip Abi'ye o yıllarda da sevgi saygı besleyen ta o yaşalarda tanıyıp bu günlere gelen bir insanım. Orada değil bizim tarihimiz. Ve doğru söylüyor. Yemin ediyorum doğru söylüyor. (Erdoğan’ın ‘Suç çeteleri de zehirli bir yılan gibidir; onlarla aynı çuvala girerseniz daha sonra başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz’ sözlerini kastediyor) Bir gün Tayyip Abi görecek uluslararası ölçekte suç örgütleri var ahtapot gibi Türkiye’yi çevre ülkeleri sarmışlar. Vallahi görecek ben buna tüm kalbimle inanıyorum. Tüm dünyanın birçok ülkesine çöreklenmişler. Ben buna tüm kalbimle inanıyorum. Nasıl Atatürk en son yıllarında çıkıp Hatay'ı aldı, Türkiye'ye kattı, Fransızlardan. Birçok sorunu çözeceğine ben inanıyorum. Çevresini saranları budayacağına inanıyorum.Ne oldu gazeteciler, ey Pamukören'in adamları. Suçumu ikrar ettim, delillerini de söylüyorum. Size bir delil daha söyleyeyim. AK Parti'nin Gençlik Kolları, Abdurrahim Boynukalın, milletvekili spor bakan yardımcısıydı. Şu an hangi görevde bilmiyorum. O bir gazeteci ile röportaj yapıyor. Yanında da birkaç tane önemli isim AK Parti'nin kelle isimleri. Gazeteci soruyor, diyor ki, "Nedir bu sizin adınız da geçiyor." "Yok" diyor. Gazeteci dövdürme olayı ile Hürriyet binasının baskınını Sedat Peker yaptırdığı anlaşılınca ben rahatladım. Adam da bunu yazmış. Açın bundan daha büyük delil olur mu? Sayın savcılar tekrar söylüyorum bundan büyük daha delil olur mu?Bir de herkes şey diyor, hukuk dilini böyle nasıl da iyi biliyor. Eşi avukat olduğu için herhalde. Ya kardeşim, eşimin arkadaşları, kendisini arayıp ona hukukla ilgili bir şey sorduğunda, o gelip bana soruyor. Zekaya saygı duymasını öğreneceksiniz. Siz hikayeyi hep avcılardan dinlediniz. Çünkü avcı aslanı hep vurdu. Mertçe savaşmadı ki, hep 300 metreden vurdu. Bu sefer aslan canını kurtardı. O ülkede de, o ülkede de, hikayesini anlatmaya başladı. Şimdi hikayeyi aslandan dinleyin. Dinleyin bir aslandan, siz karar verin. Ama 40 yaşın altındakiler versin.
Allah'ın aslanı Hz. Ali efendimizdir. Ali'den olmak diye bir şey vardır. Atalarımız islamiyeti kabul ettikten sonra, çok hassas, adaletli olanlara, bu Ömer'den denir. Dostluğa çok değer verenlere, sadık olanlara, bu Ebubekir'den denir. Yiğit olan, savaşçı olan, boynunu hiçbir şartta eğmeyenlere bu Ali'den denir. Allah'ın aslanı Ali'dir. Vallahi bu vatanın serdengeçtileri Ali'dendir. Bu vatanın delileri Ali'dendir. Hacı Bektaşı Veli, örneğinde olduğu gibi, bizim savaşçıların üstündeki etkisi gibi.
Sülü, sen kimdensin. Sen bak Ebu Cehil'den değilsin. Sen Ebu Süfyan'dansın. Bir gün boş vaktim olursa, tüm bunları da anlatacağım. Sen öyle plancısın, ulan herkesi tak tak tak. Ama vatan fedaileri Allah yardım etti pisliğin çıktı ortaya. Vallahi bizi yenemezsin. Bir de diyorlar, FETÖ'den bilgi alıyor. FETÖ kim lan, biz milyonlarca kişiyiz. Belki senin arabanı süren şoför kardeştir. Belki sana yemek getiren biziz. Belki bahçıvan. Belki gittiğiniz yerdekiler. Biz herkesten kalabalığız. Vatan fedailerinin arasında gözle görülmeyen bağlar vardır. Onları hiç kimse bilmez. Yok Fetö. Lan bırak!
