T24 Video Servisi
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, kendisine yönelik operasyonlar sonrası çektiği videoların beşincisinde, 'devletin bilgisi dahilinde Fethullah Gülen ile görüşmeye gittiğini' söyleyen Mehmet Ağar'a yönelik olarak "Devletin bilgisi dahilinde Mübariz Mansimov ile birlikte, Fethullah Gülen'le görüşmeye gittiğini söyleyen Mehmet Ağar'ın elinde yazılı emir var mıdır; yoksa devlet geleneğinde terör örgütü liderine sözlü talimatla insan yollanır mı?" diye konuştu.
'Savcılıkların işini kolaylaştırmak için' yazılacak yazıları birkaç cümle ile özetleyeceğini söyleyen Peker, Kolombiya'da yakalanan ve İzmir Limanı'na gideceği iddia edilen 4 ton 900 kilo kokain hakkında "Kolombiya'dan yüklenen 4 ton 900 kilo kokainin açık kaynaklarda dahi Türkiye'de İzmir limanında bir kimya şirketine geldiği ortadayken ve bunu Kolombiya yetkilileri basın önünde açıklamışken, bu ihbar kabul edilerek Kolombiya devletinden yazı gelmese bile, adı geçen şirketle ilgili herhangi bir çalışma yapılmış mı? Bu konuyla ilgili gözaltı kararı olmuş mu? Olmamışsa, bu konuyla ilgili iki müfettişin İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne gönderilmesine, ilgili makama yazılmasına..." ifadelerini kullandı.
Peker'in, iddialarını dile getirdiği beşinci videoda masasındaki Mike Marqusee'nin 'Hayırsız Peygamber Bob Dylan' kitabı ve yine bir mumluk üzerine asılmış Zülfikar kılıcı dikkat çekti.
"Derin Mehmet, arkadaşlar, orada mısınız? Temiz Süleyman, sen de orada mısın? Namusu maaşı kadar olan gazeteciler, siz de orada mısınız? Onurlulara lafımız yok. Çakma solcular, siz de orada mısınız? İyi olanlara sözümü yok. Yoklamayı yaptık, beşinci videoya başlamakta bir sakınca yok" diyerek videoya başlayan suç örgütü lideri Sedat Peker şunları söyledi:
"Memduh Bayraktaroğlu diye çok sevdiğim bir abim var. Bu konularla ilgili yapmış olduğu yorumları televizyonda izleme imkanım oldu. Demiş ki, "Sedat Peker'i Soylu yanlış yönlendirdi, Mehmet Ağar'ı da yanlış yönlendirdi. Sadece Berat Bey'i değil." Ben kendisiyle aynı şeyi düşünmüyorum. Memduh Abi, öncelikle zekamla ilgili söylediklerinizden dolayı teşekkür ederim. Hatırlarsanız, sizin evde otururken Tansu Hanım başbakandı. Özer Abi'yle sizin evde buluşmuştuk. Oradaki görüşmemizde Özer Bey benim yaşımı sormuştu. Ben de söyleyince "Sen benim oğlumdan daha küçüksün" demişti. "Benim oğlum Etiler'de kız peşinde koşuyor, sen bu yaşta ülkenin kaderiyle ilgili konuları konuşuyorsun" demişti. Abi bu kardeşin, aynı kardeşin. Ben aklımı tatile çıkardım ama zekam devam ediyor."
