Bu yazıyı yazdığım saat 21.00 civarında evet ve hayır oyları arasında 2,23’lük bir fark bulunuyordu. Hemen hemen bütün ekranlarda birbirine benzer konuşmaların yapıldığı bir seçim gecesi izliyoruz. Taraflar kendi pozisyonları üzerinden durumu anlamlandırmaya çalışıyorlar. Bütün bunlara karşın ise önümüzdeki sürecin çok daha fazla tartışmalara gebe olacağı gerçeğinin altını çizmemiz gerekiyor. Hiç şüphesiz bir diğer önemli konu ise ortaya çıkan sonuçlar ile neredeyse ortadan ikiye bölünme halidir. Sonucun evet olması ya da hayır olmasından ziyade oranların böylesine birbirine yakın olması meselesi sıkıntıyı arttırıyor. Olağanüstü zamanlardan geçilen bir dönemde olağan halimizde yaşanacak olan değişiklikleri oyladık. Aslında neyi oyladığımız meselesi de tartışmaya açık olarak tarihe not düşülecektir. Tüm bu seçim sürecinin ortaya koyduğu gerçek ise seçimin her ne kadar bir galibi varmış gibi gözükse de bir galibinin olmadığıdır. On beş yıl içerisinde girilen bütün seçimleri kaybeden muhalefet tarafından olaya yaklaştığınızda belki de ilk kez sonuca bu kadar çok yaklaşıldığı hissi uyanmıştır. Ancak yine de ortada kitleleri etkilemenin yanı sıra onları harekete geçirme aşamasında da yeterli olmayan bir lider sıkıntısı ile karşı karşıyalar. Olmayan bir muhalefet ve bütün bunlara karşın alınan bu oy oranı düşünüldüğünde ortada gerçekten büyük bir başarı var. Buna karşın iktidar partisi açısından olaya yaklaşıldığı takdirde burada da bir başarı olduğu söylenemez. Çünkü gayet net bir biçimde ortaya çıktı ki sayın cumhurbaşkanı alanlara inmeseydi durum böyle olmayacaktı! O halde bu sonucun iktidar partisi içerisinde de yansımaları olacağını söyleyebiliriz. Hem muhalefet içerisinde hem de iktidar partisi içerisinde değişiklikler söz konusu olabilir. Bu seçimin bir diğer kaybedeni ise hiç şüphesiz medya olacaktır. Medyamız başından sonuna kadar yapmış olduğu yayınlar ile eşit, adaletli ve demokratik bir seçim atmosferinin oluşmasına katkıda bulunmamıştır. Benzer şekilde seçim anketi sonuçlarını son günlerde bir hayli açık ara farkla yapan şirket yöneticisinin de çıkıp bir özür dilemesi gerekmektedir.
Seçimin böylesine yakın rakamlarla sonuçlanması ve ülkenin kıyı şeridinin İstanbul’da dahil olmak üzere hayır verdiği bir durumla ilk kez karşı karşıyayız. Bu sonuçlar üzerinde herkesin dikkatle durması ve buradan sonra atılacak olan adımlarda çok daha kuşatıcı bir dili hayata geçirmesi gerekmektedir. Savaş terminolojileri ile konuşmak ya da sürekli olarak kendisi gibi düşünmeyenleri dışlayıcı bir söylemi hayata geçirmek hiçbirimize fayda getirmeyecektir! Tam tersine böylesi bir davranış şekli ülke olarak bulunduğumuz pozisyonunun çok daha hızla sıkıntılı bir aşamaya evrilmesine yol açacaktır. Önümüzde hızla çözülmesi gereken sorunlar yumağı dururken birbirimizle uğraşmak ve buradan fayda ummak hiç kimseye bir şey sağlamayacaktır. Ekonomik göstergelerin hızla kötülediği ve ülkemizin hemen yanı başında yaşanan kaygı verici gelişmelerin arttığı bir dönemde birbirimize çok daha fazla muhtacız. İki arada sıkışma halinden kurtulmak istiyorsak bu ülkede yaşayan herkesin oy tercihine saygı gösterecek bir anlayışa kapılarımızı ardına kadar açmalıyız. Aksi yönde atılacak olan adımlar sadece gerilimi arttıracaktır. Çıkan sonuç herkesten çok daha fazla sayın cumhurbaşkanının sorumluluğunu arttırmış ve atacağı adımların önemini çoğaltmıştır.
Son iki yıl içerisinde yaşadığımız onca olay ve seçim sonrasında çok yorulduk ve çok üzüldük. Ülke olarak arafta kalma halimizin artık bir son bulmasının ve başka bir Türkiye olmadığı gerçeğini idrak ederek birbirimizle olan didişme halimize bir son vermemiz gerekiyor. Aksi halde bu ortadan ikiye bölünme hali hepimizi daha da bölümlere ayıracak!!!