Ama bu sefer o yolladığınız aracılarla beni kandıramayacaksınız. Çünkü ölümler insana bilgi bırakır. Hz. Ali efendimize yaptığınız gibi mızrağın ucuna Kuran yaprakları koyup kandıramayacaksınız. Sonra ona en sadık olan, haricileri. Onun ayrılmasına vesile olup, onların içinden katil çıkartıp suikast yaptıramayacaksınız. Çünkü biz tecrübeliyiz, çünkü dersimize iyi çalıştık. Bu sefer vallahi yenileceksiniz. Zaman kazanmak için o yolları yemem ben. Bir kere bizim büyüklerimiz, bize ölümleriyle şahadetleriyle, şehitlikleriyle miras bıraktılar. Bu konulara aslında, bir gün böyle, tam videoyla girip, bazıları şey diyor, "Alevilerin desteğini almak için diyor" Tamam ne kadar bilgili tanıdığınız varsa, Alevi dedesini getirin. Hadi bakalım. Ne kadar tandığınız Alevi tarihçi var getirin, ben bunları iki günde öğrenip, Alevilerin desteğini almak için anlatıyor olamam ki. Onları şaşırtacak kadar hayrete uğratacak kadar bilgim var. Aylarca anlatabilirim. Çocukluğumdan beri inceledim. İnceledim ve Ebu Süfyan'ın her ne kadar, kelime-i şehadet getirse de, o Mekke'ye girişte kafası kesilen 14 kişiden biri olmamak için, geçtiğine inandım. Ben bunu tüm büyük dini cemaatler içinde savundum. Günaha girersin dediler. Kemal Hoca, İsmailhoca Cemaatinin vekil hocalarından. Sayın cumhurbaşkanı evine gider, bu kardeşiniz herkes gider. Evindeki eşyaları satsan 5 bin lira etmez. Türkiye'yi yöneten herkes orada.
Ben orada, cemaatten birçok kişi vardı, böyle deme, Muaviye'yeyle ilgili konu açıldı. Günaha girersin dediler. Seni çok severim dedim. Ama dedim, bir gün öldüğümde yüce Allah derse, sırf birini mutlu etmetk için ben ne derim dedim. İhvan Kardeşler vardı orada.
Sen Ebu Süfyan’dansın ey Sülü, tezgahçı. Ehli beyte zulmetmek için kurulan o tezgahın aynısını kuruyordun. Tak yakalandın, bir yere kaçamaçzsın. Vallahi seni mahvedeceğim. Geliyorum oraya, dur geliyorum.
Lan namusu maaşı kadar olanlar, ikrar ettim. Ben bastırttım. Delilleri de var. O dönem AKP Gençlik Kolları'nın gazetelerde çıkmış olan, o gazeteci yazmış, röportaj olarak sormamış, o demiş, yazmış. Delil mi arıyorsun, delil. Ne istiyorsun başka. Söyle bana. Telefon sinyalleri. Suç ikrar ediyorum. Gene yazmazsınız. Çünkü suç örgütü liderliğinden sabıkası olan insan, dediklerine ne kadar inanabilirsiniz. Sizin aklınız yok ya. Siz delisiniz lan! Aldınız primler, onurunuzu, şerefinizi yok etmiş ama aklınızı da almış.
Ulan sizin aklınız yok ya. Siz delisiniz lan. Ulan aldığınız primler onurunuzu şerefinizi yok etmiş ama aklınızı da almış lan. Bizim bir dostumuz vardı. Yaşar baba, o öyle derdi. 'Reis derdi, eski biraz siyaset de yaptı, milli futbolcuydu. 'Onlar akşam eve gidince, paraları bunlar yatağa koyar demetleri sever sever, severken eğer ben sizin bir demetinizi bozarsam Allah da beni bozsun. Bunlar paraya böyle aşık' derdi. Siz onlardansınız.
"Suç örgütü lideri dediğiniz adama söyleyebilecek başka bir şeyiniz yok. FETÖ'den... Ben gazeteciliği çabuk öğrenirim dedim tüm dünyanın büyük gazetelerine haber oldum. Gerçi siyasete girmeyeceğim diye çocukken söz verdim. Hep inandığım bu dava üzere gideceğim diye ondan girmedim. Vallahi siyasete girerdim hepinizi mahvederdim ama girmeyeceğim. Tamam biraz megolomanım farkındayım ama onu da baskılayabilirim. Ulan bana neler yaptınız."