"Kıymetli abim iki tane örnek vereceğim Mehmet Ağar'ın direkt bu konuyla ilgili olduğuyla ilgili. Bizim eve gelen polislerin içinde dikkat edersen hiçbirine suçlamada bulunmadım. Polis bizim polisimiz, devletin, milletin polisi. Orada bir tane yaşlı olan dedim, bir de yanında biri var. Gelenlerin hepsi genç. 50 küsur yaşındaki özel harekatçı eğitmen olur. Operasyonlara katılmaz. Genelde 25-30 arası gelir. Saçı sakalı beyazlamış o arkadaş eve giren, çocuğa silahı doğrultan, o silahı devamlı çocuğun üzerinde tutan. Sonra organize polisinin müdahalesiyle indiren aynı kişi. Bu kişi kim biliyor musun? Mehmet Abi'nin Özel Kalem Müdürü vardı Emniyet Müdürü, Yesugay (Aksakal). Şimdi emekli biliyorsun. Özel Harekatçılar Derneği'nin başkanlığını yapıyordu. Bu saygısızlığı yapan kişi, Yesugay'la tanıdık, hem de yakın çalışma arkadaşlığı yapmışlar geçmişte. Şimdi abi, sana soruyorum, bu kadar tesadüf olur mu? Veya Mehmet Ağar Antalya'da yemek yerken, kalabalık bir yemek, orada bir konu geçiyor benimle ilgili. 3-4 güne kadar göreceksin diyor, neler olacak. Emniyette talimatla operasyon yaptırdı. Sen hiç para dağıttırılarak emniyette suç örgütü operasyonu yaptırıldığını gördün mü? Onlara da değineceğiz ama elimde görüntü ses kaydı olduğu için söylemiyorum."
"Ruşen Çakır isminde bir sol gelenekten gelen gazeteci var. Çok beyefendi. Kırmayan, incitmeyen kibar bir insan. Ruşen Abi Sedat Peker solcu mu oldu demiş. Ben solcu değilim, sebeplerini anlatırım benim kafama yatmıyor. Ben sağcı da değilim, o da benim kafama yatmıyor. Ben akılcılık fikrine daha uygun olduğumu söylüyorum."
"Bazı gazeteci arkadaşlar konuşma yaparken şöyle diyorlar, "Deliller gelmeden konuşulmaz, uygun değil. Bunların incelenmesi gerekir." Annem hep şöyle derdi, "Oğlum kendi işinle ilgili başkalarına zahmet verme." Ben de savcılara zahmet vermemek için oradaki yazı işleri müdürü arkadaşların yazacağı yazıları ikişer satırla anlatıp, bir hafta sonra anlatacaklarımın delilleneceği konusunda zaten şüphe yok. Mesela savcı özel kalemine şunu dese, Sedat Peker'in bahsetmiş olduğu Beykoz Konakları'nda bulunan bütün şahıslar, Baran Korkmaz, Emir Sarıgül, Mehmet Ağar, Tolga Ağar, Tolga Ağar'ın kız arkadaşı, Emir Sarıgül'ün şoförü, sonradan gelen emniyet mensupları... Aynı yerde bulunmuşlar mı, aynı yerde sinyal veriyor mu? Baz istasyonu kayıtları bir günde gelir. İkincisi, Sedat Peker'in söylediği üzere Tolga Ağar ve kız arkadaşının saç tahlillerinin yapılması, kendisi eğer milletvekili olduğu için böyle bir tasarruf bildirmezse, sonrasında inceleme yapılması. Sayın savcı buradan bahisle devam edelim, Rus kanun dışı insanların oluşturmuş olduğu yapının bir grubunun başında olan Nadir Salifov Quli, Türkiye'de Organize Suçlar tarafından gözaltına alınıp polis cinayetine karıştığı için deport edildi mi? Organize Şube'de bu kişinin deport edildiği yönündeki tutanakta 'polis katili' olduğu yönünde yazı var mı? Ayrıca böyle bir evrak var mı?"
