6’lı Masa harika bir performans ortaya koydu. ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ genel olarak derli topluydu. Türkiye’nin geleceğine yönelik sunduğu siyasal vizyon ve vaat ettiği özgürlük iklimi olumluydu.
Demokratik hukuk devletinin büyük resmini eksik bırakan bir kaç kare vardı ama, metnin ana temasına bakıldığında zaman içinde çözümlenebilecek şeyler gibi duruyordu.
Ortaya çıkan uzlaşma metni, aslında çok alışık olmadığımız asgari müşterekte buluşma konusunda kat edilmiş çok önemli bir adımdı.
Başka bir anlamda, masanın kurulmasını sağlayan ve zaman zaman kıpırdatma hamlelerine rağmen bir yıldır ayakta kalmasının sağlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun performansını da gösteriyordu.
Metni çeşitli boyutlarıyla analiz eden yazı ve uzman görüşlerini takip ederken bir şey dikkatimi çekti.
İstanbul’daki Merkez Bankası birimlerinin Ankara’ya taşınması bile sevinçle karşılanırken, yargı bölümünde açıklanan “ Görevini kötüye kullanarak AYM veya AİHM’in hak ihlali kararına yol açan hâkim ve savcılara neden oldukları tazminat ve zararın rücu edilmesini sağlayacağız” vaadi üzerinde kimse durmadı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) verilerine göre 1959 ila 2020 dönemi arasında ‘en az bir insan hakkı ihlali edildiğine hükmedilmiş dava’ sayısında Türkiye listede birinci sırada yer alıyor. (www.dogrulukpayi.com)
61 yıllık süre içinde verilmiş AİHM kararları nedeniyle Türkiye’nin toplam ne kadar tazminat ödemek zorunda kaldığı ve bu ödemelerin bütçenin hangi kaleminden karşılandığı bilinmiyor.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği tazminatlar da öyle….
Bir keresinde bütçe kalemlerini didik didik aramışlığım vardır.
Eser Karakaş hocanın “ 1-Hazine Maliye Bakanlığı, 2-İstatistikler, 3-Muhasebat Genel Müdürlüğü, 4-Bütçe istatistikler, 5-Genel yönetim bütçe ist, 6-Merkezi Yönetim bütçe ist, 7-Bütçe gider tabloları, 8-Ekod 4, 9-277” şeklinde bana çizdiği yol haritasından da sonuç alamamıştım.
Sadece, Euronews’in “ AİHM 2020 yılı için Türkiye aleyhine sonuçlanmış olan davalarda toplam 1,5 milyon euronun üzerinde tazminat kararı aldı” haberi var elimde.
AİHM’nin verdiği tazminat kararları neden bu kadar önemli diye soracak olursanız?
Çünkü, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 46. Maddesi “Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir” diye başlıyor ve “Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder” şeklinde bitiyor.
Bugüne kadar herhangi bir savcı veya hakime sebep olduğu tazminat nedeniyle rücu edilmişliği var mıdır, onu da bilmiyoruz.
Mutabakat Metni’nde yer alan “hâkim ve savcılara neden oldukları tazminatlar için rücu” ibaresi bu açıdan önemliydi.
***
Tabi ki derdim, geçmişe yönelik olarak maaşlarından kesinti yapılması değil…
Bir tarihten itibaren, hakim ve savcıların sebep olduğu tazminatlardan sorumlu olacaklarına ilişkin yaptırımın işletileceği duyurulursa, karar verirken daha dikkat ve özenli olacaklarını düşünüyorum.
Mutabakat da önemli bulduğum başka bir vurgu daha var, ama hiç değinmesem daha iyi.
Bugüne kadar avukatlar arasında ‘marangoz hatası’ şeklinde espri konusu olan “ Ceza yargılamalarında, duruşma düzenini ‘silahların eşitliği ilkesi’ne uygun hale getirecek, iddia makamı (Savcı) ile savunma makamının (Avukat) duruşma salonlarında fiziki olarak eşit konumda olmasını sağlayacağız” önermesinin gerçekleştirilmesine ilişkin bir umudun kimse de var olduğunu sanmıyorum.