Pamukören(Demirören’i kastediyor) ne oldu. Seni bırakmayacağım. Vallahi bırakmam. Lan oturduğun yerde benim hakkım var. Sen benim evde sanki suç aletleri karımın odasından, kasadan çıkmış gibi yayın yapıyorsun. Hadi lan namusuz, hadi şerefsiz. Gerçi emanetçisin lan yönetimde de hiçbir sözün yok"
"Ben bu atağı yapınca bizim Süslü Sülüman ve saz heyeti 613 kişiye dinleme kararı çıkardı. FETÖ’den aldı bilgileri dersiniz. Ben onlar gibi aptal değilim. Göreceksiniz. 5 tane ayrı plan yaptım. Bu savaşın 3 şeyi var. Birinde ben ölürüm, iki cezaevinde girerim, üç hayatta kalırım. Bir ölürsem çocukluğumdan beri her zaman dua ettiğim şey vardır kıyamete kadar iyi insanlar tarafından saygı ve sevgi ile anılıp hatılanmak, kötü insanlar tarafından da korku ile hatırlanmak. Ben hedefime ulaşırım. Bu ülkedeki enerji varken ne destanlar hikayeler yazılır. Kazanan benim. İki cezaevine atarsanız; bu ülkede şu anda bile hakkında en çok şarkı yazılan adamım bir düşün. Şarkı yazarlarına dram lazım. 'Adam doğruyu söyledi, zulmettiler cezaevine attılar' diye destansı bir isim. Kazanan benim. Üç eğer hayatta kalırsam çocuklarımla keyf ederim yine kazanan benim. Oyun böyle kurulur. Üç tane netice üçünde de kazanan benim. Anladın mı Sülü. Bir tripota bir kameraya yenileceksin dedim. Aklımı tatile yolladım diye rahata erdiniz demi. Ama zekayı yollamadım. Söz verseydim onu da yollardım ama yollamam çünkü savaşta zeka lazım"
"Kuşçu başı eşrefleri bilir misin Sülü, doktor Bahattin Şakir’leri bilir misin? Zenci Musaları. Bilir misin? Gel hepsinin hayatını sana aylarca anlatayım. Zenci Musa’nın da. Dava adamı."
"Amigo he. Amigo kardeşler kusura bakmasın. Hey gidi Sülü hey neler yapmayacağız. Şimdi bu 613 kişiye dinleme kararı almış bu arkadaşlar, bir organizasyon içindeler. Ancak hem kendisi hem yardımcısı söylediğim şeylerle ilgili danışmanı hep FETÖ kelimesi geçiriyor. Bak yapmayın. Samimi söylüyorum. Devlet aklı ve devlet namusu devletin sahip olduğu iki şeydir. Devletin namusunu yaraladınız ama devletin aklını yaralarsanız mahvoluruz"
"Youtube’u izlemeye başladım, adamlar öyle etkili ki ben bile izlemeye başladım, ne diyorlar diye. Ve sizin basın değil adamlar oradan belirliyor gündemi. İnan! İnsanların kafasında FETÖ sorgulamalarını yüzde 50’ye getirdiler şaibeli bunlar diye, bir iş var, hile var diye. İnan! Yapma büyük hata. Bana Sedat Peker terör örgütü diye dava açın. Cezadan korkan senin gibi olsun. Ama FETÖ ile yaptığınız an, lan insanlar diyecek bu adam bunların en nefret ettiği adam. Lan bu adama bunca zulüm ettiler, annesinin cenazesine gitmesine izin vermediler. Lan insanlar bu sefer bu yargılananların hepsi sahte diyecekler. Aptallık yapma. Doğru Resul Holoğlu var, organizeden sorumlu emniyet genel müdür yardımcısı. Senin özel operasyon adamın"
"Geldik bir daha Sülü. Aslan Sülü. Yav bu dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonu diye bir operasyon yaptın ya 1.5 sene falan önce gazetelerde herkesi inandırdınız lüks arabalarını falan gösterip. Lan dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonunda yarım kilo uyuşturucu olmaz mı. Nerede bu uyuşturucu? Kadeşlerim, Allah aşkına dinleyin sayın savcılar delilleriyle anlatacağım dinleyin."
"O operasyonda Nevzat Kaya diye şahıs var. Yeniköy Motors’un sahibi. Operasyondan 10 gün öncesine kadar kendi bindiği arabada Süleyman Soylu’nun oğlunun ihtisaslı plakası var. Yani Emniyet’ten oradan buradan geçer. Yani İçişleri Bakanı’nın ailesine ait görünüyor plaka. Ve durdurulmaz. Ayrıcalık da benim gibi. Ben de öyle ayrıcalıklıydım. Şimdi küstüm benim ayrıcalıklarımı aldılar ellerimden. Küstüm ben onlara."
"Operasyondan 10 gün önce gidiyor, 'Engin oğlum böyle böyle büyük bir operasyon olacak, bu ihtisası iptal etmemiz lazım.' Tamam. Tarihine bakın operasyondan kaç gün önce o Yeniköy Motors’un sahibi Nevzat Kaya’nın kullandığı araç plakasının ihtisası iptal edildi. 10 gün önce. İki; telefon irtibatları Engin’le ne zaman kesildi? 10 gün önce. Engin buna diyor ki, '5 milyon dolar verirsen seni bu dosyanın içinden çıkarabiliriz.' O da diyor 'kardeşim ben onlara iki araba sattım niye para vereyim' diyor. Anlamıyor. Tamam diyor. Operasyon oluyor bunu da alıyorlar. Bu cezaevinde, sonra karısı Engin’i arıyor. Ailece görüşüyorlar. Tabii bunlar dostlarına yapar en güzel özellikleri o. Biz onu çok severiz, lak boğ! Çok severiz boğ!' Bu aslında Abdullah Öcalan’ın taktiğidir. Bunlar nereden öğrendi! Abdullah Öcalan'ı da bir gün anlatacağım size. O da ayrı bir film. O var ya o."