"Yazı İşleri Müdürlüğü devam eder, Sedat Peker'in açıklamalarında iddia edildiği üzere Mehmet Ağar kendi ya da koruma polislerinin telefonundan İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan Bey'i arayıp "Bu arkadaşı bırakın" dedi mi? Bu sinyal kayıtları ilgili kişilerin ifadelerine başvurulması, yani İl Emniyet Müdür ve Mehmet Ağar'ın, ancak baz kayıtlarının alınması, doğru olan o... Sedat Peker'in açıklamalarında iddia ettiği Nadir Salifov tekrar Türkiye'ye giriş yapabilmiş mi? Yapabilmişse hangi mahkeme kararıyla, hangi birimin kararıyla Türkiye'de giriş yapabilir, deportu kaldırılmıştır. Ayrıca Sedat Peker'in bulunmuş olduğu Birleşik Arap Emirliği'ndeki Türk Büyükelçiliği'ne yazılıp bu konuyla ilgili bilgisinin sorulması. Mübariz Mansimov'a ait olan, Sedat Peker'in açıklamalarında Mehmet Ağar tarafından gasp edildiği söylenen 1 milyar dolar değerindeki yat limanı gerçekten 29 milyon dolara alınmış mıdır? Yine bahsi geçen yat limanını alan kişiler off-shore hesaplarında bir şirket kurup bu şirket içerisinde gizli bir ortaklık mevcut mudur? İlgili makama yazı yazıp, Mübariz Mansimov ile Mehmet Ağar Amerika'ya Fethullah Gülen'e gitmişleri mi, uçuş kayıtlarının istenmesine... Yine ayrıca Mehmet Ağar yaptığı açıklamada devletin bilgisi dahilinde gittiğinden bahisle devletin hangi birimi tarafından gönderilmiştir, elinde bir yazılı emir var mıdır? Yazılı emir yoksa, devlet geleneğinde terör örgütü lideri olarak bilinen kişiye sözlü talimatla insan yollanır mı? Bununla ilgili kurumlara sorulmasına..."
"Kolombiya'dan yüklenen 4 ton 900 kilo kokainin açık kaynaklarda dahi Türkiye'de İzmir limanında bir kimya şirketine geldiği ortadayken ve bunu Kolombiya yetkilileri basın önünde açıklamışken, bu ihbar kabul edilerek Kolombiya devletinden yazı gelmese bile, adı geçen şirketle ilgili herhangi bir çalışma yapılmış mı? Bu konuyla ilgili gözaltı kararı olmuş mu? Olmamışsa, bu konuyla ilgili iki müfettişin İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne gönderilmesine, ilgili makama yazılmasına..."
"Yine Sedat Peker'den bahisle, yapmış olduğu açıklamalarda, Tunceli'de Tolga Ağar tarafından tecavüze uğradığı, bir ertesi gün intihar ettiği söylenen Yeldana isimli yabacı uyruklu bayanın, maktulün adli tıp raporunun istenmesine... Bahsi geçen zamanlarda Tolga Ağar'ın bahsi geçen şehirde olup olmadığı ile ilgili telefon sinyal kayıtlarının çıkarılmasına... Sayın savcımızı hiç zahmet etmesine gerek yok. Bunların cevabı bir haftada verilir. O zaman kimsenin kafasında bir şüphe kalmaz. Temiz Süleyman'ın o zaman doğru söylediği anlaşılır. Derincilerin başı Mehmet Ağar'ın doğru söylediği anlaşılır. Bir de Süleyman Soylu'nun Mehmet Ağar'ın kontenjanından soktuğu avukat, savcılar da var. FETÖ'cüler atılınca boşalan yerlere avukat alınacak ya, kendi kontenjanından kaçar savcı hakim sokmuşlar. Bana diyor ya "Fare gibi kaçma, gel adalete sığın. Ey temiz Sülü, süslü Sülü, senin tayin ettirdiğin savcıya hakime değil mi? Senin bakanlığına geleyim değil mi?"
Emre Hoca var Emre Kongar, çok iyi bir insan. "Konuşurken herhangi bir madde içtiği belli, doğrudan dedikleriyle insanların suçlanmaması lazım. Ama deliller de var araştırılması lazım" demiş. Emre Hoca samimi söylüyorum, ben Tolga gibi değilim, saçımdan örnek veririm. Diyeceksin ki "Kardeşim senin suratın neden böyle?" Ben bunu araştırdım, DNA ile kalıtsal olarak geçmiş. Rahmetli babam benim doğduğum yıllarda çok hızlı olduğu bir dönemdi. DNA'dan kalıtsal olarak bana geçmiş. Ben doğduğum andan itibaren bu şekildeyim. Saç teli vermeye hazırım.
