Bugün üssü İzmir’in Seferihisar ilçesi olan depremi çok yakından yaşadım. Öğrencilerimle online dersimi tamamlamak üzereyken sarsıntı başladı ve gerçekten çok ama çok sıkı bir biçimde sallandık. Bu esnada çalışma odasındaki kitaplığın gidip geldiği ve kitaplık üzerinde yer alan pek çok objenin aşağılara doğru inme sesleri yankılanırken asıl evin duvarlarındaki çatırdama sesi ürkütücüydü.
Deprem bitti ve apartmandan gelen seslerle birlikte aşağıya doğru indim. Yukarıda oturan Şükran teyzemizin zor nefes alması dışında herhangi bir sorunumuz olmadı. Dışarı çıktım ve etrafımızdaki bütün binaların boşaldığını ve herkesin arabalara atlamak suretiyle yollara düştüğünü gördüm. Normal şartlarda birkaç dakika içerisinde gidilecek yerlerin yarım saat, kırk beş dakika hatta bir saat sürmesine ilişkin bilgiler alıyorum.
Deprem gerçeği bir kez daha hepimize ülke olarak hazırlıksız olduğumuzu hatırlattı. Yıkılan binalar ve kaybettiğimiz canlar geriye kalanımız oldu. Fakat asıl can sıkıcı olan husus ülke insanlarının bir kısmının depremi hâlâ zinaya, dinden uzaklaşmaya bağlamak suretiyle İzmir’in bunu hak ettiğine ilişkin tweetler paylaşabilme rezilliğini göstermeleri. Bu ülkenin böylesi zamanlarda bile ayrışmayı başarabilmesi hakikaten takdire şayan bir durum! Ne kadar acı ki birbirimizle böylesi zamanlarda bile bir araya gelmeyi başaramıyoruz. İnsanlıktan nasibini almamış bazı zavallıların en çaresiz zamanlarda bile akıllarına kötülük dışında bir şey gelmiyor olması hakikaten şaşkınlık verici. Ve ilginç bir biçimde bu tuhaf mahlukat bütün bunları ne yazık ki dini alet ederek yapıyorlar. Ahlaksızlığın ve kötülüğün inanç üzerinden normalleştirilmesi kadar garip bir durumu yaşıyor olmak gerçekten üzüntü verici. Böylesi insanımsılarla aynı zaman dilimi içinde yaşıyor olmak ise kaderin hepimize oyunu olsa gerek.
Depremin bize öğretmesi gereken en önemli gerçek depreme yakalanmadan önce gereken önlemleri almak gerekliliği ve ne yazık ki ülke olarak bunu yapmamakta ısrar ediyoruz. Kentsel dönüşüm süreci üzerinden eskiyen binalarımızı hızla yenileme sürecine başlamamız olumlu bir gelişme buna karşın yapmamız gereken çok fazla şey var. Bir diğer önemli sorunumuz deprem anında yaptığımız yanlışları ısrarla sürdürüyor olmamız. Örneğin deprem olur olmaz herkesin kendisini sokaklara araçları ile birlikte atmış olması beraberinde hasarlı binalara ulaşmayı neredeyse olanaksız hale dönüştürdü. Trafik sıkışıklığı nedeniyle gerek yaralılara ulaşmada gerekse de acil müdahale etme çalışmalarında büyük zorluklar yaşandı. Basit bir biçimde yapılması gerekenleri yapmayı hâlâ öğrenebilmiş değiliz.
Depremin bu toprakların her daim yüzleşmek zorunda olduğu bir gerçekliği olduğunu kabullenmek durumundayız. Hayatlarımızı, mallarımızı, eşyalarımızı Allah'a emanet bir biçimde yaşarken önce gereken tedbirleri almalıyız. Ardından Allah'a emanet yaşarken bile sorumluluklarımızı terk etmemeliyiz. Fakat ne yazık ki bu toprakların insanlarının büyük bir çoğunluğu açısından söz konusu sorumluluk meselesi tamamen devre dışı bırakılıyor ve her şey yaradana havale edilmek suretiyle işin içinden çıkılma yoluna gidiliyor.
Depreme yönelik önlemleri yerine getiren uygulamalar hem can kaybını hem de mal kayıplarını en aza indirmemize yardımcı oluyor. Buna karşın sistemsizliğin ve adam sendeciliğin yerleşik hale dönüşmesi sonrasında hem can hem de mal kayıplarımız giderek artıyor. Ve her depremin ardından devletimizin tüm olanaklarıyla vatandaşlarının yanında olduğu cümlelerini işitmeyi sürdürüyoruz. Oysa devletimizin daha en başından bütün bu yanlışların yapılmadan önce harekete geçmesi hem olacak kayıpların azaltılmasında etkili olabileceği gibi hem de çok daha düşük maliyet hesaplamalarını dolaşıma sokmuş olacaktı.
Geçtiğimiz aylarda Malatya’da, Elazığ’da hissettiğimiz deprem gerçeği bu kez İzmir’de karşımıza çıktı ve görünen o ki önümüzdeki süreçte bu coğrafyanın farklı kentlerinde çıkmaya da devam edecek. Depreme ilişkin uzmanlarımız nelerin yapılması gerektiğini ısrarla ve inatla söylemeyi sürdürüyorlar. Buna karşın ülke insanı olarak büyük çoğunluğumuz da yapılması gerekenleri yapmamak konusunda ısrar ve inat etmeyi sürdürüyoruz. Böyle devam ettiğimiz takdirde depremle olan mücadelemizi kazanabilmemizin olanağı bulunmuyor!
Depremde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, sevdikleri ve yakınlarına başsağlığı temenni ediyorum. Yaralanın yurttaşlarımıza acil şifalar dilerim.