"Bu Resul var. Bu operasyonu bir anlatayım bizimkiyle bağlayacağım. Ya o olayda kaç yüz kişi gözaltına alındı hiçbirinin Ankara ile hiçbir ilgisi yok. Sen Ankara’dan nasıl bu operasyonu yapıyorsun? Resul orada tamam. Bir de şey var, MASAK başkanının avukat eşi hakkında FETÖ soruşturması diye bir şey yapmışlar. Herkesi FETÖ’den tak tak tak. Adamı köle gibi yapmış. Adam Hazine Bakanlığı’na bağlı. Bu gel diyor, tak yanında. Tabi. MASAK’ın raporunu çıkarıp Ankara’dan yapıyor. Kim Resul, Resul kim? Bunun evlatlık."
"Lan vallahi parça parça koparacağım. Suçun hiçbirinin Ankara ile ilgisi yok, operasyon Ankara’da. Bir buçuk sene geçti niye dava açılmıyor? Oğlum Engin ve senin saz heyeti sanıkların hepsinde var 100’er milyon 50’şer milyon dolar parası. Hepsi de gidiyorlar. 'İşte bak senin için çok tehlikeli ama üçüncü mahkemede hallederiz.' Ya argo tabiriyle kesiyorlar milletin parasını. Siz, dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonu ya! Asla gördüğünüze inanmayın. Yalan kardeşim. Dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonunda yarım kilo uyuşturucu olmaz mı"
"Benim de dinlemelerin Ankara’dan alınmış. E benim anlattığım olayların hiçbirinde, suçumu ikrar ediyorum, milletvekilini de öldürdüm, İstanbul, hep İstanbul veya başka bir yer, Ankara’da yok. Sen niye Ankara’dan aldın bu izinleri? Resul, faaliyette. Ekrem de."
"Adalete gel diyor. Resul’e mi gelecem sülü. Lan daha kırmızı bülten çıkaramadınız. Daha bülten çıkarmaktan acizsin. Savcılar delil istiyor… Ya gidin son iki ayda oraya hangi iş adamları gelmiş bir bakın. Bu adam ne iş yapıyor orada? Geleni gideni kesiyorlar. Ulan insanların FETÖ ile olan mücadeleye inancını yok ettiniz. Lan bana Sedat Peker terör örgütü diye açın. Cezadan korkan senin gibi olsun. Allah yemin olsun yanlış adam yanlış zaman yanlış seçim göreceksin. Süslü Sülü vallahi seni de tutuklayacaklar. Herkes biliyor benim sabıkalı. Ya sabıkası olan Erdal Aras’ı 14 farkla genel başkan seçildikten sonra MKYK’ya sen üye yapmadın mı? Sabıkası var nasıl yaptın? Telefonları sinyalleri var. Şimdi kimse yazı yazmadı ama bu savcılar gelir bir gün yazarlar. Vallahi tutuklanacaksın. Ve 10 tane en az ağırlaştırılmış müebbet alacaksın. FETÖ, FETÖ ulan FETÖ’yü siz bu hale getirdiniz. FETÖ’nün çocuğu gibi dolanıyordun lan peşinde. Bilmiyor mu insanlar bunu. Herkes biliyor. Ulan hep bu zenginler mi FETÖ’cü oluyor. Senin ilgi alanına zenginler giriyor gariplerle ilgilenmezsin"
"Hey gidi Sülü hey neler yapmayacağız. Şimdi bu 613 kişiye dinleme kararı almış bu arkadaşlar bir organizasyon. Ancak hem kendisi hem yardımcısı söylediğim şeylerle ilgili danışmanı hep FETÖ kelimesi geçiriyor. Bak yapmayın. Samimi söylüyorum. Devlet aklı ve devlet namusu devletin sahip olduğu iki şeydir. Devletin namusunu yaraladınız ama devletin aklını yaralarsanız mahvoluruz."