"Buna başladığımızda bir arkadaşım dedi ki, "Ya n'apıyorsun?" Yenilecekler dedim. Akıl tatilde ama zeka burada kardeşlerim, sıkıntı yok. Bizim aslan Sülü bir açıklama yapmış, yardırmış böyle ama nasıl bir açıklama. Ben ona o aklı vereni tahmin ediyorum. Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels diyor ki, "Yalan söylerken büyük yalanlar söyleyin, yalan ne kadar büyük olursa insanlar üzerindeki etkisi o kadar büyük olur. Ama cahil, bilmiyor. Bir de Sun-Tzu ne diyor, " Savaşı kontrol edemediğin alana taşıma." Pazartesi Meclis açılıyor, sen oradaki insanların eline bu sermayeyi verdin, sana ne diyecekler temiz Süleyman. Hile için ayırdığın beyni devlet için ayırdığın beynini devlet için ayırsaydın belki kaç insanın intihar etmesine engel olacak başarıyı gösterirdin. Şimdi diyor ya, "Kanıtlasınlar" Bak büyük konuşma, yavaş yavaş, parça parça yapacağım. Her hafta canını bir kere yakacağım. Öyle ya sen benim dönüş biletimdin. Sen benim bütün bahisleri üzerine oynadığım jokerdin. Bizi yaktın Sülü! "Marina'ya çökmekmiş, biz Libya'ya, Karabağ'a çökülmesine izin vermedik" diyor. Öyle mi? Hani Nahcivan'dan Türkiye'ye açılacak yol? Ermenilerden aldı Azerbaycanlı Türk kardeşlerimiz, çöktü Ruslar. Hani çökülmesine izin vermemiştin? Makam devletin, saygısızlık yapmam ama seninle işim var. Bir de diyor, kırmızı şey çıktı, devlet yalan söyler mi? Daha çıkmamış. Bunlar el birliğiyle benim oraya gelmemem için uğraşıyorlar. Benim mitinglerimi veriyorlar. Lyon'da İnterpol başkanlığı var, bakıyor "Bu adam kim" diyor. Bunlar istek yapıyorlar ya. Bunlar bana hizmet ediyor. Siyasi mahkumum. Siyasi mahkumların siyasi mülteci hakları var. Yatmışlığım da var. Parti desteği olmadan kim topluyor o kadar kalabalığı?"
"Bir tane şey çıktı, düşkün Abdulkadir, ona öyle diyeceğim. Abdulkadir Selvi. Birleşik Arap Emirlikleri'nin Türk düşmanı bir veliahdı varmış, ben bunları Türkiye'yi karıştırmak için yapıyormuşum. İnsan mısınız? Ulan biz Türkiye'nin bir ağacına aşığız. Bir tane ağacına zarar verecek, vandallık çıkacak, polisin askerin olmadığı yerde biz çıkarız. Ben TOKİ'den daha çok şehit ailelerine daire bağışladım. Kendimin, çocuklarımın parasıyla. Para insanı aptal yapar, para bittiğinde sürekli bir aksiyon içinde olursun.
"Buraya geldiğimizde kimsenin haberi yok. Kimseyle de görüşmüyorum. Plan yapıyorum, bir haber yollamışlar. Bir yetkili benle görüşmek istedi. Filmlerde olur ya, insanla uzaylı karşılaşır. Adam bana bakıyor, bu nereden geldi düştü buraya? Buraya ne yapmaya geldiniz dedi. Dedim iş, ticaret düşünüyorum. Dinlenmeye geldim. Adam bakıyor duymuş ismimizi devamlı."
"Sana bu yazıları kimin yazdırdığını da biliyorum Abdulkadir, düşkün Abdulkadir, primci. Pelikan'ın Abdulkadir'i. Yazıklar olsun. Adam değilsin lan sen. Gazeteci yapıyorlar bunları. Ankara'nın kulislerini en iyi öğrenen adam bu. Getirip eline veriyorlar, neyin kulisi, kimi kandırıyorsun sen? Sen düşkünsün! Efendilerin sana konuş dediklerinde konuşursun. Sizin namusunuz, Mehmet Ağar'ın size masa ayırttırıp indirim yaptırttığı kadar."
