Beşiktaş, yedi yıl aradan sonra Süper Lig şampiyonluğuna yeniden ulaşarak, başarılarını bekleyen taraftarlarına büyük bir sevinç yaşattı. Göçebe halde oradan oraya savrulan ve her hafta bir başka sahada maç oynamak zorunda kalan bir takımın, böylesine zor koşullarda şampiyonluk ipini göğüslemesi gerçekten çok büyük bir başarıdır.
Çünkü Türkiye’de futbolun sahadan çok daha fazla önünde yer alan kuralların işlemesinde hem büyük hem de ev sahibi olma kuralı çok ama çok önemlidir. Beşiktaş Kulübü, üç yıllık zaman dilimi içerisinde sık sık ‘halkın takımı’ vurgusu üzerinden yarışı son düzlükte kaybettiği geçen sezon bile tüm sempatiyi üzerinde toplamayı başarmıştı. Vodafone Arena Stadı'nın açılışı öncesinden başlayarak kulübün en yetkili ağzının sık sık farklı bir söylemi ön plana çıkartması ve ardından açılış törenindeki yaklaşımları çokça konuşuldu. Yeni Türkiye algısı toplumsal hayatın diğer alanlarında olduğu gibi futbol dünyasında da büyük bir karşılık bulmuş ve futbol üzerinden de toplumsal hayata önemli mesajlar verilmiştir.
Tam bu noktada Beşiktaş Kulübü'nün bulunduğu pozisyon hem çok güç hem de çok ilginç unsurlar içermekteydi. Bir taraftan kulübün taraftar grubunun ‘hükümete darbe yapmaktan’ yargılandığı bir süreçten geçiliyordu. Öte yandan ise bizzat hükümet içinde bazı bakanların stadyumun yıkılıp yeniden yapılmasına yönelik çekinceleri sürüyordu. Bütün olumsuzluklara karşın stadyumun hayata geçirilmesi ve ezeli rakiplerin gerisinde kalan kulübün yeniden yarışa katılabilmesi için mutlak surette bir şeyler yapılmalıydı. Bu noktada kulüp başkanının stadyum açılışında yaptığı açıklamaların nasıl bir temele oturmakta olduğu daha iyi anlaşılabilir. Anlaşılmayacak olan nokta ise çok değil iki hafta önce Sapanca’da düzenlenen Şiddeti Önleme ve Tahkim çalıştayının açılış panelinde konuşan sayın Fikret Orman’ın şiddete bulaşan kulüp yöneticilerine yönelik sözlerinin ardından kongrede yaşanan yumruklama/tokatlama haberiydi.
Gücün her geçen gün biraz daha fazla toplumsal hayatımızda etkili olması vakası hiç kuşkusuz futbol dünyasında da fazlasıyla karşılık bulmaktadır. Hiç kuşkunuz olmasın ‘eski Beşiktaş’ profili olmuş olsaydı kongrede yaşanan hadise çok daha fazla manşetlere çıkartılır ve durum çok daha can sıkıcı hale dönüşebilirdi. Buna karşın olan bitenler küçük puntolarla geçiştirildi, futbol sahalarında yaşanan şiddetten şikâyet edenlerin şiddete başvurmaktan imtina etmediği bir futbol iklimi bir kez daha normalleştirilmiş oldu. Şampiyonluğun hemen öncesinde kulüp başkanından futbol dışındaki amatör şubelerin zarar etmesi üzerinden gidilerek kapatılabileceği mesajı verildi. Nasıl olsa futbolda şampiyon olarak hasret giderilecek ve bir milyonu aşan borç görmezden gelinecekti. Türkiye’nin en eski kulübü olmakla övünen, isminde Jimnastik Kulübü ifadesi geçen ve hepsinden önemlisi bu ülke insanına spor yaptırma görevi ile kurulan bir kulübün futbola harcanan paraların yanında çok cüzi kalan miktarları bile zarar hanesine yazmasını da bir tarafa not etmeliyiz.
Aziz Yıldırım’ın takım kurmasına, soyunma odasına inmesine alışkın olan futbol medyamızın geçen hafta soyunma odasına inen Beşiktaş Başkanı ile ilgili yaptığı değerlendirmelerde adeta yaşananları gözlerden uzak tutmayı amaçlar gibiydi. Beşiktaş ile ilgili bir diğer ilgi çekici olay ise hiç şüphesiz hafta ortasında Beşiktaşlı futbolculardan doping numunesi alma girişiminde bulunan TFF Doping Kurulu üyelerinin, yapılan uygulamaya yönelik tepkiler sonrasında görevlerinden ayrılmalarıydı. Yaşananların bazen komedi bazen de trajedi şeklinde gerçekleştiği bunun karşısında olup bitenleri bizlere anlatmakla görevli olan futbol medyasının tıpkı haber medyası gibi üç maymunu oynadığı bir ülkede, olanlar her seferinde biraz daha fazla komplo teorisi algısını güçlendirmektedir.
Şampiyonluk sürecinin sokaktaki insana yansıması kadar toplumun okumuş-yazmış aydın pozisyonlarındaki insanlarına yansıması da tuhaflıklar içeriyor. Hatta çoğu zaman sıradan insanın ezeli rakipleri karşısındaki tavırları, eğitimlilerinin tavırlarından çok daha fazla ferasetli olabiliyor. Şampiyonluğu kazandığını düşünen böyle bir isim sosyal medya üzerinden rakiplerinin aynı gece oynayacağı final karşılaşmasını küçümsemek için basketbolun nasıl bir spor dalı olduğunu yazabiliyor. Halbuki bilmiyor ki eğer dün gece Fenerbahçe, Euroleague kupasını kazanmış olsaydı bugün futbol medyasında Beşiktaş’ın şampiyonluğu aynı ölçüde karşılık bulmayacaktı.
Bir diğer önemli nokta ise Beşiktaş’ın şampiyonluğu bize karşılık gelirken Fenerbahçe’nin elde edeceği başarı çok daha kapsamlı ve daha üst seviyeye karşılık gelecekti. Sapla samanı karıştırmayı çok iyi beceren bu yapımız sayesinde ezeli rekabeti yaşayarak birlikte büyümek yerine tek başımıza küçülmeyi maharet haline dönüştürdük. Hiç kimsenin sokaklarda, stadyumlarda olay çıkartan taraftarlar üzerinden kendilerini temize çıkartmaya hakkı bulunmamaktadır. Çünkü hiç birimiz masum değiliz en başta kulüp yöneticilerimiz ve futbolun/sporun iyiliğini gözettiklerini söyleyenler geliyor. Şenol Güneş gibi futbol insanlarını çoğaltamadığımız ve futbol dünyamızın önüne rol modeli olarak yenilerini çıkartamadığımız sürece bu malzeme ile işimiz son derece güç olarak kalacaktır.