"Bir de arkadaşlarımızın bazıları şey demişler, senle ilgili resimlerini siliyorlarmış. Kıymetli kardeşlerim ben 16 yaşında, Sivasspor’un başkanı o zaman 22 yaşında. Bir konu olmuştu. Demiştim ki bir arkadaş bizden ayrılmıştı. Biz demiştim bir yolculuğa çıkmıştık, bu gemi limana varacak. Bu yolculukta gemiye binenler olacak, inenler olacak, herkesin kendi kararı özgür saygı duyarız ama Allah’a yemin olsun bu gemiyi limana vardıracağım. Eğer beni o yaşta kaptan seçtilerse, daha çocuk yaşındaydım. Çocuktum Türkiye’nin gençlik lideriydim. Ben bunu yapacağım dedim. Allaha yemin olsun yapacağım. Vallahi yapacağım, namus ve şerefe yemin olsun yapacağım ya da orada öleceğim."
"Hey gidi hey Resul. Tak. Adalete gel. Resul'e mi geleceğim Sülü. Sülü ve saz heyeti. Beni burada Birleşik Arap Emirlikleri’nin Şeyh’i daha kırmızı bülten çıkarmadınız. şimdi dünyadan haber alıyor ya, diyecekler lan bu adam bir şey anlatıyor. Siz kırmızı bülten yok, niye verdiniz Türkiye. Daha bülten çıkarmaktan acizsin. Ne oldu senin saz heyetin? O şeyi de anlatacağım. Zorlu binası var ya. Senin kardeşin orada, telefon dinleme tapeleri geliyor, orada milleti parçalıyorlar. Savcılar delil istiyor, yav gidin son iki ayda oraya hangi iş adamları gelmiş, ya bu adamın bir resmi var mı, yok. Mehmet idi herhalde ismi. Bir bakın, bu adam ne iş yapıyor orada. Geleni kesiyorlar, gideni kesiyorlar. Yav böyle böyle FETÖ ile iltisaklı bir şeyine rastlanmış. Ulan insanların FETÖ davalarına olan inancını yok ettiniz. Lan bana Sedat Peker terör örgütü diye dava açın. Cezadan korkan senin gibi olsun diyorum. Lan bizim MASAK başkanının karısı gibi korkutacak bir adam değiliz biz. Herkes FETÖ'den korkuyor ya herkes kaçıyor.. Allah’a yemin olsun ben gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam. Yanlış adam yanlış zaman yanlış seçim. Göreceksin. Yenileceksiniz."
"Pambık orada mısın? Seni kesin tutuklayacaklar Pambık, ben sana söyleyeyim. Süslü Sülü vallahi seni de tutuklayacak. Hele o(Mehmet Ağar'ı kast ediyor) şimdi ameliyat oldu, ona şimdi bir şey demem şık olmaz. Ameliyattan çıksın ona neler yapacağım."
Şimdi bu Süslü Sülü diyor ya, delil nerede delil. Al delil. Hiç gizli delil de değil. Erdal Aras, 1900’lü yıllarda, ortalarında benim adamım diye gözaltına alındı. Türkiye’nin en önemli davalarından biri, o zamanlar Kemal Horzun, çok önemli bir isim, Mehmet Ali Yılmaz, devlet bakanı olarak görevde. Aralarında bir sorun var. Mehmet abi bize yakın. Kemal Horzun da biraz böyle mafyatik gibi bir tarzı olan bir adam. Onlar şey yaptı. Başka konular. Sonra polis falan ülkenin gündemi değişti. Sonra Başbuğ Alparslan Türkeş, Mehmet Ali Yılmaz’ı aramıştı, o konu da öyle bitmişti ama basın çok yazdı. Bunu şundan anlatıyorum, internetten girip bakın Erdal Aras, herkes biliyor benim adamım, sabıkalı. Ya sabıkası olan Erdal Aras’ı 14 farkla genel başkanı seçildikten sonra MKYK’ya sen üye yapmadın mı? Ya sabıkası var, nasıl yaptın onu oraya? Erdal Aras akrabalarımla ilgili yok dedi. Var. Telefon sinyalleri var. Şimdi kimse yazı yazmadı ama bir savcılar gelir bir gün, yazarlar. Vallahi tutuklanacaksın. Ve 10 tane en az ağırlaştırılmış müebbet alacaksın. Unutma. Alacaksın."
"FETÖ, FETÖ ulan FETÖ’yü siz bu hale getirdiniz. FETÖ’nün çocuğu gibi dolanıyorsun lan peşinde. Bilmiyorlar mı lan insanlar bunları. Herkes biliyor. Parayı almak için o da... He ulan hep bu zenginler mi FETÖ’cü oluyor. Ha senin ilgi alanına zenginler giriyor, gariplerle ilgilenmezsin. Bak gene söylüyorum adamlar YouTube’da çok etkili oluyorlar. Sizin televizyon kanallarından 10 katı etkililer. Ya orada bir organizasyon yapın, YouTube’da onların karşısına bir dengeler oluşturun. Dünya artık oralarda dönüyor. Siz geride kaldınız."