"Düşkün Abdulkadir, sana söylüyorum, diyordun ya Birleşik Arap Emirlikleri, e Mısır'la barıştınız, Müslüman Kardeşler'in lideri Hasan el-Benna. Hayatını okudun mu? Ben sana yollayayım okumadıysan. O ölünce yerine geçen Seyyid Kutub. Hayatını okudun mu? En son yerine geçen Mursi. O da öldü. Mısır'la dostluk grubu kurduk. Bence sorun yok. Herkese böyle böyle (Rabia işareti yaparak) yaptık, noldu ne diyeceğiz? Orayla burası kardeş gibi. Oranın etkisiyle ben buraya getirilebilirim."
Süleyman Soylu'nun bir iki tane şeyine değineceğim. Temiz Süleyman demiş ki, işte Davutoğlu hocan var, Meral ablan var... Hey gidi Süleyman kaçamazsın. Bizim bu arkadaşımızın Ali Faik Hacıoğlu diye bir danışmanı var, bu arkadaş 1 milyon 600 bin liralık arabaya biniyor. Trabzon'da 5 milyona ev yaptırıyor. Bir de bunun bir akrabası var, Sadık Soylu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan hiç çıkmaz. Nasıl oluyor da imar geliştirmelerinin hepsi onun elinden geçiyor?
Emre Olur var Beyaz TV'de çıkıyor o da, yanıma gelip giden kardeşlerden. Siz o arkadaşla nasıl bir tezgah kurdunuz? Bana anlattı. Ben işimi sağlama alırım. Kerim Çolak var İyi Parti'nin sosyal medya direktörü. Emre Olur'u siz Beyaz TV'ye çıkarıp "Bu şeylerden dolayı bu FETÖ'cüdür diye adamı nasıl paketleyip Kayseri'de ceza yatırttınız? Bana anlattı. İnsanların FETÖ'yle mücadeleye inancını sulandırdınız böyle? Siz düşman ettiniz Meral Abla'yla beni. FETÖ diyor, ben darbe esnasında etkisiz hale getirilecek 26 kişiden biriyim. İlk öldürüleceklerdenim. Onların döneminde 10 sene ceza yattım, sen ne yaptın Sülü?
"Mehmet Ağar Emir Sarıgül'e bir kaset veriyor. Sonra bunları birbirinden boşalttırıyor. Ortada tabii bölünecek mal varlığı var. İmam Altınbaş, Sofya Altınbaş, Ali Altınbaş... Zenginlik var, yalılar, dünya para. Bu ondan sonra araya giriyor, çözüm olmuyor. Ondan sonra emniyet gidiyor Sofya, Ali Altınbaş'ı gözaltına alıyor. Sonra Ali Altınbaş'ı sağlık problemi diye serbest bırakıyorlar. 15 sene önce olan bir petrol olayı için. Ekonomik suç, zaman aşımına girmiş. Mehmet Ağar polisliği dedim ya... Sonra bu Ali Altınbaş'ı bıraktırıp yanına getirtiyor, "Niye böyle oldu, ben size demedim mi yalıyı boşaltın verin, paranın şu kadarını verin." Direkt tahsilat. Silahçı yollamıyor, polisle yaptırıyor. İl Emniyet Müdürü'nü arıyor sonra, Zafer Bey'i. "Bu arkadaşlar bizim yakınlarımız, bir yanlış anlaşılma olmuş, dosyayı bir daha incelemeni rica ediyorum." "Emir anlaşıldı müdürüm." Tabii hesapta olmayan bir şey var, Ali Altınbaş, Mustafa Erdoğan Bey'e, Sayın Cumhurbaşkanımızın kardeşine ulaşıyor. Mustafa Erdoğan da külliyeye, kıyamet kopuyor... Böyle bir şey olur mu, tezgahını adamın koparıyorlar, canlı canlı kesiyorlar paralarını. Böyle bir şey olur mu ya? Savcıdan kurtulamıyorsun, külliyeye ulaşacaksın şansın yok. Ben ulaşamadım derdimi anlatamadım. Mektup yazdık o da gitmedi. Gasp ediyorlar insanları böyle bir şey olur mu ya? Bende delil çok. Şimdi hepsini tutuyorum. Bunları mahvedeceğim."