"Kardeşlerim durun bir de bir şey anlatacağım. Ben bu açıklamaları yaptıktan sonra uyuşturucular yakalanıyor ya, söyleyeceğim. 30 sene önce dünyayı yakalayamamış, Digiturk, Netflix’i izlemeyen kesim, böyle bir gündem olduğunda yetkiliyi kurtarmak için hemen mal yakalatırlardı. Tabii o zaman o gemi batma olayları var. Hep hikâyedir o işlerin çoğu. Polis iş yaptı, devlet iş yaptı diye. Temiz polisler. Bizim hepsi temiz. İçlerinde birkaç tane var buna bağlı. Öbürleri garip. Temiz insanlar. Suriye açıklarında 1.5 ton esrar yakalandı. 1.5 ton otun değeri ne kadar biliyor musunuz? 300 bin dolar. Lan 5 ton kokain yakalasana. 1.5 ton esrar yakalandı falan. Lan paranıza bile kıyamıyorsunuz. Mehmet hastanede olduğu için, derin Mehmet, ona söylemeyeceğim. Onun ekibi, o senemdekiler var ya, lan Netflix’te bu işler nasıl yürüyor, gençlerin hepsi biliyor. Dünya değişti. Dünya sizin bildiğiniz dünya değil. Siz artık fosil oldunuz, ben de. Ben kendimi de katıyorum, yaşlı köpeklere yeni numara öğretilmez. Onun için yeni bir dünya dizayn etmek, özellikle yeni bir Türkiye."
"He geldik mi şimdi başa? Ya alelacele o komiklikleri nasıl yapıyorsunuz? İnan milletin diline maskara oldunuz. Hani asacaktın kendini? Diyorsun ki 'efendim onlarla ben şu zaman görüşmedim'. Evet ben de savcılara diyorum ki benim röportajda anlattığıma lütfen bakın. Beş altı ay önce diyorum, ziyarete gittiğinde. Evet. Ben yeni görüştüler demiyorum ki. Onları şikâyet edeceğim. Tutuklattırırsın da. Nasıl olsa mafyacılar da var senin ekipte. Ya Allah’ın safı teknoloji diye bir şey var. Dosya nasıl oluşturulur biliyor musun? Bunlarla senin karşılıklı kaç kere telefonla görüşmüşsün. Koyacaklar ortaya. O yine gelecek savcılığa. Şimdi belki kendini kurtarabilirsin. Gel! Resul’un organizeden sorumlu genel müdür, bir de Ankara. Ankara Emniyet Müdür de manevi kardeşliği. Operasyon Ankara’ya. Ankara ile benim dosyamın ne ilgisi var? Niye Ankara? Öbür dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonu gibi değil mi? Paket herkes, tak tak tak içeri hepsini tutukla. Yatır giyotine, kes. Niye davayı açmıyorsunuz kardeşim? Adamla onca zaman yatıyor orada niye açmıyorsunuz. Daha kesme işi bitmedi farkındayım."
"Kardeşlerim vallahi bana da inanmayın. Her şeyi araştırın. Temiz toplum diye bir şey yok. Bunun gibi en çok bağıran en büyük hırsız. İnanın. Temiz Sülü, süslü Sülü. Seni var ya, sana yemin ediyorum."
"İbrahim Kalın tweet paylaşıyor, sana destek oluyor. Devletin namusu var diyor. Devlet adamı dedim ya ben ona kötü laf demem. Onun gibi hiç kimseye demem. Bana küfür etmedikleri sürece ama gerçi hepsini utandıracağım. Benim tek bir sabıkam var hayatımda. O da silindi. Sabıkasız görünüyorum da. Aldığım tek sabıkam suç örgütü. Bir gün onu size tek tek anlatacağım. Vallahi küfür edeceksiniz. Ulan bir adama bu yapılmaz diyeceksiniz. Nasıl bir namussuzluk yaptılar deli olacaksınız.
"Yav bu İbrahim Kalın’ı takip ettiriyor, biliyor musunuz? Hadi gülelim. Bombalarından biri de bu olsun. Senin haberin yok sana kıyağım olsun, o yolladığın Resul'unadamları var ya resimleyen. Tak bir tanesi resimlerini vermiş. Efendim demiş sahibi ikrar yapmış. Özel kalem müdürü Hasan Beyi de takip ettiriyor. Ulan sen nasıl bir adamsın arkadaş ya. Sen AK Parti’dekileri kandırabilirsin, öbürlerini herkesi. Beni kandıramazsın. Yemem. Her türlü kandırılmaya karşı anladın, tedbirlerim hazır."
"Bak diğer bu konularda ismi geçen herkese söylüyorum, bir de namusu maaşından az olan gazeteciler. Diğerleri başımın üstünde. Ben anlatıyorum, iş adamının ismini veriyorum, siz niye bu adamlara ulaşmıyorsunuz? Siz o adamlara ulaşın, onlar da derse ki Sedat Beyin dedikleri doğru değil, Reis’in dedikleri doğru değil, hepsini rezil edeceğim. Her şey bende. Ama hile yapma. Niye gitmiyorsunuz?"
"Ben anlatıyorum, iş adamının ismini veriyorum, siz niye bu adamlara ulaşmıyorsunuz? Siz o adamlara ulaşın, onlar da derse ki Sedat Beyin dedikleri doğru değil, Reis’in dedikleri doğru değil, hepsini rezil edeceğim. Her şey bende. Ama hile yapma. Niye gitmiyorsunuz?"
"Yav İmam Altınbaş, anlattık, tanımıyorum, görmedim, konuşmadım. Siz gidin, o desin ki böyle bir şey yok. Gidin Emir Sarıgül'e, o desin böyle bir şey yok. Bende diyor. Her şey bende. Hem de daha da nelerle rezil ederim. Hani sizin namusunuz? Ben suç örgütü lideriyim, ulan bunlar Türkiye'nin en zenginleri en tanınmış insanları. Mübariz orada. O da FETÖ’den içeri alındı, hadi o da güvenilmez olsun."
"Ya ben bu Hadi’yi yolladığımda pardon bu haberler yaptığında Hadi Bey Mübariz’i korumak için kendini yaktığında işte Hadi dost, !'böyle bir şey diyen şerefsizdir' diyorsun. O zaman ben şerefsizim. Bana şerefsiz dedi. Ne yapsaydım? Ne yapayım? Bana şerefsiz diyorsun, ben öyle bir şey demedim, yapmadım. Ya Hadi’ye diyor ki 'sen diyor yürek mi yedin. Onun Azerbaycan istedi tutuklanmasını.' Lan böyle bir şey olur mu ya. Adam sonra Azerbaycan devletine dava açtı 1 milyon 300 bin dolarlık, lan böyle bir şey olur mu. Azerbaycan istedi!"
"O Çeçenistan’a geçmiş tarihlerde ben çok yardım yapardım kardeşlerim. Elimden ne gelirse, şerefli namuslu insanlar. Sonra o terör grupları girdi, biz tamamen çekildik oradan. Ben çekildim. Beslan Katliamı olmuştu, çoluk çocuğu öldürdüler. Benim bitiş orada başladı. Putin, Rusya’nın baskısıyla beni tutukladılar. O zaman hep dilden dile Sedat Peker şunu bunu yolladı. Yolladık Allah’a şükür, bize şeref. O zaman da 'Rusya istedi diye tutukladık' dediler. Lan Rusya istedi, suç ar mı, delil var mı? Kedi tecavüzcülerine direniş operasyonumuz. Yazık ya."
"Yav sen DYP Genel Başkanlığı’na seçilirken, bu bizim Erdal Aras var ya benim eleman, öyle dediğiniz için diyorum benim kardeşim, canım, ciğerim, bunu Sancak Tepe Belediye Başkanı yaptı mükafat olarak. Çünkü biz genel başkan seçileceği zaman ben para yolladım, Erdal dağıttı bütün paraları herkese. Delegelere, tabi. Zaman aşımına girdi, bundan suç çıkmaz. Rahat olun."
"Hürriyet gazetesi sıkıntılı. Milletvekili olayı sıkıntılı. Bundan bir şey olmaz. Bu cacık. E 14 oyla kazandın yav MKYK üyesi yaptın, Sancak Tepe Belediye Başkan adayı da yaptın. 'Erdal Baba' diyordun. Ben de deden oluyorum senin. Ona baba dersen ben de senin dedenim. Sayın Cumhuriyet Savcıları delil mi istiyorsunuz? Bir zahmet iki satır yazı yazın. Genel Başkanlık seçimini kazandığında MKYK üyesi diye Erdal Aras diye birisi, var mı? Sancak Tepe Belediye Başkanlığı’na Süleyman Soylu onu koymuş mu? Bu adam benle beraber yargılandığı dosyadan ceza almış mı? Sabıkalı mı? Yav daha neyin delilini istiyorsunuz? Deli olmamak elde değil. Vallahi deli olmamak elde değil. Ortada bir şey var, bu suç örgütü... Ya bırak beni... Ya bakkalı kasabı manavı küçüksemek için demiyorum, onların anlattığından skandal çıkar mı? Benim gibi insandan çıkar. Ömrü devletin içinden geçmiş istihbarattan geçmişi, sokaktan geçmiş, siyasetten geçmiş her taraftan enteresan bir tip. Benden çıkacak tabi bakkaldan değil ki. Maaşı namusu kadar olan gazeteciler, devlet görevlileri için saygısızlık yapmak istemiyorum. Laf devlete gider."