"Mübariz Mansimov'u öldürseer her şey bitecekti değil mi? Mansimov'a mektup yazdım sonra, "Seni çıkaracak gücüm yok ama herkese anlatacağım senin malına çöktüklerini" dedim. Adamın her şeyini aldılar. Mehmet Ağar'ın yattığı cezaevinde Fethullah buna bir mektup yolluyor, kahverengi bir çerçeveyle onu duvara asmış. Şimdi Tayyip Bey'in yakını diye şekil yapıyor, milleti koparıyordu, o zaman da Fethullah Gülen'in yakınıyım diye koparıyor. "Fethullah Gülen bana mektup yazdı" elma şekeri de verdi mi? İzmir Limanı'nda Mehmet Ağar'ın gücünü bilmeyen var mı? Sizin namusunuz ne kadar biliyor musunuz?"
"Size geleceğim Pelikancılar, sizden vazgeçmem. Ben bilmiyor muyum grupta Turkuaz'da yazmak istemediğiniz yazıları orada yazıyorsunuz. 3 tane adam ölmüş, biriyle resmim var. Bir parti lideriyle de resmi var o kişinin. "Sedat Peker'e yakın olduğu söylenen kişi çatışmada öldürüldü." Yav öbür taraf Rizeli bana daha yakın. Demirören Medya, Demirören Medya, biz senin bananın ne durumlara düştüğünü de biliriz. Ulan televizyonundan haber yapıyorsun, tahsil edilecek senetler kasasından çıktı diye. Sanki karım tahsilatçıymış gibi. Namusun nerede lan? Senin babanı da gördük, emanetçisin lan senin değil ki! Dünya değişecek ve görüşeceğiz! Yılın en iyi iş adamı ödülünü Millyet'ten verince iyi!"
"Ben Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği organizasyonda Dünya Türklük Hakanı olmadım mı? Oldum. Kazakistan'dan, Özbekistan'dan milletvekilleri gelip Dünya Türklük Hakanlığı kaftanı giydirmediler mi? Kültür Bakanlığı'nın sponsorluğunda. Şimdi 'pislik' ama o temiz Sülü. Diyor ki, "Ben bir buçuk aydır bekliyordum" E ben videoları yayınlayalı en fazla 15-20 gün oldu. Benle iş tutmadıysan, film çevirmediysen niye bekliyordun böyle bir şey? Vallahi yenileceksiniz! Bir şey daha söyleyeyim. Ben devlet büyükleri gibi koruma polislerim benimle geliyordu yurt dışına gezerken, ayrıcalıklarım vardı benim. Sülü! Nasıl? Yaktın bizi, kendini yaktın, bizi yaktın. Olayın ertesi günü eşim açıklama yapmış kibarca nezihçe. Polislerin eğitilmeleri gerek demiş. Devletin namusu olur ya! Deseydin ki, "Bir yanlışlık oldu. Sedat Peker aranan bir kişi. Ama evine girerken çocuklarına silah doğrultmak namussuzluktur. Narkotik köpekleri ile evin içini aramak yoktur, torbacılarınki aranır. Avukat kimliği olan bir bayanı tüfekle duvara itmek olmaz. Sorumlular hakkında işlem başlatılmıştır" deseydin nolurdu? Vatandaş olarak bir özür bekledim. Yakacağım dedim, dünyayı yakacağım! Daha yeni başladık, parça parça koparacağım etlerinizi! Derin Mehmet, ne kadar derine gidersen git tutacağım seni oradan! Daha dur, o Ataşehir'deki uyuşturucu satıcısının nasıl öldüğünü anlatacağız. Seni mahvedeceğim! Sülü, seni asla unutmam. Pelikancılar, yoklamaya geç kalmayın. Lan çakma solcular. Ben vallahi sağlamcı adamım. Parça parça koparacağım diyorum. İnim inim inleteceğim. Bugünlere geldik, sonrasını da getiririz Allah'ın izniyle. Türk birliğini kuracağız. Moralinizi bozmayın."