"Necip Fazıl Üstadın çok güzel bir şiiri var; 'Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul, Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul, bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa, altını da mizahla bağlamıştım, yaşasın milletin anasını ağlatan egomanya egomanya.' Sana diyor sana. Bana değil. Ben olan parayı dağıttım herkes biliyor. Sana diyor, çal çal çal nereye kadar? Cezaevindekileri kes. Dur o kimlik fotokopilerini verdin ya ihale, oradaki evrak deliller hepsi... Onu anlatacağım. Seni mahvedeceğim. Bütün her şeyin bende hazır. Ben savaşa hep hazırlıklıyım. Ne dedik dava adamı parasız kalırsa parayı bulur, silahsız kalırsa silahı bulur. Ne gerekiyorsa onu bulur. Sana diyor Necip Fazıl üstat. Bana değil. "Bazılarınızın içine korku geldiğini biliyorum. 613 kişi dinlemeye alındı. Rahat olun, sana selam olsun peygamber efendimiz. Medine’ye hicret ederken Hz. Ali efendimiz yatağa yatıp 13 yaşındayken, peygamber efendimiz kurtulsun diye, o yataktaymış gibi yatıp öbürleri de suikastçılar de bekledi. Allahın aslanı daha 13 yaşında. Hz. Ebubekir efendimiz. Emin dost. Bir mağaraya giriyorlar Mekkeli mürşitler onları öldürecekler. Peygamber efendimiz bakıyor, Hz. Ebubekir efendimizin yüzünde biraz böyle şey oluyor, tabi üzülmesinin sebebi peygamber efendimize bir şey olur diye. Orada şu oluyor, 'korkma' diyor 'üzülme hüzünlenme Allah bizimle beraberdir.' "
"Allah’a yemin olsun canımızı yakacakları biliyorum. Süslü Sülü ve saz heyeti her şeyi yapacaklar. Her iğrençliği yapacaklar, size söz veriyorum, bize çektirdiklerinin yüz katını çekecekler, tutuklanacaklar. Tüm veriler sağlam. Bir gün bir savcı gelecek diyecek ulan bu namussuzluk diyecek. Vallahi olacak bu. Bana inanın."
"Kardeşlerim, vatanın delileri kardeşlerim, vatanın fedaileri, serdengeçtileri kardeşlerim. Allah bizi mahcup etmeyecek. Turanı kuracağız kardeşlerim. Birleşik Türk devletlerini kuracağız kardeşlerim."
Hürriyet gazetesi binası baskınında ne olmuştu?Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atv – A Haber ortak yayınında Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu değerlendirirken dile getirdiği, “Eğer 400 milletvekilini alabilecek veya bir Anayasa'yı inşa edecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı, durum bugün çok farklı olurdu” sözlerinin yanlış yansıtıldığı iddiasının ardından Hürriyet gazetesine yaklaşık 150 kişilik bir grup saldırmıştı. 7 Eylül 2015’te saat 23:30 sıralarında Bağcılar’daki Hürriyet binasının önünde toplanan, binaya taş atan, ardından binanın döner kapısını ve bazı camlarını kıran saldırganlar binanın içine girerek çevreyi tahrip etmişlerdi. Grup polisin müdahalesi ile bina dışına çıkarılmıştı. O dönem Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Sedat Ergin ile Yayın Koordinatörü Emre Oral, saldırı haberinin ardından gece yarısı gazete binasına gitmişti. Hürriyet gazetesi önünde gece çekilen görüntülerde, AKP Gençlik Kolları Başkanı, İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın'ın kalabalığa hitap eden bir konuşma yaptığı da görülmüştü. Boynukalın burada, "Bu noktadan sonra HDP'nin PKK'yla, PKK'nın Zaman Gazetesi ile, Zaman Gazetesi'nin de Aydın Doğan'la hiçbir farkı kalmamıştır'' diye konuşmuş ve şunları kaydetmişti: ''Hepsi birer terör örgütüdür. Ve bu adamlara karşı bizim söyleyeceğimiz tek bir şey vardır. Her şeyi Cumhurbaşkanı, başkan olamadığından dolayı yapıyor diyorlar. Biz de şunu söylüyoruz. 1 Kasım'daki seçimden sonra ne çıkarsa çıksın, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız.'' Boynukalın, konuşmasının sonunda kitleye teşekkür ederken, ''Allah'ın izniyle, sadece Aydın Doğan medyası değil, bütün HDP'siyle, PKK'sıyla, bütün terör örgütleriyle ve ilk başta da Fethullahçı terör örgütüyle, biz başkan yaptırdıktan sonra onlar da defolup gidecek" ifadelerini kullanmıştı. |